Ana içeriğe atla

“MUAYENEHANELERE YAPILAN DENETİM GÜZELLİK MERKEZLERİNE DE YAPILSIN”

XX. Prof. Dr. Lütfü Tat Sempozyumunda muayenehanelere yapılan denetimin güzellik merkezlerine de yapılmasını istediklerini söyleyen Prof. Dr. Gül Erkin, “Ayrıca performans sistemi tabii ki daha çok hasta bakılmasıyla bilimsel üretimimizi azaltabileceğinden kaygılanıyoruz” dedi.

Ankara Deri ve Zührevi Hastalıklar Derneği ile Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Ana Bilim Dalı tarafından düzenlenen XX. Prof. Dr. Lütfü Tat Sempozyumunda dermatoloji ve veneroloji konusunda güncel konuları kapsayan paneller ve konferanslar yer aldı. Sempozyum Başkanı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gül Erkin, Sheraton Otel'de düzenlenen basın toplantısında,dermatoloji konusunda ulusal ve uluslararası düzeyde uzman konuşmacıların katıldığı etkinlikte 44 oturum başkanı, 7 yabancı ve 3 yurt dışında görev yapan Türk hekiminin bulunduğu 60'a yakın konuşmacının yer aldı. .

Yaklaşık 750 katılımcının takip ettiği kongrede, 19 panel, 5 konferans, 4 uydu sempozyumu ve 2 eğitim kurultayının düzenlendiğini kaydeden Erkin, sempozyum sayesinde deri hastalıklarındaki güncel bilgileri ve gelişmeleri paylaşmayı hedeflediklerini söyledi.

Muayenehanelere Yapılan Denetimin Güzellik Merkezlerine de Yapılsın

Sempozyum Başkanı Prof Dr.Gül Erkin, “Sağlık Bakanlığının muayenehaneler ile ilgili kısıtlamalar getirdi ve muayenehanelerde lazer kullanımı ile ilgili kısıtlamalar oldu.Gerçekten Sağlık Bakanlığı ve İl sağlık müdürlükleri bunu etkin bir şekilde denetliyorlar. Biz bu denetimlerin güzellik merkezlerine veya lazer kullanılan merkezlere de yapılmasını istiyoruz. Sağlık Bakanlığı’nın doktor muayenehanelerine gösterdiği denetim özeninin diğer bütün sağlıkla ilgili merkezlere de göstermesini istiyoruz ve talep ediyoruz. Denetim çok önemli. Bizim söylediğimiz sakıncalar ancak denetim ile mümkün. Ama sonuçta Türkiye’deki sağlık denetiminden sorumlu olan kuruluşun daha aktif olması gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.

“Özelde Çalışan Hekimler Hasta Bakamamak Nedeniyle Pratik Uygulamalara Katılamıyor”

Sağlık Bakanlığının getirttiği yeni çıkan kanun ve yönetmeliklerle en önemli sıkıntılarının eğitim olduğunu kaydedeb Prof Dr. Erkin “Mesleğini özel olarak icra eden hekimlerin hasta bakamamak nedeniyle pratik uygulamalara katılamaması çok önemli bir sorun. Bu dermatolojide bizim için de çok önemli. Tıp eğitimi görerek ve beraber çalışarak yapılan bir şeydir. Usta-Çırak ilişkisidir. Bu fırsatın azaldığını düşünüyoruz. Bunun yanı sıra performans sistemi tabii ki daha çok hasta bakılmasıyla bilimsel üretimimizi azaltabileceğinden kaygılanıyoruz. Mutlaka hastaların bakılması lazım. Ama daha iyi bir sisteme de oturmasını umuyoruz” şeklinde konuştu.

“Farklı Branşlara göre Farklı Standart Gelsin”

Muayenehane koşullarının düzeltilmesinin iyi bir uygulama olduğunu dile getiren Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Nilgün Atakan, şunları söyledi: “Belki her branşa göre değişik muayenehane standartları getirmek gerekir. Yani bizim yatalak hastamız çok azdır, tekerlekli sandalye ile gelebilecek hastamız çok azdır. O nedenle farklı branşlara göre farklı standartların oluşturulması çok daha akılcı ve gerçekçi. Çünkü ben muayenehanesini kapatarak üniversiteye dönen çok az hekimden biriyim. Döndüğüm zaman hastalarla birlikteliğim daha iyi olur umudum vardı, fakat orada da biraz problem var. Çünkü bizim dermatoloji hastaları uzun süreli hastalıklar yaşıyorlar. Ve genellikle bir hekime güvenerek sürekli onunla hastalıklarıyla baş etmeyi tercih ediyorlar. O yüzden üniversitelerde de düzenlemelerin tekrar gözden geçirilerek, hatta üniversitede çalışan hekimlerin fikirleri alınarak tekrar değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.”

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar İlk Beşte

GATA Deri ve Zührevi Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Köse, cinsel yolla bulaşan hastalıkların (venerolojik hastalıklar) gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde hala çok önemli bir halk sağlığı problemi olduğunu ifade etti.

Dünyada her yıl yaklaşık 480 milyon insanın bu hastalıklardan etkilendiğini belirten Köse, cinsel yolla bulaşan hastalıkların, erişkinlerin hekimlere başvurma nedeni içinde ilk 5 sırada yer aldığını kaydetti.

Köse, bu hastalıkların özellikle kadınlarda yüzde 70'e varan oranlarda belirtisiz ya da belirgin şikayet olmadan ortaya çıktığını, bu nedenle de uzun süre tanınamadığına ve bulaşıcılığının devam etme riski bulunduğuna dikkati çekti.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan olan AIDS'in de dünyada görülme sıklığının düz bir çizgide ilerlediğini dile getiren Köse, ancak Türkiye'de artış gösterdiğini ve nüfus yoğunluğuna bağlı olarak en çok Marmara Bölgesi'nde görüldüğünü vurguladı.

Kadınlar Erkeklere Göre Daha Çok Kurdeşen Riski Altında

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serap Utaş da ''ürtiker''in, halk arasında dabaz veya kurdeşen olarak bilinen deride kaşıntılı, kırmızı kabarıklıklarla seyreden ve oldukça sık görülen bir deri hastalığı olduğunu söyledi.

Kronik ürtikerin, genellikle 20-45 yaşlarında, yani aktif çalışma hayatı çağlarında görüldüğünü belirten Utaş, bu hastalığın kadınları erkeklere göre iki kat fazla etkilediğini bildirdi.

Botoks ve Dolgu Uygulamaları

GATA Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Erbil ise insanların ne kadar genç görünürlerse, kendilerini o kadar iyi hissettiklerini belirterek, ancak yaşlanmanın durdurulamayan bir süreç olduğunu anlattı.

Yaş, hormonlar, güneşte kalma ve sigara kullanımının ince çizgilerin ve kırışıklıkların gelişmesine neden olduğunu kaydeden Erbil, şöyle konuştu: “Cildin yaşlanması bir 'son' değildir. Günümüz tıbbında kullanılan birçok yöntem en ince çizgilerden en derin kıvrımlara dek tüm kırışıklıklara veda etmeyi sağlayabilir. Bu yöntemlerin en çok bilinenleri botoks ve dolgu uygulamalarıdır. Son yıllarda geliştirilen yeni teknoloji dolgular hem güvenli hem de etkili uygulamalara imkan sağlamıştır. Ama burada önemli olan işlemlerin, uygulamaların alanında uzman ve tecrübeli kişiler tarafından yapılmasıdır.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he...

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay...

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi...