Ana içeriğe atla

KONGRELERE RADYOLOJİ DAMGASINI VURDU

Bu yıl 30’ncusu gerçekleştirilen Ulusal Radyoloji Kongresi’nde radyologların sorunları tartışılırken, onkolojik radyoloji de tanı ve tedavi yöntemleri üzerinde duruldu. Diğer uzmanlık derneklerinden 4 kat daha fazla sunum yapıldığını belirten TRD Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Muzaffer Başak, Türk radyolojisinin dünya 7’ncisi olduğunu söyledi.

Türkiye Radyoloji Derneği’nin düzenlediği 30. Ulusal Radyoloji Kongresi; 4–9 Kasım tarihleri arasında TÜRKRAD 2009, Antalya Susesi Deluxe Otel’de düzenlendi. Avrupa Radyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Ian Mc Call başta olmak üzere çok sayıda uluslararası ve ulusal bilim insanlarının katkıda bulunduğu kongreye katılan radyolog sayısı ise bin 600’ü aştı. Ana konusu “Onkolojik Radyoloji, Tanı / Tedavi / Takip” olarak belirlenen kongrenin alt başlığı ise “Radyoloji ve Tıp Bilişiminde Güncel Teknolojik Gelişmeler” oldu. Kongre çerçevesinde, çok sayıda konferanslar, interaktif oturumlar ve sunumlar, atölye çalışmaları, paneller, çalıştaylar, serbest bildiriler ve özel kurslar düzenlendi, 226’sı sözlü olmak üzere toplam bin 243 bildiri tartışıldı. Kongrede ayrıca, Türk radyolojisine büyük katkılarda bulunan, Prof. Dr. Erdem anısına onur konferansı düzenlenirken, Prof. Dr. Nülgün Yünten de, adına düzenlenen bir toplantı ile anıldı.

“Bin 357 Bildiri Bilimsel Kurula Başvurdu”
Kongrenin açılış konuşmasını yapan TRD Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Muzaffer Başak, “10 salonda eş zamanlı paralel oturumların yapılabildiği toplamı 140’ı geçen çok değerli uluslararası ve ulusal bilim insanlarının katkı vereceği kongremizde eğitim sürecinde bulunabileceğimiz genç meslektaşlarımıza yararlı olduğunu düşündüğümüz konularda çalıştaylar, interaktif oturumlar ve sözlü bildiriler programda yer almaktadır. Kongreye baş vuran bin 357 bildiriden bilimsel kurulun değerlendirmesi sonucu 114’ü elenmiş olup, 226’sı sözlü bildiri olmak üzere toplam bin 233 bildiri belirlendi. Bu sayılar Türk Radyolojisinin bilimsel üretkenliğinin bir göstergesidir. Başka uzmanlık derneklerinin yaptığı bildirilerle karşılaştırıldığında üyelerimizin kongremize bilimsel katılımının değeri çok daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum. 8 şubemiz aracılığıyla kurslar düzenleniyor, yılda toplam 25 kurs düzenleniyor. İzmir’de düzenlenecek Türk-Alman Radyoloji Günleri Derneğimizin uluslararası düzenleyeceği bir toplantı olacaktır” dedi.


“Bilim Dışı 9 Saat Dayatılan Çalışma Süresi Geri Püskürtülmüştür”
Derneğin çalışmaları arasında radyoloji alanında sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi ve radyoloji hizmet ortamının standartlarının yükseltilmesi konusunda büyük çaba sarf ettiklerini kaydeden Doç. Dr. Başak konuşmasına şöyle devam etti: “Özlük haklarımızın yasal mücadelelerimizin sonucu, mesleki risklerimizi göz ardı eden, bilim dışı 9 saat dayatması geri püskürtülmüş, kabul edilebilir makul ve mantıklı 7 saat mesai uygulama noktasına gelinmiştir. Periferik anjiografi ve stent uygulamalarının nörologlar ve kardiyovasküler cerrahlar tarafından da yapılmasına ve faturalandırılmasına karşı çıkılmış. Bu işlemlerin sadece radyologlar tarafından yapılabileceği resmi kayıtlara girmiş bütün hastanelere bildirilmiştir. Radyoloji eğitiminde de sorunlarımız devam ediyor, Tıpta Uzmanlık Kurulunun 18 Temmuz 2009 tarihinde resmi gazetede yayınlanan yönetmeliği, bizler için 2 temel olumsuz etken içermektedir. Avrupa Birliği OİSD ülkelerinde de uygulanan derneğimizin girişimleri sonucunda 2002 yönetmeliğinde 3 yıldan 5 yıla çıkarılan uzmanlık eğitim süresi maalesef, ülke gerçekleri göz önüne alınarak radyolog isteklerinin çok olması gibi tartışmalı gerekçelerle TTB ile yaptığımız girişimlere karşı 4 yıla indirildi. Diğer olumsuz nokta ise, girişimsel radyoloji ve nöroradyoloji yandallarının kabul edilmemesi oldu. Bu konularda TTB öncülüğünde yönetmeliğin durdurulması ve ihtarı için Danıştay’a derneğimiz başvurmuştur. Editörler kurulu dergi çıkarılmasını, yeterlilik kurulu kuramsal ve pratik beceri sınavlarının düzenli olarak yapılması, ölçme değerlendirme kurslarının yapılması, eğiticiler üst kurulu oluşması faaliyetlerini aksatmaksızın sürdürmüşlerdir. Yönetim kurulumuz 2 yıllık süresinin sonuna gelmektedir. Görev yaptığımız dönemde derneğimizin güçlendirilmesi ve kurumsallaştırılması anlamında başarılı adımlar atılmıştır. 13 Aralık 2009 tarihinde Ankara’da merkez kurulumuzu gerçekleştireceğiz.”


“Diğer Uzmanlık Derneklerinden 4 Kat Daha Fazla Sunum Yapılıyor”
Doç. Dr. Başak, Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e yaptığı özel açıklamada şöyle konuştu: “Derneğimizde, Alman Radyoloji Kongresi’de 90. toplantısını gerçekleştirirken dünyadaki trendleri yakinen takip eden eş zamanlı gelişmeleri takip eden bir yapılanma söz konusu. Kongremizde diğer uzmanlık derneklerinden 4 kat daha fazla sunum yapılıyor. Bu bilimsel üretkenliğimizin göstergesidir. Radyoloji erken teşhiste, yayılımda ve tedavi takibinde önemli rol oynuyor. Erken teşhisin tedavi maliyetlerini çok düşüreceğini, teknolojinin akılcı kullanılacağı anlamında gereksiz tetkik yapılmasın anlamında yanlış tetkikler yapılmaması anlamında yoğun bilgilendirme yapılıyor. Hangi hastalıkta ne kullanılacağı ile ilgili bilgi veriyoruz. Geçen yıldan farklı olarak interaktif katılımların ve çalıştayların sayısını arttırdık. Vaka başında değerlendirmeler yapılıyor. Diğer yıllara göre nicelik olarak arttırıldı. Teleradyoloji, radyolojik sistemler, pacs sistemlerinin gelişmeleri arttırıldı. Cep telefonu ile görüntüler nakledilerek görüntüler yorumlanabiliyor. Teleradyoloji, radyolojik information sistemler konusunda ağırlık verildi. Yeni cihazlar hakkında bilgiler aktarılıyor. Bu yıl farklı olarak multi disipliner olarak yaklaşmaya başladık ve Nükleer Tıp Derneği’ni davet ettik. Görüntüleme alanında kardeş dernek ile ortak toplantılar yapma gibi bir çalışma başlatıyoruz. Tanıyı, olguyu tek bir disiplinin tek bir dal tümüyle yönetmesi mümkün değil. Gereksiz teknoloji kullanımı ve çok fazla yaygınlaşan teknolojinin, teknoloji çöplüğüne dönmesini önlemeye çalışıyoruz. Bu konu üzerine oturumumuz oldu, neler yapılmalı üzerinde duruldu. Sağlık Bakanlığında, SGK’da, TTB’de etkin rol oynamaya çalışıyoruz. Hedefimiz radyoloji alanında sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi.”


“Tam Günde Yüzde 80 Hasta Odaklı, Yüzde 20 Eğitim ve Araştırma”
Tam güne bu haliyle olumlu baktıklarını belirten Doç. Dr. Başak, vaad edilenleri gerçekçi bulmadıklarını, yeterli mali kaynak olmadığına dikkat çekti. Yasa da söz edilen çalışma saatleriyle cumartesi de dahil ayda 25 iş günü günde 14 buçuk saat çalışılacağını vurgulayan Doç. Dr. Başak, “Profesöre 18 bin TL, klinik şefine 14 bin TL gibi rakamların kesinlikle gerçekçi olmadığını, bu rakamların basın ve medya yoluyla kamu oyuna mal edildiğinde de hekimler aleyhinde yanlış bir kanı oluşuyor. Karşı çıkmaktaki en temel nedenimiz sağlık hizmetlerinin kalitesini ve niteliğini düşürecek. Eğitim ve araştırma hastanelerindeki yaklaşım, eğitim ve araştırmayı göz ardı eden, sadece ve sadece hizmet boyutuyla, niceliğe ve tetkike dayalı bir sistem. Yüzde 80 hasta odaklı çalışılıyor, yüzde 20 eğitim ve araştırma olarak planlanıyor. Performans değerlendirme sisteminin ölçüm yöntemlerinin büyük oranda nicelik yani sayıya dayandırılmasının doğru olmadığı artık tüm dünyada inanılan bir konudur. Performans değerlendirmesi verilen sağlık hizmetinin kalitesine göre yapılmakta, kriterler buna göre değerlendirilmekte ve kalite iyileştirme en önemli başarı kriteri olarak kabul edilir. Sayıya dayalı anlayışın sadece eğitimi, araştırmayı sorunu haline getirmeyecek. Ayrıca hasta güvenliğini tehdit eden sağlık hizmeti kalitesini düşüren, hekim hasta ilişkilerini zora sokan defansif tıp uygulamaları ve malpraktis kaygıları ile gereksiz ilaç kullanımına yol açarak sağlık harcamalarını arttırmak gibi olumsuz harcamalara yol açacağı kaygısını taşıyoruz. Bu kaygılarla Tam gün Yasa tasarısına karşı Türk Tabipler Birliği ile birlikte hareket eden 74 uzmanlık derneği arasında yer alıyoruz” şeklinde konuştu.



Klinik Uygulamalar Rehberi
MR’a sınırsız hasta gönderimi yapıldığını hatırlatan Doç. Dr. Başak, sıfır gün randevu ile çalışıldığını bunun bakanlığın belirlediği bir yaptırım olduğuna dikkat çekti. Kanada da acil olmayan BT’lere 30 güne, acil olmayan MR’lara 49 güne randevu verilirken bizim ülkemizde randevu diye bir şey olmadığını belirten Doç. Dr. Başak, “Randevular maksimum 15 iş günü içinde verilmek durumundayız. Defansif tıp uygulamaları ve hasta yoğunluğunun çokluğundan tetkike yöneliniyor ve malpraktis oranı yükselmesine neden olmasın diye tetkikler yetiştirilmeye çalışılıyor. Yılda 100 bin BT tetkiki yapılıyor. Tetkiklerin kalitesi düşüyor, endikasyonları istenmiyor. Yurt dışında klinik uygulamalar rehberi ve uygunluk kriterleri rehberi hazırlandı. Hizmet satın alma ile 200 MR raporu okunuyor ve SGK böylece ödeme yapabiliyor. Gerçekle bağdaşmayan şekilde fiyatlar düşebiliyor” açıklamasında bulundu.

Ultrasonografi Eğitimi
Ultrasonografi için diğer branştan hekimlere eğitim verilmesinden yana olduklarını kaydeden Doç. Dr. Başak, ancak Bakanlık tarafından 2 günde bunun öğrenileceği üzerinde durulduğunu ifade etti. Doç. Dr. Başak, “Biz bu uygulamayı Danıştay’a başvurarak durdurduk. Multidisipliner bir merkezde en az 6 ay gibi bir sürede nöbet tutarak, belirli standartlar gerçekleştirilerek yapanlar, sertifika verilmesinden yanayız. Yurt dışından 2 günde belge alarak geliyorlar. Bu uygulamanın yanlış olduğunu biz hekimler biliyoruz, halk bu durumdan bir haberler” diye konuştu.

TRD: Cumhuriyet Kurulduktan Sonra Kurulan İlk Dernek
Aynı zamanda Yeterlilik Kurulu Sınav Komisyonu Başkanlığı görevini de yürüten Kongre Bilimsel Program Kurul Başkanı Prof. Dr. Yüksel Pabuşcu, kongre ile ilgili yaptığı açıklamada şöyle konuştu: “672 sayfalık bildiri kitabı ve 360 sayfalık kurs kitabı çıkarıldı. Asistanlar için 5 tane oturum düzenlendi. Kongremizde 3 onur oturumu ve bir ödül töreni ile TRD Oturumu yer almaktadır. Bu oturumlar sırasında başka hiçbir salonda porgram bulunmamaktadır. Ayrıca Seçilmiş Bildirilerin sağlıklı değerlendirilebilmesi ve katılımın fazla olmasını sağlamak üzere bu oturum sırasında da başka bir oturum konulmamıştır. Bu yıl ilk kez çok sayıda interaktif oturum yapılmış olup 300 kişilik bir salon her gün interaktif oturumlar için ayrılmıştır. İnteraktif oturmlara katılım ve ilgi büyük olmuş, katılanlar sunulara aktif olarak değerlendirmelerde yapmışlardır. Bu uygulama hem katılımcılarımızı konu ile ilgili düşünmeye, yargıda bulunmaya ve karar verme süreçleri içinde yer almalarını sağlayarak sunuya aktif bir katılımcı olarak katılmalarını sağlamaktadır. Bu yıl yeterlilik sınavının hem kuramsal hem de beceri aşamalarını başarı ile geçen 15 tane hekimimiz var, kongre ödül töreninde bu meslektaşlarımıza “Yeterlik Belgeleri” verildi. Bu sınavın akademik kariyer düşünenler için büyük katkı sağlayacak olması yanında özel sektörde de iş başvurularında önemli bir yardımcı olacağına inanıyorum. Kongre sonrasında 21 Kasım 2009 tarihinde Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere üç merkezde sınavın 6. Kuramsal aşaması gerçekleştirildi. Benim şu ana kadar yapabildiğim araştırmaların sonucuna göre Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra kurulan ilk meslek derneğiz. Derneğimizin kuruluş yılı 1924’tür. Bu nedenle 29 Ekim Cumhuriyet balosuna ithafen kongre tarihlerimizi buna göre ayarlamaya çalışırız. Bu yıl da önceki yıllarda olduğu gibi başarılı ve verimli bir kongre geçirdik.”

Türk Radyolojisi Dünya 7’ncisi
Türk Radyoloji Derneği (TRD) yönetimi, düzenledikleri basın toplantısıyla, kongrede ele alınan konuları ve gelişmeler ile Türk radyolojisinin geldiği noktayı değerlendirdiler. “Türk Radyoloji Derneği’nin 3 binin üzerinde üyesi olan bir çatı örgütü olduğunu” vurgulayan TRD Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Muzaffer Başak; özellikle onkolojik tanı ve tedavi takibinde radyolojinin önemine dikkat çekerek, alanlarında tüm dünya ile eş seviyede bulunduklarını belirtti.

Türk Biliminin Yüz Akı: Radyoloji
“Akademik yayınlar baz alındığında, bilimde Türkiye'nin dünyada 22'inci sırada olduğunu da hatırlatan Doç. Dr. Başak, aynı kriterler çerçevesinde Türk radyolojisinin ise dünyada 7’nci sırada bulunduğunu belirtti. Toplantıda ayrıca, gelecekte en hızlı gelişme yaşanacak alanların; sağlık ve iletişim olarak belirtildiğine de dikkat çekilerek, radyolojinin ise bu her iki alanın bileşkesi olduğu belirtildi. Kısa süre öncesine kadar, sadece röntgen olarak bilinen radyolojinin, şimdi ise teknolojinin sağlık alanında en çok kullanıldığı alan olduğu kaydedildi. Buna paralel olarak, günümüzde radyoloji ana bilim dalının, tıpta uzmanlık sınavında en çok tercih edilen bölümler arasında yer aldığı da vurgulandı. Bugün gelinen noktada; Türkiye’den yapılan canlı yayınlar ve uluslararası konferanslara katkılarla dünya genelinde radyologların eğitimlerine katkıda bulunulduğuna dikkat çekildi. Türkiye’nin radyoloji teknolojisini üreten bir ülke olmadığı halde bu alanda geldiği üst seviyeye de dikkat çekilirken, bu gelişmede özellikle alanlarında uzmanlaşan bilim insanlarını çok önemli olduğu belirtildi.

Ünlü Radyolog, Türkiye’yi Tercih Etti
Radyoloji alanında dünyaca tanınmış bir isim olan ABD New York University of Rochester Medical Center öğretim üyesi Prof. Dr. Vikram S. Dogra da, Türk radyolojisinin geldiği önemli seviyenin altını çizdi. “Sabbatical (ücretsiz izin ile başka bir ülkede alanında çalışmak)” uygulamasında Türkiye’yi tercih ederek, Hacettepe Üniversitesi’nde çalışmalar yürüten Dogra, “Türkiye’de çok gelişmiş görüntüleme sistemleri, imkânları bulunuyor. Dicle Üniversitesi'nde dahi ABD'deki cihazlar kullanılıyor. Geçmişte gezdiğim çok sayıda ülkelerdeki tecrübelerime de dayanarak rahatlıkla söyleyebilirim ki; çok iyi standartlarda, çok kaliteli eğitmenler var. Ayrıca, işbirliği için de oldukça gönüllüler. Türkiye – Hacettepe Üniversitesi, çalışmak isteyebileceğim en mükemmel yer” dedi. Tercih sebeplerini sıralarken, Türk radyolojisinin dünyada geldiği önemli noktaya da dikkat çeken Prof. Dr. Dogra, bu gelişmedeki katkılarından dolayı Türkiye Radyoloji Derneği’nin de alkışı hak ettiğini söyledi.

ABD’li Radyologlar Türkiye’de Eğitilecek
Hacettepe Üniversitesi ve ABD ile gerçekleştirdikleri bir çalışma ile kurs başlatacaklarını da belirten Dogra, “Çok sayıda ABD’li radyolog, Türkiye’ye gelerek kurs alacak. Radyoloji alanında önemli bir sağlık turizmi başlatılıyor. Sağlık turizmi, Hindistan’a 8 milyon dolarlık bir katkı sağlıyor. Türkiye ise gerek komşu ülke çokluğu ve gerekse çevre coğrafyaların radyoloji alanındaki durumları nedeniyle çok daha şanslı durumda. Türkiye’nin bölgedeki tıp bilim insanlarını eğitmek için özel çalışmalar yürütmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

“Kanser Çok Daha Erken Teşhis Edilebilecek”
Toplantıda ayrıca, Kanserin erken aşamada yakalanabilmesine olanak sağlayan PET ve MR’ın birlikte kullanıldığı bir hibrit görüntüleme sisteminin geliştirildiği belirtilirken, “lezyonları en erken aşamada görüntüleyebilen PET’e, MR’ın hücresel, hatta proton düzeyine inen görüntüleme hassaslığı eklenecek” denildi.

“En düşük dozajda, maksimum görüntüleme”
Radyasyon kaynaklı cihazlarla çalışıldığı ve bu nedenle halk sağlığı açısından oldukça önemli olan Radyoloji alanında, artık dozajların en alt seviyede verilerek, maksimum görüntüleme elde etme yönünde çalışmalar yürütüldüğü de söylendi.

“Sağlıkta ABD’den daha verimliyiz”
Toplantıda ayrıca ABD’de kişi başına yapılan 4 bin – 5 bin dolarlık sağlık harcamasına karşın, Türkiye’de bu rakamın 2 bin dolar civarında olduğu, ancak daha az para harcanmasına karşın, çok daha yüksek oranda kişi memnuniyeti yaratıldığı belirtildi. Bunun da Türkiye’nin sağlık alanında ABD’den çok daha verimli bir ülke olduğunu işaret ettiği vurgusu yapıldı.

ABD’de 4 bin dolar, Türkiye’de 75 TL
ABD’deki bir omuz MR’ının 4 bin dolara çekildiğini, Türkiye’de ise kişinin 75 TL ödediğine dikkat çeken Prof. Dr. Dogra, “ABD’de sosyal güvenlik / sigorta konusunda kapitalist bir sistem hâkim. Bu da diğer sosyal sistemlere göre doğal olarak daha kötü bir sistem. Bu aradaki büyük farkın bir nedeni de Türkiye’de radyologların emeğinin ucuzlatılmasıdır” şeklinde konuştu. .

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge