Ana içeriğe atla

İKİLİ İLİŞKİLERDE ÖDÜL VE CEZA


Tokat atma, ağza biber sürme gibi fiziksel şiddet ya da küfür etme, bağırma gibi psikolojik şiddet içeren uygunsuz cezalara başvurmanın, cezalandırılan ve cezalandıran birey üzerinde ne denli yıkıcı ve tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini biliyor musunuz? Uzman Psikolog Evren Hoşrik’in davranışçı kuramı temel alarak yazdığı “Kadın Erkek İlişkilerinde ve Çocuk Yetiştirmede Ödül-Ceza” kitabında ödül ve cezanın doğru zamanlarda yapılması, bilimsel çalışmalar ve güncel örnekler eşliğinde sunuluyor.

İkili ilişkilerde yaşanan ödül ceza davranışının doğru adım atılarak yapılması gerekiyor. Eğer yanlış davranış ödüllendirilirse karşınızdakinin yaptığı davranış farkında olmadan tekrarlaması için teşvik edilebiliyor.

Sevgilinizin ya da eşinizin size karşı, ilişkinizin ilk günlerindeki gibi yoğun duygular hissetmesi; çocuğunuzun, uygun olmayan davranışlarından vazgeçmesi nasıl olurdu? Peki, trafik cezaları kural ihlali yapılmasını neden yeterince engelleyemiyor olabilir? Tokat atma, ağza biber sürme gibi fiziksel şiddet ya da küfür etme, bağırma gibi psikolojik şiddet içeren uygunsuz cezalara başvurmanın, cezalandırılan ve cezalandıran birey üzerinde ne denli yıkıcı ve tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini biliyor musunuz? Uzman Psikolog Evren Hoşrik bu gibi soruların yanıtını Efil yayınlarından çıkan “Kadın Erkek İlişkilerinde ve Çocuk Yetiştirmede Ödül-Ceza” kitabında veriyor. Yazar, bu kitapta, psikolojinin mihenk taşlarından biri olan davranışçı kuramı temel alarak tüm bu ve benzeri sorulara, sınırlarını zorlamadan, yalın ve anlaşılır bir dille yanıtlar sunuyor.

Uzman Psikolog Evren Hoşrik, “Kadın Erkek İlişkilerinde ve Çocuk Yetiştirmede Ödül-Ceza” kitabı hakkında Sağlık Dergisi’ne bilgi verdi.

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1980 yılında Ankara’da doğdum. 2005 yılında Ankara Üniversitesi D.T.C.F. psikoloji bölümünden mezun oldum. Aynı yıl Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde Deneysel Psikoloji ABD’de araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. Burada iki yıl çalıştıktan sonra Ankara Üniversitesi Din Psikolojisi ABD’de yüksek lisans yapmaya başladım. Tez konum siğiller için okunan duanın etkinliği üzerineydi ve Türk Sosyal Bilimler Derneği geçen sene, bu tezi “mansiyon” derecesine layık gördü. Şu anda aynı alanda doktora yapıyorum. Ayrıca özel bir danışmanlık merkezinde psikolog olarak çalışıyorum.

Mesleki çalışmaların yanı sıra, flamenko sanatına ve gitarına gönülden bir bağım olduğunu söylemeliyim. Yaklaşık on yıldır flamenko gitar çalıyorum ve kurucu üyesi olduğum Flamenko Ankara Derneği bünyesinde uluslararası festivaller düzenliyoruz. Akademik çalışmalarla birlikte müzik ile uğraşmanın hayatı yorumlayışımı ve olaylara bakış açımı olumlu anlamda etkilediğine inanıyorum. Kitabımın da sanatsal ve bilimsel çalışmalarımın iç dünyamda bütünleşmesi ile ortaya çıktığını düşünüyorum.

Kitabınızı yazmanızdaki etken nedir?
Kişisel, yani içsel dürtülerimin dışında; öncelikle bu alandaki kaynakların dilinin oldukça ağır olması beni bu kitabı yazmaya yöneltti. Kadınlara ve çocuklara karşı şiddetin hala devam ediyor olması, boşanmaların artması, bireylerin evlilikten korkar olmaları, danışanlarımdan gelen soruların bu konuda yoğunlaşması ve çocuk yetiştirme konusunda insanların zihninde soru işaretlerinin olması da bu kitabı yazma nedenlerim arasındaydı. Bunlardan başka, ruh sağlığı alanındaki denetimlerin yeterli ve caydırıcı olmayışı nedeniyle ruh sağlığı uzmanı olmayan kişilerin insanlara “hayali umutlar” aşılamaya çalışmaları, “gerçekçi olmayan sınırsız mutluluk vaatleri”nde bulunmaları beni bir psikolog olarak bu kitabı yazmaya zorladı diyebilirim.

Devam kitabı yazmayı düşünüyor musunuz?
Psikoloji ile ilgili, hemen herkesin merak ettiği konularda yazmaya devam edeceğim. Biz psikologlar bu konuda, yani bireylerin merak ettiği konuları, basit ve anlaşılır bir dille kaleme almakta biraz ihmalkar davranabiliyoruz. Belki de bu nedenle, uzmanlığı olmayan bazı kişilerin insanları yanlış yönlendirmelerine de izin vermiş oluyoruz.

İlgi ve merak uyandıran bir konu olduğunu düşündüğüm “duanın hastalıklar üzerindeki rolü” üzerine tamamen bilimsel araştırmalara dayalı bir kitap hazırlıyorum. Sanırım, onu da önümüzdeki aylarda tamamlamış olurum.

Kitapta vermek istediğiniz mesaj nedir?
Kitapta, bazen doğrudan bazen de satır aralarında birden fazla mesaj vermeye çalıştım. Bunları kısaca özetlersek: İnsan karmaşık bir varlıktır; psikoloji de bir bilimdir. Bu nedenle hiçbir yöntem, tek başına, yaşamımızda karşılaşacağımız sorunların tamamına yönelik çözümler sunamaz. Çaba sarf etmeksizin, sadece bekleyerek ya da dileyerek mutluluğa kavuşamayız.

Ödül ve cezaların yaşantımızı şekillendirmede oldukça etkin bir rolü vardır. Öyle ki tarafsız bir pencereden bakabilirsek bir ödül olmaksızın davranışlarımızın çoğunun devam etmediği kolayca görülebilir. Bu noktada önemli olan davranışı biçimlendirmenin inceliklerini bilmektir. Örneğin, lezzetli bir yemek yapmak için tarif bilmek yetmez, o yemeği yapmanın püf noktalarını da bilmek gerekir. İşte bu kitap, ödül ve cezanın püf noktalarını, gerçek yaşamda nasıl uygulanacağını anlatmaktadır.

Okurlarınıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Bence bir okur, okuduğu kadar da düşünmelidir. İster bir kitap olsun isterse internette bir yazı, mutlaka sorgulamalıdır okuduklarını. Söyleyene bakıp hemen kabul etmemelidir söylenenleri. Biraz da söylenene bakmalıdır; mantıklı mı deli saçması mı diye.

Kitabınızla ilgili nasıl tepkiler aldınız?
Konu başlıklarını ve örnekleri gündelik hayattan seçmeye özen gösterdim bu da okurları oldukça mutlu etti. Davranışçı kuram çerçevesinde açıklanan, en çok ilgi gören konular ise şunlar oldu:

- Evlilik aşkı öldürür mü?

- Çok naz aşık usandırır, peki bunun bilimsel temeli nedir?

- Sevgilinizin ya da eşinizin size olan aşkının devam etmesinin yolu nedir?

- Kumar neden güçlü bir bağımlılığa neden olur?

- Şiddetin olumsuz sonuçları nelerdir?

- Dayak, cennetten çıkma mıdır?

Bunların dışında, kitabın yalın dili ve bilimsel yaklaşımların gündelik yaşamımıza aslında kolayca uygulanabilir olduğunu fark etmek okurları şaşırttı.


Kitabınız yazar olarak size neler kazandırdı?
Bilgi ve düşüncelerimi aktarmak için önemli bir fırsat kazandırdı. Bunun yanında bilim ile toplum arasında kurulmuş olan köprüye bir halat eklememi sağladı, diyebilirim. Bunun okurlar tarafından da bir ihtiyaç olduğunun iletilmesi, bana daha da çok yazma cesareti verdi.

Yazdığınız kitaplar arasında en çok etkilendiğiniz kitabınız hangisi?
Bu ilk kitabım. Dua ve hastalıklar üzerine yazmakta olduğum ikinci kitabı ise henüz tamamlamadım. Bunların dışında bir de roman yazıyorum; yaklaşık beş yıldır. Ne zaman biteceğini kestiremiyorum. Acelesi de yok zaten. Beni en çok etkileyen o. Öyle ki eğer yazmayı bitirirsem, sanki bir daha yazamazmışım gibi hissediyorum, ondan sonra söyleyecek bir sözüm kalmazmış gibi. Garip bir duygu, sözcüklere dökmesi biraz zor geliyor.

Mutlaka herkesin okuması gereken kitap/müzik/film sizce hangisi ?
“Mavi Siyah” grubunun flamenko albümü mutlaka dinlenmeli. Grubun kurucusu ve eşsiz gitarist Ceyhun Güneş’in bizzat şahit olduğum büyük çabaları sayesinde yapıldı bu albüm. Yalnızca duygularımla bir kitap önerisinde bulunmak istiyorum; Ilgın Olut’un bir romanı; “Neva”. Mutlaka izlenmesi gereken film ise Donnie Darko.

Sağlık haberciliği üzerine düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? Sağlık haberlerinde nelere dikkat ediyorsunuz?
Sağlık haberciliğinde, uygulamalarında olduğu gibi, etik ilkelerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yeterince denenmemiş, yan etkileri saptanmamış ilaçların (sözde ilaçlar demeliyim), cihazların ya da gıda ürünlerinin tanıtımı ve tavsiyesi konusunda oldukça titiz davranılmalıdır. Unutmamak gerekir ki burada konu bir canlıdır; insandır, bir masa ya da sandalye değil.

Türkiye’deki çalıştığınız alandaki çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de bilimsel yayınlar söz konusu olduğunda “yayın çöplüğü” ifadesi ile karşılaşırız. Çünkü var olan sistem yüzünden, akademik ünvan sahibi olabilmek için yapılmış niteliksiz araştırma yığınladır. Ancak, ruh sağlığı alanı büyük oranda bu olumsuz nitelemeden sıyrılmayı başarmıştır. Her ne kadar böyle olsa da şahsen psikoloji alanındaki çalışmaları, genelde beğenmekle birlikte, toplumun ilgi ve merakına çok da hitap etmediğini düşünüyorum. Biraz da toplumun, psikoloji alanından ne beklediği ve hangi sorulara yanıtlar bulmak istediğine dikkat edilmelidir, diye düşünüyorum. Hali hazırda böyle olmadığı için atı alan Üsküdar’ı geçiyor, ruh sağlığı uzmanları ise Topkapı Sarayı’ndan meydanı boş bulup at koşturanları eleştiriyor. Sarayın ihtişamlı ve yüksek kulelerinden çıkan sesi ise aşağıdan pek de duyan olmuyor.

Kendinizi bulunduğunuz alanın neresinde görüyorsunuz? Bütün istediklerini gerçekleştirmiş, hayatından memnun bir yazar mısınız?
Bulunduğum alandaki yerimi tanımlayabilmem zor, ancak bir süredir gözlemci konumunda olduğumu söyleyebilirim. Eleştirdiğim hatalara düşmemeye özen gösteriyorum. Örneğin, toplumun ve tabii ki benim de merakımı uyandıran konular üzerinde çalışıyorum. Hepimiz biliyoruz ki insan oldukça doyumsuz bir varlık. Ben, bırakın yanmayı piştiğimi bile düşünmüyorum. Yani, istemeye devam ediyorum. İstediklerimi gerçekleştirdikçe de yeni bir istek doğuveriyor. Sanırım isteklerim tavşanlardan daha hızlı çoğalıyor. Hayatımdan genelde memnunum, ama yeterince memnun olsaydım, yani derdim olmasaydı yazamazdım sanırım.

Hâlâ planlayıp gerçekleştiremediğiniz projeniz var mı?
Gitar, içimde bir ukde olarak kalmıştır. Hatta bir şeyler yazmak, gitarda istediğim noktaya gelemeyişimin bir ödünlemesi gibi gelir bana. Bir de romanım var bitirmek istediğim. Bazense istemez oluyorum. Her bir sözcük üzerinde tekrar tekrar düşünmek, oynamak, anlatmak istediğimi adam gibi anlatabilmek güç elbet, ancak ürkütücü olan bu romanın tamamlanması, benim için sanki soyut bir göç etmek.


ÇEKİLİŞ BAŞLIYOR!


Çekilişe katılmak için yapmanız gerekenler:

- Blogu izlemeye almak ( yan tarafta siteye katıl yazan yere tık)
- Facebook sayfamı beğenmek (kullanmayanlar için zorunlu değil)
- Bu yazının altına yorum yazmak
Adsız yorumlar dikkate alınmayacak. Adınızı ve mail adresinizi yazarsanız memnun olurum.
20  Mayıs Pazar günü saat 23:00'a kadar yorum bırakabilirsiniz. Çekiliş sonucu 21 Mayıs Pazartesi sabahı buradan duyurulacaktır.
Çekiliş Harun Kara'ya çıktı. Adresini ilettiğinde kitabı Efil Yayınları gönderecek.

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Faydalı bir kitap.
Gizem Kara
kitapdelisigzm@gmail.com
duygu dedi ki…
bloğunuzun ve facebook sayfanızın izleyicisiyim.
duygu uzunkaya
fatihduygu@hotmail.com
Adsız dedi ki…
hoş röportaj olmuş emeğinize sağlık...
Gökhan KAVUNCUOĞLU dedi ki…
Bu kitap tam da aradığım kitap. Eminim çok güzel ve faydalı bilgilere ulaşabiliriz.
sorumantari dedi ki…
yine güzel bir kitap..beğenerek takip ediyorum..
merve altıntaş
sorumantari@gmail.com
Demet Güven dedi ki…
bu kitap çok güzel esra hanımcım. benim olsun mu :)
sevgilerle ( yağ yakıyorum ) :)
blackdaisy dedi ki…
merak duyduran konular...
Harun KARA dedi ki…
Güzel bir içeriği olan kitap..Gayet içten düşünceler..Sahip olmak ve okumak için can atıyorum...

Harun KARA
sahkoli@gmail.com

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge