Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlen toplantıda Türkiye'de diyabetli kişi sayısının her geçen gün arttığına dikkat çekildi. AK Parti Adana Milletvekili Ünüvar, “Obezite ve diyabet, ülkelerin değişik şekilde Gayri Safi Milli Hasılasını yüzde 1-5 oranında etkileyebiliyor” dedi.
Uzmanlar, Türkiye'de 10 milyonun üstünde diyabetli veya risk taşıyan kişi olduğunu belirterek, obezite ve diyabetle mücadele edilmesi gerektiğini belirtiyor. Diyabet hastalığının erken tanı ve tedavisinin sağlanması ve ilgili risk faktörleri konusunda halkın bilinçlendirilmesi amacıyla Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen “Türkiye Diyabet Önleme ve Kontrol Programı” toplantısı, Hilton Otel'de gerçekleştirildi.
Diyabet ve Obezite Haftası etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen toplantıya, Sağlık Bakanlığından çok sayıda genel müdür, çeşitli hastanelerin rektör ve tıp fakültesi dekanları ve ilgili birim amirleri ile bilim insanları katıldı.
“Ülkelerin Gayri Safi Milli Hasılasını Etkileyebiliyor”
AK Parti Adana Milletvekili Prof. Dr. Necdet Ünüvar, geçmişte koruyucu sağlık hizmetleri denildiğinde aşı ve aşı ile önlenebilen hastalıkların akla geldiğini, bugün ise bunun yanı sıra diyabet, obezite, kalp gibi kronik hastalıklar açısından da koruyucu hizmetlerin çok büyük önem taşıdığının belirlendiğini belirtri. Bu hastalıkların insan yaşamını ve yakınlarını derinden etkilediğini söylen Prof. Dr. Ünüvar, Obezite ve diyabetin ülkelerin değişik şekilde gayri safi milli hasılasını yüzde 1-5 oranında etkileyebiliyor. Bunun bir de indirek maliyetleri de var. Bu nedenle maliyet daha da artıyor. Bu aşamada, diyabeti önleme programları ön plana çıkıyor. Bunun için de obezite ile mücadele de önem taşıyor” dedi.
Prof. Dr. Ünüvar, obezite ve diyabetin önlenmesinde sadece bir bakanlığın sorumlu tutulmasının da insafsızlık olacağını dile getirerek, Milli Eğitim Bakanlığının, sivil toplum kuruluşlarının, belediyelerin, üniversitelerin ve vatandaşın da mücadelenin içinde yer alması gerektiğini söyledi.
“Diyabet ile Mücadele Ederken Obezite ile de Savaşılması Gerekiyor”
Türkiye Diyabet Cemiyeti adına konuşan Prof. Dr. Nazif Bağrıaçık, diyabetin her geçen gün görülme sıklığının arttığını söyledi. Türkiye'de diyabet ile ilgili çalışmaların ilk olarak diyabet taramaları ile başladığını kaydeden Prof. Dr. Bağrıaçık, “2000-2005 yıllarında yapılan araştırmada ülkede diyabet sıklığının yüzde 9.7 olarak çıktı. Diyabet ile mücadele ederken obezite ile de savaşılması gerekiyor. Diyabet ve obezite özellikle çocuklarda görülmeye başladı ve sürekli artış gösterdiği tespit edildi. Bu gelecek kuşaklar için ciddi bir sorun oldu. Obezite ve diyabetle mücadele için farkındalığın artırılması, tarama programlarına ağırlık verilmesi ve koruyucu önlemlerin alınması gerekiyor” diye konuştu.
“Kısa Süre Önce Türkiye Ulusal Diyabet Programı Olamayan Dünya Genelindeki 25 Ülkeden Biriydi”
Türkiye Diyabet Vakfı adına açıklama yapan Prof. Dr. Temel Yılmaz şunları söyledi: “Türkiye'de 10 milyonun üstünde diyabetli veya risk taşıyan kişi var. Hareketsiz yaşam, sağlıksız ve dengesiz beslenme diyabet ve obezitede çok etkili. Kantin kararnamesinin uygulamaya girmesiyle okullarda fast-food beslenmenin önüne geçilebilecek. Diyabet hastaları ilaca erişiminde bazı sorunlar yaşıyor Ancak devlet de bu konuya ağırlık veriyor. Bundan kısa süre önce Türkiye Ulusal Diyabet Programı olamayan dünya genelindeki 25 ülkeden biriyken, bugün kendi programı bulunuyor.”
“Diyabet ve Obezite Çocukluk Çağında Yüzde 5-15 Oranında”
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Peyami Cinaz ise diyabet ve obezitenin önlenmesinin çocukluk çağında başlaması gerektiğini vurguladı. Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalının bugüne kadar yeterli gelişim göstermediği eleştirisinde bulunan Prof. Dr. Cinaz, “Son yıllarda bu bilim dalı tüm ülkenin her yöresinde çok yaygın çalışmalar içinde yer aldı, birçok projeye imza attı. Obezite çocukluk çağında yüzde 5-15 oranında sıklığı olan çağın vebası olarak tanımlandığını ve önlenebilen bir sağlık sorunu. Diyabet sıklığı artmasının altında yatan gerekçe obezitedir” dedi.
“Türkiye'de 20 Yaş Üzerindeki Her Üç Kişiden Biri Metabolik Sendromlu”
Metabolik Sendrom Derneği Başkanı Aytekin Oğuz, yapılan araştırmalar sonucunda Türkiye'de 20 yaş üzerindeki her üç kişiden birinde metabolik sendrom olabileceğinin belirlendiğini anlattı. Metabolik sendromda bel çevresi kalınlığına bakıldığını belirten Oğuz, “Eğer bel çevresi kalınlığı erkeklerde 94, kadınlarda 80-88 santimetreden fazla ise metabolik sendrom hastası olabilirsiniz. Kan şekerinin 100'ün üzerine çıkması da bir belirti olabilir. Yapılan çalışmalarda Türkiye'de 100 erişkinden 40'ında metabolik sendrom olduğu ve kır ile kent arasında da bir fark bulunmadığı saptandı. Türkiye'de genel olarak erkeklerde bel çevresinin 91.7 santimetre, kadınlarda ise 90.7’dir. Kadınlarda bel çevresi kalınlığı çok yüksek” diye konuştu.
Konuşmaların ardından diyabetle ilgili çalışmalara emeği geçen bilim insanlarına plaket verildi. Bu kapsamda Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a da plaket armağan edildi. Akdağ adına plaketi Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Hasan Irmak aldı.
Yorumlar