Ana içeriğe atla

ŞİZOFRENİNİN “PARMAK İZİ”

Şizofreninin oluşumuna dair yapılan araştırmalarda parmak izinden, ikizlere uzanan çalışmalar hakkında Sağlık Dergisi’ne bilgi veren Psikiyatrist Prof. Dr. Yankı Yazgan, “Kişilerin parmak izlerini incelersek, beyin gelişimini bozmuş "olay"ın izini bulmamız mümkün hale geliyor” dedi. .


Şizofreniyi araştıran bilim adamları parmak izi farklılıklarının beyin gelişimini etkileyen unsurlar hakkında ipucu verdiğini düşünüyor. Parmak ucundaki deri kişiye özgü karakteristiklerine gebeliğin üçüncü ayı ile altıncı ayı arasında ulaşıyor. Bir daha da değişmiyor. Aynı dönem beyin gelişmesi açısından da çok önemlidir. Sinir hücrelerinin beyin bağ dokusu içinde yayılıp yerleşmeleri, parmak izlerinin gelişip, değişmezlik kazanmasıyla eşzamanlı olduğunu belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Yankı Yazgan, “Bu eşzamanlılığın önemi şudur: Eğer doğum öncesi dönemde beyin yapısını bozabilecek bir olay olmuşsa, bunun hücresel gelişimin en yoğun olduğu 3.-6. ay döneme rastlaması büyük olasılık. Öyleyse kişilerin parmak izlerini incelersek, beyin gelişimini bozmuş "olay"ın izini bulmamız mümkün hale geliyor. Birçok araştırmacı şizofrenideki beyin yapısı değişikliklerinin anne karnındaki 3.-6. ayda olduğunu öne sürüyor. Buna göre bu dönemde gelişen diğer dokularda da bir değişiklik olması beklenir. Buna göre, eğer şizofrenide görülen beyin yapısı değişikliği, doğumdan önceki dönemde olduysa, parmak izindeki kıvrımların sayısında da bir anormallik olsa gerekir. Ancak, anormal parmak izi diye bir şey yok. Bu yüzden, parmak izine bakarak şizofreniyi araştırma projesi bir süre tarihe karışıyor” dedi.

İkizler ve Şizofreni Şifresi
“Hepimiz hayata belli bir genetik şifre ile geliyoruz” diyen Prof. Dr. Yazgan sözlerini şöyle sürdürdü: “O genetik şifrenin belirlediği sınırlardan ne kadar uzaklaşıldığını belirlemenin de şizofreni gibi beyinde gelişen bir hastalığı tanımlamak için bir yol olduğu varsayılıyor. Buna göre, bu genetik şifreden ne kadar farklılaşıldığına bakmak ancak aynı genetik şifreyi taşıyan biri ise karşılaştırılınca mümkün oluyor. Aynı genetik şifreyi taşıyan tek yumurta ikizleridir. İkizler hayata aynı noktadan başlıyor ama anne karnına düştükten sonra olan bitenler, başlarından geçenler ikisinin birden değil de birisinin hasta oluşunda rol oynuyor. Bu ikizlerde bulunabilecek yapısal farklar o hastalığın gelişimi hakkında bize bilgi veriyor. Bu sadece şizofren için değil, hemen her özelliğin genetik ve epigenetik yönünü anlamak için önemlidir. Şizofrenisi olan bir kişinin tıpatıp ikizinde "hiç bir şey" olmaması olasılığı düşüktür. Aynı genetik yapı farklı hayat tarzları içerisinde farkı şekillerde ortaya çıkabiliyor. Diyelim ki, ikizlerden birisinde şizofreni var. Diğerinde ise, bariz bir ruhsal hastalık yok, ama okuma güçlüğü, dile ilişkin çeşitli zorluklar var. Her bir ikiz eşinde görülen ruhsal durum, aynı genetik şifrenin farklı çözülmesi sonucu oluşmuş problemler olabilir. O zaman birinci ikizde olmayıp, ikinci ikizde olan bir şeyin peşine düşüp, belli bir genetik şifrenin nasıl olup da şizofreniye dönüşmediği, ikinci ikizi ne ve nasıl koruyor, o anlaşılabilir.”

“Epigenetik, Beyinde Gelişen Bir Hastalığın Gelişimine İlişkin İpuçları Veriyor”
Genetik şifrenin hangi bölümlerinin ve ne şekilde çözüleceğini belirleyen sonraki olayların genetik yapı üzerine etkisini ele alan “Epigenetik” hakkında Prof. Dr. Yazgan, şu bilgileri verdi: “Bu etkiler anne karnında maruz kaldığımız dış etkiler örneğin, annenin sigara ya da alkol içmesi ile başlayıp, tuvalet terbiyemize ve geçirdiğimiz hastalıklara kadar uzatılabilecek bir “çevresel etkenler” zinciridir ve “türlü çeşitliliğimizden” sorumludur. Bu şekilde, baştaki genetik şifrenin biçtiği ana çizgilerden ne kadar uzaklaşıldığına bakılarak, özellikle beyinde gelişen bir hastalığın gelişimine ilişkin ipuçları elde edilebilir.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he...

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay...

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi...