Ana içeriğe atla

AKILCI İLAÇ KULLANIMI İÇİN YARIŞIYORUZ

Sağlığımız hakkında bilgileri ne kadar sorguluyoruz? Medyada gördüğünüz bilgilerin doğru olup olmadığını düşünüyor musunuz? Sağlık konusunda bilgilerin güvenilir, liyakat sahibi uzmanlar ve bilimsel kanıtlar ışığından olması önem taşıyor. Sağlık okuryazarlığı bilincinin gelişmesi hedeflenirken özellikle sağlık haberleri,  uzman sağlık muhabirleri tarafından yapılmalıdır. 

Bilgi kirliliği içinde kaybolduğumuz şu günlerde, güvenilir kaynaklar çöplerin arasında parlayan “Kaşıkçı Elması” gibi etrafına ışık saçıyor. Akılcı ilaç kullanımında da durum böyle, sağlık okuryazarlığı bilinci bu noktada önem taşıyor. Bilgi kirliliğinden korunmak için internette gördüğünüz, ilaç önerilerine veya komşunuzun “Bana iyi geldi, sende bu ilacı kullan” şeklindeki tavsiyelerine sakın kulak asmayın. İlaçları kullanırken çok dikkatli olmak gerekiyor, uzmanların kişiye özel olarak ilaç reçete ettiği unutulmamalı. Ayrıca, “Hekim antibiyotik yazmadı, bir şey bilmiyor” algısından da vazgeçilmeli. Bu konuda farkındalık çalışmalarını sürdüren Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı Doç. Dr. Osman Arıkan Nacar ile “Akılcı İlaç Kullanımı” hakkında konuştuk. 

Akılcı ilaç kullanımı nedir?
Kişinin klinik tablosuna ve bireysel özelliklerine göre doğru ilacı, doğru zaman aralıklarında ve gereken miktarda kullanılmasıdır. Aslında ilacın üretiminden, reçetelenmesine ve kullanılmasına kadar geçen süreçte tüm doğru adımların yapılmasıyla tamamlanacak bir süreçten bahsediyoruz. Ayrıca, bu ilaca dokunan herkesin sorumluluğunun olduğu bir süreç. Bu kadar çok paydaş olunca haliyle işimiz biraz daha zorlaşıyor aslında. Bu nedenle Kurum olarak akılcı ilaç kullanımın sağlanmasında sorumluluğu olan her paydaşı kapsayacak şekilde bir plan hazırladık ve uygulamaya koyduk. “Akılcı İlaç Kullanımı Ulusal Eylem Planı 2014-2017” ile hedefimiz tüm paydaşlarda davranış değişikliği oluşturmak.

İlaç kullanımı konusunda nelere dikkat edilmeli?
İlaç konusunun bir uzmanlık işi olduğunu unutmamak gerekir. Bu işi, uzmanlarına bırakmak gerekiyor. Örneğin bazı annelerimiz çocuğunun ateşi çıktığında hemen antibiyotik veriyor. Bu doğru değil çünkü antibiyotikler sadece ve sadece bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlarda kullanılır. Ateşin birçok nedeni olabilir. Bakterinin neden olduğu enfeksiyonlar bunlardan bir tanesi. Yani bunu yapan annelerimiz çocuklarına o an için yararı olmayan bir ilacı kullandırmış oluyor. Kaldı ki yararı olmadığı gibi zararda verebilir.

Hastanın tanısına göre doğru ilacı belirlemek hekimlerimizin işi. Burada kendi kendimize kullandığımız her ilaç bizim için bir risk oluşturur. Kendi kendimize ilaç kullandığımızda, yakınımıza ilaç tavsiye ettiğimizde iyi niyetle kötü bir iş yapmış oluyoruz. Kendimizin veya tavsiye ettiğimizin zarar görmesi kaçınılmaz oluyor. 

Kişi başı hekime başvuru sayısına baktığımızda Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkeleri ortalaması 6.6 iken ülkemizde bu ortalama 8.2 yani hekimlerimize artık rahatlıkla ulaşabiliyoruz.  Her yerde aile sağlığı merkezlerimiz, hastanelerimiz ve eczanelerimiz var. Sağlık hizmetlerine erişim bu kadar kolay iken kendi kendimize ilaç kullanmak, başkasına ilaç tavsiye etmek, internetten ilaç almak gerçekten gereksiz ve bizlere ciddi zarar verecek davranışlar. Bu işi uzmanına bırakacağız. Hekimimiz ilaç önerirse reçetemizle eczaneden ilaçlarımızı alacağız, eczacımızın tarif ettiği gibi kullanacağız. Hasta olarak ancak ve ancak bunları yaptığımızda sorumluluğumuzu yerine getirmiş olabiliriz.

İlaç denildiğinde akla ilk olarak antibiyotik geliyor. Antibiyotik kullanımındaki artışı önlemek için neler yapıyorsunuz? 
Tabi antibiyotikleri çok kullanıyoruz ve bu nedenle direkt aklımıza ilaç denildiğinde antibiyotik geliyor. Antibiyotik tüketiminde ülke olarak karnemiz de kötü. Ülkemiz AB üyesi ülkelerin de içinde olduğu 42 ülke içinde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün önerdiği yöntemle yapılan hesaplamalara göre, en yüksek antibiyotik tüketimine sahip ülke olduk. Bu hesaplamaya göre Türkiye’de yaşayan her vatandaşımızın Hollanda’da yaşayan her bireyin yaklaşık 4 katı kadar antibiyotik kullandığını söyleyebiliriz. Bu durumun kabul edilebilir bir tarafı olmadığı kesin. 

Gereksiz antibiyotik tüketimi ve antibiyotik direnci sorunları ile mücadele ederken, sağlık çalışanlarımıza ve halkımıza yönelik birçok çalışma yapıyoruz. Yürüttüğümüz çalışmalarla süreçte sorumluluğu olan her paydaşın katkı vermesini ve üstüne düşen sorumluluğu almasını ve ayrıca vatandaşın sağlık okuryazarlığının artırılmasını hedefliyoruz.

Antibiyotik doğru kullanılmazsa neler olur?
Konu antibiyotik olunca yanlış ve gereksiz kullandığımızda başka bir konu daha ortaya çıkıyor o da “Antibiyotik Direnci”. Nedir peki bu antibiyotik direnci. Her canlı yaşamak için mücadele eder, bakteriler de. Antibiyotikler de bakterileri öldüren veya bakterilerin üremesini engelleyen ilaçlar ki bu işi de ancak doğru dozda ve zaman aralığında aldığımızda yapabiliyor. Biz bu ilaçları doğru kullanmadığımızda yani eksik, gereğinden kısa veya uzun kullandığımızda bakteriler bu antibiyotiğe karşı direnç geliştiriyor. Bu geliştirdiği direnci de diğer bakterilere öğretiyor. Ne oluyor peki, artık kullandığımız antibiyotik, o bakteriyi öldürmek için veya bakterinin üremesini durdurmak için etkisiz kalıyor. Yani o bakterinin hasta ettiği hiçbir hastada o antibiyotik işe yaramıyor. Başka deyişle yanlış ve gereksiz kullandığımız her antibiyotik sadece kendimiz için tehlike oluşturmuyor, tüm dünya için tehdit edici oluyor. 

Antibiyotik almadan önce ne yapmalıyız?
Antibiyotik yazmayan doktor, işini bilmiyor algısı var. Bu kesinlikle hatalı bir bakış açısı. Toplumun bu duruma duyarlılığı kamudan daha fazla olmalı. Toplumun bilinçlenmesi, insanların antibiyotik kullanımı ile ilgili bireysel kararlar vermemesi gerekiyor. Bu işi hekimine bırakmalı. Hekiminin ve eczacısının talimatlarına uymalı.

Antibiyotik seçiminde nelere dikkat ediliyor? 
Antibiyotik seçiminde en önemli şey enfeksiyona neden olan bakteri. Yani hekim etkene göre etkili antibiyotiği belirliyor. Sonrasında hasta için o hastalıkta ne kadar kullanacağını belirliyor. Her antibiyotiğin her hastalıkta kullanılması mümkün olmadığı gibi kullanım süresinin ve kullanım dozunun da aynı olması mümkün değil. Hekim ilacın dozunu da kullanım süresini de hastasına göre belirliyor. Hekim hastasının yaşı, kilosu, klinik tablosu gibi birçok parametreyi göz önüne alıyor. Hastanın bu nedenle kullanacağı antibiyotiğe ve kullanacağı doza karar vermesi büyük bir yanlış. Antibiyotik seçimi tıbbi bir karardır, bu kararı vermeye tek yetkili olan kişi de hekimdir. 

İlaç kullanımı ile ilgili toplumsal bilinç oluşturmak için yarışma düzenliyorsunuz. “Akılcı İlaç Kullanımı Proje Yarışması” hakkında bilgi verir misiniz? 
Tabi ki yapmış olduğumuz tüm çalışmalarımızda amacımız akılcı ilaç kullanımı konusunda farkındalık oluşturmak, bu farkındalığı artırmak ve nihai olarak da farkındalığın davranışa dönüşmesini sağlamak hedefimiz. Bunun için bilimsel ve idari süreçte çalışmalarımız var ve bu çalışmalarımıza da medyanın katkı vermesini bekliyoruz. Bizim Kurum olarak akılcı ilaç kullanımın sağlanması ile ilgili projelerimiz, çözüm önerilerimiz ve çalışmalarımız var. Bu konuda sağlık profesyonellerimiz ve sağlık profesyoneli adaylarımız nasıl çözümler üretiyor, bunu görmek istiyoruz. Yani çözüm önerilerimize yeni fikirler yeni çözüm önerileri katmak istiyoruz. Bu amaçla bu proje yarışmasını başlattık. Akılcı ilaç kullanımının sağlanması için her yerde olacağız.  

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurum Başkanı Doç. Dr. Osman Arıkan Nacar kimdir?
18 Ocak 1977 yılında Adana’da doğdu. Lise eğitimini 1992 – 1995 yılları arasında Gaziantep Fen Lisesi’nde tamamladı. 1995 yılında kazandığı Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesinden 2001 yılında tıp doktoru olarak mezun oldu. 2001 – 2002 yıllarında Şırnak Silopi Devlet Hastanesinde hekimlik mesleğini icra etti. 2002 – 2008 yıllarında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Beyin ve Sinir Cerrahi İhtisasını yapan Nacar, Tabip Asteğmen olarak 2007 – 2008 yılları arasında Diyarbakır Asker Hastanesinde görev yaptı.

2009 – 2010 yılları arasında Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Beyin Cerrahi Uzmanı olarak görev yapan Nacar, 2011 – 2012 yıllarında ise (UCSF) Kaliforniya San Francisco Üniversitesi Beyin Cerrahi Kliniğinde Araştırma Görevlisi olarak çalıştı. 2013 yılında ise Bilkent Üniversitesi Executive MBA programına başladı. 2012 – 2014 yılları arasında Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Tıbbi Cihaz Kayıt ve Koordinasyon Daire Başkanlığı görevinde bulundu. 2014 yılında Doçent unvanını aldı.

2014 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü olarak görev yapan Nacar, 18 Aralık 2015 tarihinde Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanı olarak atandı. 

      

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge