Ana içeriğe atla

MECLİSİN SAĞLIK ELÇİLERİ SITKI GÜVENÇ


Sağlıkla ilgili yapılan yatırımlarla ilgili 5. Bölge teşviki ile ilgili yapılan düzenlemeler hakkında bilgi veren AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Sıtkı Güvenç, sağlıkta şiddet olaylarının önüne geçilmesi için yapılması gerekenler, DUS ile gelen düzenlemeler ve uygulanan sağlık politikaları hakkında birçok konuyu Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e değerlendirdi.

Eski sağlık sisteminin hekimleri muayenehaneye mahkûm ettiğine dikkat çeken ve sağlıkta performans yönetimi, performansa dayalı ek ödeme sistemi, son günlerde gündeme sıkça gelen sağlıkta şiddet konusunda yapılması gerekenler gibi birçok konudaki görüşlerini, 25 yıllık sağlık çalışanı olarak tecrübeleriyle dile getiren, AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Sıtkı Güvenç, Sağlık Dergisine şu açıklamalarda bulundu: “Uzun yıllar sağlık müdürlüğü ve ağız ve diş sağlığı merkezi başhekimliği yapmış biriyim. 25 yıl sağlık personeli olarak çalıştım. Performans sistemi öncesini de sonrasını da çok iyi biliyorum. Performans uygulaması öncesi hekimler emeklerinin karşılığını alamıyorlardı. Maaş ve döner sermaye gelirleri yetersizdi. O dönemde hekimler partime çalışabiliyorlardı, o zamanlarda devlette belli bir gelir sevisine erişemedikleri için özel muayenehaneler açarak gelirlerini artırabiliyorlardı; ancak bütün hekimler böyle bir şansa sahip değildi. Alanında isim yapmış uzman hekimlerimiz, özelde iş yapabiliyorlardı. Pratisyen hekimlerin böyle bir şansı yoktu, sadece memurluktan edindikleri gelir de yetersiz kalıyordu. İstatistiklere göre özel muayenehane çalıştıran hekim sayısı yüzde 10-15 oranlarındaydı. Muayenehane hekimliğinde de bir takım sorunlar yaşanıyordu. Hastane ve muayenehane arasındaki koşuşturmacadan dolayı hekimlerimizin hem hastanede hem de özel muayenehanedeki verimliliği azalıyordu. Hastalardan bazıları maalesef özel muayenehanelere gitmeden hastanede yatak bulamıyorlardı, ameliyat olamıyorlardı. Hekimlerin büyük kısmını tenzih ederim ancak az sayıda hekimin yaptığı bu tip uygulamalar tüm hekim camiasını töhmet altında bırakıyordu. Vatandaşta şöyle bir algı oluşmuştu, muayenehaneden geçmeden yatak bulamazsın anlayışı vardı.

“Dinamik Bir Süreçten Geçiyoruz”
Değişim çoğu zaman karşımıza kabul edilmesi zor olarak çıkmıştır. Burada dikkat edilmesi gereken ”Siz bir yenilik yapın; ama bunu hiçbir şeyi değiştirmeden yapın.” bu, mümkün olmasa gerek. Bu sistem her geçen gün daha da iyi olacaktır diye düşünüyorum. AK Parti hükümeti olarak çok büyük değişiklikler gerçekleştiriyoruz. Dolayısıyla süreç içerisinde de birtakım aksaklıkların olması sistemin yanlış olduğu anlamına gelmez. Bunlar ortaya çıktıkça düzeltilecektir. Eski sistemde hekimlerin aldığı maaşla belli bir yaşam standardı oluşturması mümkün değildi. Sistem hekimleri özel muayenehaneye mahkûm ediyordu. Daha sonra performans uygulamasında yeni düzenlemeler yapıldı. Bu genel hatlarıyla doğru bir uygulamaydı. Hekimler yaptıkları iş karşılığında puanlar alıyor, o puanlarla döner sermayeden pay alıyorlardı. İfade ettiğim gibi uygulama süreci içerisinde bazı aksaklıklar yaşanabilir. Süreç içerisinde birtakım düzenlemeler yapılarak bu aksaklıkların giderilmesiyle sistem geliştirildi. Dinamik bir süreçten geçiyoruz, çok büyük değişiklikler gerçekleştiriliyor.


Tam Gün Yasası Personel Yetersizliği Sıkıntısını Hafifletebilir
AK Parti Hükümeti, sağlık hizmetinden her vatandaşımızın mümkün olan en yüksek standartta yararlanabilmesini, temel haklar ve sosyal devlet anlayışının aslî unsurlarından biri olarak kabul etmektedir. Çağdaş bilimin gereklerine uygun, etkin, verimli, kaliteli, hakkaniyete uygun, yaygın ve kolay erişilebilir sağlık hizmetini, herkese, her yerde ve her zaman sunabilmek amacı ile Sağlıkta Dönüşüm Programı hazırlanmış ve 2003 yılından itibaren uygulanmaya başlanmıştır. Diğer kamu görevlerinde olduğu gibi sağlık alanında da tam gün esasına göre çalışma sistemini uygulamak, bu programın hedeflerinden biridir. Ancak Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında gerçekleştirilen sağlık kurum ve kuruluşlarının tek çatı altında toplanması, her hekime bir odayla vatandaşlarımızın sağlık kuruluşunu ve hekimini seçme hakkı, aile hekimliği uygulaması, hizmet alımları, vekil ebe-hemşire çalıştırılması gibi daha birçok uygulama tam gün esasına geçişin de bir nevi altyapısını oluşturmuştur. Bugün sağlık kurumlarında verimlilik artmış, hekim sayısında kayda değer artış olmamasına rağmen muayene sayısında iki kat kadar artma gözlemlenmektedir. Üzülerek söylemek gerekirse ülkemizde sağlık çalışanlarının dağılımındaki dengesizlik; sözleşmeli personel istihdamı, devlet hizmet yükümlülüğü, vekil ebe-hemşire çalıştırılması gibi yöntemlerle en ücra yurt köşelerinde dahi personel bulundurulması sağlanarak büyük ölçüde giderilmekle birlikte sağlık çalışanı sayısındaki yetersizlik devam etmektedir. Tam gün yasası bu konudaki sıkıntıya çare olabilir diye düşünüyorum. Ayrıca dönüşüm programından önce uzman hekimlerde yüzde 10 civarında olan tam gün çalışma oranı, bu düzenlemeler sonrası yüzde 80’lere yaklaşmıştır. Kanuni zorunluluk bulunmamasına rağmen, hekimlerin büyük kısmının kendi tercihleri ile tam gün çalışmayı seçmeleri, sistemin tam güne geçişe hazır olduğunun önemli göstergesidir.

Yeni sistemle “Hekimler Muayenehaneye Mahkûm Olmaktan Kurtuldu
Başlangıçta Döner sermaye geliri yüksek, sabit maaş çok azdı. Döner sermaye gelirleri emekliliğe yansımıyordu. Dolayısıyla bir hekim sabit ücret ve döner ile belli bir rakamı yakalıyordu ancak emekli olduğunda emekli aylığı çok düşük kalıyordu. Birçok hekim ileri yaşlarına rağmen yaşam kalitelerini kaybetmemek için hala çalışmak zorunda kalıyordu. Daha sonra döner sermaye gelirlerinin bir kısmı sabit ödeme şeklinde ödendi. Hekimler muayenehaneye mahkûm olmaktan kurtuldu. Ortalama bir gelirleri oldu. Döner sermaye gelirlerinin bir kısmının emekliliğe yansıtılmasına başlandı. Ancak yine de kanaatimce yeterli değildir, daha da düzeltilmesi ve iyileştirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Hekimlerin emeklilik durumlarında da düzelme olacak. Başbakanımız, Sağlık Bakanımıza Hekimlerin emekliliğinin iyileştirilmesi ile alakalı olarak çalışma yapılması talimatını vermiştir.


“Dünyanın En Güvenilir İlaçları Bizim Ülkemizde”
Puan kazanmak için çok tetkik istendiğine inanmıyorum. Hekimlerimize haksızlık yapmış oluruz. Sağlık Bakanlığının istatistikleri de apandisit ameliyatlarının dünya ortalamasında olduğu sonuçlar var. Rakamlara göre konuşmak gerekiyor. SGK açıkları kontrol altına almak için çok ciddi denetimler yapılıyor. Dünyanın en güvenilir ilaçları bizim ülkemizde, çünkü barkot sistemi ile tüm ilaçlar kontrol altına alınıyor. Her vatandaş muayene olmadan önce kontrol ediliyor. SGK tüm işlemleri takip ediyor. Ülkemizde sıkı bir kontrol sistemi var.

“Hekime Yönelik Şiddete Karşı Toplum Bilinçlenmeli”
Öncelikle hekimlere yapılan şiddet uygulamalarının her türlüsünü üzüntüyle karşılıyor ve kınıyorum. Ne şekilde olursa olsun ne sebeple olursa olsun bunun kabul edilecek bir yanı da yoktur, hafifletici bir sebebi de yoktur. Hekimlerimiz veya diğer sağlık çalışanı arkadaşlarımız ne olursa olsun hiçbir şekilde böyle bir uygulamayı hak etmiyorlar. Hekime yönelik şiddete karşı çözüm bulunmalı. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi için Sağlık Bakanlığı; tüm sağlık kurumlarında, "Çalışan Hakları ve Güvenliği Birimleri"nin kurulması konuyla ilgili eğitim programlarının yapılması, güvenlik tedbirlerinin artırılması gibi bir dizi tedbirler alıyor. Son dönemlerde hasta hakları uygulamaları oldukça revaçta dolayısıyla hekimlerimizin bir kusuru olursa bu konuda cezai müeyyidenin nasıl olacağı belli. Sağlık çalışanlarına uygulanan şiddet de karşılıksız kalmayacaktır. Bildiğiniz gibi kamu görevlilerine karşı işlenen şiddet olaylarının takibi şikâyete bağlı olmadığından, ilgili personelin şikâyetinin olup olmadığına bakılmaksızın yöneticiler olayı mutlaka adli mercilere intikal ettirecek. Özel sağlık kuruluşları da adli bildirim konusunda gerekli hassasiyeti gösterecek. Şiddete uğrayan sağlık çalışanı da "113" numaralı telefona doğrudan bildirim yapabilecek. Türkiye bir hukuk devletidir. Hiçbir suç cezasız kalmaz. Ortada bir suç varsa ve bu suçu işleyen gerek hekim olsun gerekse hasta yakını olsun hukuki olarak karşılığını bulur. Sağlık çalışanına uygulanan şiddet-yaralama, tehdit ve hakarete karşı hukuksal olarak hak arama yöntemleri hukuk sistemimizde bulunmaktadır. Bunlar esas itibariyle iki türlüdür. Ceza hukuku araçlarıyla ve tazminat hukuku araçlarıyla hak aranması mümkündür. Yakın zamanda bir Hekimimizi kaybettik. Toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi gerekiyor. Hasta ve yakınlarının sağlık çalışanlarına şiddet uygulanmasının yanlışlığı konusunda bilinçlendirilmesi de büyük önem taşıyor. Bakanlık bu konuda çalışmalar başlattı, bakanlığımız üzerine düşeni mutlaka yapar; ama kamuoyunda da şiddete karşı bir toplum bilincinin oluşması gerekiyor. Her hekimin başına bir polis görevlendiremeyiz. Öyle bile olsa muayene sırasında yalnız kaldığında yine saldırısını yapar. Son dönemlerde hekimlerimize yapılan saldırılar tüm sağlık camiasını derinden üzmüştür. Amacı, insanlara hizmet olan, hayat kurtarmak olan hekimlere toplum olarak sahip çıkmalıyız. Toplumsal duyarlılık son derece önemlidir.

“Mezun Olmadan Kimlerin Asistan Olacakları Belliydi”
Üniversite sınavı, tıpta uzmanlık sınavı (TUS) ve diş hekimliği uzmanlık sınavını (DUS) adil buluyorum. Sınav olmasaydı belki de okullar Anadolu insanına kapatılırdı. TUS’u da olumlu buluyorum, üniversitelerde adil eğitim alma hakkı tanıyor. DUS bu anlamda çok iyi oldu. Bende İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi mezunuyum ve mezun olmadan kimlerin asistan olacağı belliydi. Ders notu olarak bizden düşük olduğu halde kimlerin olacağı söyleniyordu gerçektende oldu. Doktora öğrencisi olan diş hekimlerinin mağduriyetinin düzenlenmesi için kanun teklifi verdim. Benim fikrim, doktora öğrencisi diş hekimlerine öncesinde verildiği gibi uzmanlık hakkı verilmeli.

“Ağız Diş Sağlığında Özelden Hizmet Satın Alınmalı”
Diş hekimliği hizmetlerinde merkeziyetçilik oluştu. Bunda suçlu aramıyorum. Ancak bir iletişimsizlik var. Türkiye’de 22 binin üzerinde diş hekimi var. 7 bin civarında kamuda çalışan diş hekimi var. Dolayısıyla kamuda çalışan 7 bin hekim ile tüm toplumdaki diş problemi çözülemez. Genel sağlıkta eczacılık hizmeti satın alındı. İnsanımız bunun faydasını ve rahatlığını gördü, yaşadı. Ağız diş sağlığı hizmetlerinde de özel muayenehanelerden hizmet satın alımı yapılarak Ağız Diş Sağlığı Merkezlerindeki yoğunluk azaltılabilir. Bu şekilde rekabet ortamı oluşturularak kalite artırımı sağlanabilir. Bu hizmet sadece kamuya bırakılmamalı. Hâlihazırdaki durumuyla Ağız Diş Sağlığı Merkezleri tekel görünümü sergilemekte. Belirttiğim gibi özelden hizmet satın alımı yapılarak hastanelerimizin yoğunluğu biraz daha azaltılarak hizmetin kalitesi artırılmalı, rekabet ortamı oluşturulmalı.



 
“Hekim Babasıyım”
Asistan hekimler özellikle cerrahi branşlarda çalışan asistanlar hem çok çalışıp hem de yeterli ücret almıyor. Sağlık Bakanlığı bu konuda düzenleme yapacak. İki kızım da tıpta okuyor. Mecburi hizmet için ücra bir yere gidiyor. Ancak o yerde yaşayanlara da hizmet vermek zorundayız. Çocuklarıma da söylüyorum, hekimlikte özel hayatınız mesleğinizle sınırlı, bunu bilerek seçin.”

Sağlık Yatırımına 5. Bölge Teşvik
Sağlık sektöründe kullanılan materyallerin çoğu ithal ediliyor. Bu da ciddi anlamda cari açığımızı büyütüyor. Artık stratejik ürünler içerisine dâhil edilen sağlık ürünleri, bu konuda teşvik veriliyor. Sağlıkla ilgili ülkemizde nereye yapılırsa yapılsın, 5. Bölge teşviklerinden faydalanıyor. KDV, gümrük ve vergi indirimi, SGK destekleri, yer temini, ücretsiz arazi temini var.

Kahramanmaraş’a Yeni Üniversite Hastanesi
Birinci basamak sağlık hizmetleri aile hekimliği tarafından yürütülüyor. 10 hastane bin 589 yatakla hizmet veriyor. Türkiye ortalamasının çok altında çalışıyoruz. Üniversite hastanemiz hizmetlerini devlet hastanelerimizin binalarında sürdürmekte. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi 400 yataklı Araştırma ve Uygulama Hastanesi olarak ihale edilen ve temeli 8 Ekim 2001 tarihinde atılan hastanemizin de inşaatı bitme aşamasına gelmiştir. Çok yakında hizmete açılacaktır. Yaklaşık yüz bin metre kare alana sahip bu binamızın da hizmete girmesiyle sağlık hizmetlerinde ciddi oranda rahatlama yaşanacaktır."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge