3. Ulusal Aşı Sempozyumu Sheraton Hotel‘de Sağlık Bakanlığı yetkililerinin katılımıyla gerçekleşti. Bakan Akdağ, “2010 yılında aşılama için 300 milyon TL'nin üzerinde bütçe ayrıldı” dedi.
3. Ulusal Aşı Sempozyumu 29 Eylül-3 Ekim 2009 tarihleri arasında Ankara'da Sheraton Hotel‘de 800'ü aşkın katılımcı ile gerçekleştirildi. Sempozyumun açılışını yapan Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ konuşmasında, Sağlıkta Dönüşüm Programı ile Türkiye'deki sağlık sisteminde büyük gelişmeler yaşandığını söyledi. Bakan Akdağ, programın etkilerinin sağlık göstergelerine de yansıdığına değinerek, aşılama oranlarında büyük bir artış yaşandığını kaydetti. Bakan Akdağ, “Aşılama oranları yüzde 97'lerin üzerine çıktı ve aşı takvimine yeni aşılar eklendi. 2010 yılında aşılama için 300 milyon TL'nin üzerinde bütçe ayrıldı. Daha önceleri Türkiye'de 2-3 yılda bir büyük kızamık salgınları yaşanırdı, ancak yürüttüğümüz programla bu hastalık Türkiye'de artık ortadan kaldırılmak üzere. Öyle ümit ediyorum ki 2010-2011 yıllarında kıta Avrupa'sında kızamığı elimine eden ülke olarak tarihteki yerimizi almış olacağız'' dedi.
“Konjuge Pnömokok Aşısı İle Birlikte Bağışıklık Sağlanan Hastalık Sayısı 11”
Ulusal Aşı Takvimi’ndeki son yeniliğin Kasım 2008 tarihinden itibaren Pnömokok aşısının takvime eklenmesiyle gerçekleştiğini dile getiren Bakan Akdağ, “Konjuge Pnömokok Aşısı ile birlikte bağışıklık sağlanan hastalık sayısı 11’e yükselmiştir. Aşı takvimimiz kapsamı itibarıyla dünyada ilk sıralarda yer almaktadır. Son 3 yıldır bebeklik dönemi aşılama oranlarımız Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi ortalamalarının üzerinde gerçekleşmektedir. Ülkemizde aşı üretimi konusunda ilk adımlar atılmıştır. 2010 yılından itibaren ilk defa ülkemizde enjektöre dolumu yapılmış beşli kombine aşı kullanıma sunulacaktır. Pandemik grip aşısı ile ilgili olarak yapılan görüşmeler neticesinde bu aşının Ekim 2009 tarihinden itibaren ilk teslim edilecek aşılara ulaşabilen sınırlı sayıdaki ülkelerden birisi de Türkiye Cumhuriyeti olacaktır” bilgisini verdi.
Yeni Aşı Çalışmaları Sürüyor
Yeni doğan bebek ve anne ölüm hızlarında da büyük düşüşler olduğunu işaret eden Akdağ, OECD'nin yayımladığı raporda Türkiye'nin, sağlık sisteminin geliştirilmesi açısından örnek ülke olarak gösterildiğini söyledi. Türkiye'de uygulanan aşı takviminin dünyanın en gelişmiş ülkeleriyle benzer olduğunu belirten Akdağ, “Türkiye'de bazı aşıların dolumu yapılması için çalışmalar yürütülüyor. Aşılama oranlarının yükselmesinde sağlık çalışanlarının büyük rolü bulunuyor. Aşı takvimine rota virüsü, hepatit A ve belli gruplar için Human papilloma virüsü (HPV) aşısı eklenmesi üzerinde de çalışmalar sürüyor” dedi.
“Risk Grupları Tanımlandı”
Türkiye’de aşının tarihçesini anlatarak genişletilmiş bağışıklama programında amacın hassas yaş gruplarına enfeksiyona yakalanmalarından önce ulaşıp bağışıklanmalarını sağlamak olduğunu kaydeden Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Doç. Dr. Turan Buzgan, aşı ile korunulabilir bebek ve çocuk hastalıklarından kaynaklanan sakatlık ve ölümleri önlemek olduğunu ifade etti. 2008 yılı başından itibaren DaBT-İPA-Hib aşıları tek enjektör içinde uygulanmaya başlandığını bu şekilde bir seferde 5 hastalığa karşı aşılama yapılması sağlandığını belirten Buzgan, “Böylelikle 1 yaşına kadar 15 enjeksiyon şeklinde aşı yapılması gerekirken bu sayı 12’ye düşmüştür. Aşı ziyareti sayısı da 7 iken 6’ya düşmüştür. Aşı takviminde yer almayan aşılarla ilgili de, tanımlanmış risk gruplarına; grip, polisakkarid pnömokok aşısı, hepatit A aşısı sosyal güvenlik kurumları tarafından ödeniyor. Bağışıklama Danışma Kurulu tarafından ek olarak risk grupları tanımlanarak ve suçiçeği ile polisakkarit meningokok aşıları kapsama alınmasını da önerdik” dedi.
Soğuk Zincir
Son dönemlerde kamuoyunu meşgul eden kızamık hastalığının geç dönem komplikasyonu olan subakut sklerozan panensefalit ile ilgili olarak Bakanlığın bu vakalara gereken desteği sağladığını belirten Turan Buzgan, soğuk zincir konusunda ise şöyle konuştu:
“Tüm kurumlarımızdaki buzdolaplarını yenileme çalışmalarımız tamamlanmak üzeredir. Aşı dolaplarında sürekli ısı ölçen ve kaydeden termometreler kullanılmaktadır. Ücretsiz uygulamak ve aşı uygulanan kişilerin bilgilerini geri bildirmek şartı ile özel sağlık kurumlarına aşı verilmesi uygulamasına devam edilmektedir.”
“Ulusal Aşı Şemamız Batı Avrupa Ülkelerine Yaklaşmıştır”
Ulusal aşı takvimlerinin oluşturulmasında ve bu takvimlere yeni aşıların eklenmesindeki temel ilkelerle ilgili olarak konuşan Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı ve Sempozyum Başkanlarından Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, “Rutin aşı uygulamaları her ülkede hastalıkların sıklığı, mortalitesi, sekelleri, hastalığa bağlı giderler ve aşıların o ülkede maliyeti, yan etkileri, uygulanabilirliği ve başka tedavi yollarının etkinliği dikkate alınarak, bir şema dahilinde uygulanması gerekiyor. Bu faktörler ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösteriyor. Dünya üzerinde uygulanan çok sayıda ulusal aşı şeması vardır. Genişletilmiş aşı şemaları 5 aşı ile başlamış, ülkemizde 11 aşıya kadar ulaşmıştır. Ulusal aşı şemamız yüzde 95’lere ulaşan uygulama oranı ile Batı Avrupa ülkelerinin şemalarına oldukça yaklaşmıştır. Önce çiçek hastalığının rutin aşılama ile eradikasyonu, daha sonra poliomiyelitte bu noktaya yaklaşılması ve kızamık eliminasyon programı ile kızamık vaka sayılarında sağlanan azalma, aşılamaya güveni artırmış ve daha fazla aşının ulusal aşı şemasına eklenmesi için çalışmalara hız verilmesine yol açmıştır” şeklinde konuştu.
“Sürveyans Çalışmaları Yeterli Değildir”
Ulusal aşı takvimine eklenecek aşıların belirlenmesinde teknik, sosyal, algısal, ekonomik ve politik değerlerin önemine işaret eden Prof. Dr. Ceyhan, “Teknik karar hastalık yükü, aşının güvenilirliği ve etkinliği, maliyeti yanında immünizasyon programı ve sağlık sektörü üzerine net etkileri dikkate alınarak, genellikle akademisyenlerden oluşan bir danışman kurum tarafından alınır. Hastalığın ciddi bir sağlık problemi olduğunun idare ve halk tarafından algılanması kararı kolaylaştıracaktır. Ancak maalesef bu değerlendirmelerin daha çok gerekli olduğu gelişmekte olan ülkelerde hastalık ile ilgili sürveyans çalışmaları yeterli değildir. Aşılama dışında daha etkin ve ucuz korunma yöntemlerinin varlığı, o hastalık için aşılama önceliğini ortadan kaldırır. Ayrıca, yeni aşılar eklenmeden önce, mevcut programın performansı değerlendirilmelidir. Aşı oranları düşük bir programda ilk yapılması gereken, aşılama oranlarını artırmaktır. Yeni eklenen aşının etkili olup olmadığını takip etmek için, hastalık ve aşı ile ilgili verilerin sürveyansı gerekir. Bunun dışında maliyet değerlendirmelerini yapacak veriler de elde edilmelidir” bilgisini verdi.
3. Ulusal Aşı Sempozyumu 29 Eylül-3 Ekim 2009 tarihleri arasında Ankara'da Sheraton Hotel‘de 800'ü aşkın katılımcı ile gerçekleştirildi. Sempozyumun açılışını yapan Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ konuşmasında, Sağlıkta Dönüşüm Programı ile Türkiye'deki sağlık sisteminde büyük gelişmeler yaşandığını söyledi. Bakan Akdağ, programın etkilerinin sağlık göstergelerine de yansıdığına değinerek, aşılama oranlarında büyük bir artış yaşandığını kaydetti. Bakan Akdağ, “Aşılama oranları yüzde 97'lerin üzerine çıktı ve aşı takvimine yeni aşılar eklendi. 2010 yılında aşılama için 300 milyon TL'nin üzerinde bütçe ayrıldı. Daha önceleri Türkiye'de 2-3 yılda bir büyük kızamık salgınları yaşanırdı, ancak yürüttüğümüz programla bu hastalık Türkiye'de artık ortadan kaldırılmak üzere. Öyle ümit ediyorum ki 2010-2011 yıllarında kıta Avrupa'sında kızamığı elimine eden ülke olarak tarihteki yerimizi almış olacağız'' dedi.
“Konjuge Pnömokok Aşısı İle Birlikte Bağışıklık Sağlanan Hastalık Sayısı 11”
Ulusal Aşı Takvimi’ndeki son yeniliğin Kasım 2008 tarihinden itibaren Pnömokok aşısının takvime eklenmesiyle gerçekleştiğini dile getiren Bakan Akdağ, “Konjuge Pnömokok Aşısı ile birlikte bağışıklık sağlanan hastalık sayısı 11’e yükselmiştir. Aşı takvimimiz kapsamı itibarıyla dünyada ilk sıralarda yer almaktadır. Son 3 yıldır bebeklik dönemi aşılama oranlarımız Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesi ortalamalarının üzerinde gerçekleşmektedir. Ülkemizde aşı üretimi konusunda ilk adımlar atılmıştır. 2010 yılından itibaren ilk defa ülkemizde enjektöre dolumu yapılmış beşli kombine aşı kullanıma sunulacaktır. Pandemik grip aşısı ile ilgili olarak yapılan görüşmeler neticesinde bu aşının Ekim 2009 tarihinden itibaren ilk teslim edilecek aşılara ulaşabilen sınırlı sayıdaki ülkelerden birisi de Türkiye Cumhuriyeti olacaktır” bilgisini verdi.
Yeni Aşı Çalışmaları Sürüyor
Yeni doğan bebek ve anne ölüm hızlarında da büyük düşüşler olduğunu işaret eden Akdağ, OECD'nin yayımladığı raporda Türkiye'nin, sağlık sisteminin geliştirilmesi açısından örnek ülke olarak gösterildiğini söyledi. Türkiye'de uygulanan aşı takviminin dünyanın en gelişmiş ülkeleriyle benzer olduğunu belirten Akdağ, “Türkiye'de bazı aşıların dolumu yapılması için çalışmalar yürütülüyor. Aşılama oranlarının yükselmesinde sağlık çalışanlarının büyük rolü bulunuyor. Aşı takvimine rota virüsü, hepatit A ve belli gruplar için Human papilloma virüsü (HPV) aşısı eklenmesi üzerinde de çalışmalar sürüyor” dedi.
“Risk Grupları Tanımlandı”
Türkiye’de aşının tarihçesini anlatarak genişletilmiş bağışıklama programında amacın hassas yaş gruplarına enfeksiyona yakalanmalarından önce ulaşıp bağışıklanmalarını sağlamak olduğunu kaydeden Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Doç. Dr. Turan Buzgan, aşı ile korunulabilir bebek ve çocuk hastalıklarından kaynaklanan sakatlık ve ölümleri önlemek olduğunu ifade etti. 2008 yılı başından itibaren DaBT-İPA-Hib aşıları tek enjektör içinde uygulanmaya başlandığını bu şekilde bir seferde 5 hastalığa karşı aşılama yapılması sağlandığını belirten Buzgan, “Böylelikle 1 yaşına kadar 15 enjeksiyon şeklinde aşı yapılması gerekirken bu sayı 12’ye düşmüştür. Aşı ziyareti sayısı da 7 iken 6’ya düşmüştür. Aşı takviminde yer almayan aşılarla ilgili de, tanımlanmış risk gruplarına; grip, polisakkarid pnömokok aşısı, hepatit A aşısı sosyal güvenlik kurumları tarafından ödeniyor. Bağışıklama Danışma Kurulu tarafından ek olarak risk grupları tanımlanarak ve suçiçeği ile polisakkarit meningokok aşıları kapsama alınmasını da önerdik” dedi.
Soğuk Zincir
Son dönemlerde kamuoyunu meşgul eden kızamık hastalığının geç dönem komplikasyonu olan subakut sklerozan panensefalit ile ilgili olarak Bakanlığın bu vakalara gereken desteği sağladığını belirten Turan Buzgan, soğuk zincir konusunda ise şöyle konuştu:
“Tüm kurumlarımızdaki buzdolaplarını yenileme çalışmalarımız tamamlanmak üzeredir. Aşı dolaplarında sürekli ısı ölçen ve kaydeden termometreler kullanılmaktadır. Ücretsiz uygulamak ve aşı uygulanan kişilerin bilgilerini geri bildirmek şartı ile özel sağlık kurumlarına aşı verilmesi uygulamasına devam edilmektedir.”
“Ulusal Aşı Şemamız Batı Avrupa Ülkelerine Yaklaşmıştır”
Ulusal aşı takvimlerinin oluşturulmasında ve bu takvimlere yeni aşıların eklenmesindeki temel ilkelerle ilgili olarak konuşan Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı ve Sempozyum Başkanlarından Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, “Rutin aşı uygulamaları her ülkede hastalıkların sıklığı, mortalitesi, sekelleri, hastalığa bağlı giderler ve aşıların o ülkede maliyeti, yan etkileri, uygulanabilirliği ve başka tedavi yollarının etkinliği dikkate alınarak, bir şema dahilinde uygulanması gerekiyor. Bu faktörler ülkeden ülkeye büyük farklılıklar gösteriyor. Dünya üzerinde uygulanan çok sayıda ulusal aşı şeması vardır. Genişletilmiş aşı şemaları 5 aşı ile başlamış, ülkemizde 11 aşıya kadar ulaşmıştır. Ulusal aşı şemamız yüzde 95’lere ulaşan uygulama oranı ile Batı Avrupa ülkelerinin şemalarına oldukça yaklaşmıştır. Önce çiçek hastalığının rutin aşılama ile eradikasyonu, daha sonra poliomiyelitte bu noktaya yaklaşılması ve kızamık eliminasyon programı ile kızamık vaka sayılarında sağlanan azalma, aşılamaya güveni artırmış ve daha fazla aşının ulusal aşı şemasına eklenmesi için çalışmalara hız verilmesine yol açmıştır” şeklinde konuştu.
“Sürveyans Çalışmaları Yeterli Değildir”
Ulusal aşı takvimine eklenecek aşıların belirlenmesinde teknik, sosyal, algısal, ekonomik ve politik değerlerin önemine işaret eden Prof. Dr. Ceyhan, “Teknik karar hastalık yükü, aşının güvenilirliği ve etkinliği, maliyeti yanında immünizasyon programı ve sağlık sektörü üzerine net etkileri dikkate alınarak, genellikle akademisyenlerden oluşan bir danışman kurum tarafından alınır. Hastalığın ciddi bir sağlık problemi olduğunun idare ve halk tarafından algılanması kararı kolaylaştıracaktır. Ancak maalesef bu değerlendirmelerin daha çok gerekli olduğu gelişmekte olan ülkelerde hastalık ile ilgili sürveyans çalışmaları yeterli değildir. Aşılama dışında daha etkin ve ucuz korunma yöntemlerinin varlığı, o hastalık için aşılama önceliğini ortadan kaldırır. Ayrıca, yeni aşılar eklenmeden önce, mevcut programın performansı değerlendirilmelidir. Aşı oranları düşük bir programda ilk yapılması gereken, aşılama oranlarını artırmaktır. Yeni eklenen aşının etkili olup olmadığını takip etmek için, hastalık ve aşı ile ilgili verilerin sürveyansı gerekir. Bunun dışında maliyet değerlendirmelerini yapacak veriler de elde edilmelidir” bilgisini verdi.
Yorumlar