Ana içeriğe atla

HEYKELTRAŞTAN YÜZ NAKLİNİN GELECEĞİ

SANATSAL SAĞLIK

 Geçtiğimiz günlerde ilki yapılan yüz naklinde sanatın rolünü Prof. Dr. Ahmet Karacalar ile filmler ve hobisi olan heykeltıraşlık ile birlikte ele aldık. Sanatın sağlık üzerine etkisini bundan sonra her ay farklı şekillerde işleyeceğiz.


Son günlerde gündemde olan yüz nakli ile ilgili yapılan çalışmalar umut vaat ediyor. İlk yüz nakli geçtiğimiz günlerde yapıldı. Peki bu konuyla ilgili çekilen filmler ilham kaynağı mı yoksa gerçekten çok mu uzak. Plastik ve Rekonstrüktif cerrah ve heykeltraş Prof. Dr. Ahmet Karacalar ile bu zamana kadar çekilmiş filmleri yorumlayarak sineterapi üzerinde durduk ve hobisi olan heykeltıraşlığın mesleğine etkilerini konuştuk.

Filmler Yüz Naklinde Yol Gösterici

2011 yapımı olan “İçinde Yaşadığım Deri (La Piel que Habito)” filmi, psikolojik gerilim türündeki yapım, kaynağını Fransız polisiye yazarı Thierry Jonquet’in 2005 yılında yayınlanan “Tarantula” adlı romanından alıyor. Dr. Robert Ledgard (Antonio Banderas) işinde başarılı bir estetik cerrah, karısı bir kazadan vücudunda çok ağır yanıklarla kurtulur. Eşinin derisini tedavi etmeye çalışırken, kadın yanık deri görüntüsüne dayanamayarak intihar eder, küçük yaştaki kızları bu olaya şahit olur. Dr. Ledgard kendisini malikanesine kapatarak kurduğu laboratuvarında 10 yılı aşkın süre çalışarak her türlü darbeye karşı dayanıklı bir deri üretmeyi başarır. Bunu da intikam alacağı deneği üzerinde yüz nakli yaparak gerçekleştirir.



Yıllar önde yüz nakli sadece hayal iken çekilen “Yüz Yüze (Face/Off )”filminde, FBI ajanı Saen Archer sekiz yıldır peşinde olduğu ayrıca bir terör olayında çocuğunu öldüren zeki bir suçlu ve paralı terörist Castor Troy’un Los Angles’a yerleştirdiği biyolojik bir silahı aramaktadır. Troy’un öldüğünün duyulması üzerine bir estetik ameliyatın yardımıyla onun yerine geçerek terör örgütünün içine sızar. Ancak Troy ölmemiş sadece komaya girmiştir. Komadan çıkınca o da aynı yöntemle Archer’ın yerine geçer. Archer teröristlerle uğraşırken Troy Archer’ın aile ve iş hayatını mahvetmektedir.



Plastik ve Rekonstrüktif cerrah ve heykeltraş Prof. Dr. Ahmet Karacalar, Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’ün sorularını yanıtladı.

Yüz nakli ile ilgili filmler gerçeği yansıtıyor mu?

“İçinde Yaşadığım Deri (La Piel que Habito)” filminde bazı sahneler gerçekçi. Ancak “Yüz Yüze (Face/Off )”filmi tamamen bilim kurgu. İçinde yaşadığım deri filmindeki sentetik deri elde etme işlemlerinin benzerleri günümüzde yapılıyor ve yara bakımı başta olmak üzere kullanılıyor. Face off filmindeki yüzün olduğu gibi nakledilip normal hareketi sonra aynı işlemin tekrarı şu an için tamamen bilim kurgu.

Bu filmlerde söz konusu olan başka insanın kimliğine bürünme mümkün mü?

Teorik olarak mümkün. Ancak nakledilen yüz şu anda yaşayan bir maske aşamasında olduğu için günümüz için bu geçerli değil. Küçük değişikliklere bile alışmak zorken bütün yüzün değişimine alışmak hiç mümkün de olmayabilir. Sürekli bir yabancılık hissi yaşanması olağandır.

Yüz naklinde son durum nedir?

Kısmi yüz nakli ile başlayan süreç kompozit dediğimiz kemik gibi ek dokular içeren ve tam yüz nakli şeklinde ilerliyor. Şu ana kadar olan nakillerde mikrocerrahide bilinen teknikler uygulandı. Bir başka deyişle bilinen atardamar ve toplardamar dikme teknikleri. Ek olarak sinir dikme teknikleri. Ancak çok kritik bir aşamaya geçildi. İlk olgu ile bilim kurgu gerçek oldu. Şimdi ise yüz kayıplarında son çare olarak tedavi protokollerine girmeye başladı.


Yüz naklinde beklenenlere karşılık tıbbın yapacakları nelerdir?

Doku reddini önleyecek ve yan etkisi olmayan tedavilerin geliştirilmesi en önemli yardım olur. Bilinen immun sistemi baskılayıcı ilaçların böbrek hasarı, karaciğer hasarı, ülser ya da tümör gibi yan etkileri var. Bu tür yan etkileri düşük olan yeni ilaçlar ya da bilinen ilaçların düşük dozlarda farklı kombinasyonlarının geliştirilmesi yüz naklinin önünü daha da açacaktır.

Yüz naklinde nelere dikkat edilmelidir?

Yüz nakline uygun aday sayısı son derece sınırlıdır. Operasyon olarak benzeyen doku transferlerini yıllardır yapıyoruz. Yüzünde yanık, kaza ya da kansere bağlı kayıplarda oldukça etkili yöntemler. Bu tür kısmi bölgesel doku kayıplarında yüz nakli uygun bir seçenek değil.

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

Estetik cerrahi profesörüyüm. Bilimsel bakış açısını kazanmak için kariyer yaptım. Estetik cerrahinin sanatsal olması gerektiğine inandığım için heykel eğitimi aldım. Psikoestetik cerrahi olduğuna inandığım için bir süre psikiyatri eğitimine de devam ettim. Estetikle ilgili dört kitabım var. Bunlardan sonuncusu olan estetik cerrahi ve külkedisi masalı adlı kitapta gerçek öykülere yer verdim.



Mesleğinizle heykeltıraşlığın etkisi nasıl oluyor?

Çift taraflı bir etki. Mesleğime de etkisi var, mesleğimin de heykel sanatına etkisi var. Anatomiyi daha iyi anlamak, ellerin hazırlanması, operasyona hazırlık, üçboyutlu modelleme mesleğime olan yararları. İnsan bedeni üzerinde sürekli operasyon yapan birisinin de heykel sanatına getireceği katkılar da açıktır.

Neden bu hobiyi seçtiniz?

Sanatsal yönümü tatmin etmek ve mesleğime katkısı olduğu için seçtim. Hobiye başlama öyküm bir bakıma klasik. İçinizde bastırmak için enerji harcadığınız bir dürtü varsa bir gün o dürtü patlayarak dışarı çıkar. Tıp Fakültesi yıllarımda bastırdığım heykel yapma dürtüsü estetik cerrahi yaparken uygun zemin buldu ve ortaya çıktı.

Yaptığınız hobi size ne hissettiriyor?

Tıpla sanatın birleştiği ayrı bir konuyu yakalamanın ve gelecekteki yansımalarının heyecanını hissediyorum. “İkonoplasti” adını verdiğim sanat, psikoloji ve antropolojinin bakış açısı ile yorumladığım bir estetik cerrahi kavramı ortaya çıktı. Bu konu ile ilgili bir kitap yazdım bir de sergi açtım. Güzel sanatlar fakültesi öğrencilerine verdiğim organik sanat ve estetik cerrahi dersi sırasında estetik cerrahi sanatla yoğruldu. Sonra ikonoplasti olarak estetik cerrahiye döndü diyebilirim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he...

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay...

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi...