Ana içeriğe atla

“ANESTEZİ UZMANLARI HAKLARINI ALAMIYOR”


Artık hiçbir anestezi uzmanının “rejyonal anestezi” yapmak istemediğini belirten Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği Başkanı Prof. Dr. Şükran Şahin, “Puanlama ASA sınıfına göre olmalı. “Anestezi bakımı” adı altında yapılan ekstra işlemler göz ardı edilmemeli” dedi.

Anesteziyoloji ve Reanimasyon uzmanları ameliyatların “görünmeyen kahramanları” olarak çalışıyor. Ameliyatta genelde cerrah bilinirken hastanın bütün yaşam fonksiyonları, kalbi, tansiyonu, solunum sistemi, böbreklerinin çalışması ve kısacası ameliyattaki tüm kontrollerden anestezistlerin sorumlu olduğunu kaydeden Türk Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği Başkanı Prof. Dr. Şükran Şahin, anestezi uzmanlarının yaşadığı sorunları Sağlık Dergisi’ne anlattı.

“Performans Puanı “ASA” Sınıfına göre Olmalı”

Anestezi alacak hastaların risk gruplarına göre tasnif edilmesi gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Şahin, “Amerika Anestezistler Derneği (ASA) risk sınıflamasına göre ASA-I olan hastanın, ameliyat olacağı hastalığı dışında başka hastalığı yok demektir. ASA-V sınıfı hasta da ölüm oranı çok yüksek bir hasta anlamına gelir. Bazen, cerrahi girişimin çok zor olmadığı ve hastanın da çok riskli olduğu durumlarla karşılaşıyoruz. Dolayısıyla cerrahın işinin oldukça kolay, anestezistin işinin de oldukça zor olduğu, dolayısıyla her zaman bir doğru orantı olmadığı bir gerçektir. Örneğin yeni doğan bir bebekte veya çok yaşlı bir hastada anestezi riski hiçbir zaman aynı olamaz.

Ayrıca son yıllarda ameliyathane dışındaki girişimsel işlemlerde de anestezi ve sedasyon uyguluyoruz. Hastada sedasyon ve analjezi (ağrı duymaması için gereken tedavinin yapılması) durumunu sağlıyoruz. Beyin anevrizmalarında klasik yöntemde ameliyatta, ameliyatın getirdiği ek riskler ve masraflar çok fazla olabilirken yeni teknikler kullanılarak yapılan girişimsel radyolojik işlemlerle hastada sedasyon ve analjezi sağlanarak daha yararlı sonuçlar elde edilebiliyor. Ancak bu girişimlerin biz anestezistler için çok daha yüksek riskli olduğunun da bilinmesi önemli. Performans sisteminde alınan puanlar hasta hangi risk grubunda olursa olsun cerrahinin yüzde 30’u gibi değerlendiriliyor, ancak bu çok daha düşük olabiliyor. Puanlama aslında sadece ASA sınıflamasına göre değil, hastanın yaşına ve ameliyatın süresine göre de hesaplanmalı.

“Saatler Süren Ameliyat Birden Çok Anestezi Uzmanı ve Tek Kişiye Puan”

Bir ameliyat ne kadar uzun sürerse sürsün ve kaç anestezi uzmanı görev alırsa alsın, puan bir anestezi uzmanına ekleniyor. Örneğin, karaciğer naklinde ekip olarak 6-7 kişi oluyoruz, puan bir kişiye yazılıyor. Ancak eğitim kurumlarına problemli hastalar daha çok refere edildiği için bizler genelde komplike vakalarla ilgilenmek zorundayız.

“Anestezi Normal Fizyolojiye Aykırı İşler Yapıyor”

Biz anestezi uygulamaları sırasında aslında normal fizyolojiye oldukça aykırı işler yapıyoruz, yürüyen, konuşan bir insanı reflekslerini de ortadan kaldırıp uyutuyoruz. Anestezik işlemlerin bazıları risk taşıyan, özel ilgi gerektiren işlemler. Daha doğrusu tıpta risk taşımayan işlem hemen hemen yok gibi. Tabiidir ki, anestezi uzmanı yasal olarak her şeyden sorumlu tutuluyor, ancak bu durum performans puanlamasına orantılı olarak yansımıyor. Anestezi uzmanlarının hakları ile ilgili düzenlemeler yapılması için çalışıyoruz. Puanlamalarda “Anestezi Uzmanı Tek başına” ve Anestezi Teknisyeni ile Birlikte” şeklinde iki farklı uygulama yapılıyor ve bizler en üst seviyeden mesleki Sorumluluk Sigortası ödediğimiz halde, hak ettiğimiz puan yüzde30’a düşürülerek yasal sorumluluğu bulunmayan teknisyene yüzde70’lik bir paye veriliyor.

“Anestezi Düzeyi Ölçümü Parasını, Çalışan Ödüyor”

Ameliyat sırasında hastanın anestezi düzeyinin ölçümü için kullanılacak olan malzemenin parasının geri ödemesi yok. Hasta kendisi parasını öderse ve malzemeyi alırsa kullanılıyor, bu ölçümü yapabilecek olan doktorun yaptığı uygulamanın zaten karşılığı yok. Eğer biz doktor olarak bu malzemeyi kullanırsak ve hasta ödemezse bu maliyet çalıştığımız kliniğin gelirinden düşülüyor.

“Kalitesiz Ürünler Elimizde Kalıyor, Bunun Hesabını Biz Veriyoruz”

Kullanılan tıbbi cihazlar kalitesiz olunca daha çok ürün kullanmak gerekiyor ancak bunun da hesabı anestezistlere soruluyor. Kalitesiz kanül kullanıldığında elimizde kalıyor, “neden 5 tane kullanıldı” diye tutanak tutmak zorunda kalıyoruz. SGK tarafından geri ödemesi yapılmıyor. SGK’a eksik fatura veya dosya gitmesin diye çok uğraşıyoruz, çünkü çalıştığımız kurum bundan dolayı zarar görebiliyor ve bizden de hesap soruluyor. Tüketim denetlenmeli ve kontrol altında olmalı ancak, ben gereken malzemeyi ve kaliteli ürünü gerektiği miktarda kullanma özgürlüğüne sahip olmalıyım. İnanmadığım malzemeyi daha ucuz diye sınırsız sayıda kullanmak yararlı değil, Hastaya zarar vermeyecek, daha uzun süre kullanabilecek, belki biraz pahalı ama uzun dönemde ucuza maliyet sağlayacak malzemeyi benim kullanabilme şansım olmalı” dedi.


Cerrahinin Yüzde 30’u Anesteziye

Anesteziyoloji ve Reanimasyon Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Hülya Bilgin ise şunları söyledi: “Bir hasta ameliyata alındığında da anestezi uzmanları hastanın uyuması ve ağrı hissetmemesinden sorumluyuz. Bunların hepsi “anestezi bakımı” adı altında ücretlendirme yapılıyor. Bu hasta çocuk da olsa erişkin de olsa yandaş pek çok hastalığı da olsa siz buna ne yaparsanız yapın anestezi bakımı adı altında cerrahi girişim puanının yüzde 30’unu alıyorsunuz.

“Artık Kimse Spinal Anesteziyi Yapmak İstemiyor”

Spinal anestezide ise sadece yapılan iğne sayılıyor, oysa ameliyat bitene kadar biz hastanın başında duruyoruz. Spinal anestezi, genel anestezinin taşıdığı riskleri taşıyor. Verilen ilaç yükselebilir, hastanın kan basıncı düşebilir, solunumu bozulabilir. Her hasta için aynı standardı belirleyemiyorsunuz. “Spinal anestezi”nin ücretlenmesi “kas içine iğne yapmakla” aynı puan ve çok düşük olduğu için artık birçok anestezist bu durumun mağduriyetini yaşıyor.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he...

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay...

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi...