Ana içeriğe atla

“YAPILAMAZ DENEN BEYİN AMELİYATLARI UYANIK KRANİYOTOMİ İLE AŞILIYOR”

Uyanık kraniyotomi yönteminin öncülerinden olan Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Hülya Bilgin, Derneğin “Zor Havayolu Yönetimi” komitesinin de kurucusu. Prof. Dr. Bilgin, “uyanık kraniyotomi” ile standart yöntemlerle yapılamaz gibi görülen beyin ameliyatlarının çok düşük komplikasyon riskleri ile yapılabildiğini belirtti.

Beyin cerrahi girişimlerinin giderek gelişmesi ve yeni anestezik ilaçların bulunması ile beyin ameliyatları uyanık durumda da yapılmaya başlandı. Ameliyat öncesi uygulanan sedasyon, analjezik ya da anestezik ilaçların doz ayarlaması ile uyanık kraniyotomi (uyanık beyin ameliyatı) yapılabiliyor. Uyanık kraniyotomi işlemi uygulanırken çok büyük dikkatle doz ayarlaması yapılarak dar bir doz aralığında kullanılan ilaçlar ve ameliyatın hassasiyeti nedeniyle hastayı birebir deneyimli bir anestezistin takip etmesi gerektiğini belirten Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hülya Bilgin, “Uyanık kraniyotomi sırasında hastanın hiçbir şekilde ağrı duymaması ve rahat etmesi için ne gerekiyorsa yapılır Bu işlem öncesinde yapılacak olan tüm uygulamaları hastaya detaylı olarak anlatmak çok önem taşıyor. Hasta ameliyathaneye alındığı zaman ameliyat öncesi sedasyon yapılarak hastanın rahatlaması sağlanır ve uygun monitorizasyon yapılır. Daha sonra cerrahi girişimin yapılacağı bölgeye lokal anestezikler yapılır, takiben de çok güçlü ve çok kısa etki süreli analjezikler damar yolu ile verilerek hasta, derinliği ayarlanabilen sedasyon ve anestezi düzeyine sokulur. Tümör dokusu çıkarılırken hasta konuşturularak ya da elini kolunu, bacağını hareket ettirmesi istenerek nörolojik muayenesi gerçekleştirilir” dedi.


“Parkinson Hastalarında ve Sık Nöbet Geçiren Bazı Hastalarda Uyanık Kraniyotomi Uygulanabilir”


Uyanık kraniyotominin daha çok hassas beyin alanları ya da bu bölgelere komşu alanlardaki lezyonların çıkarılmasında uygulandığını belirten Prof. Dr. Bilgin şunları kaydetti: “Mesela beyinde konuşma alanı, görme alanı ya da el-kol veya bacak hareketlerimizi sağlayan sinirlerin beyindeki başlangıç noktası olan motor alanları var. Uyanık beyin ameliyatı bu alanlardaki tümörlerin çıkarılması sırasında, fonksiyonel alanın sınırlarının gerçek zamanlı ve tam olarak belirlenmesine, dolayısı ile tümörün çıkarılabileceği güvenli sınırların saptanmasına olanak sağlar. Böylece tümör çıkarıldıktan sonra konuşamama, görme bozukluğu, körlük veya felç olma gibi riskler azaltılmaya çalışılır. Konuşma alanını içeren cerrahi girişimlerde ameliyat devam ederken sürekli nörolojik muayene yapılarak ve hasta konuşturularak tümör çıkarılır. Bunların yanı sıra Parkinson hastalığı ya da ilaçla tedaviye yanıt vermeyen hareket bozukluğu olan hastaların cerrahi tedavisinde ve sık nöbet geçiren bazı hastalardaki nöbet odağının çıkarılmasında da uyanık kraniyotomi uygulanabilir.”



“1999 Yılından Bu Yana 500’den Fazla Hastaya Uyguladık”


Uygulamada cerrahi bölüm ile anestezistlerin sıkı bir işbirliği yapması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Bilgin, “Uyanık kraniyotomide, ağrılı işlemlerde uygun sedasyon ve analjezi oluşturan ajanlar ile hastanın uzun süre hareketsiz kalması ve bu sırada konforlu olması sağlanmalı aynı zamanda konuşma ya da hareketleri kontrol edilirken hastanın şuur düzeyi de soruları cevaplayabilecek, kendisinden istenen hareketleri yapabilecek düzeyde olmalıdır. Ameliyatın başarısı işbirliği yapan, uyum içinde çalışan tecrübeli bir ekiple doğrudan ilişkilidir. Ülkemizde Uludağ Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, Ege ve Ankara Üniversiteleri’nde ve Amerikan Hastanesi’nde uygulanıyor. Biz hastanemizde 1999 yılından bu yana 500’den fazla hastaya bu yöntemi yaptık ve başarıyla uygulamaya da devam ediyoruz” diye konuştu.


“İletişim Güçlüğü Çekenlere ve Kapalı Yer Fobisi Olanlara Bu Yöntemi Uygulamayın”


Prof. Dr. Bilgin, yöntem uygulanırken dikkat edilmesigereken konular hakkında şu bilgileri verdi: “Yöntem, uygun cerrahi endikasyon sonrası sadece şuuru açık, karşılıklı iletişim kurulabilen, beyin ödemi az, ameliyat sırasında kanama ve nöbet geçirme riski normal sınırlarda olan ve gerektiğinde soluk borusuna solunum tüpü takılabilecek hastalarda uygulanır. Girişimin detayları, hastaya ameliyat sırasında ne gibi testler uygulanacağı, uzun süre kımıldamadan aynı pozisyonda kalması gerekebileceği detayları ile anlatılmalıdır. Mesela, hastada iletişim güçlüğü, ağrıdan aşırı korkma varsa, uzun süre hareketsiz yatamayacaksa, kapalı yer fobisi varsa, aşırı kilolu ise bu yöntemi uygulamak çok doğru olmayacaktır. Uygulama sırasında hastalar uzun süre hareketsiz yatmaktan sıkılabilirler, rahatsız olabilirler ve tam cerrahi işlem sırasında habersiz hareket edebilirler. Hastanın bu ani hareketleri cerrahi ekibin çalışmasını zorlaştırabilir. Ameliyat sırasında aniden nöbet gelişebilir, bulantı-kusma olabilir, bazen hastalar ne yapılırsa yapılsın ağrı duyduğunu ifade edebilir ve genel anesteziye geçmek gerekebilir. Bazen soluk tutma gelişebilir bu nedenlerle hastaların solunumu çok yakından izlenmeli ve hızla hasta uyarılmalı ve gerekli tedavi yapılmalıdır. Cerrahi olarak da bazen beklenmeyen kanamalarla karşılaşılabilir.”


“Yapılamaz Gibi Görülen Beyin Ameliyatları Çok Düşük Komplikasyon Riskleri ile Yapılabilir”

En önemli avantajı standart yöntemlerle yapılamaz gibi görülen beyin ameliyatlarının çok düşük komplikasyon riskleri ile yapılabildiğini belirten Prof. Dr. Bilgin, “Beyindeki tümörün tam olarak çıkarılması hem tümörün tekrarlama şansını azaltır, hem de eğer tekrarlayacaksa tekrarlama süresini uzatır. Böylece kişinin ortalama yaşam süresini uzar. Ancak tümörün tam olarak çıkarılması için uğraşılırken, özellikle hasta tam olarak uyuyorsa yani genel anestezi altında ise bu fonksiyonel alanların tam sınırlarını belirlemek mümkün olmadığı için ameliyattan sonra hastada nörolojik defisitler (istenmeden ortaya çıkan felç gibi) durumlar gelişebilir. Oysaki uyanık kraniyotomi ile tümörün çıkarılması sırasında nörolojik monitorizasyon yapılarak konuşma, görme ve kısa hafıza alanlarının, el, kol ve bacak hareketlerini yaptıran liflerin beyindeki çıkış noktası olan motor korteksin tümör ile komşuluğu tam olarak belirlenebilir. Böylece güvenle çıkarılabilecek alanlar belirlenerek, olabildiğince çok tümör dokusu çıkarılırken hastada istenmeden oluşabilecek nörolojik hasarlar önlenmeye çalışılır. Önceleri hassas bölgelere çok yakın olan tümörler gelişebilecek nörolojik hasar riskleri nedeniyle ameliyat edilemezken, günümüzde bu yöntemle başarıyla tedavi edilebiliyor. Uyanık kraniyotomi, sırasında kullanılan ilaçlar genel anestezi için kullanılan ilaçlardan çok daha düşük dozda ve çok daha kısa etki sürelidir. Genellikle soluk borusuna solunum tüpü takmak da gerekmez. Böylece genel anestezi için kullanılan ilaçların yan etkileri ve soluk borusuna takılan tüpün oluşturduğu yan etkiler ortadan kalkar. Ayrıca yapılan çalışmalar sonucunda, hastaların ameliyat sonrası yoğun bakımda ve hastanedeki toplam yatış oranlarının düştüğünü gösteriyor. Her klinikte ve her hastada bu yöntemi uygulamak mümkün değildir. Her şeye rağmen hastalar bazen uyanık olmak deyiminden çok korkmakta ve tüm açıklamalara rağmen bu yöntemi kabul etmemektedirler. Oysa doğru hasta seçimi ve iyi bir ekip çalışması ile yapıldığı zaman uygulamanın her hangi bir yan etkisi yoktur” dedi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge