Ana içeriğe atla

SAĞLIK İLETİŞİMİ HER YÖNÜYLE ELE ALINACAK

Sağlık iletişimi konusunda çalışan, bu konuya ilgi duyan ve önem verenler Kasım ayı başında Eskişehir’de Anadolu Üniversitesinin ev sahipliğinde ikinci kez buluşuyor. İlki geçen yıl gerçekleştirilen “Sağlık İletişimi Sempozyumu”nun bu yıl “uluslararası” düzeyde gerçekleşmesi planlanmıştı ama Organizasyon Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erkan Yüksel, yaşanan gelişmeler sonrasında bunun pek de mümkün olamayabileceğini belirtiyor. 

Neden Sağlık iletişimi sempozyumu? 
Bu soruyu yanıtlamak için en başa dönmem lazım. Çünkü sempozyum yalnızca zincirin en son halkalarından biri. 2009 yılında başlayan akademik bir yolculuğun görünen ya da öne çıkan son halkası. 

2010-2013 yılları arasında TÜBİTAK ve Anadolu Üniversitesi’nin desteğiyle sağlık konulu yayınlar üzerine bir bilimsel araştırmaya başlamıştık. Bu çerçevede Ankara ve İstanbul’da yayın içerikleri konulu iki ayrı çalıştay düzenlemiştik. Sonunda da “Check-Up Sağlık İletişimi” adı altında bu çalışmaları kitaplaştırmıştık. Daha sonra Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi bünyesinde Sağlık Kurumlarında İletişim adı altında, halen de üçer aylık dönemler halinde devam eden bir e-sertifika programı açtık. 

Alanda gördüğümüz ihtiyaçlardan biri de akademisyenler arasındaki iletişim sorunuydu. Sempozyum da bu ihtiyaçtan doğdu. Geçen yıl Mart ayında, Ankara’da Numune Hastanesinde gerçekleştirilen “Sağlık İletişimi ve Medya Paneli”nde bir konuşma yapmak üzere davet edilmiştim. Toplantı arasında arkadaşlarımızla sohbet ederken, “İletişim Bilimleri Fakültesi çalışıyoruz, bir araya gelemiyoruz, konuşamıyoruz. Kim ne çalışma yapıyor, haberdar olamıyoruz. Ne yapsak bu konuda?” diye konuştuk. Hemen orada cep telefonumu çıkardım. Facebook üzerinden bir grup kurdum ve bu grubu salondakilere duyurdum. O sırada yaklaşık 20 kişi gruba katıldı. Sonraki günlerde bu sayı daha da arttı. Sonra gruptaki yazışmalar çerçevesinde, “Acaba bir araya gelsek, bir toplantı olsa nasıl olur?” görüşü ortaya çıktı. “İyi tamam, nasıl olsun? Kim organize etsin?” derken, “Madem bu işe ön ayak olduk, biz yapalım” diye çıktık yola. 

Öte yandan uluslararası bir iletişim sempozyumunun bu yıl 15’incisini gerçekleştiriyoruz, bir ekibimiz ve iyi-kötü biraz da deneyimimiz var. “Aynı ekiple bu yola da çıkarız” diye düşündük. Çok kısa bir süre içinde, kasım ayı başında toplantıyı Eskişehir’de gerçekleştirdik. Aslında başında “20-30 kişi gelir” diye öngörmüştük; ancak toplantıya 100’ün üzerinde katılım oldu. Facebook grubunun o günkü üye sayısı 250 kişiyi bulmuştu. Bugün baktığımızda bu sayı 370 kişi. Dolayısıyla beklediğimizin çok üzerinde bir ilgi ile karşılaştık. Sağlık iletişimi alanında çalışan, ilgi duyan, merak eden belki daha fazla sayıda kişinin olduğunu da söyleyebilirim. Onlara da bir şekilde ulaşmaya çalışıyoruz. 

Öte yandan Türkiye olarak bu alanda çok geride olduğumuzu, hatta yolun başında olduğumuzu söyleyebilirim. Gelişmiş ülkelerdeki sağlık iletişimi alanındaki çalışmaların, vakıf, birlik ya da derneklerin bu genel çatının çok daha ötesinde branşlaşma seviyesinde oldukça geniş katılımlı organizasyonlara dönüşmüş olduklarını görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye’de henüz yolun başındayız. Zamanla bu konudaki organizasyonların daha da çeşitleneceğini ve alt dallara da ayrılarak gelişeceğini öngörüyorum. Bu bir kehanet değil, hep beraber göreceğiz. 

Geçen yıl ilki düzenlenen sempozyumda öne çıkan konular nelerdir? 
Sağlık iletişimi denilince biz konunun farklı boyutlarını aynı çatı altında değerlendiriyoruz. Tek bir boyutuna yönelmiyoruz. Bireysel iletişim, grup iletişimi, kurumsal iletişim, örgütsel iletişim, toplumsal iletişim ve kitle iletişimi gibi farklı boyutlarda bu konuyla ilgili tüm çalışmalara kapı açıyoruz. Geçen yılki konuşma ve bildiriler de bu yöndedir. Tüm konuşma ve bildiri metinlerine internet üzerinden erişim sağlanmaktadır. Merak edenler için http://www.saglik-iletisimi.org adresini ziyaret etmelerini önerebilirim. 

Geçen yıldan olumlu ya da olumsuz yönde çıkarımlar neler oldu? Alana ne gibi katkı sağlandı? 
En başta sağlık iletişimi alanında birbirinden bağımsız ya da habersiz çalışma yürüten akademisyenler bu toplantı ile bir araya gelmiş ve birbirleriyle tanışmış oldu. Herkes kimin ne çalışma yaptığını gördü. Çalışmalara yönelik konunun uzmanı kişiler birbirleriyle görüş alışverişinde bulundular. Ortak çalışma ve işbirliklerinin ilk adımları atıldı. Birlikte çalışanlar, birbirlerinin öğrencilerine çalışma konusu tavsiye edenler, kaynak önerenler, hatta toplantı sırasında kendi çalışması için anket ve araştırma yapanlar bile oldu. Bunları ilişki boyutundaki geleceğe dönük katkılar bağlamında değerlendirebiliriz. 

Özel oturumlardaki davetli konuşmalara bakıldığında ise orada da Sağlık Bakanlığının, Türk Tabipler Birliğinin ve burada adını şimdi sayamadığım diğer kurum, kuruluş ve derneklerin idareci, yönetici ya da üyelerinin bu konudaki söyleyeceklerini dinledik. Konuya ilişkin tutumlarını gördük. 

Sağlık iletişimi denilince yalnızca halkla ilişkiler uygulamaları aklına gelenler vardı ya da bu kavramı çok dar anlamda, farklı biçimlerde yorumlayanlar vardı; onlar da sağlık iletişiminin ne kadar büyük bir kavram ve alan oluğunu gördüler. Bildirilerin konularına bakıldığında da aslında o kadar geniş bir yelpazeye seslenildiğini görüyoruz ki, bu yıl bu yelpazenin daha da renkleneceğini düşünüyoruz. 

Bildirilerde sağlık iletişiminin bugün nerede olduğunu ve nereye doğru ilerlediğini görmemiz mümkün. Akademisyenlerin de geleceğe yönelik olarak ne tür çalışmalar yapmaları gerektiği ya da ihtiyacın nerede olduğu konusunda bir görüşünün ortaya çıktığını söyleyebilirim. Özellikle yeni yetişen akademisyenler için sağlık iletişiminin en kadar büyük bir çalışma alanı olduğu anlaşıldı. 

Türkiye’de iletişim eğitiminin medya ve medya ile ilişkiler boyutunda dar bir alana sıkışmış yapısının sağlık iletişimi sayesinde çok büyük alana açılım sağlayabileceğini ve belki diğer başka açılımlarla çok daha geniş bir iletişim çalışma alanının doğabileceğini düşünüyorum. Öte yandan şunu da belirtmek isterim: Geçen yılki toplantı ulusal nitelikli bilimsel bir organizasyondu. Dolayısıyla bunun doçentlik atamalarında herhangi bir puan değeri bulunmuyor. Akademisyen arkadaşlarımız puan kaygısı olmadan bu toplantıya katıldılar. Hatta belirli bir katılım ücretini de kendi ceplerinden, bütçelerinden karşıladılar. Herhangi bir sponsor kuruluşumuz ya da derneğimiz yok. Tamamen gönüllü katılım ve kişisel katkılarla bu organizasyon gerçekleştirildi. Hatta organizasyonda görevli arkadaşlarımız kendi özverileri ile katılımcılara kişisel hediyelerde bulundu, misafirperverliklerini gösterdiler. Tamamen kişisel özverilerle ve katkılarla bu organizasyon gerçekleşti. 

Geçen yıl Sağlık Bakanlığı yetkililerinden konuşmacı vardı, bu sene de olacak mı?
Elbette, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ilgili birimlerdeki arkadaşlarımıza davetimizi ilettik. Hatta sempozyuma bir şekilde destek vermeleri için bir de dosya hazırladık ve kendilerine sunduk. 

Bu toplantıya kimler katılabilir ve bildiri gönderebilir?
Böyle bir sınırımız yok. “Ben bu alanda şöyle bir çalışma yaptım, bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Benim de söyleyecek bir sözüm var. Tartışmalara katılmak istiyorum. Konuşulanları dinlemek istiyorum. Sizlerle tanışmak istiyorum. Bundan sonra sizlerle ortak çalışma yürütebiliriz.” gibi düşünen herkese kapımız açık. İster bildiri sunmak üzere, ister konuşmaları dinlemek ya da bildirilerle ilgili tartışmalara katılmak üzere herkes katılımcı olabilir. Bildiri sunmak için aranan kriterlere ve sürece ilişkin ayrıntılı bilgi web sayfamızdan takip edilebilir.

Yurt dışından katılım olacak mı?
Bu konuda endişelerimiz var. Çünkü organizasyonun uluslararası olması için aldığımız karardan sonra bazı akademisyenlere özel olarak davetiye gönderdik, toplantıya çağırdık, bilim komitemize davet ettik. Ancak daha sonra özellikle Ankara ve İstanbul’da yaşanan terör olayları sonrasında bazı endişelere şahit olduk. Ardından da 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı. Gelişmeler üzerine davetlilerimizle tekrar yazışmaya başladık. İkna etmeye çalışacağız. Ancak şimdilik Türkiye’ye gelme konusunda pek de istekli olmadıklarını söyleyebilirim. Bu yüzden belki bu yıl da toplantıyı tam anlamıyla uluslararası çerçevede gerçekleştiremeyebiliriz. Ancak amacımızın ve hedefimizin uluslararası bir organizasyon olduğunu ifade etmeliyim. Çünkü sağlık iletişimi denilince bu alanda ileri gitmiş ülkelerden alacağımız örnekler, dinleyeceğimiz dersler olduğunu düşünüyorum. Kör ebe oynayarak Amerika’yı yeniden keşfe çıkmak yerine onların tecrübelerinden yararlanmak daha akılcı olacaktır. 

Bu yıl hangi konular ele alınacak? 
Herhangi bir konu sınırlamamız bulunmuyor. Bu toplantının ilk amacı bir konuyu ele alıp onun çerçevesinde bir tartışma yürütmek değil. İlk amacımız, bu alanda çalışan ve bu alanda söyleyecek sözü olan herkesi birbiri ile tanıştırmak, bir çatı altında bir araya getirmek. Birbirlerinden haberdar hale getirmek. Kimin ne çalışma yaptığını göstermesini sağlamak. Daha sonra bu çalışmaların belirli konular çerçevesinde yoğunlaşabileceğini ve belirli konularda özel olarak organizasyonlar gerçekleştirilebileceğini düşünüyoruz. Öte yandan sempozyumda iki gün boyunca sabah-akşam ikişer oturumdan yaklaşık sekiz-on oturum düzenleniyor. Her bir oturumda sağlık iletişiminin farklı boyutları ele alınıyor. Bir oturumda sağlık profesyonelleriyle hasta ve yakınları arasındaki iletişim, bir oturumda sağlık profesyonellerinin birbirleriyle iletişimi, bir oturumda toplum sağlığına yönelik kampanyalar, yapılan kampanyalara yönelik değerlendirme ve eleştiriler, medyadaki sağlık konulu içerikler, bunların etik ve toplumsal etki bağlamında irdelenmesi, habercilerin öz eleştirileri, sağlık politikaları, bunların eleştirileri, yapılanlar, yapılmayanlar, yapılması beklenenler bu sempozyumda bir şekilde konuşulan konu başlıkları…


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge