Ana içeriğe atla

NEDENI AÇIKLANAMAYAN ÖKSÜRÜK “REFLÜ” HABERCİSİ OLABILIR

Klasik reflüde ileri tanı yöntemi kullanmaya gerek olmadığını ve hastalara boşu boşuna birden fazla endoskopi çektirildiğini belirten Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalından Prof. Dr. Serhat Bor, “Alarm bulgulu hastalarda dikkatli olmak gerekir. Sebebi açıklanamayan öksürüğün nedeni reflü olabilir” dedi.


AstraZeneca, Birinci Basamak Hekimleri için artı değer yaratma hedefi ile bir seri toplantı projesi geliştirdi. Toplantıda “Hasta Hekim iletişiminde iyiyi yakalamak, sosyal stilleri ile hastayı anlamak” konulu oturumda Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalından Prof. Dr. Serhat Bor, “Püf Noktası ile Olgular” başlıklı oturumda farklı vakalar hakkında bilgi verdi.

Alarm Bulgulara Dikkat

Fonksiyonel sindirim sistemi hastalıklarının altında yatan net bir ülser, kanser olmadığı ve kişinin kendini oldukça kötü hissettiği bir yapısal bozukluğun bulunmadığı durumlarda görüldüğnü kaydeden Prof. Dr. Bor, bu durumun aşırı duyarlılık sonucu ortaya çıktığını dile getirdi. Mide şişkinliği, hazımsızlık gibi şikayetlerle gelen hastada sindirim sistemi tarafından nasıl algılandığına dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Bor, “Kaynana gibi ne söylediği değil bunu senin nasıl algıladığın çok kritiktir. Stresin kaynağında da aynıdır, aynı kaynana her gün aynı şeyleri söyler ancak, keyfin yoksa kaynananın o günkü sözleri size çekilmez gelir. Ancak keyfiniz yerindeyse tolere edebilirsiniz. Sinir sistemide öyledir, kişinin kanser korkusu varsa aslında onu rahatsız etmeyecek fizyolojik uyaranlara karşı aşırı hassasiyeti vardır. Birinci basamakta aile hekimleri yönünden kritik olan nokta bunların ne kadarının kanser riski taşıdığı hangilerinin taşımadığına dikkat etmek gerekiyor. Ne yapacağı ve kime sevkedeceği önemli. “Alarm bulgular” denilen reflü yönünden, 50 yaşın üzerinde ve 5 yıldan uzun surele reflü şikayeti varsa bunlara bir kez endoskopi yapılmalı” dedi.

“Türkiye’nin Sorunu Bir Kez Endoskopi Yapılması Değil, Birden Fazla Endoskopi Yapılması”

“Türkiye’nin sorununun bir kez endoskopi yapılması değil, birden fazla endoskopi yapılmasıdır” diyen Prof. Dr. Bor, Aynı hastaya birden fazla endoskopi yapılması gereksizdir. Endoskopik takibin kriterleri bellidir ve bu durum çok küçük bir grubu kapsar. Reflüde sadece “Barrett” denilen durumda olur bu da çok ufak kanser riski taşır. Bunun dışında endoskopi yapmaya gerek yoktur. Bize gelen her hasta birkaç kez yaptırdığı endoskopi sonuçları ile geliyor. Bu gereksiz bir durum” diye konuştu.

Bir Kez Yapılan Endoskopide Kanser Riski Olup Olmadığı Anlaşılır

Prof. Dr. Bor, kişinin yutma güçlüğü varsa, yutarken ağrı duyuyorsa, açıklanamayan bir kilo kaybı, kansızlığı varsa ve 50 yaşın üzerinde 5 yıllık yakınması devam ediyorsa bu hastaya endoskopi yapılması gerektiğini dile getirdi. Prof. Dr. Bor sözlerini şöyle sürdürdü: “Reflüde hastanın yakınmalarında, örneğin meme kanseri için mamografi yapılıp kanser bulmasa da takip edilmesi gerekir. Ancak reflüde böyle bir şey yok. Endoskopi bir kez yapıldıktan sonra kanser riskinin olmadığını biz söyleyebiliyoruz. Yoksa yoktur bir daha da olmaz.”

“Reflü Hastalarının Yüzde 90’ını Aile Hekimleri Tedavi Edebilir”

Aile hekimlerinin reflü hastalarının yüzde 90-95’nin tedavisini yapabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Bor, “Bu hastaların sevkine de gerek yoktur. Hastayı iyi dinleyerek ve problemleri iyi anlayarak, onlara basit bir ilaç tedavisi genelde “proton pompası” vererek tedavi başlanabilir. Hasta düzeliyorsa teşhisi konmuştur. Filme, endoskopiye, yemek borusu sintigrofisi gibi tekniklere gerek yok. Klasik reflüde ileri tanı yöntemi kullanmaya gerek yok” diye konuştu.

Kronik Öksürük Nedeni Reflü Olabilir

Prof. Dr. Bor, hastanın tedaviye cevap vermediği ve alarm bulguları bulunan kişileri uzman hekime yönlendirmesi gerektiğini dile getirerek şunları söyledi: “Ancak bazı bulgular başımızı ağrıtıyor. Müzmin larenjit, farenjitlerin en sık nedeni reflüdür. Sebebi açıklanamayan öksürüğün nedeni reflü olabilir. Kronik öksürük, sigara kullanmayan, astımı olmayan ve boğaz akıntısı olan kişilerde öksürüğün nedeni reflü olabilir. Bu hastalar ileri derecede incelenmelidir. Göğüs hastalıkları, kulak burun boğaz, kardiyoloji, genel cerrahi ve psikiyatri bölümü ekip çalışması yapmalı. Reflü, kalp ağrısından ayrılamayacak kadar aynı nitelikte göğüs ağrısı yapabilir. Buradaki önemli tehlike reflünün göğüs ağrısı yapması değildir. Göğüs ağrısını reflü olarak düşündürmemelidir. Kardiyolojinin iyice incelemesi gerekir. Müzmin öksürük şikayeti ile gelen hastalar reflü tedavisine iyi yanıt veriyor. Genelde ilaç tedavisiyle hastaların yaklaşık yüzde 70’i tek dozla, yüzde 80-85’i çift dozla yakınma kayboluyor. Reflü hastaları ilacı kestikten sonraki yaklaşık 6 ayda bir kez daha tekrarlaması olur. Yakınma çok şiddetli ise hastanın sürekli ilaç içmesi gerekiyor. Yakınmalar çok şiddetli değilse ne zaman yakınma olursa o zaman içilir. Tıpta birçok hastalık kontrol altına alınır, kesin tedavi edilemez.

Boğaz Reflüsünde Başari Şanşı Yüzde 50

Boğaz reflüsü tedaviye en dirençli grubu oluşturuyor. Boğaz dış uyaranlara en açık iç organdır. Enfeksiyonda boğaz kuru hava, konuşma, sıcak çay veya kola içmek, sigara ve alkol kullanmak, bağırmak gibi durumlardan kötü etkileniyor. Tedavi edilse bile başarı şansı yüzde 50 oranında.

Ege Serisinde Yüzde 90 Başarı

Laparoskopik reflü cerrahisi çok iyi incelenmiş hastalarda iyi serilerde yüzde 90 başarılı. Ama hastanın çok iyi incelenmesi, cerrah ve gastroenterologun çok iyi iletişim kurması gerekiyor. Ege serisinde yüzde 90 başarı sağlanıyor. Hastaya “bugünkü aklın olsaydı bu ameliyatı olur muydun” sorusunu gastroenterologların sorması gerekiyor. 5 bin kayıtlı hastamız var, tüm branşlar ortak şekilde hastaya bakar. Türkiye’nin en büyük reflü kliniği bizde var. hastaların yüzde 50-70’i yemek borusu dışı şikayetlerle geliyor.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi