Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Beyin etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

ANILARINIZIN AYARLARIYLA OYNAYANLARA KARŞI DİKKAT EDİN

görsel kaynağı İlginç çalışmalar yapan Psikolog Elizabeth Loftus ile tanışmaya hazır mısınız? Kendisi  doğru ve  yanlış anılar üzerine çalışıyor.   Loftus  i nsanların unuttukları konular üzerinde değil tam tersine, insanların hatırladıkları konular üzerinde çalışan Loftus, sahte anılar üzerinde çalışıyor. Ne yazık ki, Steve Titus birinin sahte anısı yüzünden hapse giren tek kişi değil. Amerika'da bir projede, 300 masum kişiden bilgi toplandı. İşlemedikleri bir suç yüzünden hapis yatan 300 kişi Bu suçlar yüzünden 10,20,30 yıl boyunca hapiste yattılar ve şimdi DNA testi onların masum olduğunu kanıtladı. Bu davalar incelendiğinde, dörtte üçü görgü tanıklarının sahte anıları yüzünden kaynaklanıyordu. Kurgulayıcı bellek sürecini incelemeye 1970'lerde başlayan Loftus, yaptığı deneylerde insanlara kurgulanmış sahte suç ve kazalar göstererek onlara bu konuda neler hatırladıklarını sordu. Bir araştırmada insanlara kurgulanmış bir kaza gösterdi arabalar...

PSİKOPAT BEYNİNİ SEVGİYLE EĞİTEN NÖROBİLİMCİ

Bugün sizlere sevginin insanların beynini nasıl değiştirdiğini anlatacağım. California Üniversitesi'nde 35 yılı aşkın bir zamandır davranış üzerinde çalışan nörobilimci profesör Jim Fallon , bir gün bir meslektaşı psikopat katillere ait bir grup beyni incelemesini istedi. 2005 yılında seri katillerin beyin taramalarını inceleyerek "Nasıl psikopat bir katile dönüşür?" sorusunun peşine düşen Fallon, insan beyinlerinden yaklaşık 70 tanesine baktı ve birtakım verilerle karşılaştı.   Şizofreni, depresif insanlar, katillerin PET taramalarının yanı sıra Alzheimer ile ilgili başka bir araştırma için ailesinin ve kendisinin olduğu beyin görüntüleri masanın diğer tarafında duruyordu. Bir beyin taramasına baktığında Fallon, empati, ahlak ve irade ile alakalı olan beyin bölgelerinin faaliyetinin çok düşük olduğunu tespit etti. Görüntüden emin olamadığı için ilk olarak PET makinesinde bir problem olduğunu düşündü. Teknisyenle birlikte kontrol ettiğinde bir sorun olmadığını...

BEYİN ARAŞTIRMACISININ BAŞINA GELEN İLGİNÇ OLAY NEYDİ?

Görsel kaynağı   Bugün sizlere çok farklı bir hikaye anlatacağım. Şizofreni hastası olan kardeşi nedeniyle beyin araştırmacısı olan nöroanatomist Dr. Jill Bolte Taylor , beyin ile ilgili akademik çalışmaları yapıyordu.  10 Aralık 1996 sabahı uyandığında kendine ait bir beyin hastalığı olduğunu keşfetti. Beyninin sol yarısındaki bir kan damarı patlamıştı. Ve takip eden dört saat içinde beyninin bilgi işleme yeteneğinin bütünüyle tükenmesini izledi. Kanama sabahı yürüyemiyor, konuşamıyor, okuyamıyor, yazamıyor, hayatına dair hiçbir şey hatırlayamıyordu.  İnme sabahı, sol gözünün arkasında zonklayan bir sancıyla uyandı. Bu delici bir sancıydı. Hani dondurmayı ısırdığınızda saplanan o sancı gibi. Böylece kalktı ve kardiyo makinasına, tüm bedeni çalıştıran egzersiz aletine oturdu. Ve onun üzerinde yürürken baktı ki barı tutan elleri gözüne ilkel pençeler gibi görünüyorlar.  "Çok acayip," ded...

BEYİN ALIŞKANLIKLARI SEVER Mİ?

Alışkanlıklarla ilgili size ilginç bir örnekten söz edeceğim, tıp literatürüne girmiş "E.P." ile tanıştıracağım.  Nörobilimciler, beyninin önemli bölümlerine zarar verdikten sonra derin hafıza kaybından muzdarip bir amnezik vakasının temel nörobiyolojisini, ayrıntılı olarak ilk kez açıklamışlardır.  1993 yılında Eugene Pauly adlı yaşlı bir adam, mide krampları, kusma ve  yüksek ateş şikayetleriyle  San Diego yakınlarındaki acil servise götürüldü. Eugene'nin beynini e tkileyen ensefalitten muzdarip olduğu ortaya çıktı.  On gün boyunca komada kaldı ve Eugene  uyandığında karısı Beverly'nin artık onun olmadığı bir gerçekle yüzleşmek zorunda kaldı. Hala konuşabilse de, haftanın hangi günü olduğunu hatırlayamıyordu, konuşmaları hatırlamakta zorlanıyordu. Bir taramada, virüsün medial temporal lobunu neredeyse tamamen tahrip ettiğini, bu da geçmişin ve duygusal düzenlemenin hatırlanması gibi tüm hayati işlevlerden sorumlu olduğunu ortaya ...

BEYİNE MÜHENDİSLİK YAKLAŞIMIYLA KEŞİFLER YAPIYOR

Doktora eğitimi sırasında katkıda bulunduğu dünyanın manyetik alanını algılayan sinir hücresi ve iyon kanallarını bulduğu araştırmasıyla tanınmaya başlayan ABD’de dünyanın en iyi üniversitelerinden birinden olan California Teknoloji Enstitüsü (Caltech)’nden Türk bilim insanı Dr. Sertan Kutal Gökçe, başka bir çalışması ile de susuzluğu düzenleyen beyindeki bölgeyi haritaladı. Bu araştırmayla beyindeki su içmemizi tetikleyen ya da durduran kompleks sinirsel devre yapısı çözüldü. Bu sinirsel devre muhtemelen insanlar da dahil olmak üzere memelilerde beyindeki susuzluk hissini ve su içmemizi kontrol eden yapı hakkında önemli bilgiler veriyor. Bilim dünyasında çok ses getiren bu araştırma dünyanın en önemli bilimsel dergilerinden Nature'da yayınlandı. Dr. Sertan Kutal Gökçenin hikayesi çalışmalarının ve azminin etkisiyle değişiyor ve ilklere imza atmaya devam ediyor. 1985 yılında Adana’da doğan Dr. Sertan Kutal Gökçe, ortaokul ve liseyi Adana’da okudu. Ailenin tek çocuğu ola...

PARKİNSON'U KOKLAYARAK TEŞHİS EDİYOR

Fotoğraf: The Telegraph Parkinson hastalığını kokladığını keşfeden Joy Milne, bilim insanlarının ön tanı testi geliştirmesine yardımcı oluyor. Parkinson hastalığı Türkiye’de 150 bin, dünya genelinde ise 7.5 milyon insanı etkiliyor. Birçok hasta hareket etme zorlukları, titreme, depresyon, bilişsel sorunlar ve uyku bozuklukları ile mücadele ediyor. Parkinson hastalığını koklayan İngiliz kadın, bilim insanlarının hastalık daha kendini göstermeden tanı koyduracak testlerin geliştirilmesi için yardımcı olabilecek 10 ayrı molekülü keşfetmelerine yardımcı oldu. Bu araştırma dünyaca ünlü tıp dergilerinden Lancet ’te yayınlandı. İskoçya'nın Perth şehrinde yaşayan Joy Milne, Parkinson hastalığı teşhisi almadan altı yıl önce, kocası Les'in kokusunda bir değişiklik bulduğunu iddia ettiğinde Manchester Üniversitesi'ndeki araştırmacılar hastalığın belirgin bir kokuya sahip olabileceğini düşünmeye başladı. 67 yaşındaki Joy Milne, kocasının kokusunun, hastalık belir...

KARARLARIMIZI KENDİMİZ Mİ VERİRİZ?

Kararlarını kendi veren insanlar, her daim daha karakteri oturmuş gelir bana.  Ancak hep aklıma takılan sorulardan biri “Kendi irademizle mi karar veririz?”. Medya hayatımızı yönetirken, seçeceğimiz kıyafetten, okuyacağımız kitaba kadar her şeyi medyanın yönlendirmesine bırakmışken, kendi kararlarımızı alabilmemizi merak ediyorum. Trend dışı olanların eziklendiği sosyal medyada, herkesle aynı zamanda aynı şekilde yaşamak sessizce baskılanıyor. Şu dönemde de tatil trendi var, çalışanlar için herkes üzülüyor. Peki, hep tatilde olup hiç çalışmayanlar ne olacak? Hani onlar sosyal medyadan örnek gösteriliyor ve fenomen oluyorlar. Kadınların yeni gözde fenomenleri zaten, hiç çalışmayan kadınlar. Biz karar vermeyi, almayı konuşuyorduk. Farklarına da bakalım mı? Karar vermek, tekil bir eylemdir, aniden olur ve tercihtir. Karar almak ise,  genellikle bir grubun ortak iradesi sonucu yapılan, eylem için kullanılır.  Yeni bir prensip kazandırmaktır, taşların yerine oturması...