14 Mart Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen törende konuşan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sağlık çalışanlarının Ankara'da yaptığı eylemde açılan “Doktor Che” pankartlarıyla ile ilgili olarak “Bu meselenin ne kadar sağlıkçı meselesi olduğunu bu pankartlar anlatıyor” dedi.
14 Mart Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün himayelerinde Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi. Törene katılan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, konuşmasında hekimliğin zor bir meslek olduğunu belirterek, hekimlerin karşısına kırılgan, stresli, şefkat bekleyen insanların çıktığını ifade etti. Sağlıkta dönüşüm programına bakmak gerektiğini belirten Akdağ, tabip odalarının gösterilerini de eleştirdi. Akdağ, doktorların 13 Mart tarihinde gerçekleştirdiği eylemle ilgili olarak, Türkiye'de herhangi bir mesele için eylem, toplantı yapmanın özgür olduğunu söyledi. Akdağ, "Sağlıkta önemli bir değişim var. Yeni bir sağlık düzeni, sistemi var. Vatandaşlarımız çok memnun. Bu arada gayrimemnunlar da olabilir. Ama enteresan pankartlar da vardı. Mesela 'Doktor Ç'nin, Che Guavera'nın izindeyiz' diye pankartlar vardı. Dolayısıyla bu meselenin ne kadar sağlıkçı meselesi olduğunu bu pankartlar anlatıyor. Bugün 14 Mart'tayız. Müstesna bir üniversitemizde, tıp fakültemizde, daha doğrusu tıp fakültelerimizle bugünü idrak edeceğiz, meselelerimizi konuşacağız, meselelerimizi daha iyi nasıl çözeceğimize bakacağız. ''Che Guavera'nın izindeyiz' diye gelen bir talebin sağlık sistemiyle alakası olamaz. Çok açık konuşuyorum. Böyle genel grev sağlıkta olmaz. Biz Refik Saydamlar'ın, İbni Sinalar'ın, Mustafa Kemal Atatürk'ün izindeyiz” dedi.
“Vatandaşın bundan 8-10 sene önce çektiği sıkıntı, hekimlere karşı çektiği sıkıntılara karşı hangi yürüyüşü yaptık? Ben çok merak ediyorum” diyen Akdağ sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben hatırlamıyorum böyle bir yürüyüş. Çünkü Tabipler Birliği'nin öteden beri ideolojik duruşu var. Ben bu ideolojik duruşa da, onların bu bulundukları yerdeki sabitliğinden dolayı saygı duyuyorum ama bu ideolojik duruşa katılmıyorum."
14 Mart Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün himayelerinde Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi. Törene katılan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, konuşmasında hekimliğin zor bir meslek olduğunu belirterek, hekimlerin karşısına kırılgan, stresli, şefkat bekleyen insanların çıktığını ifade etti. Sağlıkta dönüşüm programına bakmak gerektiğini belirten Akdağ, tabip odalarının gösterilerini de eleştirdi. Akdağ, doktorların 13 Mart tarihinde gerçekleştirdiği eylemle ilgili olarak, Türkiye'de herhangi bir mesele için eylem, toplantı yapmanın özgür olduğunu söyledi. Akdağ, "Sağlıkta önemli bir değişim var. Yeni bir sağlık düzeni, sistemi var. Vatandaşlarımız çok memnun. Bu arada gayrimemnunlar da olabilir. Ama enteresan pankartlar da vardı. Mesela 'Doktor Ç'nin, Che Guavera'nın izindeyiz' diye pankartlar vardı. Dolayısıyla bu meselenin ne kadar sağlıkçı meselesi olduğunu bu pankartlar anlatıyor. Bugün 14 Mart'tayız. Müstesna bir üniversitemizde, tıp fakültemizde, daha doğrusu tıp fakültelerimizle bugünü idrak edeceğiz, meselelerimizi konuşacağız, meselelerimizi daha iyi nasıl çözeceğimize bakacağız. ''Che Guavera'nın izindeyiz' diye gelen bir talebin sağlık sistemiyle alakası olamaz. Çok açık konuşuyorum. Böyle genel grev sağlıkta olmaz. Biz Refik Saydamlar'ın, İbni Sinalar'ın, Mustafa Kemal Atatürk'ün izindeyiz” dedi.
“Vatandaşın bundan 8-10 sene önce çektiği sıkıntı, hekimlere karşı çektiği sıkıntılara karşı hangi yürüyüşü yaptık? Ben çok merak ediyorum” diyen Akdağ sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben hatırlamıyorum böyle bir yürüyüş. Çünkü Tabipler Birliği'nin öteden beri ideolojik duruşu var. Ben bu ideolojik duruşa da, onların bu bulundukları yerdeki sabitliğinden dolayı saygı duyuyorum ama bu ideolojik duruşa katılmıyorum."
"Türkiye'de 150'ye Yakın Kar Üstü Paletli Ambulansımız Var "
Bugün ücra köydeki bir hastanın helikopterle şehre götürülebildiğine dile getiren Bakan Akdağ, “Bugün şükürler olsun, 2 milyon kişinin üstünde vatandaşımız bu ambulans sistemiyle taşınıyor. Sadece kentte değil, köylerde de taşınıyor. Türkiye'de 150'ye yakın kar üstü paletli ambulansımız var. Dün, sadece batılı gelişmiş ülkelerin bunları yapmasına gıptayla bakıyorduk. Bir Avrupalı, Türkiye'den kendi ülkesine hava ambulans sistemiyle taşındığında, 'Aman Allahım, ne kadar medeni milletten, ne kadar medeni ülkenin insanı, insanlara ne kadar değer veriliyor' diyorduk. Bugün bu ambulansla alınan bir kalp krizli vatandaşımız Türkiye'nin her hastanesi, sadece devletin hastanesi değil, ihtiyaç halinde özel hastaneye de götürülüyor. O vatandaştan hiç kimse 5 kuruş para alamıyor. Böyle bir sistem kurmak gerekiyordu insanlık onuru için" dedi.
Bugün ücra köydeki bir hastanın helikopterle şehre götürülebildiğine dile getiren Bakan Akdağ, “Bugün şükürler olsun, 2 milyon kişinin üstünde vatandaşımız bu ambulans sistemiyle taşınıyor. Sadece kentte değil, köylerde de taşınıyor. Türkiye'de 150'ye yakın kar üstü paletli ambulansımız var. Dün, sadece batılı gelişmiş ülkelerin bunları yapmasına gıptayla bakıyorduk. Bir Avrupalı, Türkiye'den kendi ülkesine hava ambulans sistemiyle taşındığında, 'Aman Allahım, ne kadar medeni milletten, ne kadar medeni ülkenin insanı, insanlara ne kadar değer veriliyor' diyorduk. Bugün bu ambulansla alınan bir kalp krizli vatandaşımız Türkiye'nin her hastanesi, sadece devletin hastanesi değil, ihtiyaç halinde özel hastaneye de götürülüyor. O vatandaştan hiç kimse 5 kuruş para alamıyor. Böyle bir sistem kurmak gerekiyordu insanlık onuru için" dedi.
“OECD Ülkelerinin 30 Yılda Geldiği Noktayı Türkiye 8 Yılda Geçti”
Türkiye'de koruyucu hizmetlerin gerilediğine yönelik eleştiriler yapıldığını belirten Akdağ, “Türkiye aşı konusunda yüzde 96-97 oranına ulaşan nadir ülkelerden birisidir. Tüm çocuklara bir dozu 268 lira olan kabakulak aşısı ücretsiz olarak yapılıyor. Kızamık hastalığını elimine ettik. Fransa'dan, Bulgaristan'dan Türkiye'ye kızamık bulaşıyor. OECD ülkelerinin 30 yılda geldiği noktayı Türkiye 8 yılda geçti, hem anne, hem bebek ölümlerinde 8 yıl öncesine bakmak lazım. Anne ölümleri 2000'li yılların başında yüz binde 60, 2010 rakamımız yüz binde 16'dır. 2011'de koyduğumuz hedef yüz binde 13'tür" diye konuştu.
“Hastanın Para Vereni ile Para Veremeyenine Ayrı Muamele Yapmak, Hekimlik Andı İçmiş Hiçbir Hekime Yakışmaz”
Göreve geldiğinde SSK hastanelerindeki doktorların yüzde 90'ının muayenehanesi olduğunu belirten Akdağ şunları kaydetti:"Muayenehane hekimliği yapan meslektaşlarımı eleştirmiyorum, çünkü başka seçenekleri yoktu. Devlet, para veremem diyordu. Bu, üniversite hastanesinin içine taşınmıştı. Üniversite hastanesindeki öğretim üyesine özel muayene hizmeti vardı. Benim için her insan özeldir. Hastanın para vereni ile para veremeyenine ayrı muamele yapmak, hekimlik andı içmiş hiçbir hekime yakışmaz. Ben de bunu hiçbir hekim arkadaşıma yakıştırmıyorum. Ancak sistem böyleydi."
Gelişmiş ülkeler ile karşılaştırıldığında Türk insanının daha az doktora başvurduğunu belirten Akdağ, "Anne-bebek ölümlerinin yüz binde, on binde 10'un altında olduğu ülkelerde hekime başvuru sayısı 10'un üstünde. Biz 7'ye ulaşabildik. Bir hizmet açlığı vardı. Kurduğumuz yeni sistemle bunu ortadan kaldırdık" dedi.
"Türkiye Cumhuriyeti Artık Vatandaşlarına Hizmet Edebilecek Parayı Buluyor"
Avrupa'da her 100 bin kişiye 350 doktor düştüğünü söyleyen Akdağ, “Türkiye'de her 100 bin kişiye 150 doktor düşüyor. Türkiye'de koruyucu aile hekimliğine geçmenin sorun yok. Türkiye Cumhuriyeti artık vatandaşlarına hizmet edebilecek parayı buluyor. Türkiye'de sağlık hizmetlerine harcanan para arttı, tabii ki artacak. Aşıya 400 milyon para harcıyoruz. Dünyanın en gelişmiş aşılarını en ucuza alarak Türk çocuklarına harcıyoruz" şeklinde konuştu.
"Sosyalist Değiliz, Sosyal Adalet İstiyoruz"
Tabip örgütünce 2006 yılında çıkartılan "Toplum ve Hekim" isimli dergide dünyadaki sağlık sistemlerinin ele alındığını dile getiren Akdağ, bir yazıdan alıntı yaparak, yazıda kapitalizme karşı sosyalizmi hedefleyen mücadeleden bahsedildiğini aktardı. Akdağ şunları söyledi: “Biz, sosyalist değiliz, sosyalist bir iktidarı da istemiyoruz. Evet, biz sosyal adalet istiyoruz hükümet olarak. Bu sosyal adalet hastasına da çalışanına da gerekeni versin. Burada ne eksiğimiz varsa birlikte çalışmaya da hazırız. Ancak bize Tabip örgütü 'Ben bunu istemem. Çünkü bu sömürü düzenini azaltacak tedbirler, sosyalizmin gelmesini geciktirir' diyor. Bu öğreti şunu söyler. Der ki, 'Emekçilerin zincirlerinden başka kaybedecek birşeyleri kalmayacak ki sosyalist iktidar gelsin'. Böyle bir anlayış var. Bu anlayış, tarihin çöplüğüne çoktan atıldı. Bu anlayışı, kendi ülkelerinde uygulayanlar bunları bitirdiler. Artık 2010 yılında bu kavramlarla konuşamayız. Bu kavramlarla konuştuğumuz zaman ilerleyemeyiz."
“2002'de Hekime Başvuru Oranı Ortalama 3'ün Altındaydı, Şimdi ise 7'nci”
Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının üzerinde inanılmaz bir iş yükü olduğunu ifade eden Akdağ, sağlık çalışanlarının "tedirgin edildiğini", hekimlerin de bu nedenle endişeli olduklarını söyledi. Türkiye'de hekim açığının da bulunduğuna dikkati çeken Akdağ, “2002'de hekime başvuru oranı ortalama 3'ün altındaydı, şimdi ise 7'nci. Gelişmiş ülkelerde başvuru oranı 10'un üstünde. Hizmet açığı vardı, bunu ortadan kaldırdık" dedi.
Türkiye'de koruyucu hizmetlerin gerilediğine yönelik eleştiriler yapıldığını belirten Akdağ, “Türkiye aşı konusunda yüzde 96-97 oranına ulaşan nadir ülkelerden birisidir. Tüm çocuklara bir dozu 268 lira olan kabakulak aşısı ücretsiz olarak yapılıyor. Kızamık hastalığını elimine ettik. Fransa'dan, Bulgaristan'dan Türkiye'ye kızamık bulaşıyor. OECD ülkelerinin 30 yılda geldiği noktayı Türkiye 8 yılda geçti, hem anne, hem bebek ölümlerinde 8 yıl öncesine bakmak lazım. Anne ölümleri 2000'li yılların başında yüz binde 60, 2010 rakamımız yüz binde 16'dır. 2011'de koyduğumuz hedef yüz binde 13'tür" diye konuştu.
“Hastanın Para Vereni ile Para Veremeyenine Ayrı Muamele Yapmak, Hekimlik Andı İçmiş Hiçbir Hekime Yakışmaz”
Göreve geldiğinde SSK hastanelerindeki doktorların yüzde 90'ının muayenehanesi olduğunu belirten Akdağ şunları kaydetti:"Muayenehane hekimliği yapan meslektaşlarımı eleştirmiyorum, çünkü başka seçenekleri yoktu. Devlet, para veremem diyordu. Bu, üniversite hastanesinin içine taşınmıştı. Üniversite hastanesindeki öğretim üyesine özel muayene hizmeti vardı. Benim için her insan özeldir. Hastanın para vereni ile para veremeyenine ayrı muamele yapmak, hekimlik andı içmiş hiçbir hekime yakışmaz. Ben de bunu hiçbir hekim arkadaşıma yakıştırmıyorum. Ancak sistem böyleydi."
Gelişmiş ülkeler ile karşılaştırıldığında Türk insanının daha az doktora başvurduğunu belirten Akdağ, "Anne-bebek ölümlerinin yüz binde, on binde 10'un altında olduğu ülkelerde hekime başvuru sayısı 10'un üstünde. Biz 7'ye ulaşabildik. Bir hizmet açlığı vardı. Kurduğumuz yeni sistemle bunu ortadan kaldırdık" dedi.
"Türkiye Cumhuriyeti Artık Vatandaşlarına Hizmet Edebilecek Parayı Buluyor"
Avrupa'da her 100 bin kişiye 350 doktor düştüğünü söyleyen Akdağ, “Türkiye'de her 100 bin kişiye 150 doktor düşüyor. Türkiye'de koruyucu aile hekimliğine geçmenin sorun yok. Türkiye Cumhuriyeti artık vatandaşlarına hizmet edebilecek parayı buluyor. Türkiye'de sağlık hizmetlerine harcanan para arttı, tabii ki artacak. Aşıya 400 milyon para harcıyoruz. Dünyanın en gelişmiş aşılarını en ucuza alarak Türk çocuklarına harcıyoruz" şeklinde konuştu.
"Sosyalist Değiliz, Sosyal Adalet İstiyoruz"
Tabip örgütünce 2006 yılında çıkartılan "Toplum ve Hekim" isimli dergide dünyadaki sağlık sistemlerinin ele alındığını dile getiren Akdağ, bir yazıdan alıntı yaparak, yazıda kapitalizme karşı sosyalizmi hedefleyen mücadeleden bahsedildiğini aktardı. Akdağ şunları söyledi: “Biz, sosyalist değiliz, sosyalist bir iktidarı da istemiyoruz. Evet, biz sosyal adalet istiyoruz hükümet olarak. Bu sosyal adalet hastasına da çalışanına da gerekeni versin. Burada ne eksiğimiz varsa birlikte çalışmaya da hazırız. Ancak bize Tabip örgütü 'Ben bunu istemem. Çünkü bu sömürü düzenini azaltacak tedbirler, sosyalizmin gelmesini geciktirir' diyor. Bu öğreti şunu söyler. Der ki, 'Emekçilerin zincirlerinden başka kaybedecek birşeyleri kalmayacak ki sosyalist iktidar gelsin'. Böyle bir anlayış var. Bu anlayış, tarihin çöplüğüne çoktan atıldı. Bu anlayışı, kendi ülkelerinde uygulayanlar bunları bitirdiler. Artık 2010 yılında bu kavramlarla konuşamayız. Bu kavramlarla konuştuğumuz zaman ilerleyemeyiz."
“2002'de Hekime Başvuru Oranı Ortalama 3'ün Altındaydı, Şimdi ise 7'nci”
Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının üzerinde inanılmaz bir iş yükü olduğunu ifade eden Akdağ, sağlık çalışanlarının "tedirgin edildiğini", hekimlerin de bu nedenle endişeli olduklarını söyledi. Türkiye'de hekim açığının da bulunduğuna dikkati çeken Akdağ, “2002'de hekime başvuru oranı ortalama 3'ün altındaydı, şimdi ise 7'nci. Gelişmiş ülkelerde başvuru oranı 10'un üstünde. Hizmet açığı vardı, bunu ortadan kaldırdık" dedi.
“Bir Hocamızın Maaş Dışında Sadece Özel Muayene ve Ameliyattan Kazandığının Altıda Birini Ancak Asistan Alabiliyor”
Performans uygulamasıyla ilgili olarak Akdağ şunları söyledi: “Üniversite hastanelerinde özel muayene ve özel ameliyat sistemiyle kazandıkları para miktarı ile yanlarında çalışan asistanların gelirleri hakkında detaylı bilgi vermek istemiyorum. Çünkü, rakamları verdiğimizde tıp bayramında doktorlar para konuşmuş oluyor. Asistana, bu muayene ücretlerinden zırnık koklatılmaz. Orana bakıldığında değerli bir hocamızın maaş dışında sadece özel muayene ve ameliyattan kazandığının altıda birini ancak asistan alabiliyor. Hekimler öğleye kadar hastalarına, öğrencilerine ne ayırabildilerse ayırsınlar, sonra muayenehanelerine gitsinler. Aman ne hoş. Burada performans falan yok, eğitim de zedelenmez, araştırmaya da hiç halel gelmez, öyle mi? Bunu yapmayan üniversitede özel muayene hizmeti verir. Bu da eğitime ve araştırmaya zarar getirmez, öyle mi? Bu olmaz. Biz dedik ki, artık bu muayenede vatandaş değil, hükümetimiz bu parayı ödeyecek. Bir devlet üniversitesi, vatandaşından özel muayene ya da özel ameliyat adı altında ne almışsa, bunu ortadan kaldıran bir kanun yaptık. Bunu, üniversiteye biz verme kararı aldık. Bu para da hekimler arasında paylaştırılacak."
"Hedefimiz, Sıfır Şiddet Olsun"
Sağlık Bakanlığının kapısının sorunların çözümü açısından tüm paydaşlara açık olduğunu kaydeden Akdağ, "Özlük haklarının iyileştirilmesi için kapımız açıktır. Ama bu sistem içinde hem devlet hem muayenehane olsun diyen varsa, biz bunda yokuz. 'Sabit olarak herkese aynısı ödensin' diyen varsa bunda da yokuz. Bunun yüksek özlük haklarına bizi ulaştıramayacağını da biliyoruz" dedi.
Sağlık çalışanlarına karşı şiddet eylemlerini de kınayan Akdağ, "Ne yapacaksak birlikte yapalım. Hedefimiz, sıfır şiddet olsun" diye konuştu.
Performans uygulamasıyla ilgili olarak Akdağ şunları söyledi: “Üniversite hastanelerinde özel muayene ve özel ameliyat sistemiyle kazandıkları para miktarı ile yanlarında çalışan asistanların gelirleri hakkında detaylı bilgi vermek istemiyorum. Çünkü, rakamları verdiğimizde tıp bayramında doktorlar para konuşmuş oluyor. Asistana, bu muayene ücretlerinden zırnık koklatılmaz. Orana bakıldığında değerli bir hocamızın maaş dışında sadece özel muayene ve ameliyattan kazandığının altıda birini ancak asistan alabiliyor. Hekimler öğleye kadar hastalarına, öğrencilerine ne ayırabildilerse ayırsınlar, sonra muayenehanelerine gitsinler. Aman ne hoş. Burada performans falan yok, eğitim de zedelenmez, araştırmaya da hiç halel gelmez, öyle mi? Bunu yapmayan üniversitede özel muayene hizmeti verir. Bu da eğitime ve araştırmaya zarar getirmez, öyle mi? Bu olmaz. Biz dedik ki, artık bu muayenede vatandaş değil, hükümetimiz bu parayı ödeyecek. Bir devlet üniversitesi, vatandaşından özel muayene ya da özel ameliyat adı altında ne almışsa, bunu ortadan kaldıran bir kanun yaptık. Bunu, üniversiteye biz verme kararı aldık. Bu para da hekimler arasında paylaştırılacak."
"Hedefimiz, Sıfır Şiddet Olsun"
Sağlık Bakanlığının kapısının sorunların çözümü açısından tüm paydaşlara açık olduğunu kaydeden Akdağ, "Özlük haklarının iyileştirilmesi için kapımız açıktır. Ama bu sistem içinde hem devlet hem muayenehane olsun diyen varsa, biz bunda yokuz. 'Sabit olarak herkese aynısı ödensin' diyen varsa bunda da yokuz. Bunun yüksek özlük haklarına bizi ulaştıramayacağını da biliyoruz" dedi.
Sağlık çalışanlarına karşı şiddet eylemlerini de kınayan Akdağ, "Ne yapacaksak birlikte yapalım. Hedefimiz, sıfır şiddet olsun" diye konuştu.
“Halkın Sağlık Hizmetlerinden Memnuniyeti Yüzde 73”
TBMM Sağlık Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl ise, konuşmasında 8 yılda sağlık alanında önemli değişiklikler olduğunu belirterek, kendilerine düşen görevin sorunları asgariye indirmek ve çalışan ve halkın memnuniyetini ön plana çıkaran başarılar elde etmek olduğunu söyledi. Halkın sağlık hizmetlerinden memnuniyetinin yüzde 73'lere ulaştığını ifade eden Erdöl, 2001'de bu rakamın yüzde 33-36 olduğunu belirtti. Hekimliğin zor bir meslek olduğunu vurgulayan Erdöl, hekimlerin karşısına kırılgan insanların çıktığını ifade etti.
Törende konuşan Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Yiğitoğlu, 20 yıldır düzenlenen törenlere ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyduklarını belirterek sözlerine başladı. Tıp biliminin ayrı bir meslek olarak Kanuni Sultan Süleyman döneminde eğitiminin verilmeye başladığını hatırlatan Yiğitoğlu, "Tıp tarihimiz bizden önce yaşamış tıp büyüklerimizin kahramanlıkları, eşsiz hizmetleri ile doludur." dedi.
“Doktorların Yüzde 86'sı Geleceğe Güvenle Bakmıyor”
Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Beyazıt İlhan da, doktorların güvenli iş ortamı istediğini belirterek, Ankara'da çeşitli hastanelerde yapılan araştırmada doktorların yüzde 86'sının geleceğe güvenle bakmadıklarını, yüzde 83'ünün ise hastalarının yeterli hizmeti alamadığını belirttiklerini söyledi. Şiddetin arttığını belirten İlhan, Sağlık Bakanlığı'ndan şiddete karşı önlemler alınmasını beklediklerini kaydetti. Performans sisteminin olumsuzluklarına da değinen İlhan, bu sistemin sağlık çalışanları arasında eşitsizlik oluşturduğunu kaydetti.
“Hekimler Bile Taşeron Yöntemle Çalıştırılma Riski İle Karşı Karşıya”
İlhan, tam gün, performans uygulaması, muayenehaneciliği imkansız hale getiren yönetmeliklerin hekim emeğini kamuda ve özel sektörde ucuzlattığını ifade etti. Sağlıkta dönüşümü Özelleştirme programı olarak nitelendiren İlhan, "Taşeron işçi sayısı arttı. Hekimler bile taşeron yöntemle çalıştırılma riski ile karşı karşıya. Üniversite hastaneleri çok zor durumdalar. Bugün tıp fakültesi açmak, muayenehane açmaktan daha kolay" dedi.
“Hekimler Her Gün Bakacaklarının Çok Üstünde Hastaya Bakmak Zorunda Kalmaktadır”
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Uzman Öğrencisi Emir Karacağlar, son yıllarda sağlık sisteminde yapılan değişikliklerin hasta bazında sağladığı olumlu katkıların yanında; sağlık hizmetlerinde yer yer ticari kaygıların öne çıkmasına, hastalara müşteri gözüyle bakılmasına neden olduğunu dile getirdi. Karacağlar şunları kaydetti: "Bu durum hekimlerin özlük haklarında ciddi gerilemelere neden olmakta, hekimlerin sosyal statü ve yasal haklarını zafiyete uğratmaktadır. Hekimler her gün bakacaklarının çok üstünde hastaya bakmak zorunda kalmaktadır."
“Hekimler Olarak Gelecekten Endişeliyiz"
Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Duygu İlke Hayıroğlu, hekimler olarak gelecekten endişeli olduğunu, bunun nedeninin de son yıllarda sağlık sisteminde yapılan değişiklikler, hekim özlük haklarında geri dönüşü olmayacak ciddi gerilemelerin yaşanmasını gösterdi.
Konuşmaların ardından Sağlık Bakanı Recep Akdağ, tıp fakültesi öğretim üyeleri, asistanlar ve öğrenciler olmak üzere üç kategoride gerçekleştirilen futbol turnuvasında dereceye girenlere plaket ve madalyalarını verdi. Her üç kategoride de birinci, GATA oldu.
TBMM Sağlık Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl ise, konuşmasında 8 yılda sağlık alanında önemli değişiklikler olduğunu belirterek, kendilerine düşen görevin sorunları asgariye indirmek ve çalışan ve halkın memnuniyetini ön plana çıkaran başarılar elde etmek olduğunu söyledi. Halkın sağlık hizmetlerinden memnuniyetinin yüzde 73'lere ulaştığını ifade eden Erdöl, 2001'de bu rakamın yüzde 33-36 olduğunu belirtti. Hekimliğin zor bir meslek olduğunu vurgulayan Erdöl, hekimlerin karşısına kırılgan insanların çıktığını ifade etti.
Törende konuşan Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Yiğitoğlu, 20 yıldır düzenlenen törenlere ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyduklarını belirterek sözlerine başladı. Tıp biliminin ayrı bir meslek olarak Kanuni Sultan Süleyman döneminde eğitiminin verilmeye başladığını hatırlatan Yiğitoğlu, "Tıp tarihimiz bizden önce yaşamış tıp büyüklerimizin kahramanlıkları, eşsiz hizmetleri ile doludur." dedi.
“Doktorların Yüzde 86'sı Geleceğe Güvenle Bakmıyor”
Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Beyazıt İlhan da, doktorların güvenli iş ortamı istediğini belirterek, Ankara'da çeşitli hastanelerde yapılan araştırmada doktorların yüzde 86'sının geleceğe güvenle bakmadıklarını, yüzde 83'ünün ise hastalarının yeterli hizmeti alamadığını belirttiklerini söyledi. Şiddetin arttığını belirten İlhan, Sağlık Bakanlığı'ndan şiddete karşı önlemler alınmasını beklediklerini kaydetti. Performans sisteminin olumsuzluklarına da değinen İlhan, bu sistemin sağlık çalışanları arasında eşitsizlik oluşturduğunu kaydetti.
“Hekimler Bile Taşeron Yöntemle Çalıştırılma Riski İle Karşı Karşıya”
İlhan, tam gün, performans uygulaması, muayenehaneciliği imkansız hale getiren yönetmeliklerin hekim emeğini kamuda ve özel sektörde ucuzlattığını ifade etti. Sağlıkta dönüşümü Özelleştirme programı olarak nitelendiren İlhan, "Taşeron işçi sayısı arttı. Hekimler bile taşeron yöntemle çalıştırılma riski ile karşı karşıya. Üniversite hastaneleri çok zor durumdalar. Bugün tıp fakültesi açmak, muayenehane açmaktan daha kolay" dedi.
“Hekimler Her Gün Bakacaklarının Çok Üstünde Hastaya Bakmak Zorunda Kalmaktadır”
Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Uzman Öğrencisi Emir Karacağlar, son yıllarda sağlık sisteminde yapılan değişikliklerin hasta bazında sağladığı olumlu katkıların yanında; sağlık hizmetlerinde yer yer ticari kaygıların öne çıkmasına, hastalara müşteri gözüyle bakılmasına neden olduğunu dile getirdi. Karacağlar şunları kaydetti: "Bu durum hekimlerin özlük haklarında ciddi gerilemelere neden olmakta, hekimlerin sosyal statü ve yasal haklarını zafiyete uğratmaktadır. Hekimler her gün bakacaklarının çok üstünde hastaya bakmak zorunda kalmaktadır."
“Hekimler Olarak Gelecekten Endişeliyiz"
Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Duygu İlke Hayıroğlu, hekimler olarak gelecekten endişeli olduğunu, bunun nedeninin de son yıllarda sağlık sisteminde yapılan değişiklikler, hekim özlük haklarında geri dönüşü olmayacak ciddi gerilemelerin yaşanmasını gösterdi.
Konuşmaların ardından Sağlık Bakanı Recep Akdağ, tıp fakültesi öğretim üyeleri, asistanlar ve öğrenciler olmak üzere üç kategoride gerçekleştirilen futbol turnuvasında dereceye girenlere plaket ve madalyalarını verdi. Her üç kategoride de birinci, GATA oldu.
Yorumlar