Ana içeriğe atla

SİVİLCELERDEN KURTULMAK İÇİN BUNLARI YAPIN!

“Cildimi tam temizleyemiyorum, ondan hep bu sivilceler”ya da “Yediklerim dokunuyor, her şey sivilce yapıyor” diyenler var. Sivilcelerden bıktınız mı? Endişeleriniz ne kadar doğru? Kurtulmak için neler yapmalıyız?

Söz konusu cildiniz ise, mutlaka uzmana danışmanız gerekiyor. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Pelin Koçyiğit ile sivilcelerin oluşumları ve tedavi seçeneklerini konuştuk. 

Sivilce (Akne) neden oluşuyor?
İnsanlarda erkeklik hormonu ergenlik döneminde artarak, yağ bezlerini uyarır ve hem büyümelerine hem de salgılarında artışa neden olur. Yağ bezlerinin sık olduğu yüz, sırt ve göğüs gibi alanlarda akne daha sık görülür. Yağ bezleri, kıl-yağ bezi birimi denilen ünitelerin dışa açılan kanallarına salgılarını boşaltırlar ve bu kanal aracılığıyla sebum denilen yağ salgısı deriye ulaşır. Bu kanalda çeşitli nedenlerle tıkanıklık oluşması durumunda üretilen salgı kanal içinde birikmeye başlar. Bu biriken materyal yüzeydeki bazı bakteriler için çok uygun bir çoğalma ortamı oluşturur. Bu bakterilerin salgıladıkları bazı maddeler o bölgede iltihabi reaksiyonu uyarır. Tüm bu olaylar tablonun şiddetine göre sivilce bulgularının ortaya çıkmasına neden olur. Akne oluşumunda ve şiddetinde temel belirleyici faktör genetik özelliklerdir. 

Sivilcelerin oluşmasında deri temizliğinin etkisi var mı? 
Derideki siyah noktalar ve kıl, yağ bezi birimi kanallarının, kanalların deriye açıldığı noktada oluşan tıkanıklıkların yüzeyden görülen halidir, dolayısıyla kirle alakası yok.  Akne deri yüzeyindeki kir veya mikrobik durumdan kaynaklanmaz. Dolayısıyla aşırı ve sert temizlemelere ihtiyaç yoktur. Hatta aşırı temizleme deride tahrişe neden olarak akne lezyonlarının alevlenmesine bile neden olabilir. Ayrıca akneler kesinlikle sıkılmamalı ve oynanmamalı. Aknelerin sıkılması ve tahriş edilmesi akne sonrası iz kalma riskini artırır. 

Beslenmeyle sivilce oluşumunun bağlantısı var mı? 
Akne gelişiminin temel olarak gıdalarla ilişkisi bulunmuyor. Sadece insülin direnci varlığı gibi özel durumlarda süt ürünleri, aşırı yağlı, şekerli gibi glisemik indeksi yüksek gıdaların tüketilmesi dolaylı yollardan hormonal mekanizmalar üzerine etki göstererek geçici alevlenmelere neden olabilir. Ama bu durum belirttiğim gibi sadece özel yatkınlık durumu olan kişilerde geçerli. Genel anlamda konuşursak özel bir diyet yapılmasının akneyi iyileştirici etkisi yok. 

Diğer bir deyişle klasik akne tedavisinde herhangi bir diyet programı bulunmuyor. Özellikle belli gıdalarla akne tetiklenmesi tarif eden hastalarımıza insülin direnci açısından değerlendirme yaptırmalarını ve tetiklenme tarifledikleri yiyeceklerden uzak durmalarını öneriyoruz.  

Kozmetik ürün kullanımı sivilce oluşmasına neden olur mu?
Akneyi tedavi etmeden sadece kapatmaya çalışmak sıklıkla yapılan bir hatadır. Kimi yanlış kozmetik seçimleri akne bulgularının daha da şiddetlenmesine de neden olabilir. Aknesi olan kişilere her türlü kozmetik ve bakım ürününü su bazlı olarak seçmelerini öneriyoruz. Üzerinde non-komedojenik ( siyah nokta oluşturmaz) ibaresi bulunan ürünler daha güvenli kullanılabilir.  Akne bulgularını gizlemek için kullanılacak kapatıcılar da mümkün olduğunca su bazlı ürünlerden seçilmeli, aşırı kapatıcı özellikte olmamalı, uzun süre kullanılmamalı ve kullanımı takiben çok iyi temizlenmelidir. 

Akne hastalarının büyük kısmı derideki yağlanmadan da şikayetçi olduklarından kurutucu özellikte temizleyiciler kullanırlar. Ayrıca akne tedavisinde kullanılan ilaçların çoğu da kurutucu özelliğe sahiptir. Ancak fazla kuruma da istediğimiz bir şey değil. Hatta akne bulgularının kötüleşmesine de neden olabilir. Mutlaka su bazlı nemlendiricilerle iyi bir nemlendirme düzenli olarak yapılmalı. 

Sivilcelerden kurtulmak için ne yapmalıyız?
Aknenin kontrolü ve tedavisinde hekim hasta işbirliği çok önemlidir. Çünkü akne tedavisi sabır gerektiren uzun bir süreç. Ama iyi bir işbirliği ile yüz güldüren çok başarılı tedavi sonuçları almak kesinlikle mümkün. Dermatoloji uzmanınızın uygulayacağı tedavi aknenizin tipi ve şiddetine göre değişir. 

Akne tedavisi temel olarak iki aşamada planlanabilir; birincisi akneyi oluşturan durumun ve akne lezyonlarının ortadan kaldırılması, ikincisi ise akne izlerinin tedavisi. İki aşamalı bu tedavi uygulaması sonrası cilt adeta hiç akne ile tanışmamış gibi taze ve pürüzsüz bir görünüme kavuşabilir. Ancak bunun için erken dönemde ve etkili bir tedavi uygulamak gerekir.

Soyucu krem kullanmak işe yarar mı?
Bu tür ilaçlar kıl yağ bezi birimi kanalında oluşan tıkanıklığın açılması ve yeniden oluşmasının engellenmesine yardımcı olurlar.  Siyah noktaların giderilmesini sağlayan temel ilaçlardır. Ancak bunların medikal ürünler olması önemli. Bu amaçla medyada da zaman zaman sözü geçen ve hastaların kendi hazırlayıp kullanabileceği veya aktarlardan temin edebileceği söylenen bazı tarifler tam tersine tahriş, hatta yanık ve lekelenmelere neden olabileceğinden bunlara itibar edilmemeli. 

Antibiyotikli krem ve jeller ne zaman kullanılmalıdır?
Antibiyotikler akne oluşumunda rol alan bakterilerin ve iltihabi reaksiyonun kontrol altına alınmasında yardımcı olurlar. Ancak bunlar sadece belli evrelerde ve kısa süreli kullanılmalıdır. Kesinlikle uzun süre kullanımlarından kaçınılmalıdır. Ayrıca tek başlarına akne tedavisinde etkin olamayacakları için akne oluşumunun temeline etki edecek diğer ilaçlarla kombine olarak kullanılmalılar. Seçilecek kombinasyon ise her hastaya özgü olacaktır. Örneğin siyah noktaların ağırlıklı olduğu kişilerde antibiyotik tedavisinin yeri çok çok sınırlıdır.

A vitamini türevi içeren ilaçların tedavide kullanırken yan etkilerinden korunmak için ne yapılmalı?
A vitamin türevi olarak geliştirilmiş ilaçlar  (isotretinoin) özellikle şiddetli aknede en başarılı tedavi ajanlarıdır.  Bu ilaçlar akne gelişiminde etkili olan tüm basamakları düzeltebilme özelliğine sahiptirler. Yine tedavi sonrası nüks riskini en aza indirirler. Bunların hem krem hem de hap şekilleri mevcut olup aknenin şiddetine göre tercih edilirler. Ancak krem tarzları her akne tipinde ve tedavi sonrası idame dediğimiz iyilik halinin kalıcı olmasını sağlamak amacıyla temel olarak kullanılan formlardır ve akne tedavisinin vazgeçilmez ilaçlarıdır diyebiliriz.  

Sistemik yani ağızdan hap olarak alınan form (isotretinoin) ise şiddetli aknenin vazgeçilmez ilacıdır.  Mutlaka dermatolog kontrolünde kullanılması gerekir. Doz ve tedavi süresi hastadaki akne şiddetine ve hastanın ihtiyacına göre belirlenir ve hekim kontrolünde kullanıldığında son derece güvenli bir ilaçtır. 

İsotretinoinin en sık karşılaşılan yan etkisi deride ve mukozalarda özellikle dudaklarda kuruluk. Ama uygun doz ayarlamaları ve nemlendirici tedavilerle hastalar bunu rahatlıkla tolere edilebilir. Laboratuar testlerinden karaciğer fonksiyonlarında ve özellikle trigliserid denilen kolesterol tipinde bir miktar yükselme görülebilir. Bu yükselmeler çoğunlukla ılımlı düzeydedir, hastalar için tehlike oluşturmaz ve dolayısıyla tedavinin kesilmesini gerektirmezler.  Ayrıca ilacın kesilmesiyle birlikte tamamen normal düzeylere gerilerler. Belli aralıklarla yapılacak kan tahlilleri bu yükselmelerin takibinin güvenli bir şekilde yapılması için yeterlidir. 

İsotretinoin tedavisi almakta olan hastalar tetrasiklin grubu antibiyotikler ve A vitamini içeren takviye ilaçları almamalılar. İsotretinoin gebelik durumunda kullanıldığında bebekte ciddi organ gelişim sorunların neden olacağından ilaç kullanımı sırasında gebelikten sıkı bir şekilde korunulmalı. Ancak ilaç kesinlikle kısırlık nedeni değil. İlacın kesilmesinden 2 ay sonra gebe kalınmasında hiçbir problem yok. İlacın kullanımı sırasında depresyon gelişimi ile ilgili bilgiler kesinlik kazanmamıştır. Ancak depresyon eğilimi olan kişilerde psikiyatri konsültasyonunun da yapılması ve depresif bulgular açısından yakın takipleri uygun olur. Ayrıca yoğun kas aktivitesi olan kişilerde örneğin sporcularda ilaç kullanımı sırasında kas ağrıları görülebilir. Bu durum geçici olmakla birlikte hastaların bilgilendirilmesi uygun olur. 

Kimyasal peeling sivilce tedavisinde tercih ediliyor mu? 
Özellikle erken dönem akne tedavilerinden biri de kimyasal peelingdir.  Genellikle meyve asitleri kullanılarak yapılan kimyasal peelingler derinin üst tabakalarında yaptığı soyulma etkisi ile komedo dediğimiz siyah ve beyaz noktaların tedavisine yardımcı olur. Yine akne tedavisi bittikten sonra kalan yüzeyel izlerin giderilmesinde de kullanılan bir yöntemdir.  Yapılan kimyasal peelingin derinliğine göre işlemden sonra 1-2 gün devam eden kızarıklık ve soyulma olabilir. Ancak genellikle günlük hayat etkilenmez. 

Sivilcelerden kurtulduktan sonra lekeler için ne yapılıyor? 
Akneler kadar akneler geçtikten sonra ciltte bıraktığı izler de hastaları mutsuz ediyor ve psikolojilerini olumsuz etkiliyor. Akne sonrası kalan izler kişinin cilt yapısı, genetik yatkınlığı ve sivilcenin şiddeti ile doğrudan ilişkilidir. 

İzler deri yüzeyinde açık veya koyu lekeler şeklinde olabileceği gibi akne skarı dediğimiz deriden çökük izler şeklinde de olabilir. Özellikle erken evrede lekeler bazı leke kremleri ve iyi bir güneşten korunmayla tamamen ve kısa sürede ortadan kalkabilirken, skar dediğimiz izlerin tedavisi zordur ve sabır gerektirir. Hatta tam olarak yok olmayabilirler. O nedenle akneli kişilerde mümkün olan en erken dönemde en dinamik şekilde tedavi verilerek skar oluşumunu baştan engellemek en mantıklı yaklaşımdır. 

Yüzeyel akne izlerinde soyucu kremler ve peeling uygulamaları etkin olabilir. Daha derin izlerde derin peelingler, dermabrazyon,PRP , dermaroller, ablatif lazer uygulamaları ve bazı cerrahi tekniklerle skar düzeltmeleri yapılabilir. İzlerin derinliği arttıkça tedavi başarısı o oranda azalmaktadır. Yüzeyel ve yeni oluşmuş izlerde başarı oranı çok daha yüksektir. Ancak unutmamak gerekir ki her tedavi planı kişiye özgü yapılır. Gerektiğinde birden fazla metotla kombine tedavi yapmak gerekir. Hiçbir tedavi tek başına tüm hastalar için uygun olamaz. O nedenle mutlaka profesyonel bir değerlendirme yapılmalı ve ardından tedavi planlanmalıdır. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge