Ana içeriğe atla

MCGİLL ÜNİVERSİTESİ’NDE YUMURTALIK KANSERİ ERKEN TEŞHİS TARAMA TESTİ ARAŞTIRMALARI YAPAN OP. DR. ALPER MUMCU

DÜNYA’DA TÜRK HEKİMLER VE BAŞARI ÖYKÜLERİ

7 yıldır arka arkaya Kanada'nın en iyi tıp fakültesi seçilen McGill Üniversitesi Tıp Fakültesi Jinekolojik Onkoloji Bölümünde yumurtalık kanserinin erken teşhisine yönelik bir tarama testi üzerine çalışan Op. Dr. Alper Mumcu, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi.

Yumurtalık kanserinin erken teşhisine yönelik bir tarama testi üzerine çalışan Op. Dr. Alper Mumcu, Kanada McGill Üniversitesi tüp bebek merkezinin kurucusu Doktor Seang Lin Tan  ile 3 yıl boyunca çalıştıktan sonra 7 yıldır arka arkaya Kanada'nın en iyi tıp fakültesi seçilen McGill Üniversitesi Tıp Fakültesi Jinekolojik Onkoloji Bölümündeki araştırma projesine dahil oldu. Bu alandaki önemli isimlerden biri olan Dr.Lucy Gilbert ile çalışan Mumcu, yeni bir gelişme ile  Montreal’den Ottawa’ya taşındığı için merkezden ayrılma kararı aldı.

Röportajı yayınlayacağımız hafta üniversiteden kendi kararı ile ayrılan Op. Dr. Alper Mumcu ile, bu üniversite hakkında bilgi almak isteyenler için yazıyı yayınlama kararı aldık.

Yumurtalık kanserinde erken teşhis tarama testleri üzerine  Kanada’nın en iyi tıp fakültesinde çalışmalar yapan Op. Dr. Alper Mumcu, Kanada’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini anlattı.

Ne üzerine çalışıyorsunuz?
Uzmanlık alanım kadın hastalıkları ve doğum, yaklaşık 10 yıl kısırlık ve tüp bebek tedavileri ile ilgili çalıştım daha sonra Kanada'ya geldim ve 3 yıl yine bir tüp bebek merkezinde görev yaptıktan sonra 2014 yılının Ocak ayında McGill Üniversitesi'nde yumurtalık kanserlerinin erken dönemde teşhisi ile ilgili bir araştırma projesinde çalışmaya başladım.

Hangi tip hastaları ve hastalıkları tedavi ediyorsunuz?
1998-2013 yılları arasında kadın hastalıkları ve doğum ile ilgili bütün hastalıkları tedavi ettim, Binlerce bebeğin doğumunu gerçekleştirdim, yüzlerce hastanın tüp bebek tedavisi ile çocuk sahibi olmalarına yardımcı oldum ancak şu anda hasta bakmaktan ziyade araştırma ile ilgileniyorum

Bu hastalıkların bulguları, belirtileri ve tedavileri hakkında genel bilgiler verebilir misiniz?
Yumurtalık kanserleri tıp camiasında “sessiz katil” olarak bilinen, son dönemlerine kadar hiçbir belirti vermeyen ve tanı konulduğunda genelde tedavi edilme şansı son derece azalmış ve ne yazık ki son döneme  erişmiş kanserlerdir.

Hastalığın “sessiz katil” olarak adlandırılmasının nedeni erken dönemlerde görülen yakınmaların genelde hafif ve bu hastalığa özgü olmamasıdır. Pek çok iyi huylu hastalıkta görülen yakınmalar hastalar ve doktorlar tarafından ihmal edilir ve bu nedenle hastalık sinsice ilerler. Bu aşamaya ulaşmış bir yumurtalık kanseri çok yoğun operasyon ve kemoterapiye rağmen yüzde 50 olasılıkla 2 yıl içinde tekrarlar ve hastaların yüzde 80'i, 5 yıl içinde  kaybedilir.

Erken dönemde yakalandığında özellikle birinci evrede tanı konduğunda yaşam şansı yüzde 90'lara kadar çıkmaktadır. Oysa hastaların yüzde 70'inde tanı, hastalık üçüncü ya da dördüncü evreye ulaştığında konabilmektedir ve bu da tedavi için oldukça geç bir dönemdir

Maalesef bu kanser türünün erken dönemde hatta daha hastalık başlamadan yakalanmasını sağlayacak bir tarama testi yok. İşte araştırma projemiz hastanın öyküsü, ultrason bulguları ve bazı kan tahlilleri ile hastalık daha başlamadan yüksek riskli hastaları tespit edip yumurtalık kanseri olmalarını engelleyecek şekilde tedavi etmeyi amaçlıyor.


Bu hastalığın dünyada ve Türkiye'de görülme sıklığı nedir, bu konuda istatistikî bilgileri paylaşabilir misiniz?
Yumurtalık kanseri diğer bazı kanser türlerinin aksine ırka ve etnik kökene bağlı olarak farklı oranlarda görülür. En sık beyazlarda en az ise Asya kökenli kadınlarda ortaya çıkar.  Tıbbi konularda ilgili istatistikler Amerika Birleşik Devletleri'nde çok detaylı olarak tutulmaktadır. Buna göre 2013 yılında yaklaşık 22 bin kadına ilk kez yumurtalık kanseri tanısı konmuş ve yine yaklaşık 14 bin kadın bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmiştir.
Kadınlardaki tüm kanserler içerisinde yüzde 3’lük bir orana sahip iken bir kadının tüm hayatı boyunca yumurtalık kanserine yakalanma riski 72 de birdir. Yine Amerikan verilerine göre kadın kanserleri arasında dokuzuncu, kansere bağlı kadın ölümlerinde ise beşinci sıradadır.
Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı verilerine göre her yıl yaklaşık 4 bin yeni yumurtalık kanseri saptanmaktadır.

Kısaca kendinizden bahsedebilir misiniz?
1969 Ankara doğumluyum.  ilkokul ve lise eğitimimi Ankara Koleji'nde tamamladım. Daha sonra üniversite sınavındaki ilk tercihim olan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İngilizce bölümünü bitirdim. Ardından İzmir’e taşınmaya karar verip Tıpta Uzmanlık Sınavında ilk tercihim olan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi kadın hastalıkları ve doğum bölümünü bitirdim. Askerliğimi İstanbul Gülhane Tıp Akademisi'nde yaptıktan sonra İstanbul’un büyüsüne kapılarak burada kalmaya karar verdim. 2010 yılına kadar Amerikan Hastanesi kadın hastalıkları ve doğum bölümünde görev yaptım. Ardından Kanada'ya geldim 3 yıl süreyle özel bir tüp bebek merkezinin kuruluşunda görev aldıktan sonra şu anki işime başladım. Hacettepe'den arkadaşım diş hekimi İpek Elgin Mumcu ile 1993 yılından beri evliyiz. Alp ve Arda isimli ikiz oğullarımız var

İş ve aileden arta kalan zamanda fotoğraf ile ilgileniyorum. Türkiye'deyken fotoğraf sanatçısı sevgili dostum Muammer Yanmaz'dan temel ve ileri düzey fotoğrafçılık eğitimi almıştım. Kendime kalan zamanın büyük kısmını fotoğrafa ayırıyorum. Onun dışında yemek yapmayı çok seviyorum yaptığım yemekleri oğullarım sevip tekrar yapmamı istediklerinde çok mutlu oluyorum. Son zamanlarda bu  iki ilgi alanımı birleştirip yemek fotoğrafçılığı üzerine denemelere başladım. Önce yapıyor ardından fotoğraflıyorum. https://www.flickr.com/photos/alpermumcu

Ayrıca iyi bir sinema izleyicisi sayılırım. Eşimle beraber vizyondaki  filmleri kaçırmamaya çalışıyoruz. Bunun yanı sıra son zamanlarda bir kitap üzerinde çalışıyorum belki önümüzdeki yıl içerisinde yayınlanması gündeme gelebilir. Yine arta kalan zamanlarımda 1998 yılında açtığım Türkiye'nin ilk Türkçe kadın hastalıkları ve doğum sitesi olan web sitemin güncellemeleri ile ilgileniyorum.



Bugüne kadar eğitim aldığınız ve çalıştığınız kurumlar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi tartışmasız hala Türkiye'nin en iyi tıp fakültesi. Uzmanlık eğitimi aldığım Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi de yine bence Türkiye ortalamalarının üzerindedir. Ancak benim en büyük şansım Amerikan Hastanesi kadın hastalıkları doğum ve tüp bebek merkezi ekibinin bir üyesi olarak çalıştığım yıllardır. Burada hem tıbbi açıdan, hem teknik açıdan, hem de tıp etiği açısından mükemmel bir eğitim aldığımı düşünüyorum. Amerikan Hastanesi'nde çalıştığım süre boyunca tıp pratiğinin bireysel bir çaba değil bir takım oyunu olduğunu  kavradım. Amerikan Hastanesi hem hastane olarak hem de üyesi olarak çalıştım kadın doğum ekibi olarak gelişmemde çok büyük bir öneme sahiptir.

Kanada'ya geldikten sonra dünyada tüp bebeğin kurucularından ve İngiltere’deki ilk uygulayıcılarından, aynı zamanda 17 yıl önce dünyanın sayılı tüp bebek merkezlerinden biri olan McGill üniversitesi tüp bebek merkezinin kurucusu Doktor Seang Lin Tan  ile 3 yıl boyunca çalıştım. Bu benim için oldukça önemli bir deneyim oldu. 

Ardından 7 yıldır arka arkaya Kanada'nın en iyi tıp fakültesi seçilen McGill Üniversitesi Tıp Fakültesi Jinekolojik Onkoloji Bölümündeki araştırma projesine dahil oldum ve şu anda bu alandaki önemli isimlerden biri olan Dr.Lucy Gilbert ile çalışıyorum.

Eğitim aldığınız kurumların halen bulunduğunuz konuma gelmenizdeki katkıları nelerdir, şu anda çalıştığınız kurumu neden seçtiniz?
Hacettepe üniversitesi Tıp Fakültesi bence dünya çapında. Orada aldığımız temel eğitim bana göre Amerika da dahil olmak üzere dünyadaki pek çok tıp fakültesinden daha ileri düzeyde. Ancak dediğim gibi bulunduğum konuma gelmemde en büyük katkı Profesör Doktor Bülent Urman başta olmak üzere Amerikan Hastanesi Tüp Bebek, Kadın Hastalıkları ve Doğum bölümünde çalışan doktor, hemşire, embriyolog ve tüm yardımcı sağlık personelidir.

Halen pratiğini yaptığınız branşın Türkiye ve Kanada'daki durumunu karşılaştırabilir misiniz?
Jinekolojik onkoloji Amerika Birleşik Devletleri'nde ve Türkiye'de bence hemen hemen benzer durumdadır. Dünyada sözü geçen pek çok jinekolog onkolog hocamız vardır.


Halen çalışmakta olduğunuz kurumu, ya da çalışmış olduğunuz kurumları eğitim, tıbbi pratik ve sağlık hizmetleri konuları açısından Türkiye'de kurumlar ile karşılaştırabilir misiniz?
Türkiye'deki sistem ile kuzey Amerika'daki sistem birbirinden çok farklı. Burada gündelik işler daha ziyade hemşireler ve yardımcı sağlık personeli üzerinden yürüyor. Türkiye'de ise tam tersine bütün yük hekimlerin üzerine biniyor.

Kanada'da özel sağlık sistemi olmaması bence ciddi bir sorun ve çoğu zaman işlerin tıkanmasına neden oluyor buradaki hastanelerin durumuna baktığımda istanbul'daki büyük sağlık merkezleri sanki gözüme uzay üssü gibi görünüyor

Türkiye'de halen eğitim almakta olan tıp öğrencilerine ya da genç hekimlere neler önerirsiniz?
Hekimlik bir meslekten ziyade bir yaşam tarzı dolayısıyla bu yaşam tarzına kendilerini mutlaka  hazırlamaları gerekir. Eğer olanakları varsa uzmanlık eğitimi için yurtdışına gitmenin yollarını aramalarını öneririm.

Hangi bilimsel dergileri takip ediyorsunuz?
Fertility and Sterility, RBM online ve  Obstetrics and Gynecology

Mesleğinizle ilgili en çok ziyaret ettiğiniz 3 internet sitesi nedir?
Herkes gibi benim de en fazla ziyaret ettiklerim Uptodate, pubmed ve webmd. Ancak çok iyi bir internet ve sosyal medya kullanıcısıyım ve web siteleri dışında branşım ile ilgili pek çok twitter hesabını takip ediyorum bence sosyal medya şu anda güncel takip etmek için en kolay yol

Yurt dışında hekimlik yapmanın sıkıntıları nelerdir?
Hangi ülkede yaşarsanız yaşayın mezun olduğunuz ülke dışında tıp pratiği yapmak çok zor. Bunun tek istisnası sanırım yurtdışından doktor ithal etmeyi düşünen Türkiye'dir

Yurtdışında doktorluk lisansı almak bütün sınavları geçseniz bile çok kolay değil üstelik genel tıp yaklaşımları kültürler arasında farklılık gösterebiliyor bu nedenle eğer mümkünse yurtdışında ihtisas yapmak önemli

Türkiye'de tıbbın durumu nedir? Ülke dışında tahsil almak gerekli midir? Kimler için daha uygundur?
Bence Türkiye'de  tıp Avrupa'nın pek çok ülkesinde hatta Amerika'nın bile pek çok orta düzey bölgesinden çok daha ileri düzeyde.  Temel tıp eğitiminin Türkiye'deki köklü tıp fakültelerinde oldukça iyi verildiğini düşünüyorum bu nedenle tıp eğitimini ülke dışında almak pek mantıklı değil ama ihtisas ve üst  ihtisas için gerekli.

Kanada'daki hasta popülasyonunun karakteristik özellikleri nelerdir? Türkiye'ye göre ne gibi farkları vardır?
Burada özel sağlık sistemi olmadığı için durum biraz farklı. Hastalar daha sabırlı. Muayene için saatlerce beklemek gerekiyor tabii bundan önce randevu almak oldukça büyük bir olay. Bazı ameliyatlar için bekleme süreleri 6- 7 yıla kadar uzayabiliyor.

Noel gibi yoğun dönemlerde acil servislerde muayene olabilmek için 48 saate kadar bekleyen hastalardan söz ediliyor tüm bunlara rağmen hekime karşı şiddet hiç duymadığım bir şey

Kanada’daki kurumların yabancı doktorlara karşı özel bir tutumu var mıdır?
Daha önceden buraya fellow olarak gelen Türk hekimleri gerek, bilgileri gerek, kişilikleri gerekse çalışkanlıkları ile çok güzel izlenimler bırakmışlar. Bu yüzden benim gördüğüm kadarıyla burada yani Montreal'de Türk hekimlerine karşı bir sempati söz konusu bu çok mutluluk verici bir durum.

Kanada’daki ünlü tıp kurumlarına ya da hastanelerine eğitim amaçlı olarak girebilmek mümkün müdür?
Elbette ki mümkün ancak bu çok mücadele gerektiren bir durum ancak olanaksız değil

Kanada’da Türk hekimler arası dayanışma ne durumdadır?
Burada çok yeni olduğum için çok fazla Türk hekim tanımıyorum ancak tanıdığım kadarıyla ilişkilerin ve dayanışmanın iyi olduğu izlenimini edindim

Halen üzerinde çalışmakta olduğunuz araştırma konusu nelerdir?
Halen yumurtalık kanserinin erken teşhisine yönelik bir tarama testi üzerine çalışıyoruz.

Bu çalışmaları hangi kurumda yapmaktasınız, ekibinizden bahsedebilir misiniz?
Çalışmalarımız McGill Üniversitesi Sağlık Merkezi Araştırma Enstitüsü bünyesinde gerçekleşiyor. Değişik özelliklere ve bilimsel geçmişe sahip yaklaşık 15 kişiden oluşan bir ekip ve ekibimizin başında bu konuda saygınlığı oldukça fazla olan Dr. Lucy Gilbert var. 

Bize araştırma ekibinizin bir rutin gününü anlatabilir misiniz?
Ekibimizin önemli bir kısmı yumurtalık kanseri ve çalışmamız hakkında halkı bilgilendirmek ve çalışmaya dahil edilebilecek kriterlere sahip hastaları seçmek ile uğraşıyor, biz ise hastaların takiplerini gerçekleştiriyoruz. Ben  aynı zamanda çalışmanın web sayfası, facebook, twitter ve instagram gibi sosyal medya yönetimini de yürütüyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge