Ana içeriğe atla

SAĞLIK SEKTÖRÜNDEKİ MALİ SORUNLAR

Sağlık Sektöründe Özel Kuruluşların Mali Sorunları isimli toplantıda medikal firmaların UBB, ihaleler ve ödemelerdeki sorunları masaya yatırıldı.

SAYED tarafından düzenlenen, “Sağlık 2009 Hastane Yönetimi ve Tam Gün Yasası Sempozyumu”nda “Sağlık Sektöründe Özel Kuruluşların Mali Sorunları” tartışıldı. Yapılan oturumun başkanlığını İstanbul İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Ali İhsan Dokucu gerçekleştirdi.
Sağlık Teknolojileri Değerlendirmesinin başladığı yerin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) olduğunu hatırlatan SGK İlaç ve Tıbbi Malzeme Mevzuat Daire Başkanı Dr. Hanefi Gök, tıbbi malzemede hedeflenen sistem hakkında şöyle konuştu: “Firmanın dosyası incelenerek uygunluğuna bakılıyor. İlaç Şube Müdürlüğü’nde değerlendirildikten sonra, sekretaryada ayıklanarak piyasada bulunan bir ürünün biyoeşdeğer ise ve onlardan daha ucuzsa 7. madde kapsamında bir haftada yayınlanıyor. Değilse tekrar ekonomik değerlendirme komisyona geliyor yine aynı şekilde prosedür işleniyor. İlaç tercih edilirken 3 önemli noktaya dikkat ediyoruz. Önceki tedaviye göre ne kadar etkin ne kadar güvenilir ve maliyet olarak nedir. Tıbbi malzemede ise bunun kriterleri oluşturuluyor, bu anlamda ilaç kriterleri daha avantajlı. Yaklaşık 12 bin tane ruhsatlı ilacımız var. Bunun tamamının ruhsatı ve biyoeşdeğerliği Sağlık Bakanlığı’ndan veriliyor. Bize hazır dosya geliyor. Medikalde böyle bir şansımız yok. Gelen ürün UBB’ye kayıtlı oluyor ve biz bunu değerlendirmek durumunda kalıyoruz. Medikal sektörde yaklaşık 1.5 milyona yaklaştı ürünler. Tıbbi malzemeleri grup olarak değerlendiriyoruz. Amacımız ilerde tek tek değerlendirmek. Komisyona gelen ürünler tek tek ayırtlanarak branş ve maliyet eş değerlerine göre karar oluşuyor ve sonra kurum ödemeye karar verdiği her hangi bir sağlık hizmetinin, tıbbi malzeme de sağlık hizmetine dahildir. Sağlık Bakanlığı’nın da onayı alınarak son karar veriliyor. Şu zamana kadar hiç olumsuz bir görüş almadık.”


Dr. Gök, maliyet azaltma yaklaşımlarını şöyle sıraladı:
• İskontolar: Bir ürün geri ödemeye standart yüzde 11 İSKONTO İLE GİREBİLİR. Fiyatı 3.96’nın altında olan ürünlerde bu oran yüzde 4’tür.
• Pazarlık: Dolaylı ( band vb) yada şifai olarak daha yüksek iskonto istenebilir. Pazarlık unsurunu pek çok ülke ciddi olarak kullanıyor.
• Reçetelenme Kuralı: İlacın reçetelenmesinin bazı kurallara bağlanması satışlarını azaltıyor.
• Risk Paylaşım ( Risk-sharing): Bazı ülkeler çok etkili olarak kullanıyorlar.
• Global Bütçeleme: Bütçe baştan sabitleniyor. Aşıldığında ödenmiyor.
• Kota: İlaçlar için belli kotalar konuyor. Kotası dolan daha fazla satamıyor.
• Zorunlu İndirimler: Bazı ülkelerde jenerik piyasaya girdiğinde orjinalin fiyatı yüzde 20 düşürülüyor.
• Referans Ülke Sayısının Artırılması: 10’un üzerinde referans fiyat isteyen ülkeler var.
• Kademeli Fiyatlandırma : Örneğin, ilk gelen jenerik orjinalin yüzde 80’ine kadar fiyat alabiliyor ise, bir sonraki jenerik bunun belli oranda altında ve sonraki her gelen belli oranda altında fiyat alabiliyor.
• “ Tedavi eşdeğerliği” Bu güne kadar alışılagelmiş olan farmakolojik olarak eşdeğerlik uygulanması. Bazı ülkeler “ kardeş “ molekülleri aynı eşdeğer gruba alabiliyor. ( PPI, Statinler, vb.)


“Medikal Sektör Parasını Ne Zaman Alacağını Bilmeli”
Kaliteli ve sürdürülebilir sağlık hizmetlerinde yapılması gerekenler hakkında konuşan TÜMDEF Genel Başkanı Mehmet Ali Özkan, “Hizmet sektörü ağır bir sektör, bu sağlık alanında olunca daha da ağırlaşıyor. Tıbbi cihaz ve malzeme teşhis ve tedavide çok önemli bir yere sahip. Tıbbi cihaz sektörünün bugünkü konumunu 3 ana başlık altında ele alırsak. Finansal yapı olarak çok kötü durumdayız. Çünkü; 30-40 tane firma bir ihaleye müracaat ediyor. Burada ihaleyi almak için fiyatlar düşürülüyor. İhaleyi alan firma malını teslim ettikten sonra parasını ne zaman alacağını bilmiyor. Şartnamelerde büyük sıkıntı yaşanıyor. Sağlık sektöründe özel hastane ve ilaç firmalarının parasını kaç günde alacağı belli. Ama teşhis ve tedavide önemli bir yere sahip olan tıbbi malzeme tedarikçilerinin parasını kaç günde alacağı belli değil. Bu adaletsizlik mutlaka giderilmeli. Bakanlığın gösterdiği iyi niyeti bazı hastanelerde göremiyoruz. 2 ayda parasını aldığımız hastane varken, 8 ayda parasını aldığımız hastane de var. Hastaneler aynı mevzuat aynı yönetmelik aynı şartlarda yönetiliyor. Bakanlığımızın titizliğini hastanelerde göremiyoruz. Ayrıca global kriz nedeniyle bankaların kredi vermemesi ve ek teminat istemesi ile her taraftan sıkışmış durumdayız. Malı satıyoruz tahsil edemiyoruz. Finansal kaynaklarımız tükenmiş durumda. Meslek standartları konusunda tıbbi cihaz satan firmaların meslek standartlarının olmaması usta çırak ilişkisini devamına saygı gösteriyoruz. SEİS ve TÜMDEF olarak, meslek yeterlilik kurumuyla anlaşma yaptık. Mesleğimizin standartlarının belirlenmesi konusunda protokol yaptık. Bundan sonra tıbbi cihaz işi ile ilgilenen kişilerin meslek standartları belirlenecek, bu işi kimlerin yapabileceği, hangi durumlarda yapabileceği belirlenecek.

“Laboratuar Tetkikleri Yapılmadan Hekim Karar Verebilir mi?”
Tıbbi cihaz sektöründe diğer bir sorunun da örgütlenme olduğunu söyleyen Özkan, “Üretici, ithalatçı ve bayilerin sistemin tamamını içine alacağı bir şekilde olacağız. Sonuca dayalı toplantılar yapamıyoruz. Sağlık Bakanlığı ile yazılı müracaatlarımız var, SGK ile de yapılmasını ümit ediyoruz. Maliye Bakanlığı ile diyaloglarımızda, herhangi bir sorun olduğu zaman Sağlık Bakanlığına yönlendiriliyoruz. Röntgen olmadan radyolog teşhis koyabilir mi? Laboratuvar tetkikleri yapılmadan hekim karar verebilir mi? İğneniz olmadan enjeksiyon yapabilir misiniz? O zaman bunun da öncelikli bir konu olduğunun farkına varılmalıdır” dedi.

Bir Ürünü Tarif Etmeden İhtiyaca Yönelik Şartnameler
Tahsilat sorunu, teknik şartnamelerin yanı sıra hastane yöneticilerinin isteklerini doğru sıralamalarının çok önemli olduğuna değinen Özkan, bir ürünü tarif etmeden daha çok ihtiyaca yönelik şekilde ihaleye katılımı teşvik edeceklerini ve çok iyi şartlarda yanıt alabileceklerini söyledi.

Çin malı merdiven altı üretiminin önüne geçebilmek için kaliteli mal ihtiyacının doğru belirlenmesi gerektiğine dikkat çeken Özkan, merdiven altı ürünlerin hastane kapısından giremeyeceğini ve şartnamelerin hazırlanmasına yönelik kılavuz başvurusunda bulunduklarını iletti.

“UBB’de Görüş Alışverişi Olmalı”
Türkiye’nin coğrafi olarak çok iyi bir konumda olduğunu Tıbbi malzemede çok önemli bir konumda olduğunu kaydeden Özkan, “Sanayi Bakanlığının, tıbbi cihaz sektörünün planlaması konusunda bir şeyler yapmalı. Türkiye de 4-5 tane enjektör üreten firma var ama bir tane bile iğne üreten firma yok. İğne stratejik bir üründür. İhtiyaca binaen tıbbi cihaz üretilmelidir” şeklinde konuştu. UBB’ye fiyat beyanına karşı olmadıklarını ancak SGK tarafından çok kısa sürede yürürlüğe girdiğini kaydeden Özkan, kayıt yapılmadığı takdirde ihalelere girilemeyeceği öğrendiklerini söyledi. Sektör temsilcileri toplanarak görüş alışverişinde bulunulduğu takdirde, sektörün kendini hazırlayacağını İfade eden Özkan, bu uygulama ilk yapıldığında kargaşa çıktığını, telefonlarının kilitlendiğini kaydetti. ,

“İthalatçıların Tüten Bacaları Yok”
“Türkiye’de yabancı sermaye olarak yer alan ticari firmaların tüten bir tane bacaları yoktur” diyen Özkan, sağlık sektörünün yüzde 60-70 gelirinden nema aldıklarını ve Luksenburg’da, Almanya da fabrikalarının olduğunu, Türkiye’de sadece paketleme fabrikalarını getirdiklerini belirtti. Özkan şöyle devam etti: “Yerli sanayimiz bu anlamda desteklenmelidir. Önerimiz, özellikle SGK’nın sağlık branşlarında önce insan sonra hekimler olan bir çalışma grubu oluşturulsun. Böylece hem üreten hem ithal eden firmalar ürünün performansını değerlendirebilmeli. Klinik araştırma ve puanlama yapılsın. Sağlık Bakanlığı ürünleri 1.2.3 sınıf olarak sınıflandırsın.”

“e-İhale Ocakta Yürürlüğe Giriyor”
Sağlık harcamaların artışının ana nedeninin kolay erişilebilir, kaliteli hizmet sunmayı hedef edinen hükümetin ‘Sağlıkta Dönüşümü Programı’yla beraber arttığını dile getiren SEİS Genel Başkanı Metin Demir, sağlığın da temizlik gibi periyodik ödemeler kapsamına alınması gerektiğini söyledi. Stok yönetimi ve ödemelerin 3 aya indirileceğinin söylendiğini hatırlatan Demir, “Ancak bu kadar kısa süreli stoklarla hastane yönetiminin zor olacağı söyleniyor. Çerçeve anlaşması ve ihalelerin gerçekleştirilmediği takdirde, hastanelerin doğrudan alıma gideceğini düşünüyoruz. Doğrudan temin de bizim sektör olarak tasvip etmediğimiz bir yöntem. Hastanelerin sarf malzeme alımlarında sorun yok. Tıbbi cihaz alımları zaten çerçeve yöntemine uygun değil. e-ihale projesi, Ocak ayında yürürlüğe girecek. Bunlar için de ciddi eğitimler gerekiyor” dedi.


“Özel Sektörün “Öteki” Olduğu Düşüncesinden Artık Kurtulmalı”
Özel sağlık kuruluşların mali durumları hakkında son yıllarda ülkemizde ortaya konulan sağlıkta dönüşüm projesinin destekçisi ve savunucusu olduklarını ifade eden Lokman Hekim Hastanesi Başhekimi Uzm.Dr. Mustafa Sarıoğlu, “Sağlıkta dönüşüm projesi ilk ortaya konulduğunda insanımızın hem devlet hem de özelden hizmet alabilmesi hizmet sunumunu ve kalitenin artmasını sağlayacağını düşündük. Hem özel hem de devlette kalite arttı. Halkımız uygulamadan memnun kaldı. Aksaklıklar yanlışlıklar oldu ama proje genel düşünüldüğünde sektörümüze katkısı göz ardı edilemez. Kurum olarak büyük özverilerle büyük yatırımlar yaptık. Ülkemizde sağlık hizmetinin yüzde 30-35’ini özel sağlık kuruluşları karşılamaktadır. Kardiyoloji, kardiyovasküler, yoğun bakım hizmetlerinde, onkolojide, organ naklinde bu rakamlar daha fazla oranlara çıkmaktadır. Fakat yıllar geçtikçe ciddi sorunlar ortaya çıktı. Kolay ulaşılabilir iyi kaliteli hizmet adına istihdam oluşturmak ve makul kazançlar sağlamak düşüncesi bugün ayakta kalmak ve kurumumuzu kapatmamak için ciddi efor sarf eder konuma getirdi. Motivasyonumuz ciddi anlamda yara aldı. Sağlık hizmeti sağlamada, özele destek verilmesi gerektiğini devletin fark etmesi, bizim en önemli sorunumuz. Özel sektörün “öteki” olduğu düşüncesinden artık kurtulmalı. Aynı safta daha iyi daha kaliteli hizmet verebiliriz” diye konuştu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge