Ana içeriğe atla

KİMSENİN BİLEMEYECEĞİ ŞEYLER NELER?

Beyinle ilgili bilmek istediğiniz birçok bilginin yer aldığı kitap “Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler” Doç. Dr. Sinan Canan, tarafından herkesin okuyabileceği bir dille hazırlandı. Kitapta, “Lisan nedir?”, “Yeni paranoyamız: zihin kontrolü”, “Tıbbın dil yarası”, “Evlilik aşk’ı öldürür mü?” gibi başlıklar yer alıyor.
 
Ülkemizde nörobilim alanında çalışan ve bu alanda “Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler” kitabıyla beyin araştırmalarına farklı bir boyut kazandıran Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Sinan Canan, kitabında beyin ile ilgili merak edilen birçok konuyu ele alarak açıklıyor. Kitap, anlaşılır bir dille hazırlandığı için herkesin okuyabileceğini söyleyen  Canan, “bir bilim adamının ilginç bulduğu meseleler hakkındaki düşünceleri”ni ele aldığını kaydediyor. Kitapta, “Lisan nedir?”, “Yeni paranoyamız: zihin kontrolü”, “Tıbbın dil yarası”, “Evlilik aşk’ı öldürür mü?”, Ne istiyorsunuz? gibi başlıklar yer alıyor.
 
Kitabınızın adı ne anlama geliyor?
Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler, yaklaşık 10 yıl kadar önce yazdığım bir yazımın başlığı idi. Bu yazı, biraz genişletilmiş haliyle kitabın son bölümlerinde de yer alıyor. Yazının konusu, özellikle kaos kuramı ve karmaşıklık bakış açısıyla, daha önceden zamanla bilinebileceğine inandığımız bir çok şeyin neden “bilinemeyeceği” üzerineydi. Bu başlığı kitaba isim olarak seçmemiz de özellikle bu fikrin kitabın ana temalarından birisini oluşturmasından dolayı oldu. Yoksa kitapta “kimsenin bilemeyeceği şeyleri” yazmak gibi bir iddiam yok, zira ben de bir kimseyim neticede...
 
Bir sinirbilimci olarak neden böyle bir kitap yazma ihtiyacı duydunuz?
Sadece sinirbilimci değil, köken olarak bir biyolog, okumaya meraklı bir insan ve kendini sürekli eksik hisseden birisiyim. Bu eksikliğimi tamamlamak için bildiğim en iyi yol okumak, düşünmek, yazmak ve diğer insanlarla konuşmak. Bu kitap da yıllar içinde bu amaçla aldığım notların derlenmiş hali aslında. Amacım, özellikle gençlerin, başta din-bilim meselesindeki kafa karışıklığına kendimce bazı çözümler önermek, bilimi olabildiğince çok insana, özellikle de bilimle ilgilenmeyen insanlara sevdirmek, inançlı insanların esas görevinin araştırmak ve bilmek olduğunu hatırlatmak ve nihayet, yirminci yüzyılın ikinci yarısında gerçekleşen bilimsel dönüşümlerin düşünce dünyamız üzerine yapması gerektiğini düşündüğüm etkileri olabildiğince hızlandırmaktan ibaret. Cevaplardan ziyade üzerinde düşünülebilecek sorular sormaya, düşünmeye yatkın zihinlere ileride büyük fikirlere sebep olabilecek küçük düşünce tohumları atmaya çalışıyorum aslında.
 
 
Kitabınıza olan ilgi sizce nasıl?
Kitaba olan ilgi benim tahminlerimin oldukça üzerinde başladı. Çıkalı iki ay geçtiğinde üçüncü baskımızı yapmak üzere hazırlıklar başladı. İnşallah böyle devam eder ve ümit ediyorum ki ben de bu ilgiye layık bir çizgide devam edebilirim. Aldığım geri bildirimlerden anladığım kadarıyla kitapta en çok ilgi çeken konu, öncelikle yazılış üslubuyla ilgili. Konuştuğum gibi yazmaya gayret ediyorum ve yaklaşık 10 yıldır sürekli yaptığım halka açık konuşma ve konferansların neticesinde sanırım bilimi halk diline tercüme etme konusunda biraz birikim kazandım. Onu olabildiğince kitabıma da yansıtmaya gayret ettim. Bu açıdan çok olumlu dönüşler aldım. Kitapta bir çok netameli konuya da dokunmuş olmama rağmen sanırım derdimi anlatabilmişim. Çok az olumsuz dönüş dışında genelde oldukça cesaretlendirici ve mahcup edici geri dönüşler aldım. Olumsuz olanlar ise daha ziyade ideolojik yahut mezhebi duruşlar nedeniyle oluyor ve sanıyorum sloganların ötesinde bir masa etrafında konuşulsa anlaşılmayacak meseleler değil.
 
Kitabınızın alışılmışın dışında bir yapılanması var. Biraz bilgi verir misiniz henüz okumamış olanlar için?
Kitap üç bölümden oluşuyor. İlk bölüm olan Bize Dair bölümünde, biyolojimizden  ve beynimizin yapısından yola çıkarak insana, dile, anlama ve iletişime dair görüşlerimi bir araya toplamaya çalıştım. İkinci bölüm, “Bilim ve İnanca Dair” başlığını taşıyor ve özellikle din-bilim sorunu, evrim mi yaratılış mı gibi tartışmalara mantıklı bir çıkış yolu bulmaya çalışıyorum. Kitabın en çok tartışılan vE geri dönüş alığım kısmı da tahmin edersiniz ki bu bölüm. “Kaosa dair” başlıklı üçüncü bölüm ise kaos ve karmaşıklık bilimi, fraktal geometri, tabiatın biçimleri, kenar etkisi, kaos felsefesi ve konuyla ilgili hayatımızı doğrudan ilgilendirdiğini düşündüğüm çıkarımlarımı içeriyor. Bu bölümde de yine özellikle eğitimci arkadaşlarımızdan çok olumlu yorumlar aldım. Sanırım bu kısmı genişletmem ve müstakil bir kitap olarak yayınlamam gerekecek.
 
Devam kitabı yazmayı düşünüyor musunuz?
Bu tip derleme tarzı kitapları yine yazma niyetim var. Fakat şimdi sırada [n]Beyin kitabı ile müstakil bir Kaos kitabı var. Onlar üzerinde çalışmaya çalışıyorum. İnşallah 2015 yazında bitirme ve piyasaya çıkartma niyetim var. Ardından daha ziyade gençlere yönelik içeriklerle yazarlığa devam etmeyi arzu ediyorum, ömrümüz ve imkanımız olduğunca elbette...
 
Kitabın üzerindeki [n]Beyin logosu yer alıyor. [n]Beyin kitapları çıkacak mı?
Evet, planımız bir seri halinde [n]Beyin kitapları çıkartmak. Beynimizin gizemli dünyasını anlatan kitaplarımız dışında “kullanım kılavuzu” şeklinde tabir edebileceğimiz pratik kitaplarımız da geliyor. Ama şimdilik çok fazla ipucu vermeyelim. İnşallah 2016 itibariyle kitaplarımızı raflarda görmeye başlayacağız.
 
 [n]Beyin ile bundan sonra neler yapmayı planlıyorsunuz?
[n]Beyin aslında bir bilimsel anlatı olarak başladı ve bu yolla Türkiye’nin birçok merkezinde, başlıca üniversitelerinde ve kamu kurumlarında binlerce insana ulaştık. Bu gün [n]Beyin artık bir eğitim ve araştırma grubu haline gelmiş durumda. Farklı disiplinlerden araştırmacılarımız, sanatçı arkadaşlarımız ve öğrencilerimizle beynimizin, zihnimizin ve yaşantımızın gizemlerini açacak anahtarlar geliştirmekle ve bunları herkese sunabilmekle ilgileniyoruz. Alışılageldik tek taraflı bir bilgilendirme yerine, eğitimler ve alan çalışmaları ile, beynimizi ve hayatımızı daha olumlu bir yönde değiştirmenin yollarını araştırıyor ve bunları çeşitli vesilelerle [n]Beyin dostları ile paylaşmaya gayret ediyoruz. Yakında medyada daha çok göreceğinizi zannettiğim [n]Beyin, çok fazla örneği olmayan bir yapılanma olarak, geleceği bilim ve sanatla şekillendirmenin yollarını araştıran, öğrendiği her şeyi insanların hizmetine sunmayı amaç edinmiş bir okul olarak şekilleniyor. Türkiye şartlarında tam olarak nasıl evrileceğini bilmesek de, hepimiz oldukça heyecanla çalışıyoruz. Güzelliklerde birleşenlerin güzellikler doğuracağına olan inancımızla yolumuza devam ediyoruz. Bizi izlemeye devam edin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge