Ana içeriğe atla

ANKARA TIP’TA GRİP POLİKLİNİĞİ AÇILDI

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbn-i Sina Hastanesi’nde Domuz Gribi şüphesi ile gelen vatandaşlara daha iyi ve daha hijyenik bir ortamda tanı ve tedavi olanağının sağlanması için “Grip Polikliniği” açıldı.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi ülkemize iyice yerleşen ve toplumda panik havasının oluşmasına neden olan Pandemik İnfluenza H1N1 (Domuz Gribi) virüsüne karşı mücadelesini artırıyor. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı bünyesinde Domuz Gribi şüphesi ile gelen vatandaşlara daha iyi ve daha hijyenik bir ortamda tanı ve tedavi olanağının sağlanması için “Grip Polikliniği” açıldı. İbni Sina Hastanesinin giriş katı olan Grip Polikliniği yoğun ilgi görüyor.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi ve Enfeksiyon Kontrol Komitesi üyesi Doç. Dr. Alpay Azap’ın koordinatörlüğünde kurulan Grip Polikliniği hakkında konuşan Fakülte Dekanı Prof. Dr. İlker Ökten, İbn-i Sina Hastanesi Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Çetin Atasoy ve Doç. Dr. Alpay Azap basın mensuplarına konu hakkında bilgi verdi. Toplantıda Prof. Dr. Ökten şunları söyledi: “Fakülte olarak toplumda hızla yayılan ve panik havasının oluşmasına neden olan H1N1 Domuz Gribine karşı biz de gerekli önlemleri alıyoruz. Bu bağlamda hastanelerimize domuz gribi şüphesiyle gelen vatandaşlarımıza daha hijyenik koşullarda hizmet verebilmek adına böyle bir polikliniğin açılmasını uygun gördük. Grip Polikliniğinin açılmasından sonra Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalına başvuru oranında 8-10 kat oranında artış oldu. Biz şu an Ankara Tıp Fakültesi olarak gerek fiziki mekan gerekse tanı ve tedavi anlamında Domuz Gribine karşı tamamen hazırlıklıyız.”

“Günde Ortalama Olarak Polikliniğe 75-100 Kişi Başvuruyor”
Grip Polikliniği Sorumlusu Doç. Dr. Alpay Azap, poliklinikte her türlü donanımı hazırladıklarını belirterek, polikliniği İbn-i Sina Hastanesinin giriş kapısına yakın bir yere açtıklarını, bununla daha hijyenik bir ortam sağladıklarını söyledi. Doç. Dr. Azap, günde ortalama olarak polikliniğe 75-100 kişinin geldiğini belirtti. Başvuran bu hastaların ortalama 3’te 1’inden örnek alındığını dile getiren Doç. Dr. Azap, alınan bu örneklerin Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezine yollandığını söyledi.


“Her 100 Hastanın 99’u Domuz Gribi”
Domuz Gribinin yerleştiği toplumlarda mevsimsel gripleri yok ettiğini belirten Doç. Dr. Azap şunları söyledi; “Ülkemizde grip olan her 100 hastanın 99’u Domuz Gribi’dir diyebiliriz. Polikliniğimize başvuran vatandaşlarımızı ayakta takip ediyoruz. Ama yatarak tedavi görmesi gereken hastalarımız varsa onları yatarak tedavi ettiriyoruz. Ayrıca hastalarımıza Domuz Gribine karşı bilinçlenmeleri için hazırladığımız tek sayfalık broşürümüz de var. Yine ayaktan tedavi edip eve gönderdiğimiz hastalarımıza uyması gereken kuralları hatırlatıyor ve süreci böyle devam ettiriyoruz.”

“Pandemik İnfluenza (H1N1) Virüsünün A-B-C Olarak 3 İmmünolojik Tipi Var”
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı tarafından paneller düzenlenerek H1N1 Domuz Gribine karşı bilinçlenme sağlanıyor. Bu doğrultuda Doç. Dr. Alpay Azap ve Doç. Dr. K. Osman Memikoğlu tarafından “Pandemik İnfluenza (H1N1) Gribi ile Merak Edilenler” isimli paneller düzenlendi.
Panellerin İbni Sina Hastanesinde Enfeksiyon Hastalıları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Halil Kurt’un başkanlığında düzenlenen ayağında konuşan Doç. Dr. Alpay Azap şunları belirtti; “Domuz Gribi ile şu an toplumda ciddi bir kafa karışıklığı var. Pandemik İnfluenza (H1N1) virüsünün A-B-C olarak 3 immünolojik tipten oluşuyor. Burada asıl konuşacağımız İnfluenza A tipidir. A tipi influenzanın özelliği, 8 parçadan oluşması ve bu parçaların virüsler arasında yer değiştirebilmesidir. Bu durum da, virüslerin birbirleriyle etkileşerek daha tehlikeli bir hal almasına yol açıyor.”

“Virüs daha çok 25 yaş altı grubu etkiliyor”
H1N1 Domuz Gribi virüsünün sanılanın aksine yaşlılarda değil, 6 ay ve 25 yaş arası gruplarda daha ağır seyrettiğini dile getiren Doç. Dr. Azap, tedbirler alınırken bu durumun gözden kaçırılmaması gerektiğini ifade etti.

414 Bin Kanıtlanmış H1N1 Vakası
Domuz Gribinin Meksika’da ortaya çıkarak Güney Amerika üzerinden dünyaya seyahat edenler aracılığıyla yayıldığını belirten Doç. Dr. Azap, 17 Ekim 2009 tarihi itibariyle dünyada kanıtlanmış 414 bin H1N1 Domuz Gribi vakasının olduğunu söyledi.

Belirtileri Arasında Kusma ve Bulantı da Var
Pandemik virüsler ve etkenlerinin önceden bilinemeyeceğini belirten Doç. Dr. Azap şunları söyledi; “Her pandemi birbirinden farklı olabiliyor. Birkaç hafta içinde binlerce olgu olması tipiktir. H1N1’in belirtileri arasında ateş, kuru öksürük, boğaz ağrısı, baş ağrısı, bulantı ve kusma bulunuyor. H1N1 domuz Gribi Mevsimsel Griplerden farklı olarak sindirim sisteminde de olumsuz etki oluşturuyor. Yine Domuz Gribi mevsimsel griplerden ayrı olarak, farklı yaş gruplarını etkiliyor. Ölüm oranı belirli yaş gruplarında ( genç erişkinler, çocuklar) daha fazladır. Ağır hastalar 3. ve 5. günlerde hızla ağırlaşıp viral pnönami ile ölebiliyor. “

Cerrahi Maskeler Domuz Gribinden Korunmada Yeterli
Doç. Dr. Azap, domuz gribinden korunmada hem normal vatandaşlar hem de hastalarla yakın temas halinde olan personeller için cerrahi maskelerin özel maskeler kadar engelleyici özellikte olduğunu söyledi. H1N1 virüsünün cansız yüzeylerde 2 saate kadar canlı kalabildiğini hatırlatan Doç. Dr. Azap, ellerin sık sık sabunlu suyla yıkanmasının da etkili bir korunma yöntemi olduğunun altını çizdi.

“Kendim ve Çocuklarım Mutlaka Aşı Olacağız!”
Doç. Dr. Alpay Azap domuz gribine karşı kullanılacak aşılarla ilgili bilgiler de aktardı. Doç. Dr. Azap, “H1N1 virüsüne karşı iki tür aşı bulunuyor. Bunlar Canlı Aşılar ve İnaktive Aşılardır. İnaktive aşılar ülkemizde kullanılmıyor. Canlı aşılar burun içine ve özellikle 2-49 yaş arasındakilere ve gebe olanlara uygulanıyor. Sağlık Bakanlığı’nın Avrupa Birliği’nden (AB) aldığı aşılarla ilgili net bilgiler yok. İnfluenza aşısı yeni bir aşı değil, bu tür aşılar yaklaşık 50 yıldır aynı yöntemlerle Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından özel ilaç firmalarına yaptırılıyor. Yani bu aşının yeni bir aşı olduğu söylentileri gerçek dışıdır. Ama özellikle 1997’den sonra farklı olarak bu tür aşılarda Adjuvanlar kullanılıyor. Yağ emisyonları, sülfat ve sentetik maddelerden hazırlanan Adjuvanlar, aşıların daha uzun süreli ve daha yüksek etkide olmasını sağlıyor. Adjuvanlar söylenilenlerin aksine aşıları güçlendirmekten başka bir etki oluşturmuyor. Ben kendime ve çocuklarıma bu aşıdan yaptıracağım çünkü aşı yaptırmak, yaptırmamaktan daha tehlikeli değil!” dedi.

“Aşıların Felç Yapma Oranı Yıllık İnsidans Olarak 1 Milyonda 10-20 Kişi”
Aşıların felç yaptığına dair söylentilere de değinen Doç. Dr. Azap, bu aşıların felç yapma oranın yıllık insidans olarak 1 milyonda 10-20 kişi olduğunu, bunun da çok küçük bir oran olduğunu belirtti. ABD’de 1976 aşılamasında bu oranın 4-8 kat arttığını ve bunun üzerine WHO tarafından aşıların tekrar elden geçirildiğini belirten Doç. Dr. Azap, her 100 bin aşıda fazladan 1 kişide felç geçirme riskinin bulunduğunu dile getirdi. Aşıdan sonraki 6 haftada bazı olumsuz semptomların görülebileceğini dile getiren Doç. Dr. Azap bunun da normal bir durum olduğunu söyledi.

Aşılar Öncelikle Sağlık Çalışanları Ve Çocuklara Yapılacak
Aşıların öncelikli olarak sağlık çalışanları, gebeler, 6 ay 24 yaş arası grup, 6 aydan küçük bebeklere bakanlar ve altta yatan kronik hastalığı bulunanlara yapılacağını belirten Doç. Dr. Azap, aşının nasıl uygulanacağı, kaç doz yapılacağı gibi bilgilerin Sağlık Bakanlığı tarafından ayrıca kamuoyuna aktarılacağını da sözlerine ekledi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he...

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay...

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi...