Ana içeriğe atla

DR. DUKAN TÜRKİYE’DE OLSAYDI!


Fransız doktor Pierre Dukan’ın durumu ülkemizde olsa ne olurdu? Karar nasıl karşılanırdı?

Ünlü Fransız doktor Pierre Dukan’ın “Sağlıklı kiloya inen çocuklara okulda daha yüksek not verilsin” sözleri sonrası Fransız Hekimler Birliği mesleki ilkeyi ihlal ettiği gerekçesiyle Dukan hakkında şikayette bulunmuştu.

Bu olay tıp camiasında geniş yankı buldu. Altı ay içinde duruşmaya çıkması beklenen Dukan, mahkemenin beslenme sektöründeki parlak imajına zarar vereceği düşüncesiyle vazgeçti. Savunma yapmayacağını söyleyerek doktorluk lisansının elinden alınmasını kabul ettiğini bildirdi. Bu durum üzerine Pierre Dukan’ın Fransa’da doktorluk yapmaktan men edildiği açıklandı.

Dukan, liseden mezun olmadan önce yapılan sınavlara obezite karşıtı bir seçeneğin eklenmesini ve kabul edilebilir vücut kitle endeksine sahip öğrencilere fazladan not verilmesini önermişti.

Dr. Pierre Dukan’ın durumu hakkında uzmanların görüşünü aldık. Sağlık Dergisi olarak “bu durum ülkemizde yaşanmış olsaydı nasıl olurdu?” sorusunun yanıtını araştırdık.

“Düşüncenin Tartışılması Farklı, Eyleme Geçmesinin Farklı Algılanması Gerektiği Bir Çağda Yaşıyoruz”
KKTC Tabipler Birliği Onur Kurulu Başkanı Dr. Bülent Dizdarlı konu hakkında şunları söyledi: “Fransızlar belli ki sorunları kalmamış. Öyle ki problemler yaratmaya başlamışlar. Örneğin böyle bir yaklaşım benim ülkemde olsa kimse bu söylemle ilgilemezdi. Zaten kimsede bunca sorunun yanında böyle bir söylemde de bulunmazdı. Bence eğitim ve sağlık farklı kulvarlar. Obezite artık Dünya Sağlık Örgütünce de tescillenmiş bir hastalık bir özürdür. Ne var ki özürlü insanların da eğitim hakkı vardır. Bilinmektedir ki özürlü yada hasta insanlar arasından mükemmel eğitim alanlarını ve bu eğitimin sonucunda insanlığa büyük kazanç sağlayanları tarih yazmıştır. Bu nedenle Fransız Hekimler Birliğini tepki göstermekte haklı buluyorum. Bu öneriyi kabul edilemez bulma kararlarını destekliyorum. Ancak böyle bir öneri yaptı diye de hekimin mesleğinden men edilmesini anlamış değilim. Neticede o da düşüncesini söylemiştir. Düşüncenin tartışılması farklı, eyleme geçmesinin farklı algılanması gerektiği bir çağda yaşıyoruz. Her düşünce bu şekilde infaz edilirse insanların ortaya fikir koyma cesareti kırılır ki bu da gelişmenin sonu olur. Bizim şartlarımızda bu tartışmayı çok gereksiz buluyorum. Fransız Hekimler Birliğinin tepki koymasını haklı buluyorum. Ancak ilgili hekime verilen meslekten men cezasını da çok ağır ve gereksiz buluyorum.”



“Türkiye’de Tabip Odalarının Verdiği Cezalardan Habersiziz”
Amerikan Hastanesi ve Şişli Memorial Hastanesi Hematoloji Departmanı ve Kemik İliği Nakli Ünitesi Direktörü Doç Dr Mustafa Çetiner konu hakkında görüşlerini dile getirdi: “Ülkemizde Tabip Odalarının etkinlikleri ne yazık ki, oldukça sınırlı. Türkiye’de Tabip Odalarını Sağlık Bakanlığı ciddiye almıyor, hekimler neden alsın ki. Fransa’da Dukan etik kurula gönderilince herkesin haberi oluyor. Ama Türkiye’de Tabip odalarının verdiği cezalardan habersiziz. Birçok ünlü ismin bu ülkede etik davranmadığı gerekçesi ile Tabip odası onur kurularından cezalar aldığını arşivlere bakın bulursunuz. Ancak, kimse bu ülkede Tabipler birliğini ciddiye almıyor. Dolayısıyla, bu olay Türkiye’de olsa kimsenin haberi olmazdı.”


“Dr. Dukan Dünyanın Neresinde Olursa Olsun, Aleyhine Sonuçlanacaktı”
Av. Osman Fırat Turan şunları söyledi: “Türkiye’de de bu durumun aynı olacağını düşünüyorum. Sağlık sektörü özellikle ilaç alanı insanların sağlıklı olmalarını mı yoksa hasta olmalarını mı tercih eder ? Gıda sektörü insanların tüketmelerini mi yoksa tüketmemelerini mi ister? Bence ikisinin yanıtı da insanlar için olumsuz olanıdır. Beslenerek tüketen, ardından bir sürü sağlık sorunu ile karşı karşıya kalan birey hem gıda hem de ilaç sektörünün potansiyel hedefidir. Bu noktada Dr. Dukan bence en uç noktayı hedef göstererek, mesleği pahasına olmayacağını bildiği öneriler getirmiş. Bunu yaparken de iki global oyun kurucuyu bilinçli olarak karşısına almış. Böyle bir olay sadece Fransa ya da Türkiye değil, dünyanın neresinde olursa olsun yaptırımın boyutları değişse dahi Dr.Dukan'ın aleyhine sonuçlanacaktır. Dünyayı yöneten sağlık ve gıda devlerinin buna hiçbir zaman ve hiçbir yerde izin vermeyeceğini düşünüyorum. Ayrıca düşünce ve ifade özgürlüğü'nün doğduğu ve geliştiği bir ülkede, yani Voltaire'nin, V.Hugo'nun, Jean-Jacques Rouseau'nun ve Satre’nin ülkesinde fikir hürriyetini bu derece baskılayan, bireyi mesleğini uygulama hakkından yoksun bırakan bir anlayış kamusal hürriyetler anlamında hiç bir zaman kabul edilemez. Bu olay bence "hukuk ve düşünce özgürlüğünün", "siyaset ve sermaye" karşısındaki yenilgisinin trajik bir örneğidir."


“Bizde Olsa Tahminen Etik İhlal Nedeniyle Tabip Odasından Uyarı Ya Da Kınama Cezası Alırdı”
Ankara Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hamit Hancı konu karar hakkında şunları belirtti: “Bu çok ağır bir ceza. Dukan bir fikir öne sürmüş. Bu fikirde fiziksel ayrımcılık içeren durum mevcut. Ancak mesleğinin elinden alınmasına yol açacak kadar ağır kusur yok. Somut bir zarar da oluşmamış. Bizde olsa tahminen etik ihlal nedeniyle tabip odasından uyarı ya da kınama cezası alırdı.”

Amerika’da Sporcu Kişilere Üniversite Bursu Verilmesinin Bundan Farkı Yok”
Maltepe Üniversitesi Adli Tıp ve Halk Sağlığı Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nezih Varol şunları söyledi: “Biraz abartılı bir karar. Hekimin önerisi sağlıklı nesil adına teşvik edici bir öneri Amerika’da sporcu kişilere üniversite bursu verilmesinin bundan farkı yok gibi geliyor.”


“Dukan Diyeti Popüler Zayıflık İmajının Empoze Edilmesinden Başka Birşey Değil”
M-Onep Klinikleri Beslenme Uzmanı Banu Eroğuz Demirözü konu hakkında şunları söyledi: “Dukan Diyeti, son dönemde insan sağlığını tehlikeye atan popüler diyetlerin başında yer alıyor. Aslında bu diyet ilk defa Dr. Atkins tarafından ortaya atılan ve dönem dönem farklı isimler tarafından gündeme getirilen protein diyetlerinin revize edilmiş halidir. Karbonhidrat içeren besinler yerine protein içerenlerin tüketilmesi esasına dayanmaktadır. Bu anlayışta düzenlenen diyetlerin metabolizma üzerine sebep olduğu olumsuzluklar; kalp hastalıkları, hipertansiyon, hiperlipidemi, böbrek rahatsızlıkları ve kronik kabızlık’tır. Bunlar başta olmak üzere birçok farklı hastalığa da zemin hazırlamaktadır. Birçok sağlık kuruluşu bu tarz diyetlerin uygulanmaması ile ilgili uyarıları yapsalar da diyetler seneler boyunca çok iyi pazarlandığından popülerlikleri devam ediyor. Geçen yıl kendi ülkesinden diyetisyen Jean-Michel Cohen Dukan’ın önerdiği diyetin tehlikeli olduğunu iddia ettiği için Dukan kendisine dava açtı fakat davayı kaybetti.

Dukan’ın son sözlerine gelecek olursak ise bu durum sağlıklı bir toplumu özendirici gibi görünse de popüler zayıflık imajının empoze edilmesinden başka bir şey olduğunu düşünmüyorum. Önerdiği tarz böyle bir uygulama yaş özelliği açısından bulimia ve anoreksiyaya yatkınlığın olan bireylerde olumsuz etkilere sebep olabilir. Gelişme çağındaki çocukların 4 besin grubundan da yeterli ve dengeli bir beslenme programı takip etmeleri gerekir. Ancak bu şekilde büyüme ve gelişmenin devamlılığı sağlanabilir. Yaş, cinsiyet, boy ve fiziksel aktiviteye göre alınması gereken kalori ve besin öğeleri hesaplanarak hazırlanan listelerin çocukların sosyal hayatlarına da uyum sağlayacak şekilde detaylandırılması şart.”

Atkins, South Beach, Dukan ve benzeri, moda olan yüksek proteinli diyetlerin gözden kaçırdıkları şey ne?

Dr. Nurhayat Gül konu hakkında şu açıklamada bulundu: "Atkins’le başlayan, South Beach’le devam eden son olarak Dukan ile tavan yapan, sağlıklısız olduğu bilindiği halde takipçileri tavan yapan bu diyetlerin popülaritesi hiç azalmıyor, tersine artan obezite oranını düşünürsek giderek daha çok insan tarafından uygulanıyor. Sonuçta yanlış beslenme sonucu oluşan fazla kilolarından acilen kurtulmak isteyen milyonlarca kilolu insana kitaplarını satıyorlar. Bu diyetlerin size vaadettiği gibi kilolarınızı verebilirsiniz ama uzun vadede sağlığınızı ne gibi risklere attığınız hakkında fikriniz yoktur. Hızlı kilo kaybettiren diyetlere kuşkuyla yaklaşmanız gerektiği halde tam tersi çok fazla heveslisiniz. Bu hevesi uyguladığınız diyetin sağlık zararlarını da öğrenmekte göstermelisiniz.

Yüksek proteinli , düşük veya hiç karbonhidratlı diyetler bugünlerde rağbet görüyor ve yoğun bir şekilde reklamı yapılıyor. Dukan, Atkins, South Beach gibi yüksek proteinli popüer diyet kitapları hızlı ve emeksiz bir şekilde, kendilerinde birşeyi değiştirmeden kilo vermek konusunda umutsuzların ve defalarca başarısız diyetleri denemiş olanların duymak istedikleri şeyi söylüyorlar. Istediğin kadar et ve peynir yiyebilir, yinede zayıflayabilirsin. Bu pembe tablo ölüm gibi bir takım trajik sonuçlarla gelebilir çünkü kilo verirken ölen insanlar var.

Yüksek protein diyet guruları genellikle kendilerinin herşeyi bildiği, dünyanın geri kalan doktor ve bilim adamlarının yanıldığını düşünürler. Kendi diyetlerinin en sağlıklı diyet olduğundan emindirler. Et, tavuk, yumurta, süt ürünlerinin tüketimi ile kalp damar hastalıkları, kanser, böbrek yetmezliği, kabızlık, safra taşları, divertiküloz, hemoroid arasındaki ilişkiyi gösteren 3 bin 500’den fazla çalışma, 15 binden fazla araştırmacı bilim insanı yanılıyordur ve kendileri doğruyu en iyi bilendir.

Bu tip diyetlerin tükettiği miktarlarda et, peynir miktarı bugün tipik bir Amerikalının bir günde tükettiği miktarlardır. Hali hazırda Amerikalıların bir günde tükettiği yiyeceklerin toplam kalorisinin yüzde 40’ı hayvansal ürünlerden oluşmaktadır. Bunun sonucu ise son 50 yılda kanser ve kalp hastalığı rakamlarında roket hızındaki artıştır.

Dünyanın neresinde olursa olsun, hayvansal yiyeceklerin tüketiminin arttığı toplumlarda hem kanser, hemde kalp hastalıkların riskinin arttığı görülmektedir. Tipik bir protein diyetinde alınan toplam kalorinin neredeyse yüzde 90’ı hayvansal ürünlerden gelmektedir.

"Sigara içmeyen kadınlarda, kanserin görülme riski hayvansal yağ tüketimi ile 6 katına çıkabiliyor"
Yüksek proteinli diyetlerle kilo verebilirsiniz. Ancak aynı zamanda sağlığınıza zarar veriyor olabilirsiniz.
Hayvansal ürünler ve çeşitli kanserler arasında ilişki olduğuna işaret eden yüzlerce çalışma mevcuttur. Tek başına et tületiminin kansere neden olduğunu iddia etmek yanlış olsa da, bu tarz diyetlerde, taze sebze, meyve ve bakliyatların tüketilmesinin sınırlandırılması da kanser oluşumuna katkıda bulunan faktörlerden biridir. Yüksek proteinli diyet tavsiyeleri bazı ete duyarlı kanserlerin (örneğin solunum sisteminin epitelyal kanserleri gibi) riskini iki katına çıkaracaktır. Örneğin Ulusal Kanser Enstitü’sünün yapmış olduğu bir çalışmaya gore sigara içmeyen kadınlarda, kanserin görülme riskinin hayvansal yağ tüketimi ile 6 katına çıkabildiği görülüyor. Yine kolon kanseri ile et tüketimi arasındaki bağlantıyı gösteren pek çok çalışma var.

Bu diyetlerin neden olduğu en önemli nokta kansere karşı yüksek koruma sağlayan yiyecekleri kısıtlamaları veya yasaklamalarıdır. Tüketimine biraz daha izin verilen döneminde dahi, yani kilo koruma döneminde dahi aynı tehlikeli diyet devam etmektedir. Üstelik insanlarda bu sağlıklı yiyecekler kilo yapıyor şeklinde son derece zararlı bir davranış değişikliğine yol açmaları da muhtemeldir.

Meyve tüketimi azaldıkça, sindirim sistemi, mesane ve prostat kanserleri görülme sıklığı arttıyorBu tarz diyetle, günümüz dünyasında beslenme ve kanser arasındaki bağlantıyı gösten tüm bilimsel çalışmaların önerdiğinin aksine bir beslenme tarzını önerilmektedir. Özellikle meyvenin çıkartılması veya azaltılması bile başlıbaşına bir kanser davetiyesidir. Bilimsel çalışmalar meyve tüketimi azaldıkça, sindirim sistemi, mesane ve prostat kanserlerinin görülme sıklığının arttığını göstermektedir. Burada tüketilen doza bağlı bir etki görülmektedir. Ayrıca doza bağlı meyve tüketimi azlığı ile kalp hastalığı, kanser ve tüm nedenlere bağlı ölüm riskinde artış olduğu bilimsel çalışmalarla ispatlanmaktadır.

Tam tahılların tüketimi azaldıkça kolorektal kanserlerin sıklığının arttığı görülüyor. Fazla et tüketiminin; lif, vitamin, mineral gibi koruyucu faktörler olmadığında riski daha da arttırdığı görülüyor.

Ayrıca yakın zamanlarda yayınlanan bir çalışma her gün bir porsiyon et tüketildiğinde ölüm riskinin yüzde 13, işlenmiş et ürünleri tüketildiğinde yüzde 20 arttırdığını gösterdi. Ayrıca Atkins diyetini inceleyen bir çalışmaya göre kısa vadede zayıflamanın etkisiyle kolesterol değerlerinde düşme yaşansa da bir yılın sonunda kalp kan akımında yüzde 40 azalma ve inflamatuar kalp krizi belirteçlerinde artmaya neden olduğunu gösterilmiştir. Bu çalışma kısa vadede dahi bu diyetlerin ne kadar tehlikeli olabileceğine kanıttır.

Yine ketojenik diyetlerin kalp kasında genişleme ile kalp kası hastalığı yapabildiğini (myopati) biliyoruz ve diyet zamanında durdurulursa bu hastalık kendiliğinden gerilemektedir. Az sayıda insan Dr.Atkins’in virus nedeniyle değil, myopati nedeniyle kalp krizi geçirdiğini bilir.

Dukan nasıl etki ediyor?
Yüksek proteinli diyetlerde karbonhidratları belirgin bir şekilde kısıtladığınızda vücut yeterli kalori alamadığını, aç kaldığını düşünüyor ve enerji elde etmek için ketozis’i başlatıyor. Vücut enerji elde etmek için, o sırada yağlı veya yağsız et, peynir yiyor olsanızda , yağ kaybetmeye başlıyorsunuz. Diyeti durdurduğunuzda kilo alıp yağlanmaya başlıyorsunuz, diyete başlayınca yağ kaybediyorsunuz. Diyeti durdurduğunuzda kilo almaya başlıyorsunuz.. bu şekilde devam etmek erken ölüm riskini de beraberinde getirir. Karbonhidrat içeren meyveler, sebzeler ve bakliyatlar yenmeye başlayınca ketosis durur ve yediğiniz et ve peynir tekrar şişmanlatmaya başlar. Eğer karbonhidratı kısıtlanmış bir ketozisin içinde değilseniz et, yüksek kalorili ve şişmanlatan bir yiyecektir.

Yüksek proteinli diyetler abur cuburu, besin değeri boşaltılmış beyaz ekmek, makarna, pirinç gibi yiyecekleri yasakladığı için bu tarz diyetlerin iyi bölümüdür. Yanlarında yemediğiniz vitaminleri hap olarak almak, almamakla kıyaslandığında elbette daha iyidir ancak yine de bu tarz beslenmenin zararlarından korumaz.

Amerikan Kanser Birliği 79 bin 236 kişiyi 10 yıl boyunca incelediğinde haftada 3 gün et yiyenlerin, et yemekten kaçınanlara kıyasla yıllar geçtikçe daha da artan kilo sorunu yaşadıklarını ortaya koydu. Kilo artışından en fazla korunanlar, en fazla sebze yiyenlerdi.

Ketojenik diyetler tıpta sadece bir yerde, tıbbi tedaviye yeterli cevap vermeyen nöbet geçiren çocukların tedavisinde kullanılır. Yüksek proteinli diyetlerin ciddi sağlık sorunlarına neden olabileceğini gösteren çalışmalar var. Bu sorunlar arasında hemolitik anemi, anormal karaciğer fonksiyonu, renal tubüler asidoz, ani kemik kırıkları (kalsiyum hapları kullanılsa bile) ve daha da fazla sorunlar var. Böbrek taşı oluşumu yüksek proteinli diyetlerin bir diğer sorunudur. Sözün özü yaptığınız bu tarz diyetlerin sağlık riski taşıyor olmaları.

Hedef: ideal kilo, daima..
Tekrar alacaksanız kilo vermenizi önermem. Zira kilo verirken karnınızdaki ve vücudunuzdaki yağlar gider ama damarlarınızdaki hemen gitmez. Tekrar kilo aldığınız zaman damarlarınızdaki yağların üzerine yeni yağlar eklersiniz. Ve bu yağlar eskilerden daha tehlikelidir. Daha yumuşak olduklarından kopup pıhtı atma riski daha yüksektir. Rafine karbonhidratlar kesinlikle sağlığınız için tehlikelidirler. Dukan, Atkins gibi diyetlerle hemfikir olduğum nokta bunların beslenmeden mutlaka çıkartılması gerekliliğidir. Ancak oluşan boşluğu hayvansal gıdalar ve yağlı veya yağsız süt ürünleri ile doldurmak yerine, kaliteli karbonhidrat kaynakları olan ve fitokimyasalları çok bol miktarda içeren sebzeler, bakliyatlar ve meyveler konulduğu zaman hem zayıflarsınız hemde bilimsel ararştırmaların bu tür yiyeceklerin yenmesinin sağlık üzerinde ispatlanan yararlarını yaşarsınız. Hipertansiyon, kalp damar hastalıkları, yüksek kolesterol, tip 2 diyabet, Alzheimer, belirli tip kanserlere karşı korunma ve immun sisteminizin mükemmel çalışmasını sağlamış olursunuz.Bu şekilde beslenme kolesterol ilaçlarının sağladığı kadar azalma sağlıyor. Bu şekilde bir azalmayı ancak Akdeniz tarzı beslenme ve Amerikan kalp vakfının önerdiği modern düşük yağlı diyette sağlarsınız. Ancak yanısıra en güçlü antikanser beslenmeyi de beraberinde uygulamanın yolu doğal tam gıdaları beslenmenize yoğun bir şekilde dahil etmektir. Günümüzde ilk ölüm sebebi kalp damar hastalıkları, ikinci ölüm sebebi ise kanserler. Önümüzdeki, 20 yılda kanserlere bağlı ölüm sayısının, kalp damar hastalıklarını geçeceği öngörülüyor.

Unutmayın, yedikleriniz doğal ve tam gıdalardan geldiği müddetçe aynı zamanda bol miktarda fitokimyasalları da birlikte vücudunuza aldığınızdan emin olabilirsiniz. Bu küçük farklı besinlerin miktarı erken ölüm yada uzun ömür arasındaki farkı belirler. Işte bu, yüksek proteinli diyet tarzını öneren doktor ve diyetisyenlerin gözden kaçırdığı noktadır.

Şu sloganları hiç gördünüz mü?

Kırmızı etle kalp hastalığını geri çevirin.

Peynir yiyerek kansere dur diyin.

Tereyağı meme kanserinden koruyan en güçlü yiyecektir.

Hayır ne duydunuz ne de gördünüz. Çünkü doymuş yağ ve meme kanseri arasındaki bağlantıyı gösteren binlerce çalışmadan dolayı, hiçbir üretici bu sloganları kullanmaya cesaret edemez. Diyelim ki kötü kolesterolünüz yüksek ve inmeniz istenen değer 130. Peki size önerilen bu diyetlerle 130’un altına inmeniz mümkün mü? Elbette hayır. Oysaki sağlıklı ama gerçekten sağlıklı beslenerek 130 altındaki değerlere zahmetsizce inebilirsiniz. Hayatta en önemli mottonuz, vasatlıkla yetinmemek olsun. Vasat beslenme sizin ölümünüze neden olabilir.

Sağlıklı yiyecekleri bol miktarda yiyerek ideal kilonuzun yanısıra bütün kan değerlerinizin ideal olabileceği bir beslenme tarzı var ve kısa ve uzun vadede üst düzeyde kaliteli sağlığı hayatınıza getirecektir. Bu hayat boyu sürdürülmesi gereken ve aslında hiçte zor olmayan bir beslenme sisitemidir. Vegan yada vejeteryan olmanıza gerek de yoktur. Ancak bu gıdaları sağlığınıza zarar vermeyecek oranlara düşürmeniz önemlidir. Hızlı kilo vermeler, kalıcı kilo vermeyi ve sağlığınızı korumayı sağlamaz. Sebzenin,meyvenin, kuruyemişin, bakliyatın en güzelinin bol miktarda yetiştiği bir ülkede yaşıyoruz. Sağlığınızı korumak için onları yemeniz ve tohumlarını korumanız dışında yapacağınız birşey yok. Ayrıca kilo verme süreci kişisel zorlukların, zararlı davranışların saptanması ve değiştirilmesi sürecidir ve yüksek proteinli diyetler sorunu çözülemez, içinden çıkılamaz hale gelinceye kadar ertelemeye yararlar."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge