Ana içeriğe atla

“HASTANELERE BAŞVURANLARIN YÜZDE 50’Sİ YAŞLI HASTA”

Türkiye’de hastanelere yapılan başvuruların yüzde 50’sinin yaşlı hasta olmasıyla önem kazanan “Geriatri” Bilim dalı hakkında Sağlık Dergisi’ne konuşan Akademik Geriatri Derneği Başkanı Prof. Dr. Servet Arıoğlu, “Yaşlı nüfusun artması nedeniyle ilaç kullanımı ön planda ele alınmalı” dedi.

5 milyon 26 bin yaşlının bulunduğu Türkiye’de hastanelere yapılan başvuruların yarısı yaşlı hasta. Yaşlılarda yüzde 20 oranında diyabet, yüzde 7 demans, yüzde 10 kalp yetersizliği, yüzde 60’ında hipertansiyon, yüzde 50’nin üzerindeki kadınlarda osteoporoz, erkeklerde yüzde 25 civarında görülüyor. 2. Akılcı İlaç ve Tıbbi Beslenme Ürünleri Kullanımı Sempozyumu, geriatri uzmanlarının katılımıyla Ankara’da yapıldı.
Akademik Geriatri Derneği Başkanı Prof. Dr. Servet Arıoğlu, 65 yaş ve üstünün geriatrinin ilgi alanı olduğunu hatırlatarak, yapılan toplantıya Türkiye’deki tüm geriatri uzmanlarının katılmasının yanı sıra nörolog, psikiyatrislerin, aile hekimi ve fizik tedavi uzmanları olmak üzere 160 kişinin katılımıyla gerçekleştiğini belirtti.

Hastaneye Yatışların Yüzde 50’si Yaşlı
Prof. Dr. Arıoğlu yaşlıları ilgilendiren tüm hastalıkların ele alındığı sempozyumda, demans, alzheimer, depresyon, diyabet, hipertansiyon, osteoporoz ve beslenmenin ayrı olarak ele alındığını kaydederek şunları söyledi: “Türkiye’de beklenen yaşam süresi arttı ve ortalama yaşam süresi 74’e çıktı. Giderek bu rakamın yükselmesi, yaşlı oranının da giderek batı ülkelerine yaklaşması sonucunda, hastaneye yatışların yüzde 50’si yaşlı hasta oldu. Bu nedenle ilaç kullanımının ön planda ele alınması gerekiyor. Akılcı ilaç, bir ilacın bir hastalıkta kullanımının rasyonel, akılcı kurallara uygun, yan etkilerinin tahmin edildiği ve mümkün olduğunca az sayıda ilacın kanıta dayalı olarak verilmesidir.

“İlaç İsrafının En Büyük Nedeni, Muayene Süresinin Kısalığından Kaynaklanıyor”
Türkiye’de akılcı ilaç kullanımı yönünden durum iyi değil. Bir hastaya ayrılan zamanın çok kısa olduğunu ve bunun sonucu olarak ilaçların hastaya izah edilmeden verildiğini gözlemlemekteyiz. Sizin muayene etmeniz gereken hasta sayısı 8 iken 80 hasta verilirse, burada bir sorun var demektir. Bir hastaya ayıracağınız süre bir buçuk dakika olur. Daha da iyi düşünürsek 5 dakika olursa, hastanın şikayetinin dinlenmesi, ilaçlarının yazılması, bu ilaçların nasıl kullanılacağı hastaya aktarılması gerekir. Hastaya ayrılan sürenin bazı devlet hastanelerinde ve birinci basamakta, akılcı ilaç neye göre seçilir tartışırken bunu hastayı muayene süresinin uygun olmaması nedeniyle amaca varılmamış oluyor.

Performans Sistemi Akılcı İlaç Kullanımını Zorlayabilir
Performans sistemi akılcı ilaç kullanımını zorlayabilir. Mümkün olduğu kadar uygun fiyatla kanıta dayalı tedavinin saptanması yani olmazsa olmazı. Mesela, hastaya tansiyon ilacını verdiğimizde ayak bileğinde şişme olacağını söylemezsek, olmaz. Tedavi eksik kalır, komplikasyonlar konusunda mutlaka hastayı bilgilendirmemiz lazım. Benim önerim, mümkün olduğunca az sayıda hastanın, gerektiği gibi muayene edilmesi. Bu konuda mutlaka bir formül bulunmalı.

Hastalar Doktorlara Güvenmiyor
Hastanın yerine kendinizi koyduğunuzda gerçekten muayene edilip edilmediğinize ikna oluyor musunuz? Bizimle ilgilenildiği izlenimini ve gerçeğini hastaya hissettirmemiz gerekiyor. Bunu hissettirmezseniz “bir buçuk dakikada muayene oldum, ilacımı hemen verdiler ama bu doğru mu yanlış mı “diye güven oluşmaz. Sonra hasta ilacı bırakabilir. Depresyon tedavisinde 6 haftadan önce ilacın kesilmesi mümkün değil, ama hasta bir iki hafta sonra kaygılarım azalmadı, keyifsizliğim azalmadı, uykularım yine bozuk diye bırakabilir. Bu hekimin yeteri kadar hastaya ilacın ne kadar süre kullanılacağını bildirmemesinden kaynaklanır. Onun için bu üçgenin mutlaka kurulması lazım. Hastanın iyi dinlenmesi, hastanın mutlaka muayene edilmesi ve ilacın temel bilgilerinin anlatması gerekir.

Yaşlı Hastaların Yüzde 15-20’si Beslenme Yetersizliği Yaşıyor
Türkiye beslenme kaynakları açısından fakir bir ülke değil, biraz karbonhidratlı beslenmede ağırlık var. Yaşlı gruplarda genelde beslenme yetersizliği ile karşılaşıyoruz. Dişlerinin olmaması, eşi ölmüş erkek yaşlının yemek yapamaması, yemeğe ulaşılabilir olamaması gibi hastalarla yüzde 15-20 oranında karşılaşıyoruz. Hastaneye yatan her yaşlının beslenme yönünden değerlendirilmesine bakıp, kilo kaybı olup olmadığı inceleniyor. Mama tarzında destek verebiliyoruz. Son aşamalarda damardan veya gastrostomi ile beslenme sağlanıyor. Tıbbi rapor vererek mamaların karşılanması evde bakımda da imkan tanıyor.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi