Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İDDİA: HAMİLEYKEN HAMİLE KALMAK MÜMKÜN

BBCTürkçe , Habertürk , Sabah , Milliyet gibi haber sitelerinde farklı tarihlerde farklı kadınların hamileyken yine hamile kaldıkları iddia edildi. Haberlerde, iki hafta ve bir ay arasındaki gebeliklerde yeniden hamile kalmanın mümkün olabildiği iddia edildi. BBC’nin “ Süperfetasyon nedir? ” isimli haberinde yorumuna yer verilen Jinekoloji Profesörü Simon Fishel, “İnsanlarda oldukça nadir görülen süperfetasyon olayı son 100 yıldır sadece 6 kez gerçekleşti. Bunun olmaması gerekir ama oluyor. İlk vaka 1865 yılında meydana gelmişti. Ondan bu yana ara sıra bu tür vakalara rastlandı" dedi. Pek çoğumuz bir kadın hamile kalırsa bir daha hamile kalamayacağını düşünür. Prof. Fishel, kadınların anatomik yapısının hamileyken başka yumurtalama yapmalarını önlediğini belirtti. Ancak ender de olsa hamileyken hamile kalma vakaları yaşanıyor. İnsanlarda çok nadir görülen bu olayda mucizevi doğumlar da yaşanabiliyor. " dedi.  Gebe iken tekrar gebe kalmak mümkün müdür ?

MEDYA OKURYAZARLIĞI İLE ÇOCUKLARINIZI MAVİ BALİNALARDAN KORUYUN

Son günlerde sık sık gündeme gelen bir oyun tehlike saçıyor. Ailelerin bir an önce önlem alarak çocuklarını bu tehlikeli oyunlardan koruması gerekiyor. Mavi Balina isimli oyun iddialara göre;   50 bölümden oluşuyor ve son bölümünde oyuncunun intihar etmesi isteniyor.   Oyunun kurucusu 22 yaşındaki eski bir psikoloji öğrencisi olan Philipp Budeikin,    amacının hiçbir değeri olmadığını düşünülenleri intihara iterek toplumu "temizlemek" olduğunu belirtiyor.   Philipp Budeikin, Rusya'da çıkarıldığı mahkeme tarafından 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı.   Bu zamana kadar, dünya çapında 130 kişinin intiharına neden olan oyun ile ilgili ortada net deliller yok. Aileler, çocuklarının bu tür durumlarla karşılaştığında dikkat etmesi gerekiyor.   Çocuklar bilgisayarları nasıl görüyor? Çocukların, oyun seçiminde dikkatli olmaları gerektiği öğretilmeli. Yapılan bir araştırma çocukların makinelere nasıl bir bakış açısıyla yaklaştığını gösteriyor.   MIT Medya Laboratuva

MEDYA DENKLEMİ TEORİSİ VE İNSANLARIN MAKİNELERE KARŞI DUYGUSAL YAKLAŞIMI

Teknoloji hayatımızın bir parçası haline geldi. Bu süreçte de elimizden düşmeyen telefonlar başta olmak üzere, medya araçlarına karşı davranışlarımızın nasıl olduğunu hiç düşündünüz mü?  1996 yılında Byron Reeves ve Clifford Nass, Medya Denklemi teorisinde, bilgisayarlar, televizyon ve yeni iletişim teknolojileri ile olan etkileşimlerin gerçek sosyal ilişkilerle  aynı olduğunu gösterdiler. Yani bilgisayara, insan gibi davranıyoruz.  Medya Denklemi testini 22 kişiye uygulayan Reeves ve Nass, testte katılımcıları iki gruba ayırdılar. Amerikan Pop Kültürü ile ilgili sorular sorulduktan sonra, kullandıkları bilgisayar hakkında bir de anket doldurmaları istendi. Birinci grup anketi  bilgisayarda  yanıtlarken diğer grup kağıtta yanıtladı.   Test sonucunda birinci grup,  bilgisayarla arasında bir bağ kurarak ona karşı kibar davrandı ve soruların iyi olduğunu söyledi. İkinci grup ise,  testin kötü olduğunu söyledi. Reeves ve Nass, kullanıcıların bilgisayarlara kibar davrandı

ALKIŞLARLA DEĞİL LİKE'LARLA YAŞIYORUZ

Sosyal medya hayatımıza girdiğinden bu yana görsellik ön plana çıktı. İnsanlar, gerçek ve sanal kimlikleri arasında gelgitler yaşasa da, bu ayrımı sadece en yakınları bilebiliyor. Aynen televizyona çıkıp, konuşan uzmanların verdikleri akılların gerçekte kendilerinin ne kadar uyguladığını biz gazetecilerin bildiği gibi...  İnsanlar sanal kimlikleri ile, daha zengin, daha başarılı, daha zayıf kısaca, çok mutlu olduğunun ispatını yapmaya çalışıyorlar. 1985 yılında kullanılmaya başlanan ve İngilizce, "kendi aralarında bağlantılı ağlar" anlamına gelen Interconnected Networks teriminin kısaltması olan Internet, yaklaşık 25 yıldır hayatımızda gelişerek ve değişerek yer alıyor. Ancak asıl sosyal medyanın hayatımıza girmesi ile medyanın ve iletişimin tanımı neredeyse baştan yazıldı. Kişilerarası iletişimden ve geleneksel medyadan uzaklaşılmaya başlandı. Hatırlayanlar olursa, internetin ilk kullanıldığı yıllarda rumuzlarla kimlikler gizlenirdi. Şimdilerde ise, insanlar isiml

SAĞLIK İLETİŞİMİNİN OLMAZSA OLMAZI

Televizyonun babası olarak anılan İskoç mucit John Logie Baird, 1926 yılında televizyonu icat ederek, hayatımıza görsel medyanın yer almasını sağladı. Türkiye’de ilk televizyon yayını, 1952 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi stüdyolarından yapılır. Bu yayın sırasında ülkemizde sadece 10 evde televizyon vardır. TRT'nin yayın hayatına başladığı 1968'de televizyon haberlerini sunan ilk kişi Zafer Cilasun olur.  Türkiye’nin ilk özel kanalı ise, 1990 yılında hayatımıza girer. Televizyon İzlemede Dünya Rekoru Bizde Medya takip kuruluşu Ajans Press tarafından, televizyon izleme alışkanlıklarıyla ilgili yapılan araştırma sonuçlarına göre; Türkiye, dünya genelinde günlük televizyon izleme oranlarında 330 dakika ile dünya rekoru kırdı. Televizyonlar artık dijital dünyanın içine taşınmaya başladı. Dizileri, filmleri, haberleri yeni medyadan takip ediyor ve geri bildirimde bulunabiliyoruz. Youtube, videoları çekmek bir iş alanı olurken, yakında Facebook TV ile bu girişiml

BAŞARMAK İÇİN YAŞANMAZ

Başarı sizin için ne ifade ediyor? Yaşam amacınız başarı odaklı mı? Başarısız olduğunuzda dünya başınıza mı yıkılır?  Hatalardan öğrenilen tecrübeleri başarı olarak görmek önemlidir aynen Cicero'nun söylediği gibi; "Hata yapmak insana dairdir. Ama sadece budalalar aynı hatayı tekrarlamakta ısrar eder."  Bu kadar katı bakmamalı aslında, hataları tekrarlayabiliriz de, sonuçta insanız. Hatta patinaj da yapabiliriz. Başarısız olup, hatalarımızın üst üste geldiği dönemleri de yaşayabiliriz. Başarı odaklı hayat yaşanmaz ki.  Bir amaç uğruna yaşanır. İçinde umutlar yeşerten, mutluluk veren ve sonunda güzellikler sunan amaçları olmalı insanın.  Hata yaptığında ya da başarısız olduğunda "canın sağolsun" diyebilmektir başarı. İnsanın değerini belirlemez başarılı olmak. Çünkü, başarı yıldızlı ve taçlı ödüllerde aranmamalı.  Dürüst olduğu için yavaş ilerlemek de başarıdır. Karakteri ve prensibiyle hayata karşı dik durmak da başarıdır.  Üretmek içi

BÖCEK YEMEK İSTEMİYORSANIZ

Dünya mutfakları çeşitlilik gösteriyor. Her ülkede farklı lezzetler sunuluyor. Bunların içerisinde Meksika ile ilgili bir öğrendiklerim beni biraz şaşırttı. Çünkü, böcekleri ve kurtların yenildiği ülke genellikle Uzak Doğu ülkeleri olurken, Meksika'yı acılarıyla bilirdim.  Kal Penn ile Büyük Resim isimli belgeselde; karıncalar, uçan karıncalar, çekirgeler, solucanlar ve kurtçuklar soslarla nasıl sevilerek yenildiği anlatıyordu.  2000 tür yenilebilir böcek ve solucanların olduğu ve 2 milyardan fazla insanın çoktan böcek yediği de dikkat çekenlerdendi.  Protein kaynağı olan bir çekirge, hamburger ile eşdeğer tutulurken, kalori olarak daha az olduğu da vurgulanan bilgilerden biriydi.  Bu belgeseli izlerken özellikle vurgulanan bir nokta dikkatimi çekti. Tükenen protein kaynakları nedeniyle insanlar besinlerin tüketiminde değişikliklere doğru yöneliyordu.  Bu böcekleri yemekle vücudumuza farklı mikroorganizmalar almıyor muyuz? Protein kaynakları neden tükeniyor? gibi