Ana içeriğe atla

“ÇALIŞANLARIMIZI ENFLASYONA EZDİRMEMEYE GAYRET ETTİK”

Türkiye Sağlık-İş Sendikası ile TÜHİS arasında anlaşma ile sonuçlanan görüşmelerin imza töreni, Sağlık Bakanı Akdağ'ın katılımıyla yapıldı.


Türkiye Sağlık-İş Sendikası ile Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) arasında anlaşma ile sonuçlanan görüşmelerin imza töreni, Sağlık Bakanı Akdağ'ın katılımıyla, Bakanlık Toplantı Salonu'nda yapıldı. TÜHİS Genel Sekreteri Adnan Çiçek de Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastanelerde, Sıtma Daire Başkanlığı ile Refik Saydam Hıfzısıhha Başkanlığı'nda çalışan işçilerin toplu sözleşmesinin anlaşma ile sonuçlandığını dile getirdi. Yeni dönem toplu iş sözleşmesinin yaklaşık 5 bin işçiyi kapsadığını belirterek, şunları söyledi:”İşçilerimize, Başbakanımızın ifade ettiği gibi enflasyona ezdirmeme politikası çerçevesinde anlaşma sağlanmıştır. İşçilerimize enflasyonun üstünde bir artış yapılmıştır. 2009-2010 yılını kapsayan iki yıllık bir süreçte yürürlükte bulunacak toplu iş sözleşmesiyle işçilere 2009 yılındaki birinci altı ay süreçlerinde bin 100 TL'nin altında ücret alanlara önce 60 TL iyileştirme yapılmıştır ve bunun üzerine yüzde 3'lük, ikinci altı ayda da yüzde 5.5'lik bir zam yapılmıştır. Bu artışlar, enflasyonun çok çok üstündedir. Daha fazla bir artış talep edilmesine rağmen gerçekleştirilememiştir. Bunda da tüm dünyada yaşanan küresel krizin ülkemizde hissedilmesi ve bir daralmaya girmesinin etkisi vardır.”

''Grev Hakkı Olmayan Bir İş Koluyuz''
Sağlık-İş Genel Sekreteri Mustafa Başoğlu ise, toplu iş sözleşmesinde yapılan artışların yeterli olmadığı eleştirisinde bulunarak, “Aldığımız zamlar bizi refah düzeyine ulaştırmayacaktır. Dolayısıyla, bunun bir kısmı vergiye gitmektedir. Biz, karşılıklı anlayış içerisinde davranıyoruz. Biz, grev hakkı olmayan bir iş koluyuz, grev hakkımız olmadığı için de fazla zorlayamıyoruz” dedi.

İmza töreninde yaptığı konuşmada, hükümetin hem işçilere, hem memurlara enflasyonun üstünde bir ücret artışı sağladığını hatırlatan Akdağ, “Başbakanımızın da belirttiği gibi çalışanlarımızı enflasyona ezdirmemeye gayret ettik. 7 yıllık iktidarımızda bu bizim temel prensibimiz olmuştur.Kamu çalışanlarına çok daha yüksek ücret verilmesini arzu edilmektedir. Ancak ücretlerin ülkenin içinde bulunduğu şartlara, ekonomisine ve çalışma ortamına göre belirleniyor. Eskiden hiç kimse cebine giren paranın ertesi gün ne olacağını tahmin bile edemezdi, çünkü böyle bir enflasyon vardı. Bu tür enflasyon dönemlerinde ücret artışını konuşmanın bile bir anlamı olmuyordu. Bugün ücret artılıyordu, ertesi gün öyle bir enflasyonla karşılaşıyorduk ki, aldığımızın belki iki katı eriyip gidiyordu. Bugün Türkiye'de senelerdir piyasadaki fiyatı değişmeyen mallar var. Özellikle temel tüketim mallarında, giyimde bunu çok net olarak görüyoruz.” şeklinde konuştu.

Bu yıl tüm dünyada ekonomik kriz yaşandığını hatırlatan Akdağ, ''Türkiye'de bir finansal kriz yaşanmadı. Çalışanlarımıza da kendi haklarını, emeklerin hakkını ve çocuklarının rızkını vermek için elimizden geleni yaptık. Sözleşmenin, işçilerimize, kurumlarımızda iş barışı içerisinde verimli ve ülke yararına verilecek hizmetlere katkı sağlayacağına inanıyorum'' temennisinde bulundu.

''Sıtmayı, Türkiye'den Elimine Edip, Kaldırıyoruz''
Bakanlıkta çalışan işçilerin bir kısmının sıtma işçisi olduğunu anlatan Akdağ, şöyle devam etti: “Bu işçilerimizle birlikte Sağlıkta Dönüşüm Programı çerçevesinde çok farklı bir yaklaşımla Türkiye'den sıtmanın kökünü kazımak gayretindeyiz. Böyle bir toplu iş sözleşmesi sırasında bunu da kamuoyuna ifade etmek isterim. Kuşkusuz, Bakanlığımız programı çerçevesinde yürütülen, saha ve bilimsel çalışmalar, bu meselenin çözümünde önemli bir rol oynamıştır. Görevi devraldığımızda Türkiye'de yılda 10 binin üzerinde sıtmalı vatandaşımız bulunuyordu. Bunlar, özellikle Suriye'ye sınır Siirt, Batman, Mardin ve Diyarbakır gibi illerimizde görülüyordu. Artık sıtmadan bahsederken, 10 binli değil, 10'lu rakamlardan bahsediyoruz. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ile de görüşmelerimizi yaptık. Sıtmayı Türkiye'den elimine edip, kaldırıyoruz. Bu sene gördüğümüz vaka sayısı 50'nin altında olacak. Son olarak görülen vaka sayısı 30'lar civarındaydı. Gerçekten, bu büyük bir başarıdır.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he...

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay...

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi...