Ana içeriğe atla

BESLENME VE YEMEK YEME AYNI ŞEY Mİ?

Tatları algılayabilmemiz, anne karnında başlayarak, ailenin beslenme kültürü ile gelişerek devam ediyor. Anne karnında, bebeğin 10. haftasında tat algısının gelişmeye başlaması, annenin beslenme alışkanlıkları ve anne sütünün tadı ile devam ediyor.

Bu erken dönemde başlayan tat algısının, ilerleyen yaş dönemlerinde, genetik, biyolojik ve çevresel etmenler ile tamamlandığını anlatan Uzm. Dyt. Mine Telek, “Bebek doğduğu andan itibaren tipik tat seçimleri yapıyor. Bu biyolojik bir yanıt olmasına karşın değiştirilebilir bir özellik. Ancak, beslenme alışkanlıklarınız ve gebelik döneminde sıklıkla tükettiğiniz besinlere karşı bebeklik ve çocukluk döneminden başlayarak devam eden olumlu tepkileri her bireyde görmemiz mümkün” dedi. 

Koku olmadan tat olmaz
Tat duyusunun, besin seçimlerini yapmamıza, yenilmesi mutlu eden ve doğru besinler olmasına olanak sağlarken bizlere zarar verebilecek besinlerden de uzak kalmamızı sağladığını kaydeden Telek, “Tat duyusunda etki eden en önemli duyusal olgu kokudur. Bir besinin tadını ya da görüntüsünü sevmemize rağmen,  kokusunda bir olumsuzlukla karşılaşıldığında bu besini yemeği redderiz. Besin seçimleri hiçbir zaman, fiziksel açlığı gidermek için yapılmaz. Aynı zamanda duyusal, fizyolojik ve psikolojik mekanizmaların etkisiyle hareket eder. Ailenin ve özellikle annelerin beslenme tarzı ne kadar sağlıklı besinlere yatkın ise çocuklarında bu besinleri hem severek tüketirler, hem de psikolojik açıdan doyum sağlarlar” şeklinde konuştu.  

Besinlerin tadı, yapısı ve diğer duyusal algılarımızın besin seçimlerimizde en büyük rolü oynadığını dile getiren Telek, bu doğrultuda beslenme davranışımızın oluştuğunu söyledi. 

Ne için yeriz?
“Lezzetini veya görüntüsünü sevdiğimiz için mi yemek yemeği tercih ederiz, yoksa besleyici değerleri için mi?” sorusuna Telek şu yanıtı verdi: “Yemeklerin kokusu, görüntüsü ve lezzeti seçimlerimizde oldukça önemli rol oynar. Bizler sevdiğimiz, tadını beğendiğimiz ve alışkın olduğumuz yiyecekleri daha çok tercih ederiz.”

Beslenmek karın doyurmak mıdır?
Telek, karın doyurmak ve beslenmenin farkını şu şekilde ele alıyor: “Karın doyurmak; açlık hissini oradan kaldırmak iken, beslenme; vücudumuzun ihtiyacı olan besin öğeleri, vitamin ve mineralleri gerektiği miktarlar kadar almamızdır. Sadece yemek yiyerek beslenmiş olmuyoruz. Besinlerin çeşitleri, içerikleri ve miktarları beslenme tarzımızı belirler. Ancak, bunun yanı sıra, gözümüze hoş gelen, damak tadımıza uygun besinler olması da oldukça önemlidir. Çünkü yemek yemek, beslenmenin dışında sosyal ve ruhsal bir olgudur. Bunu sadece tek bir mekanizma gibi düşünerek ihtiyacımızı karşılamamız, lezzetini ve alışkanlıklarımızı göz ardı etmemiz mümkün değildir.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge