Ana içeriğe atla

“HER DÖRT SAATTE BİR, ORGAN NAKLİ BEKLEYEN HASTAMIZI KAYBEDİYORUZ”

Uluslararası Organ Nakilli Çocuklar Kampında konuşma yapan Prof. Dr. Alper Demirbaş, “Buraya oturduğumuzdan beri organ bulamadığımız için bir hastamızı kaybettik. Her dört saatte bir hastamızı kaybediyoruz” dedi.

Bu yıl ilk kez İstanbul'da düzenlenen, yurtiçinden ve yurtdışından organ nakli olan çocuklarla ailelerinin katıldığı etkinlik kapsamında organ bağışında farkındalık yaratmak amacıyla konferans düzenlendi. İngiltere, Macaristan, Norveç ve Türkiye'den bir araya gelen 30 nakilli çocuk, keyifli etkinliklerle zaman geçirmeye başladı. Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Üniversitesi’nin düzenlediği kampın ikinci gününde, organ bağışına dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak için dünyaca ünlü organ nakli cerrahlarının konuşmacı olarak katıldığı Türkiye’nin en kapsamlı organ bağışı konferansı düzenlendi. FMV Işık Üniversitesi Mütevelli Heyetinin katılımı ve Işık Üniversitesi öğrencilerinin başlattığı kampanya ile Şile ilçe sağlık standında 70 kişi organ bağışı yaptı.

Her yıl geleneksel olarak Antalya’da düzenlenen Uluslararası Organ Nakilli Çocuklar Kampı bu yıl 1-5 Temmuz tarihleri arasında Işık Üniversitesi Şile Kampüsünde gerçekleştirildi. Bu yılki kampa; İngiltere, Norveç, Macaristan gibi ülkelerin yanı sıra Türkiye’den İstanbul, İzmir, Trabzon, Konya, Adana, Gaziantep ve  Kahramanmaraş gibi şehirlerden de çocuklar ve aileleri katıldı. Böbrek, kalp ve karaciğer nakli ile ikinci hayatlarına başlamış olan şanslı çocuklar, kampta keyifli dakikalar geçirdi.
 

Başarılı Cerrahlar Organ Bağışının Önemini
Anlattı
‘Organ Nakli Konferansı’; FMV Işık Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı ve Üyeleri, akademik ve idari kadro, öğrenciler, nakilli çocuklar ve ailelerinin katılımı ile halka açık olarak gerçekleşti.  Dünyaca ünlü karaciğer nakli cerrahı Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, böbrek naklinde dünya rekortmeni olan Prof. Dr. Alper Demirbaş, Türkiye’de ilk başarılı akciğer naklini gerçekleştiren cerrah Doç. Dr. Asım Kutlu ve Türkiye’nin en genç profesör olmuş çocuk böbrek hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Ahmet Nayır; konferansta organ bağışının önemini vurguladı.

Türk Cerrahlar Kadar Kabiliyetli, Becerikli ve Araştırmacı Cerrahlar Görmedim
2 bin 500’e yakın karaciğer nakli yapan Prof. Dr. Münci Kalayoğlu,  “Cerrahlar olarak bizler çok yoğun çalışıyoruz. Böyle olunca zaman zaman hayatın bazı noktalarını kaçırıyoruz. Feyziye Mektepleri Vakfı Işık Üniversitesine, böyle anlamlı bir organizasyona ima attıkları için çok teşekkür ediyorum. Ben organ nakli cerrahıyım. Sanırım şuan dünyadaki en yaşlı organ nakli cerrahıyım. Hala cebimde ilk nakil yaptığım karaciğerin fotoğrafı mevcut. Hastalarımın isimlerini hatırlayamıyorum ama onları ciğerlerinden tanıyabiliyorum. Türkiye’de işler çok iyi gidiyor. Dünyanın her bölgesinden sayısız cerrahla çalıştım ve ağırlıklı olarak yurt dışında bulundum. Ama Türk cerrahlar kadar kabiliyetli, becerikli ve araştırmacı cerrahlar görmedim. Bu yıl yaklaşık 2500 karaciğer, 3000 kadar böbrek nakli yapıldı… İstanbul, Antalya, İzmir, Erzurum, Kahramanmaraş, Gaziantep, Urfa, Diyarbakır ve Ankara’da organ nakli merkezlerimiz var. Çok iyi yetişen ekiplerimiz, ekipman desteğimiz var; bu konuda bir şey yok” dedi. 
 
 
Ölen Dört Hastadan Üçünün Organları Bağışlanmıyor
Geçen sene yaklaşık bin 300 adet beyin ölümü tespiti yapıldığını belirten Kalayoğlu, “Fakat son beş senede gerçekleşen beyin ölümlerinden sonra ailelerin sadece yüzde 22-25’i organ bağışı için onay verdi. Yani her dört hastadan üçü organlarını bağışlamadan defnedildi. Sevgili misafirler organ bağışı sevapların en büyüğüdür ama bu olgu kültürel ya da bazı dini düşünceler nedeni ile destek görmüyor; bunu aşmalıyız. Bu kadar güzel organ nakli merkezimiz varken, bu konuda başarılı çalışmalarımız varken; bu eksikliğimizi gidermeliyiz. Sizlere çok şey söyleyebilirim ama en önemlisi organlarınızı bağışlayın” diye konuştu.
 
 
Şimdiye Kadar 5 Binin Üzerinden Organ Nakli Gerçekleştirdim
Dünyanın en çok böbrek nakli yapan hekimlerinden Prof. Dr. Alper Demirbaş, şunları söyledi: “Türkiye’nin gündemi çok yoğun. Ama bir atasözümüz var: Neremiz hastaysa bizim canımız oradadır. Türkiye’de her gün 100 bin üzerinde kişinin ve ailelerinin canı, bir böbrek bir karaciğer ya da kalp bulunabilir mi? sorusuyla yanıyor. Bu nedenle organ nakli demek organ bağışı demek hayatın ta kendisidir. Bu bin bir tane gündemin içinde asla gündemden düşmemesi gereken bir noktadır. Çünkü asıl olan hayattır.  Şimdiye kadar 5 binin üzerinden organ nakli gerçekleştirdim. Bunun verdiği haz tahmin ediyorum ki dünyadaki her hangi bir şeyin verebileceği hazdan çok çok daha fazladır. Çünkü insanlar ölmek üzereyken yaşatıyorsunuz. Geçen gün bir böbrek nakli yaparken, 7 yıl önce böbrek nakli yaptığımız bir hastamızın bitişik ameliyathanede sezaryen ile doğum yapıp anne olduğunu öğrendim. Bu mutluluk başka hiçbir meslekte yoktur. Bir yandan organ nakli yapmak, bir yandan organ nakli yapmış olduğunuz hastanın doğum yapması.”
 
Öldükten Sonra Organlarınızı Bağışlayınız
Yeterince organ nakli yapılamadığını kaydeden Demirbaş, “Neden yapamıyoruz? Çünkü organ bulamıyoruz. Bunun iki nedeni var: Birincisi ölmüş kişilerin organlarını bağışlamak konusunda Türkiye’de yeterli bir kültür yok. Organ, sadece ölünce bağışlanır diye bir algı oluşması gerekiyor. Ama Türkiye’de böyle bir algı oluşmadı ve yıllarca da gelişmeyecek gibi görünüyor. O nedenle dünyada öldükten sonra en az organ bağışı yapan ülkelerden biriyiz. Bunun alternatifi ise yaşarken sevdiklerimize bir böbreğimizi ya da karaciğerimizin bir kısmını bağışlamak. Bunu yapıyoruz ama bunu yaptığımız için biz organ naklinde geriyiz gibi bir algı oluşuyor, böyle bir şey yok. İster ölmüş olan kişilerin; ister yaşayan kişilerin organlarıyla bir hayat kurtuluyorsa; o hayat kurtulmuştur. Sizlere söyleyebileceğim bir tek şey var: Öldükten sonra organlarınızı bağışlayınız”  şeklinde konuştu.
 
Her Dört Saatte Bir, Organ Nakli Bekleyen Hastamızı Kaybediyoruz
“Biz yaşarken de organlarımızı, bir böbreğimizi, karaciğerimizin bir kısmını yakınlarımıza bağışlayabiliriz” diyen Demirbaş, sözlerine şöyle devam etti: “Bunu yapmazsak ne oluyor biliyor musunuz? Buraya oturduğumuzdan beri organ bulamadığımız için bir hastamızı kaybettik. Her dört saatte bir hastamızı kaybediyoruz. Yani biz onlara kıyıyoruz. Biz çocuklara, analara, gelinlere kıyıyoruz. Neden? Çünkü onları kurtarabilecekken; kurtaramıyoruz. Herkes bir gün organ nakline ihtiyaç duyabilir. Türkiye’de yüzde 10 oranında böbrek hastalığı var. Toplumun yaklaşık yüzde10’unda Hepatit B taşıyıcılığı var. Yani bu kişiler böbrek ve karaciğer nakli olmaya adaydır. O halde kıymayalım bu insanlara. Organlarınızı bağışlayın. Yaşarken bağışlayın. Öldükten sonra bağışlayın. Yaşatmak için bağışlayın.”
 
 
“Günaydın” Demek İçin Bile 3 Kere Nefes Almaları Gerekiyor
Türkiye’de ilk başarılı akciğer naklini gerçekleştiren Doç. Dr. Asım Kutlu, şunları söyledi: “Size Brezilyada yapılmış buzdan heykellerin içine organ konulmuş bir fotoğrafı göstereceğim, ben akciğeri seçtim. Burada gerçekten buzlar eriyor ve geriye organlar kalıyor. Bir gün biz de eriyeceğiz ve geriye hiçbir şey kalmayacak. Eğer organlarımızı bırakabilirsek arkamızda, gerçekten bizim adımıza büyük bir şey olur. Maalesef organ bekleyen akciğer hastaları, böbrek nakli bekleyen hastalar gibi güzel konuşamıyorlar. Günaydın demek için bile 3 kere nefes almaları gerekiyor. Bizi dinleyen genç arkadaşlara şunu söylemek isterim ki; hep iyimser olmak lazım, iyimser olanlar kazanacak hep. Çok uzakta olan şeylere üzerinde çok çalışırsak bir gün ulaşabiliriz. Bizim de Türkiye’de işleri yapma şeklimiz var, bazı örneklerle batıdan farklı olarak biz de kendi yöntemlerimizle çok daha başarılı olabiliriz. Bazen çok demoralize olduğumuz zamanlar var, olmamamız gerekir. Çünkü biz farklı bir kültürün farklı sorun çözen insanlarıyız aslında.”
 
 
Akraba Evliliği Böbrek Hastalığı Sebebi
Türkiye’nin en genç profesör olmuş Çocuk Nefroloğu Prof. Dr. Ahmet Nayır, “Böbrek naklinin öneminin yanında toplumumuzda nasıl bu böbrek hastalıklarını azaltabiliriz, bunun bilincini oluşturmamız lazım. Türkiye’de nasıl hatalar yapıyoruz, bunları bir kaç noktada belirtmek istiyorum. Çünkü aramızda çok genç arkadaşlar var. Onların bilgisi toplumda bir yayılım yapar ve bazı hataları belki azaltabiliriz. Bunlardan bir tanesi bence akraba evliliği. Çünkü Türkiye’de hala akraba evliliği yüzde 20-25 oranında oluyor ve akraba evliliği ile bazı hastalıklar özellikle de böbrek hastalıkları daha sık görülebiliyor. Anne baba sağlamken çocuklarda yüzde 25 oranında böyle ölümcül hastalıklar ortaya çıkabiliyor” dedi.
 
İleride Organ Bekleyen Hasta Sayısı Artacak
Anne karnındaki takiplerin iyi yapılması gerektiğine dikkat çeken Nayır, “Şöyle hatalar olabiliyor, çocukta hayati bir hastalık tespit ediliyor, bu aileye bildiriliyor ama aile bebeğini aldırmayı kabul etmiyor ve çocuk bu şekilde doğuyor. Ailede çok büyük bir yıkım ve toplumda çok büyük sorunlar oluşturuyor” diye konuştu.
 
Emanetimize İyi Bakalım
Nayır, sözlerini şöyle tamamladı: “Çocuklarımız su içmiyor yanlış besleniyor ve iyi bir şekilde dinlenmiyorlar, spor yapmıyorlar. Bunlarda ileride böbrek hastalıklarını daha çok arttıracak. Çünkü ileri yaşlardaki böbrek hastalıklarında biliyoruz ki hipertansiyon, damar sertliği ve özellikle diyabet çok önemli. Biz bunlara toplumda dikkat etmezsek bu hastalıkların sayısı çok artacak ve ileride organ bekleyen hasta sayısı artacak. Türkiye için çok büyük bir sorun aynı zamanda hep söylenen biz öldükten sonra organlarımızı bağışlayalım. Bu çok doğru bir olay ama bağışladığımız bedeninde sağlam olması lazım. Yani biz emanetimize iyi bakalım ki, bunu iyi bir şekilde devam ettirelim. Biz organımızı bağışlıyoruz demenin çok anlamı yok bunu vasiyetimiz diye bildirmemiz lazım.”
 
 
"Nakilden önce haber, sonrasında da haberci oldum"
Henüz 2,5 yaşındayken böbrek hastalığına yakalanan Sabah Gazetesi Sağlık Editörü Didem Seymen, bu kampın hem en küçük, hem de en büyük çocuğu olduğunu söyledi.
Seymen, 15 yaşındayken böbreklerini kaybettiğini, 21'inde de nakil olarak ikinci hayatına başladığını belirterek, "O süre içinde eve diyaliz makinesi alındı. Her gece 14 saat diyalize bağlandıktan sonra sabah kalkıp okuluma gittim. Diyaliz makineme zor da olsa alıştım. Makineme sevgilim diyordum" dedi.
 
Türkiye'de binlerce organ bekleyen hastanın tek umudunun bağış olduğunu dile getiren Seyman, şunları söyledi: “Organ nakli olmasaydım, bugün karşınızda bu konuşmayı yapıyor olamayacaktım, muhtemelen hayatta olamayacaktım.  Şuan karşınızda annesinin ve doktorlarının tükenmeyen enerjileri ve çabalarıyla, Ayşe Annesinin ‘Oğlumun organlarını bağışlıyorum doktor bey’ kararıyla ikinci hayatına merhaba demiş, ve kendisini organ nakli ve bağışına adamış bir genç duruyor. Tesadüfe bakın ki o genç, eşiyle de Organ Nakilli Çocuklar Kampında tanışıyor. Biz hayatımızın sonuna kadar kendimizi organ bağışına adamış Işık dolu kocaman bir aileyiz.  Ben de organlarımı bağışladığımı sizlerin huzurunda bir kez daha buradan vasiyet ediyorum.”


Esra Öz’e Teşekkür Plaketi
AB Organ Bağışı projesindeki göreviyle bu alandaki farkındalık oluşturmayı hedefleyen Sağlık ve İnsan Dergisi Yayın Editörü Esra Öz,  konferansa moderatör olarak katıldı. Öz, konferansta konuşmacı olan başarılı cerrahların çalışmaları hakkında bilgi verdi.  Işık Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Sıddık Yarman tarafından kendisine organ bağışı konusunda yaptığı duyarlı çalışmalardan ötürü teşekkür plaketi takdim edildi.



İlk Organ Bağışı 63 Yaşındaki Başkan Ve Üyeden Geldi
Konferansın hemen ardından gerçekleştirilen Organ Bağışı Kampanyasının ilk organ bağışını FMV Işık Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Sıddık Yarman ve Mütevelli Heyeti Üyesi Cem Yurtbay organlarını bağışlayarak yaptı. Organ Bağışı Kampanyasına bir saat içerisinde yaklaşık 100 organ bağışçı katılarak yaklaşık 600 organ bağışı yapıldı.
 
 
Ünleler de Organ Nakline Destek Verdi
Bu projede görevli olan Işık Üniversitesi öğrencileri, ünlülere ulaşarak projeye destek mesajı vermelerini istedi. Duyarlı ünlüler de çektikleri videoları göndererek organ bağışı çağrısı yaptı. Bu çağrılardan oluşan video Organ Nakli Konferansına katılan yaklaşık 500 izleyici tarafından büyük alkış aldı.

Haluk Bilginer, İlhan Şeşen, Serra Yılmaz, Hüseyin Avni Danyal, Burhan Şeşen, Ata Demirer, Gürkan Uygun, Ayda Aksel, Ayşenil Şamlıoğlu, Serra Halis, Kemal Kuruçay, Ufuk Özkan, Serkan Çağrı, Resul Dindar, Yeliz Akkaya, Lemi Filozof, Abidin Yerebakan, Murat Okay, Gözde Okur, Ecem Üstündağ, Dr. Halit Yerebakan ve birçok ünlü isim organ bağışına destek verdi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge