Ana içeriğe atla

MUTSUZLUK DEPRESYON DEMEK MİDİR?

Mevsim kışa dönerken, insanlar havaların etkisi ya da yaşanan olumsuzlukların üst üste gelmesi gibi farklı nedenlerden dolayı depresyona girebiliyor. Her mutsuz an, depresyon olarak algılanmamalı. Depresyondayım diye şarkılara konu olan durum aslında nedir? Peki, her mutsuzluk depresyon mudur? Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Mayo Clinic Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ulaş M. Çamsarı, merak edilen soruları yanıtladı. 

Depresyon nedir?
Depresyon, hayattan zevk almanın zorlaştığı, ümitsizliğin arttığı, kendine olan güvenin azaldığı,  iştah ve uyku bozukluklarının ve bazen intihar düşüncelerinin de eşlik ettiği bir rahatsızlıktır. Psikiyatristler olarak depresyon dediğimizde belli bir süre devam eden bir durumdan bahsederiz. Günlük ruh hali değişiklikleri bu tarife uymaz. Tıbbi olarak depresyon tarifine giren ruhsal çöküntü en az birkaç hafta sürer ve kişinin rutin yaşamsal işlevleri ciddi şekilde bozulur.

Neden depresyona gireriz?
Depresyon denilen sendromu ortaya çıkaran ya da çıkmasına neden olan faktörleri çoğu zaman ayrı ayrı deşifre edemeyebiliriz. Örneğin ekranı ara ara donan bir bilgisayar düşünelim. Çalışan yazılımda da sorun olabilir, bilgisayarının ana kartında da sorun olabilir. Hatta bazen bilgisayarda ve yazılımda sorun yoktur, şehir voltajı inip çıkarak da bu duruma yol açıyor olabilir.  Kimi zaman bir yakınınızı kaybetmek, işinizi kaybetmek, ya da bir ilişkiyi bitirmek kişiyi depresyon sendromuna itebilir, kimi zaman kişi hiçbir çevresel etki olmadan kendi kendine bu sendrom içine girebilir. Ancak bugünkü bilgilerimiz ışığında beyinde bu nörobiyolojik sendromun oluşmasına yatkınlığı artıran genetik nedenlerin olduğunu ileri sürebiliriz. Aynı fabrika çıkışından üretim hatası olan ana kartların görünen bir neden olmaksızın ara ara donması gibi...

Herkes depresyona girecek diye bir şey yok o halde?
Hayır.  Yatkınlığı olmadığını düşündüğümüz kişi başına ne gelirse gelsin depresyona girmeyebilir. Öte yandan bu nörobiyolojik sendroma yatkınlığı olan kişi hayatında her şey yolundayken depresyona girebilir.

Depresyonla mutsuzluk aynı şey midir?
Hayır. Mutsuzluk depresyonun bir parçasıdır. Ama her mutsuzluk klinik anlamda depresyon tarifine girmez. Depresyonun tıbbi anlamda kullanılabilmesi belirli kriterleri uyması gerekir.

Depresyonda ilaç kullanmak şart mıdır?
Depresyonun niteliğine, derecesine, kişinin gündelik yaşamın bozulma hızına, özellikle intihar riskinin varlığına göre yaklaşımlar ve tedavi öncelikleri belirlenir.  Kimi zaman davranış tedavileri, psikolojik destek tedavileri, ilişki tedavileri ile başarı kazanılabilir. Orta ve ağır derece depresyonlarda çoğu zaman ilaçlardan yardım alınması gerekir. Bu durumlarda hem ilaç hem de psikoterapi tavsiye ederiz ki bu genellikle oldukça etkili yaklaşımdır. Çok ciddi ve ilaca dirençli depresyonlarda, kullanılabilen diğer yöntemler vardır. Elektro-Konvulsif Tedavi, Vagus Sinir Stimulasyonu, Derin Beyin Stimulasyonu, Transkranyal Manyetik Stimulasyon ve son dönemlerde Ketamin intravenöz infüzyon tedavisi.

Depresyondan korunmak için kişinin kendi başına uygulayabileceği yöntemler var mıdır?
Haftada en az 3 defa ve en az 30’ar dakika yapılacak fiziksel egzersizin depresyona karşı koruyucu etkisi olduğu ve hatta hafıza gibi bilişsel işlevlere iyi geldiğine dair bilimsel kanıtlar vardır.  Kişinin kendini tanıması, yaşamına ve ilişkilerine duyarlı olması çok önemlidir çünkü depresyon artarak devam eden bir ruhsal çöküntü durumu olduğu için bu süreçte erken belirtilere karşı önlem alınabilir. Örneğin, kişi yavaş yavaş arkadaş davetlerini reddettiğini, içine kapandığını veya önceden severek yaptığı aktivitelerden giderek uzaklaştığını fark ederek davranış değişikliklerine yönelebilir. Alkol ve madde kullanımının, depresyona olan yatkınlığı artırdığını ve hatta bizzat nedeni olabileceğini akılda tutmak gerekir. Depresyon, intihar ve ölüm gibi çok ciddi riskleri taşıyan bir hastalık olduğu için, olabilecek en erken aşamada mutlaka profesyonel yardım almak gerekir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge