Ana içeriğe atla

HANGİ BRANŞ HEKİMLERİNDE İNTİHARA DAHA ÇOK RASTLANIYOR?

Hekimler arasında en sık anestezistlerde görülen intihar vakalarının, anestezistin sürekli kapalı ortamda uzun süre çalışmasının ve hastanın hayati fonksiyonlarının sorumluluğunun alınmasının depresyona neden olabildiği belirtiliyor. Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği Başkanı Prof. Dr. Şükran Şahin, konu ile ilgili Sağlık Dergisi’ne bilgi verdi.

Uzmanlar, özellikle fiziksel yorgunluk ve ruhsal baskı içinde olunmasının, anestezistlerin anestezide kullanılan ilaçlara çok rahat erişebilmelerinin ve bu ilaçları hangi dozlarda uygulayacaklarını çok iyi bilmelerinin intihara yönelimi ve ilaç bağımlılığı riskini artırdığı uyarısında bulunuyor. Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği (TARD) Başkanı Prof. Dr. Şükran Şahin, hekimler arasında intihar eğiliminin diğer meslek gruplarından daha yüksek olduğunu belirterek, yapılan araştırmalarda batılı hekimler arasında normal nüfusa ve diğer akademik personele göre intihar oranının yüzde 1-3 oranında daha fazla olduğunun belirlendiğini söyledi. Prof. Dr. Şahin, “Toplumdaki diğer bireylere göre erkek hekimlerdeki intihar riski 1.1-3.4, kadın doktorlardaki risk ise 2.5-5.7 olarak tahmin edilmektedir'' dedi.

“En Sık ‘Anestezi’ Uzmanları İntihara Yöneliyor”
Hekimler içerisinde en sık ''anestezi'' uzmanlarının intihara yöneldiğine dikkati çeken Şahin, konuya ilişkin yapılan çok sayıda araştırmanın bunu doğruladığını ifade etti. Prof. Dr. Şahin, şunları kaydetti: “Dünyada hekimler arasındaki intihar vakalarında anestezi uzmanlarının isminin diğer hekimlere göre daha sık geçmesi de sadece gözlemlenen bir durum değildir. Dünya genelinde yapılan araştırmalar, anestezi uzmanlarında intihar riskinin diğer hekimlere oranla yüksek olduğunu ortaya koymuştur. Örneğin, İngiltere'de yapılan bir taramada, pratisyen hekimlere göre anestezi uzmanlarının çok daha yüksek oranda intihar girişiminde bulundukları saptanmıştır. ABD'de de intihar girişiminin ölümle sonuçlanma oranı ve ilaçla ilişkili ölüm oranının, dahiliye doktorlarına göre anestezi uzmanlarında daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Türkiye'de doğrudan bu konu ile ilgili bir çalışma bulunmamaktadır.”

Anestezinin, cerrahi girişimlere kişinin tahammülünü sağlamak olarak ifade edilebileceğini belirten Prof. Dr. Şahin, anestezinin doğrudan tedavi edici olmadığını, cerrahi başta olmak üzere tedavi sürecinde kişinin yaşamsal fonksiyonlarının kontrol altında tutulması açısından, büyük önem taşıyan bir girişim olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Şahin, anestezi gibi koruyucu ve kollayıcı olduğu savunulan bir girişimin kazaya neden olmasının da çok çarpıcı olduğunu ve bu nedenle anesteziye bağlı herhangi bir komplikasyonun, özellikle ölümlerin çok reaksiyon uyandırabileceğini belirtti.

“Anestezi Hatalarının Yüzde 70'i İnsan Kaynaklı”
Prof. Dr. Şahin, anestezi komplikasyonlarının cerrahiye göre çok az, fakat son derece ızdıraplı ve tıp hukuku açısından ciddi sonuçlar doğurduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Cerrahi girişimlerde insan hayatının emniyeti ancak kaliteli bir anestezi ile sağlanabilir. Anestezist ve ameliyat odası bir insan-makine kompleksi ve bu sistem performansı cihaz, insan ve çevre faktöründen etkileniyor. Örneğin, cihaza ait faktörler dediğimiz zaman iyi çalışmayan bir cihazla anestezi uygulamak son derece tedirgin edicidir. Anestezi hatalarının da yüzde 70'i insan hatalarından kaynaklanmaktadır. Ancak önemli olan, bu oranın azaltılabilir olmasıdır. Bunu azaltabilmek için de çalışma koşullarının iyileştirilmesi çok önemlidir. Anestezi uzmanı en önemli eforu uyanıklık için kullanmaktadır. Uyanıklığı etkileyen faktörlerin başında anestezistin performansı gelmektedir. Performansta, kişinin eğitim ve yeterlilik düzeyi, yorgunluk, uykusuzluk durumu, çalışma saatlerinin düzensizliği ve görevin kompleks yapısı etkilidir. Türkiye'de yapılan bir çalışmada, 32 saat (nöbet tutan ve nöbet sonrası mesai saatlerinde çalışmaya devam eden) ve 8 saat (sadece mesai saatlerinde) çalışan anestezi asistanlarının psikolojik ve bilişsel fonksiyonları karşılaştırılmış; 32 saatlik çalışma sonrası depresif duygu durumu, anksiyete ve stresin, 8 saat çalışmaya göre daha sık olduğu saptanmıştır. Yine bir başka çalışmada, 12 saat gece ya da gündüz çalışanlar karşılaştırılmış ve çalışma süreleri aynı olmasına karşın, gece çalışanların gündüz çalışanlara göre bilişsel fonksiyonlarının bozulabildiği gösterilmiştir.”

Doktorun hastasının acısını dindirme, hastalığını iyileştirme gibi asıl amaçlarının yanında bu işlemleri yaparken ona zarar vermemesinin de en önemli konu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Şahin, özellikle anestezi altında, kendini hiçbir şekilde savunamayacak bir hastada bu durumun anestezi uzmanına daha büyük bir sorumluluk yüklediğini ve uzmanı strese soktuğunu söyledi.

“Ameliyathanelerde Anestezik Gazlar ile Beraber Karbondioksit Birikir”
Ameliyathanede çalışan anestezi uzmanlarının risk içeren bir ortamda hizmet verdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Şahin, şunları söyledi: “Örneğin, ameliyathanede enfeksiyon riski yüksektir, sürekli çalışan cihazların oluşturduğu bir gürültü kirliliği yanı sıra hastaların uyutulması için kullanılan anestezik gazların ortama olan kaçaklarına bağlı bir atık gaz kirliliği söz konusudur. Ameliyathaneler güneş ışığından yoksun ve sürekli yapay ışıkla aydınlatılan kapalı bir ortam olduğu için eğer iyi ve etkin çalışan bir havalandırma sistemi de yoksa atık, anestezik gazlar ile beraber karbondioksit birikir. İyi klimatize edilmemiş bir ameliyathane kışın çok soğuk, yazın çok sıcak olur. Tüm bunlar baş ağrısı, dikkat azalması, baş dönmesi, baygınlık duygusu ve yorgunluk oluşturur.”

Finlandiya'da yapılan çalışmada, intihara iten iş ile ilgili faktörlerin başında iş arkadaşları ya da yöneticiler ile fikir ayrılığı, işyerinde adaletin olmaması ve nöbetçi olma gibi durumların geldiğinin saptandığını belirten Prof. Dr. Şahin, “Anestezistin sağlık sorunlarının olması, sosyal ilişkilerinin zayıf olması, ailevi problemlerinin olması, arkadaşsızlık, sigara ve alkol tüketicisi olması da intihara iten kişisel faktörler olarak bildirilmiştir” diye konuştu.

“Yüksek Sorumluluk, Depresyona Neden Oluyor”
Prof. Dr. Şahin, sürekli olarak kapalı bir ortamda geçen uzun çalışma saatleri, çok yoğun geçen ve sık tutulan nöbetler, uykusuzluk, fiziksel yorgunluk ve yüksek düzeyde sorumluluğun kişide belirgin bir huzursuzluk ve depresyona neden olabildiğini ifade ederek, “Sonuç olarak yaptığı işten ürkme, korkma duyusunun gelişmesine neden olabilir, başarısızlık ve istenmeyen sonuçlar oluşabilir. Anestezistlerin bu sanatı uygulayabilmeleri, toplum tarafından tanındıkça, diğer hekimler ve hasta yakınlarının yaptıkları işin öneminin farkına vardıklarını gördükçe, tadacakları ruhsal doyum ile olasıdır” değerlendirmesinde bulundu.

Prof. Dr. Şahin, “Yapılan birçok çalışma, anestezide kullanılan ilaçlara çok rahat erişebilmeleri ve bu ilaçları hangi dozlarda uygulayacaklarını çok iyi bilmelerinin, anestezi uzmanları arasında intihar olasılığı ve ilaç bağımlılığı riskini arttırdığını göstermiştir” dedi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge