Ana içeriğe atla

ÇOCUĞUNUZ ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ MÜ YAŞIYOR?

Öğrenme Güçlüğü yaşayan çocukların aileleri nasıl bir yol izlemeli? Bu alanda çalışan Özel Eğitim Uzmanı Didem Doğan Ökek, soruları yanıtladı.

Çocuğunuz okulda uyum sorunu yaşıyor. Öğrenme ve sosyal becerilerinde fark ettiğiniz bazı durumları görüyorsunuz. Peki, bu durumda ne yapmalısınız? Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklara yönelik özel eğitimler veriliyor. Bu konuda Özel Eğitim Uzmanı Didem Doğan Ökek, Öğrenme Güçlüğünü ve yapılması gerekenleri sorduk.

Öğrenme Güçlüğü nedir? Nasıl tanımlanır?
Öğrenme Güçlüğü bireyin zekâ seviyesi ve sahip olduğu beceriler arasında tutarsızlık olmasını ifade eder. Özel öğrenme güçlüğü tanısından söz edebilmemiz için çocuğun zekâsının normal ve normalüstü değerlerde olması şarttır. Bunu özellikle üstüne basarak belirttim çünkü aileler bu konuda çok hassas. Kısaca öğrenme güçlüğü, çocuğun anlama, dinleme, konuşma, okuma, yazma, matematik, motor ve sosyal becerilerden birinde ya da birkaçında yaşadığı öğrenme zorluklarını ifade eder.

Öğrenme Güçlüğünün görülme sıklığı nedir?
Toplum içinde oranı yüzde 5-7’ye denk geliyor. Adını son zamanlarda daha çok duymamızın nedeni tanının ülkemizde son zamanlarda kullanılıyor olması. Farkındalık arttıkça okullar bu konuda daha çok yönlendirme yapıyor, ailelerin farkındalığı arttıkça çözüm arayışına giriyorlar. Eskidende bu sorun yaygındı ama farklı tanılar konabiliyordu ya da sorun görmezden gelinebiliyordu. Ne mutlu ki şimdi okullar bu konuda daha titiz çalışıyorlar ve çocuklar gerekli desteği alabiliyorlar. Temennim okul öncesi döneminde tespitlerin yapılması. Okul öncesinde de belirtiler olmasına rağmen müracaatlar ilkokul dönemini buluyor. Okul öncesi öğretmenlerinin bu konuda farkındalıklarının artırılması için çalışmalar yapılması gerekiyor. Özellikle sözel olmayan öğrenme problemleri çok erken yaşlarda fark edilebilir.

Sözel olmayan öğrenme güçlükleri nelerdir?
Öğrenme güçlüklerinin alt tiplerinden biridir. Öğrenme güçlükleri disleksi, disgrafi, diskalkuli ve sözel olmayan öğrenme güçlüğü olarak 4 alt kategoride adlandırılır. Disleksi okuma becerilerinde yaşanan sorunları, disgrafi yazma becerilerinde yaşanan sorunları, diskalkuli matematik becerilerinde yaşanan sorunları, sözel olmayan öğrenme problemleri ise sosyal öğrenmelerde yaşanan sorunları tanımlar.

Ben sözel olmayan öğrenme güçlüklerini çok önemsiyorum. Toplumumuzda öğrenme deyince sadece okuma, yazma ve matematik gibi akademik süreçler akla geliyor. Oysa öğrenme doğumdan itibaren başlıyor çocukların oyun içindeki sosyal hayat içindeki duruşları bize pek çok ipucu veriyor.

Sözel olmayan öğrenme problemleri sosyal-motor becerileri kapsıyor. Öz bakım becerileri, oyunu algılama, katılma, akıcılık, sıralama, motor becerilerinde gecikme, kurallara-gruba uyum vb. becerilerde kendini gösteriyor.


Öğrenme güçlüğü belirtileri nelerdir?
Öğrenme güçlüğü belirtilerini okul öncesi ve okul dönemi olarak ayrıca belirtmek isterim. Ben bir uzman olarak erken tanıya çok önem veriyorum. Keşke ülkemizde okul öncesi eğitim kurumları için bir değerlendirme ölçeği geliştirilmeli. Çünkü; bu durum erken dönemde fark edildiğinde çok başarılı sonuçlar alıyoruz. Okul öncesi belirtileri öncelikle geç konuşma, kavramsal karıştırmalar, kurallara uyma zorlukları, geç algılama vb. Okul döneminde ise daha çok akademik belirtiler okuyamama ya da yanlış okumalar, heceleme, okuduğunu anlama zorlukları, matematikte işlem ve problem hataları, takvim becerileri, arkadaşlık ilişkileri gibi alanlarda kendini gösterebiliyor.

Öğrenme güçlüğü tedavisi nedir?
Ben bir eğitimci olduğum için tedavi kelimesi bana çok uygun gelmiyor ama yerine kullanabileceğimiz bir kelime bulmakta zorlanıyorum açıkçası. Öğrenme güçlüğünü bir hastalık değil gelişimsel bir sorun olarak algılıyorum. Uygun eğitim desteğiyle, algısal yetenekleri geliştirerek öğrenmeyi kolaylaştırabiliyoruz.

Öğrenme güçlüğünün tedavisi eğitimdir diyebilir miyiz?
Evet diyebiliriz. Öğrenme güçlüğü için bir ilaç yok ancak beraberinde eşlik eden bir dikkat sorunu varsa dikkate yönelik ilaçlar veriliyor. O zaman eğitim-ilaç birlikte yürütülüyor.
Öğrenme güçlüğünü açıklayan farklı yaklaşımlar var. Hangi yaklaşımı benimsediğiniz, uyguladığınız eğitim programlarını etkiliyor. Ben öğrenme güçlüğünün nörolojik bir problem olduğunu kabul ediyorum bu yüzden çocukların algılama becerilerinin gelişimine çok önem veriyorum ancak bunların becerilere genellemesinin kendiliğinden olmasını beklemiyorum. İşlevsel hazırladığımız programlarda değerlendirme sonuçlarına göre çocukların güçlü ve zayıf yönlerini belirliyoruz. Desteklemek için beceri ve yetenek öğretimini bir arada uyguluyoruz. Ben çocukların severek yapmadıkları hiçbir şeyi öğrenemeyeceklerini düşünüyorum. Son yıllarda çok popüler olan pozitif pedagoji içinde geçen kafa-kalp-beden yaklaşımı çalışmalarımızı çok iyi açıklıyor. Çocuklara düşünmeyi, severek ve hareket ederek öğretiyoruz. Hızlı başarı deneyimleri kazandırarak özgüvenlerini desteklemeye önem veriyoruz.


Öğrenme güçlüğü gösteren çocukların ailelerine neler önerirsiniz?
Çocuk yetiştirmek çok ciddi bir sorumluluk, sadece öğrenme güçlüğü gösteren çocuğu olan aileler için değil, her aile çocuk yetiştirirken iyi gözlemci olmak zorunda. Çocuğunun güçlü-zayıf yönlerini tespit etmek, gerekli desteği vermek, gerekiyorsa bir uzmandan yardım almak her ebeveynin görevidir.

Öncelikle çocuğu sürekli takip eden iyi bir psikiyatra müracaat edilmelidir. Genel tıbbi değerlendirmeler yapıldıktan sonra iş, biz özel eğitimcilere düşüyor iyi bir eğitsel değerlendirme ailenin çocuğunu iyi tanımasına yardımcı olacaktır.

Aileler çocuklarını ve sorunu iyi tanımalıdır. Onlardan istediğimiz en önemli şey koşulsuz sevgidir. Sorunun farkında olup çocuktan neyi bekleyeceğimizi bilmek, uygun desteği zamanında ve yeteri kadar vermek, çocuğun genel gelişimine katkıda bulunabilmek için gerekli desteği sağlamak önemlidir.

Sorunu kabul etme ve bir uzmanla çalışmaya başlama ailenin atacağı en önemli adımdır. Sonrasında uzmanla işbirliği içinde çalışma, çocuğun sosyal kimlik kazanabilmesi için gerekli desteği sağlama, doğru zamanda doğru yardımı verme gibi pek çok sorumluluk aileleri beklemektedir.

Bu konuda öğretmenlerin yapabileceği neler olabilir?
Öncelikle okulların hizmet içi eğitim seminerleri ile bu konuda öğretmen gelişimine katkı sağlaması gerekiyor. Alanda çalışmalar çok yeni olduğu için öğretmenlerimizin bilgisi ve yapabilecekleri yetersiz kalıyor. Doğru yönlendirme yapmak, özellikle öğrenme güçlüğü gösteren öğrencinin sınıfa uyumunu sağlayabilmek, sosyal kabulünü artırabilmek için çalışmalar düzenlemek, uzman varsa işbirlikçi çalışmak, gözlemlerini uzmanlar ve aile ile paylaşmak, öğrenmeyi kolaylaştırabilmek için ek destek sunma yapabileceklerinden bazıları olabilir.
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge