Ana içeriğe atla

BİLİŞİM GÜVENLİĞİNİ YÖNETEN TÜRK KADINI

Amerika'nın en etkin 30 Türk kadını listesinin beşinci sırasında yer alan dünyada 400 milyondan fazla insana tünel teknolojisi ile internete güvenli erişim sağlayan AnchorFree şirketinin ana ortaklarından Bağlan Nurhan Rhymes, ayrıca Forbes Ajans Council’ında danışmanlık yapıyor. 

İnternet kullanıcılarına gizlilik ve güvenlik sağlayan tüketici tabanlı VPN programı HotSpot Shield’in yaratıcısı AnchorFree firmasının üst düzey yöneticisi Bağlan Nurhan Rymes, daha öncesinde ise Fransız reklam ajansı LSF Interactive’de medya başkanlığı yaptı. LSF ajansı aracılıyla Gucci Şirketler Grubu’ndaki Balenciaga, Yves Saint Laurent, Stella McCartney ile Lancome Canada ve Clarins markaları için internet medya stratejileri geliştiren Bağlan Nurhan Rymes, Silikon Vadisi’nde MIT & Stanford ortaklığı olan VLAB’da startup’lara yön veriyor ve inkübatörlere danışmanlık yapıyor.

“Yenilgilerden korkmayın. Korku insanı felç eden bir duygu. Korku ve tereddütü attığınızda zaten başarıyı yarı yarıya garantilemiş oluyorsunuz” diyen dünyanın en büyük VPN şirketi olan Hotspot Shield yöneticisi Bağlan Nurhan Rhymes ile ilham veren öyküsünü konuştuk

Hayatınızdan kısaca bahseder misiniz?
İzmir’de doğdum, bu şehirde lise, üniversite İktisat bölümü ve de lisansüstü eğitimimi yaptım. Bu dönemde Dokuz Eylül Üniversite’sinde asistanlık yaptım. Daha sonra, Interbank tarafından alındım ve Interbank’ın yöneticilik kursundan geçtim. Bu şekilde bankacılık kariyerim başlamış oldu. İzmir ve İstanbul şubelerinde çalıştım. 

2001 yılında Amerika’ya taşındım. Önce New York daha sonra San Francisco’da çeşitli şirketlerde çalıştıktan sonra, 7 sene önce ilk katılımcılardan biri olarak, bugün dünyanın en büyük VPN şirketi olan Hotspot Shield’de teknoloji ve güvenlik sektöründe kurucu ve yönetici olarak çalışmaya başladım.

Burada, ortaklarımla 65 milyon Dolar yatırım sermayesi topladık. Ben bu sene Amerika’nın En Etkin Türk Kadınları arasında yer aldım. 6 aydır Forbes Ajans Council’ında, AnchorFree’ye ek olarak danışmanlık yapmaktayım.

Nasıl fark yaratırsınız?
Ya yaptığınız işi en iyi şekilde yapacaksınız veya kimsenin yapmadığı ve yapmak istemediği işi yapacaksınız. Eğer yaptığınız işi sevgi ve büyük arzu ile yaparsanız emeğiniz her zaman parlar.

Bazen doğal olarak yaptığınız hareketler etkisiz gibi görünüyor ama hiç beklenmedik bir şekilde bir kişinin ve canlının hayatında fark yaratıyorsunuz.

Örnek olarak; şirketim AnchorFree, Hotspot Shield sayesinde sansür altında olan ülkelerde yayın özgürlüğü sağlıyoruz. Ama aynı zamanda bu ülkelere kadın erkek eşitliğini sağlamada da aracı oluyoruz. Bir kadın Facebook veya Twitter’da düşüncelerini belirtiyor veya sohbetlere katılıp kendi özgürlüklerini talep ediyor. Bence bu çok önemli.

Daha ufak boyutta, ben birçok hayvan kurtarma grubuna bağlıyım. Belki bütün hayvanları kurtaramıyorum ama o bir hayvanın hayatında değişiklik yaratıyorum.



Yenilgilerinizden nasıl dersler çıkarttınız?
En büyük ders, kazançların yenilgilerinden daha fazla olsun. Hayat bu, kazanmak ve kaybetmek normal. Terazinin kazançlar bölümü ağır çeksin. 

Ayrıca, yenilgilerden sonra durumu iyi incelemek, nerede hata yaptığını anlamak ve yine kazanç tarafının nasıl başarılı olduğunu objektif olarak görmek, gelecek için olumlu bir adım.

Yenilgilerden korkmayın. Korku insanı felç eden bir duygu. Korku ve tereddütü attığınızda zaten başarıyı yarı yarıya garantilemiş oluyorsunuz. Ayrıca, duygusallığı ortadan kaldırmak lazım. Verilere dayanarak karar alınca, uzun dönemde daha başarılı olunuyor. 

Sizin için para nedir?
Hayatı devam ettirebilmek için gerekli araç. Ev, araba, eğitim, yemek ve sağlıkla ilgili harcamalar hepsi para ile oluyor.

Ben yalın bir hayat yaşamaya gayret ediyorum. Hayatı basite indirgeyip, yalınlaştırdığınızda, paraya bağımlılık azalıyor. 

Kendinize hedef koydunuz mu?
Kendime inanılmaz agresif hedefler koyan bir insanım. Hedefe tam ulaşacağım zaman,  “bar”ı biraz daha yükseltiyorum. Hem iyi, hem kötü. 

Mikro ve makro hedeflerim var. Mikro hedeflerim genellikle günlük hayat ile ilgili. Bugün spor yaptım mı? Bahçedeki yabanı otların bir bölümünü temizledim mi?  Hayatın rutini ile ilgili neticeyi o anda görebileceğiniz veya hissedebileceğiniz hedefler.

Makro hedeflerim genellikle işle ilgili,  uzun vakit alan, mücadele ve strateji gerektiren hedefler. Hemen sonuç alınmayan, birçok değişkeni olan hedefler.



Hayatınızı nasıl dengede tutuyorsunuz?
Hayatımda denge yok ne yazık ki. Ulaşılması gereken hedefler veya öncelikler var. Bunlar için gerekenin yapılması önemli. Şu anda bulunduğum dönem bunu gerektiriyor.

Bence denge modern toplumda bir ütopya. İnsanlar denge yaratabilmek için kendilerini gereksiz strese sokuyorlar. Günün şartları ne ise, onu yapmak bana daha doğru geliyor. 

Sizin için rekabet nedir? Rakiplerinizle nasıl mücadele edersiniz?
Ben rekabeti fazla kafaya takan bir insan değilim. Yapabileceğimin en iyisini yapıp, gerisini yüce Allah’a bırakan bir yapım var. Somut şeylerle çok fazla obsesif olunca insan hasta oluyor. Ben 2.5 sene önce kalp problemleri geçirdim, işimin stresi yüzünden. O nokta da, insanın öncelikleri değişiyor. İnançlı olmak, şükür etmek çok önemli. 

Hayatı basitleştirip, yalınlaştırdığınızda ortaya daha güzel bir tablo çıkıyor.

Sağlığınıza nasıl dikkat ediyorsunuz?
Yemeğime dikkat etmiyorum ne yazık ki. Mutlaka en az 8 saat uyku uyuyorum her gece. Uykusuzluğa dayanamıyorum. 

Triathlon ve yarım maraton yaptığımdan sürekli antrenman yapıyorum. Haftada yaklaşık 10 saat koşuyorum, yüzüyorum veya bisiklet biniyorum. Stres için ve mutluluk için en önemli reçete; spor. Kafamı ancak bu şekilde boşaltabiliyorum. Ayrıca vücudunuz dayanıklı ve güçlü olunca, beyin de güçlü ve dayanıklı oluyor. Problemlere daha yaratıcı sonuçlar bulabiliyorsunuz.

Kaybetmek kolay gibi anlatılsa da zorlu bir süreçtir. Siz her yenilgiden sonra nasıl kazandınız?
Kaybettiğiniz zaman üzüntü sürecinden geçmeniz lazım. Ne kadar sürerse. Eğer bu süreçten geçmezseniz, bastırılmış duygular ve negatiflik yeni işleri etkiliyor. Ben bu süreci nasıl kısaltırım ve hayatı nasıl en az etkilenirim diye düşünürüm. Benim çözümüm, köpeklerimi alıp, kamp yapmak. Doğa son derece tedavi edici ve ruhu, beyni temizliyor. Dağlara çıkmak, ormanda uyumak, nehirde yüzmek bana iyi geliyor. Tüm elektronik cihazları evde bırakıyorum. 

Ne yazık ki günlük hayatımızı bu cihazlar zehirliyor. Her duyguyu, kazanç veya kayıpları gereğinden fazla büyütüyor. Benim evimde televizyon bile yok.

Doğa ile baş başa kalıp, ruhunuzu ve beyninizi dinlendirip temizlediğinizde, daha dinç olarak tekrardan başlayabilirsiniz.

Kaybettiğinizde üstesinden gelmek zorunda olduğunuz en yoğun duygu hangisiydi?
Yetersizlik duygusu. Kazanamadım çünkü yeterli değildim. Yeterli akıllı değilim veya yeterli çalışmadım, yeterli iyi bir  takımı bir araya getiremedim. Bence en kötü duygu bu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge