Ana içeriğe atla

YENİLİKÇİ GIDA ÜRETİMİNDE ÖDÜL SAHİBİ

Türkiye’nin ilk yerli Noodle üreticisi olma özelliğinin yanı sıra Türkiye’nin ilk vegan ve BRC sertifikalı ununu üreten ve aynı zamanda Türkiye'nin unda ihracat lideri olan Erişler Gıda Perakende Grubunun Genel Müdürü Abdullah Eriş, şirketin perakende açılımını yaptı. 

Noddle’ları ve unları, Avrupa’nın en prestijli ödüllerinden biri olarak kabul edilen “Üstün Lezzet Ödülü”ne layık görüldü. 15 Milyon TL yatırımla Türkiye’nin ilk yerli sermayeli katkısız, doğal, sağlıklı, MSG eklenmemiş Noddle’ını üretiminde öncü olan Abdullah Eriş,  3 kıtada 50’den fazla ülkeye un ihracatı gerçekleştiriyor.

“Bizim için rekabet işimizde yakaladığımız kalitenin her zaman biraz daha ötesine geçebilmektir. Yani en büyük rakibimiz kendimiziz.” diyen Türkiye’nin en büyük un ihracatçısı firması olan Erişler Gıda Perakende Grup Genel Müdürü Abdullah Eriş ile ilham veren öyküsünü konuştuk.

Hayatınızdan kısaca bahseder misiniz? 
Aslen Orduluyuz fakat ben İstanbul’da doğdum. İlk ve orta öğrenimimi İstanbul’da tamamladım. Koç Üniversitesi İşletme Fakültesinden mezun oldum. Şu anda da İstanbul Sabahaddin Zaim Üniversitesi’nde doktora yapıyorum. Eğitim hayatım boyunca sadece okula gitmedim. Aile işletmemize de gelerek ailemizin işlerini öğrenmeye gayret ettim.  Aile büyüklerimizin hayat hikayeleri ve başarılarından edindiğim tecrübeler benim için okul eğitimiyle eşdeğer oldu.

2013 yılı Haziran ayından bu yana şirketimizin Perakende Grup Genel Müdürü olarak çalışıyorum. Aynı zamanda MÜSİAD’da da gıda tarım ve hayvancılık sektör kurulu başkan yardımcılığı görevini yürütmekle birlikte DEİK Afrika İş Konseyinde çalışmalarda bulunuyorum. 

Biz ailece bir asra yakın süredir ticaretle uğraşıyoruz. Bugün Türkiye’nin un ihracatında lider olan şirketimiz bir başarı hikayesi olarak önümde. Her şey 1920’li yıllarda büyük dedemiz Ali Eriş’in memleketimiz olan Ordu’nun Fatsa ilçesinde tahıl ticareti ile uğraşan küçük bir işletme kurmasıyla başladı. Uzun yıllar tahıl ticareti yapan bu işletmeyi dedemiz fındık ticareti de ekleyerek genişletti. Hatta dedemiz o dönemde fındık ticaretindeki ününü yurtdışına taşıdı ve yurtdışında bilinen bir marka haline geldi. 
Erişler’in yeni projelere yatırım yaparak büyüme felsefesi kuşaktan kuşağa aktarıldı ve iş yapma felsefesi halini aldı. Büyüklerimiz bu defa 1974 yılında ilk un değirmeni yatırımı gerçekleştirerek un imalatı sektörüne girdi. Küçük bir ticarethaneden yola çıkan firmamız şu anda un ihracatında Türkiye’nin liderlerinden biri.

Nasıl fark oluşturursunuz?
Erişler olarak her yıl gelirlerimizin tamamına yakınını işletme faaliyetlerimizin daha iyileştirilmesi, genişletilmesi, teknolojik hale getirilmesi ve daha güvenli, çevreye ve insana daha duyarlı hale getirilmesi için işletmelerimize harcıyoruz. 
Her gün büyük bir değirmeni çalıştırıyoruz. Erişler sektöründe şu ana kadar denenmemiş olan güvenlik teknoloji programlarını ve yatırımlarını da sürdürüyor. Teknolojik altyapımız ve insan merkezli üretim anlayışımız bizim en büyük farkımız aslında.  Örnek vermek gerekirse; Türkiye’nin lider un ihracatçılarından biri olan firmamız, perakende sektörünün ilk adımını noodle (erişte) markası Nudo Kıvırcık Erişte ile attı. Geleneksel Türk eriştemizi tamamen doğal, yapay, katkısız bir içerikle Türk damak zevkinden uzaklaşmadan tüketicilerin beğenisine Nudo ile sunduk. 

Yenilgilerinizden nasıl dersler çıkarttınız?
Her işte kusursuz başarıyı yakalamak mümkün olamayabiliyor. Bu durumun da artıları olduğunu söyleyebilirim. Çünkü hayatta yaşanan her olumsuz durum önemli bir ders ve tecrübedir. Ve bu tecrübeler gelecekte daha başarılı olabilme için bize ışık tutar, güçlendirir. 

Ailemizin uzun yıllara dayalı ticari birikimi bizler için paha biçilmez bir miras. Bu deneyimi kullanmayı önemsiyorum. Belki başarımızın altında yatan ve işlerimize bereket katan husus da buradan geliyor, mütevazi kalmak fakat azimle gelişime devam etmek ve sürekli yeni girişimlerde bulunmak.

Sizin için para nedir?
Para bizim için hedefe ulaşmak için kullanılan bir araçtır. İşte yatırımlarımız için, sosyal hayatta ise yardımlaşmak için… 

Ancak iyi yönetilmesi gerekir. Akılcı olmayı gerektirir. Bazı insanlar paraya sahip olarak her şeye sahip olduklarını düşünürler. Oysa örneğin saygınlık parayla elde edilebilecek bir durum değildir. 

Kendinize hedef koydunuz mu?
Her yıl bir şirketin planlamasını yapar gibi kendime de yıllık planlar hazırlıyorum. Hedeflerimi koyuyor, yıl sonunda da değerlendirmesini yapıyorum. İşte temel önceliğim mevcut işlerimizi sürekli büyütmek. Özel hayatta ise her zaman huzurlu ve mutlu olmak, kendimi ve ailemi sevdiklerimi mutlu etmek. Ülkemiz için de faydalı bir insan olabilmek. 
Sürekli öğrenmeyi ve yeni deneyimler kazanmayı ve girişimciliği önemseyen biriyim. Her işte her gün yeni şeyler öğrenme fırsatımız var. Bunları değerlendirmek ve başarımız için kullanmak durumundayız. 

Bana göre iş hayatı bir final sınavı gibi bilmediğiniz veya hazırlıksız olduğunuz konularda sorular içerebiliyor. Bu soruları geçmişte elde ettiğimiz tecrübe ve şirketimizin birikimleri ile çok iyi yorumlayarak çözmek mecburiyetindeyiz.


Hayatınızı nasıl dengede tutuyorsunuz?
Hayatta her zaman denge olması gerektiğini düşünen bir insanım. İş, aile, sosyal hayat dengesi, faydalı ve üretken bir insan olabilmek için çok önemli. Denge ise zamanı verimli kullanmaktan geçiyor. 

İşte zamanı verimli kullandığınızda aile yaşantısına da, sosyal hayata da spora da zaman kalıyor. Aile hayatı benim için çok değerli. Aile, huzur ve mutluluk demek. Aile hayatında mutlu ve huzurlu olamazsanız zaten iş hayatında da başarılı olamazsınız. Biz akraba ilişkileri çok güçlü, büyük bir aileyiz. Sürekli görüşmeye, birlikte vakit geçirmeye çok önem veriyoruz. Birbirimize her zaman her konuda destek olmaya çalışıyoruz. Yaklaşık bir asırdır varlığımızın temelini oluşturan bu destek gücünü koruyarak, daha uzun seneler ülkemize ve dünya insanlarına faydalı işler yapmaya çalışacağız.

Sizin için rekabet nedir? Rakiplerinizle nasıl mücadele edersiniz?
Bizim için rekabet işimizde yakaladığımız kalitenin her zaman biraz daha ötesine geçebilmektir. Bu anlamda kendimizi başkaları ile kıyaslamaktan çok, her zaman yaptığımızın daha iyisini yapmaya odaklanırız. Yani en büyük rakibimizin kendimiz olduğunu söyleyebilirim. 

Büyük dedemiz bu şirketi kurduğunda sıfır noktasından başladı. İyi niyetten, umuttan ve becerilerinden başka hiçbir sermayelerinin olmadığı bir dönemde kendilerini yetiştirdiler. Ben de tıpkı onlar gibi kendimi ve şirketimi geliştirerek şirketimizin başarısının katlanarak devam etmesini arzu ediyorum. 

Sağlığınıza nasıl dikkat ediyorsunuz?
Spor yapmak, seyahat etmek, hobilerim ve ailem için vakit ayırmak benim için çalışmak kadar önemli. Çünkü spor ve hobi ile durulaşmış bir zihin, işyerinde daha motive ve mutlu olmayı sağlıyor. Örneğin profesyonel olarak dalış sporuyla ilgileniyorum. Denizin büyüleyici dünyasını çok seviyorum. Yelkenli ve yat kaptanlığı ehliyetim de var. Tekneyle açılmak en büyük zevklerimden biridir. 

Diğer önemli bir nokta da elbette beden varlığımızın devamı için gerekli olan enerjiyi almak için tükettiğimiz gıdalardır. Hayat felsefemizi yansıtan ürünlerimizin “tüketmeyeceğimiz hiçbir ürünü tüketicimizle buluşturmayız” misyonu ile üretildiğini düşünürseniz bu konudaki görüşlerimiz için de bir fikir verebilir. Tükettiğim gıdaların kaliteli, doğal, sağlıklı ve helal şartlarda üretilmiş olmasına dikkat ederim.

Kaybetmek kolay gibi anlatılsa da zorlu bir süreçtir. Siz her yenilgiden sonra nasıl kazandınız?
Yenilgiler karşısında sabır ve azimle, hiçbir zaman vazgeçmeden ve doğruyu bulana kadar devam ederim. Böylece karşılaştığım zorlukların üstesinden gelebilirim.

Kaybettiğinizde üstesinden gelmek zorunda olduğunuz en yoğun duygu hangisiydi?
Stres ve üzüntü, bu süreçte en çok savaşılan iki duygudur. Lakin bizim bu duygularla oyalanacak vaktimiz de yok. Sabır ile derhal işimize odaklanır ve zamanla tüm problemleri çözeriz. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge