Ana içeriğe atla

Bakan Ergün: “BU TOPLANTI SAĞLIK SEKTÖRÜ İÇİN BİR MİLAT OLACAK”

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Tıbbi Cihaz Üreticileri Derneği'nin (TÜDER) işbirliği ile “Türkiye Tıbbi Cihaz Sektörü Yatırım Fırsatları ve Kamu Destekleri Çalıştayı” toplantısı yapıldı. “Çin’den daha pahalı ama Avrupa kadar kaliteli üretim yapıyoruz” diyen Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün,"Bu toplantılar yanlış işlere dur deme toplantıları. Eminim bu toplantıda tıbbi cihaz üreticilerimiz ve sağlık sektörümüz için bir milat olacaktır" dedi. Tıbbi Cihaz Üreticileri Derneği Başkanı Mustafa Daşcı “Tıbbi cihaz sektörü için ‘2012 yılı yatırım ve üretim yılı’ olsun” diye konuştu.


Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Tıbbi Cihaz Üreticileri Derneği'nin (TÜDER) işbirliği ile Bilkent Otel'de “Türkiye Tıbbi Cihaz Sektörü Yatırım Fırsatları ve Kamu Destekleri Çalıştayı” düzenlendi. Sektör yöneticilerinin büyük ilgi gösterdiği toplantının açılış konuşmasında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, “Ülke olarak birçok sektörde ihtiyaçlarımızı aslında yerli üretimlerle karşılamamız mümkündür. Bu fotoğrafı net olarak görüyoruz, yalnız yapmamız gereken işler var, o yapmamız gereken işleri yaptığımızda hem teknolojiyi geliştirmek hem ihtiyaçlarımız kendi ülkemizdeki üretimle karşılamak o sanayi kolunu güçlendirme imkanına sahibiz. Sektörün yapması gerekenler var ve kamunun yapması gerekenler var. Biraz yöntemlerimizi değiştirmemiz alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekiyor. Çok maliyetli işler değil bunlar. Bir kısmı hiç para gerektirmiyor. Bir kısmı hiç yatırım gerektirmiyor. Sadece usulü değiştirmek gerekiyor, iş yapma biçimimizi, usulümüzü değiştirsek büyük katkıları olacak. Şunu da söyleyelim birçok sektörde ihtiyaçlarımızı yerli üretimle karşılamanın aslında hem daha az maliyetli olduğunu hem de daha kaliteli ürünlerle bu ihtiyaçları karşılamanın mümkün olduğunu da görüyoruz. İşte o atmamız gereken adımları belirlemek üzere bu tür çalıştayları yapıyoruz. Çünkü Türkiye’de bugünkü üretim yapısıyla uzak doğudan biraz daha pahalı ama Avrupa kadar da kaliteli üretim yapabilen bir ülkedir” dedi.

“Bu Toplantılar Yanlış İşlere Dur Deme Toplantıları”

Alışkanlıklardan ya da başka teknik problemlerden iş yapma usulünden,vergi mevzuatında, kamu ihale mevzuatından bazı maddelerin ya da ihale usulünün yanlışlığından işlerin hareketlenmesine engel olduğundan kaynaklandığını belirten Bakan Ergün şunları söyledi: “İhale usulümüzün yanlışlığından kaynaklanıyor. Bunları da düzeltecek mekanizmaları bu toplantılarda belirliyor ve hayata geçiriyoruz. Bu toplantılar yanlış işlere dur deme toplantıları. Eminim bu toplantıda tıbbi cihaz üreticilerimiz ve sağlık sektörümüz için bir milat olacaktır. Bundan sonra ilişkiler daha farklı bir platformda seyredecek. Bu şekilde aynı zamanda hangi sektöre ne kadar destek sağlamamız gerektiğini de hem sektör temsilcileriyle hem de kullanıcılarla beraber belirlemiş oluyoruz. Yeni destek mekanizmaları gerekiyorsa o mekanizmaları da harekete geçiriyoruz.

“Tıbbi Cihaz Üreticilerinin Devletten Her Zaman Yüzde 10’luk Bir KDV Alacağı Birikiyor”

Fuar desteklerinden tutunda büyük ölçekli satın almaların sektörün gelişimine nasıl engel olduğuna kadar olan hususlar önemli. Vergi kanunlarımızın uygulamaları üretime ne etki yapıyor. Katma değer vergisi uygulaması mesela, tıbbi cihaz üreticileri hammadde alırken yüzde 18 KDV ödüyorlar, ama tıbbi cihaz üretip satarken yüzde 8 KDV tahsil ediyorlar. Devletten her zaman yüzde 10’luk bir KDV alacağı birikiyor. Tıbbi cihaz üreticilerinin büyük bir niteliği KOBİ niteliğindeki işletmeler. KOBİ niteliğindeki işletmenin sermaye birikimine ihtiyacı var. Yatırıma ihtiyacı var, tasarrufa ihtiyacı var. Biz firmanın KDV’sini uygulama nedeniyle sermayesinin büyük bir bölümünü KDV olarak kasamızda tutarsak o firma nasıl yatırım yapacak.

“Kamu Olarak Amacımız Sadece Ucuza Satın Almak Değil”

Her hangi bir vergi kaybına uğramadan da başka bir usulle yöntemi değiştirerek, bunu elde etmek mümkün. Bundan sonra vergi sisteminde veya ihale satın alma uygulamalarında hangi uygulama olumsuz etki meydana getiriyorsa, bunu detaylı bir şekilde masaya yatırmak ve o sıkıntıyı gidermek için çalışmak mecburiyetindeyiz. Mesela Hudut Sahillerinde niye büyük montanlı satın alma yapıyoruz. Ucuza satın alacağız, çok alırsak ucuza satın alırız. Bizim kamu olarak amacımız sadece ucuza satın almak değil.”

“Sağlık Bakanlığının Elinde Dünyayı Yerinden Oynatacak Kaldıraç Var”

Amaçlarından bir tanesinin ucuza satın almak olduğunu ve kamunun büyük bir satın alma gücü bulunduğunu kaydeden Bakan Ergün, “Bu büyük satın alma gücünü teknolojinin gelişmesi araştırma geliştirme faaliyetlerinin yapılması. Teknoloji transferi ve o sektörün ülkemizde inkişaf etmesi yönünde kullanmamız lazım. Amaçlarımızdan bazıları da bunlar olmalı. Yani Sağlık Bakanlığı veya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu büyük montanlı satın almaları yaparken amacı sadece ucuza sağlık hizmeti vermek, sağlık hizmeti verirken gereken malzemeyi ucuza satın almak değil. Amaçlarından bir tanesi bu olmalı. Bir başka amacı da bu kadar büyük satın alma gücünü kaldıraç olarak kullanıp, tıbbi teknolojilerin gelişmesini nasıl sağlamak olmalı. Sektörde yerli üretimi artırmak, bunu gerçekleştirmek için bir kaldıraç olarak kullanmalı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın elinde Sağlık Bakanlığı’nın elinde dünyayı yerinden oynatacak kaldıraç var. İşte size dayanak noktası da verdim.

“Dünyanın 10 Büyük Ekonomisinden Birisi Olmak İstiyoruz”

2023’te 500 milyar dolar ihracat yapmayı hedefliyoruz ve dünyanın 10 büyük ekonomisinden birisi olmak istiyoruz. 500 milyar dolar ihracat yapmak tek başına hedef değil. 500 milyar dolar ihracat yaparsınız 1 trilyon dolar ithalat yaparsınız gene cari açık problemiyle boğuşursunuz. O zaman bizim bu ikisi arasında da bir denge oluşturmamız mümkünse cari fazla veren bir ülke haline gelmemiz lazım. Öylesine katma değerli ürünler üretelim ki bunu yapalım.

                         

“Teşvik Paketini Cari Açık Sorununu Çözen Bir Perspektifle Hazırlıyoruz”

Üretim ve teknolojideki kapasitemizi artırarak hem dışarıya daha fazla ürün ihraç edebilir. Hem de ithalatla karşıladığımız ihtiyaçları ürünleri yerli üretimle ikame edebiliriz. Şu an üzerinde çalıştığımız ve yakında açıklayacağımız teşvik paketini de cari açık sorununu çözen bir perspektifle hazırlıyoruz. Hükümet olarak geride bıraktığımız sürede kamunun büyük alım gücünü fiyatları düşürmek için ciddi manada kullandık. Bu konuda başarılı da olduk. Ama aynı gücü artık savunma sanayinde ofset uygulamalarında kullandığımız gibi diğer sektörlerde de ilaç sanayinde ve tıbbi cihazlar alanında da kullanmamız gerekiyor. 2002 yılında savunma sanayinde Türki silahlı kuvvetlerimizin ihtiyaçlarının sadece yüzde 25’i yerli üretimle karşılanabiliyordu. Bugün yüzde 52’si yerli üretimle karşılanabilir hale geldi.

“50 Milyon Liranın Üzeri Yatırımlarda Büyük Yatırımlar Kapsamına Alındı”

Şu an uyguladığımız teşvik sisteminde tıbbi cihaz ve ilaç üretimi ülkemizin hemen hemen her yerinde destekliyoruz. Aynı şekilde tıbbi aletler hassas optik aletler alanında yapılacak 50 milyon liranın üzerindeki yatırımlarda büyük yatırımlar kapsamına alındı. Kamunun sağlayacağı bütün teşvikler bir yere kadar olacak ve bir yerde sınırlı kalacaktır. Türkiye’de büyüyen iç pazardır ve bu iç pazarda yerli ürünlerin ileri teknolojik ürünlerin tercih edilmesi meselesidir. En büyük destek budur. Bu konuda üreticilerimizin de atması gereken önemli adımlar var. 2 milyar doların üzerinde ithalat yaptığımız, 200 milyon dolar civarında ihracat yaptığımız bir sektör. Yani 10 kat fark var. Bu farkı kapatmamız lazım.

“Üretim Yapan Firmalar Tıp Alanındaki Gelişmeleri Yakından Takip Etmeleri Gerekiyor”

İhraç ürün grupları yüksek Ar-Ge mühendislik ve bilgi gerektirmeyen o nitelikte o yoğunlukta değil. Bu alanda üretim yapan firmalarımız artık basit ürünlerden daha nitelikli ürünlere doğru geçmeleri ve tıp alanındaki gelişmeleri yakından takip etmeleri gerekiyor. Onun için gerçekten tıp alanındaki Ar-Ge çalışmalarıyla sektörleri yan yana getirecek, mekansal beraberliklerin önemli olduğunu düşünüyorum. Üniversitelerimiz bünyesinde tıp alanındaki uzmanlarımız, biyomedikal alanındaki uzmanlarımız, mühendislerimiz ve firmalarımız birlikte Ar-Ge yapabilecekleri mekanlara ihtiyaç var

Her Bakanlığın Ar-Ge Payı Olacak

Önümüzdeki süreçte yeni kararların yansıması olarak bütün bakanlıklarımızın kendi alanlarıyla ilgili bütçelerinde önemli bir Ar-Ge payı olacak. Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve sosyal Güvenlik Bakanlığı bu alandaki araştırma, geliştirme faaliyetleri destekleyen fonları da bir anlamda kendi bütçelerinde önemli bir miktarda oluşturacaklar. Üniversitelerde sanayiyle iş birliği içerisinde o fonlar o sektörlerdeki firmaların alıştırma geliştirmelerindeki ve teknolojilerin gelişmesi için kullanılacak. 2023 hedeflerimizden birisi de Türkiye’nin Ar-Ge’ye milli gelirden ayırdığı payı yüzde 3’e çıkartmak. Firmaların marka ve patent tescili gibi ulusal ve uluslararası standardizasyon kurumlarından alacakları kalite belgeleri bu açıdan büyük önem taşıyor. Mutlaka kalite belgesi konularına da önem verelim. Bu kalite belgelerini bir ilave yük olarak görmeyelim. Rekabet gücünün önemli bir unsuru olarak görelim. Bu konuda herkes sorumluluk duygusuyla hareket ederse zaman içerisinde sektörün büyüyerek dış ticaret dengesinin düzeleceğine inanıyorum. İç piyasadan güç alan firmalarımızın zaman içerisinde önemli markalar haline geleceklerine, üretim, istihdam ve ihracatımıza da büyük katkı yapacaklarına şüphe yoktur” diye konuştu.

                        

Tıbbi Cihaz Sektörü Ülkemizde 2015 Yılında 3.12 Milyar Dolara Ulaşacağı Öngörülüyor

Tıbbi cihaz sektörünün stratejik öneme sahip olduğunu fakat stratejilerinin belirlenmemesi ve üretim politikalarının oluşturulmaması nedeniyle tıbbi cihaz sektörünün diğer gelişmiş ülkelerden geri kalmasına neden olduğunu belirten Tıbbi Cihaz Üreticileri Derneği (TÜDER) Başkanı Mustafa Daşcı şunları söyledi: “2002 yılı itibariyle hem sektörümüz hem ülkemizde çok büyük gelişimler ve devrim niteliğinde çalışmalar başlamıştır. Bunu hepimiz fark ediyoruz ve hepimiz hep beraberde yaşıyoruz. Ülke ekonomisi açısından da son derece önemli olan ve hız kazanarak artan tıbbi cihaz sektörüne yönelik çalışmalarda bizleri ve elbette devlet yetkililerimizi mutlu etmektedir. Dünyada tıbbi cihaz sektörünün pazar değerinin 2014 yılında 368 milyar dolara çıkması tahmin ediliyor. Ülkemizde ise pazar büyüklüğünün 2015 yılında 3.12 milyar dolara ulaşacağı öngörülüyor. 2010 yılı ihracatımız 200 milyon dolar olarak gerçekleşirken ithalatımız 2.1 milyar dolar olarak gerçekleşti. Şuan ülkemizde UBB verilerine göre 610 üretici, 554 üretici ve ithalatçı, bin 535 ithalatçı firma faaliyetlerini sürdürmektedir. Dünya pazarından aldığımız pay ve ihracatımızın ithalatı karşılama oranı çok düşük. Sektörün ithalata bağımlılığı hala devam ediyor.

Ofset Yöntemi Tıbbı Cihaz Sektöründe de Kullanılmalı

Yüksek teknoloji ürünleri üretebilmek, üniversite sanayi işbirliğini sağlayabilmek, ihracatımızı arttırmak ve tıbbi cihaz sektörünün dinamik ve güçle bir yapıya kavuşturulabilmesi için sektör olarak talep ve önerilerimiz şunlar olacaktır. Savunma sanayi ve havacılık alanında uygulanan Ofset yöntemi tıbbı cihaz sektöründe de kullanılmalı. Kamu, özel ve üniversite hastanelerinde yerli ürün kullanımı özendirilmeli. Tıbbi cihaz organize sanayi bölgeleri oluşturulmalı. Tıbbi cihaz organize sanayi bölgeleri mutlaka 3. basamak sağlık hizmetleriyle mekan olarak aynı yerde oluşması, hekimlerin zaman kullanımı, tıbbi cihaz üreticileri de zamandan olumlu yaralanabilmeleri için son derece önemlidir. Tıbbi cihaz yatırımları öncelikli yatırımlar kapsamında değerlendirilmeli ve desteklenmeli. Bizim öncelikli bölge kalkınma kapsamında olan illerimize yatırım yapıldığı zaman desteklerimiz farklılaşıyor, işte o farklılık tıbbi cihazı nereye yatırım yaparsa yapsın kişi öncelikli bölge kapsamı içerisinde destekleri değerlendirerek yüksek bir desteklenmelidir. Komşu ülkelerde yerli ürün kullanım alışkanlığını arttırmak için bu ülkelerde düzenlenecek toplantı ve kurslar desteklenmeli. Pazar araştırması ve iş seyahatleri desteklenmeli. İhracatın gelişebilmesi için yurt dışı fuar ve kongrelere katılım tam desteklenmeli. Yüzde oran olmadan tam desteklediğinde ülke ekonomisine tekrar kat kat daha fazla döneceğine inanıyorum. Çünkü tıbbi cihaz katma değeri çok yüksek olan bir ürün olarak değerlendiriyoruz. En pahalı mücevherden çok daha değerli olarak görüyoruz. Paslanmaz bir çeliği alıp onu işleyip tıbbi cihaza dönüştürdüğümüz takdirde en pahalı mücevherin gram olarak fiyata çıkabilmesi mümkün görünmüyor.

                 

“Ar-Ge Merkezlerini Hastanelerin Bahçeleri Veya Kampusların İçerisinde Olmalı”

Şu anda hasta sayısına göre hekim sayısı çok yetersiz kalmakta hala son derece etkin planlamalar yapılmış olmasına rağmen hastalarımız hala kuyruk sırası bekleyebiliyor. Onun için hekimlerimize kapasitelerinin üzerinde çalışması nedeniyle bizlerle Ar-Ge çalışması yapabilecek yeterince zaman sahip değiller. Bu zamanı verimli kullanabilmek için öncelikle onlarla mekan birlikteliği yaparak tıbbi teknoloji, Ar-Ge merkezlerini hastanelerin bahçeleri veya kampusların içerisinde uygun olan alanlara yapılarak bizlere o imkanı sağlarsanız veri dönüşümünü de o şekilde çok daha kısa sürede almış, mevcut tıbbi teknolojiyi çok üst seviyelere taşımamız mümkün olabilecektir.

“Toplu Alımlardan Vazgeçilerek Yerinde Alımlara Geçilmeli”

Hudut sahilleri yerli alımlarıyla yerli üreticilerin o ihalelere katılmaları mümkün görünmemektedir. Ne bizim ona sermayemiz yeter ne de ihalelere katılabilmek için gerekli üretim kapasitesine sahibiz. Yıllık alımlarla bu şekilde 10 yıllık ihtiyaçlar gideriliyor. Dolayısıyla bir fabrika bir yıl çalışmadığında, çalışanın bütün tesisatı çöpe atması anlamına geliyor. Bu da milli sermayenin çöpe atılması anlamına geliyor. Bir an önce toplu alımlardan vazgeçilerek ihtiyaçların yerinde tespit edilerek yerinde alımlara geçilmeli.

2012 Yılı Yatırım ve Üretim Yılı

Tıbbi cihaz sektörü için “2012 yılı yatırım ve üretim yılı” olsun. Fırsatları yalnızca kendi lehimize değerlendirmeyelim, fırsatları üretime, milletimizin refahına, dolayısıyla ülke ekonomisinin lehine değerlendirelim, kalkınmaya katkıda bulunalım.”

“Yüzde 85 İthalata Dayalıyız”

TOBB Medikal Meclis Başkanı Özgür İncekara konuşmasında şunları dile getirdi: “Tıbbi cihaz sektörü Türkiye’de yürümeye başladı diyebiliriz ve gerek Sağlık Bakanlığı gerek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı eş güdümünde bir araya gelmemiz bizim artık koşmaya başlayacağımız işareti olarak algılıyorum. ithalata dayalı bir sektörüz. Tam net veriler olmamakla birlikte yüzde 85 ithalata dayalıyız. İhracatımız 200 milyon dolar civarında, dünya pazarından büyük pazarda yerimizi almamız için Ar-Ge ve üretim çalışmalarına el birliğiyle destek verilmesi yerli malının desteklenmesi bizler için önem arz etmektedir”

                     

SGK 2011 Yılında Sağlık Harcaması 45 Milyar Lira

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Yadigar Gökalp ise şu bilgileri verdi: “Sosyal Güvenlik Kurumunun 2010 yılında 39.7 milyar liralık sağlık harcaması gerçekleştirilmiştir. 2011 yılında ise bu rakamın 45 milyar lira olacağı tahmin edilmektedir. Tıbbi malzeme harcamalarına baktığımızda 2010 yılında 1 milyar 133 milyon lira olarak gerçekleştiğini görmekteyiz. Bu da yaklaşık toplam sağlık harcamalarının kurumumuz tarafından karşılanan sağlık harcamalarının yüzde 3’ü nispetindedir. İlk 6 aya baktığımızda 2011 yılında ise tıbbi malzeme harcamasının 709 milyon lira olduğunu görmekteyiz.Bu rakamlar göz önüne alındığında tabi ki bu hizmetlerin daha etkin bir şekilde yürütülmesi açısından kurumumuzda çok çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Göz, kardiyoloji, KBB, baş-boyun cerrahisi gibi bir takım branşlarda pozitif listelerin yayınlanması çalışmaları yoğun bir şekilde devam etmektedir. Bu noktalarda ilgili kurumlardan görüş alma aşamasına gelmiş bulunmaktayız. Protez, ortez üretici ve uygulayıcılarıyla işitme merkezleri ile sözleşme çalışmalarımız tamamlanmak üzeredir. Bunun dışında optisyenlik müessesleri ile yapılan anlaşmaların yenilenmesi çalışmalarına son şeklini vermiş bulunmaktayız. Bunun dışında güncellenerek yayınlanmaya hazır hale gelmiş Sağlık Uygulama Tebliği’nde yer alan diğer bazı malzeme listeleri de söz konusudur. Şahıs ödemelerinde faturaların teslimi değerlendirilmesi, ödemeleri aşamasındaki bir takım mevzuatın şu anda çok sistematik şekilde işlemeyen mevzuatın değiştirilmesi çalışmaları bugüne kadar çıkartmış olduğumuz bütün genelgelerin tekleştirilmesi daha kolay anlaşılır olması ve bütün müracaatların her ilde alınabilmesi çalışmaları da sağlanmıştır.

“Kalitesiz Ürünlerin Ülkemize Girmesinin Engellenmesi Muhakkaktır”

Uzak doğuda üretilen ve kalitesinden kuşku duyduğumuz bazı malzemelerinde piyasada kullanımda olduğuna maalesef rastlamaktayız. Sağlık hizmetlerinden taviz vermek tabi ki mümkün olmadığında iki unsuru bertaraf ederek yatırımların yapılması gerektiği kaçınılmaz bir hal almıştır. Kalitesiz ürünlerin ülkemize girmesinin ve kullanımının engellenmesini ve maliyetlerin aynı zamanda azalmasını, katma değerin getirisinin ülkemizde kalmasını sağlayacak yatırımlar yapmamız gerektiği muhakkaktır. Bu amaçlarla tıbbi malzeme ve cihaz üretiminin ülkemizde yapılabilmesi için kamu ve özel sektör iş birliği artırılmalı kaliteli ve aynı zamanda yerli üretiminde önü açılmalıdır diye düşünmekteyiz. Tüm bunlara ek olarak etkin denetim mekanizmaları güçlendirilmesi son derece önem arz etmektedir. Geçmişte vatandaşlarımıza ucuz stent takılmasından, her hangi bir sanayide sahte ortez üretilip vücuda yerleştirilmesi ve bunların orijinalleri veya pahalı olanların takılmış gibi devlete fatura edilmesine kadar maalesef çeşitli yanlışlıkların meydana geldiğini hepimiz biliyoruz. Sosyal Güvenlik Kurumu olarak önümüzdeki dönemlerde etkin ve bağımsız denetimlerle bu tip suiistimallerin önüne geçme noktasında kararlı olduğumuzu ve bu konuda sektörle iş birliğine hazır olduğumuzu burada beyan etmek istiyorum.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi