Ana içeriğe atla

AKROMEGALİ FARKETTİRMEDEN YAŞAM SÜRESİNİ KISALTIYOR

Hekimlerin de bazen fark edemediği akromegali, geciken teşhis ile hastaların yaşam sürelerini kısaltıyor.

Erişkin yaş grubunda, fark edilmeden ilerleyen ve vücutta büyümeye neden olan akromegalinin asıl nedeni büyüme hormonunun (growth hormon-GH) aşırı salgılanmasıdır. Türkiye’de yaklaşık 4 bin 200 akromegali hastası olduğunun tahmin edildiğini dile getiren Hacettepe Tıp Fakültesi, Endokrinoloji ve Metabolizma Ünitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tomris Erbaş, hastalığın başlaması ile tanı arasında geçen sürenin yaklaşık 8-10 yıla kadar uzadığını belirtti. Hastaların kendilerinde olan değişikliği fark edemediklerini kaydeden Prof. Dr. Erbaş, hastalarda el ve ayaklarda büyüme, yüz kemiklerinde genişleme, burun ve çenede büyüme, başağrısı, aşırı terleme ve horlamanın hastalığın tipik belirtileri arasında yer aldığını ifade etti. Hastaların genellikle ekstremitelerindeki büyümenin hastalık belirtisi olduğunun farkında olmadıklarını ve tanıdan önce pek çok farklı branşlara başvurduklarını vurgulayan Prof. Dr. Erbaş, hastalığın birincil nedeninin hipofizdeki bir adenomdan aşırı büyüme hormon salınımı olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Erbaş, “Hipofiz adenomlarının yüzde 80-85’i makroadenomlardır. Yüzde 15-20’sini ise mikroadenomlar oluşturur. Akromegali nadiren, McCune-Albright sendromu, ailesel akromegali ve Carney kompleksi gibi genetik sendromlar ile birlikte görülebilir. Büyüme hormonu salgılayan adenomların yüzde 25 kadarı büyüme hormonu ile birlikte prolaktin de salgılar” şeklinde konuştu.

“Gigantizm Çocuklar ve Gençlerde Görülüyor”
GH salgılayan adenomlar çocuklarda ve gençlerde epifiz hatları kapanmadan önce meydana geldiğinde ‘gigantizm’ adı verilen devlik hastalığı görüldüğünü hatırlatan Prof. Dr. Erbaş, epifiz hatları kapandıktan sonra oluşan GH salgılayan adenomların ise akromegali kliniğine yol açtığı bilgisini verdi.

“Akromegali Tedavi Edilmediğinde Kanser Riski Artıyor”
Hipofiz adenomunun oluşturduğu direkt kitle etkisi ile başağrısı ve görme sorunlarının arttığını kaydeden Prof. Dr. Erbaş, hastaların yaklaşık yüzde 60-65’inin kardiyovasküler hastalıklardan, yüzde 25’inin solunum hastalıklardan, yüzde 15’inin ise kanser nedeni ile kaybedildiğini belirtti. Akromegali hastalarının uygun şekilde tedavi ve takip edilmediklerinde özellikle kolon, rektum, tiroid, meme ve prostat kanserlerinin görülme sıklığının arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Erbaş, ayrıca hastaların yüzde 60’ında hipertansiyon, aritmi ve kalp kapak hastalıklarının geliştiğini ifade etti.

“Apne Tedavisi Gören Hastalar Akromegali Yönünden Değerlendirilmeli”
El bileğinde karpal tünelden geçen median sinirin bası altında kalması sonucu oluşan karpal tünel sendromunun, akromegali hastalarında görülme oranının yüksek olduğunu dile getiren Prof. Dr. Erbaş, uyku apnesi nedeni ile incelenen hastalarda da akromegali ihtimalinin düşünülmesi gerektiğini işaret etti. Akromegali hastalarındaki ciddi horlama sorunlarının tedavi sonrasında düzeldiğini vurgulayan Prof. Dr. Erbaş, akromegali hastalarında tiroid hastalıklarının, özellikle nodüler guatrın yüksek oranda tespit edildiğini söyledi.

Akromegali tanısı için, oral glukoz tolerans testi sırasında GH ölçümü yapılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Erbaş, insüline benzeyen büyüme faktör -1 ölçümününde tanıda çok değerli olduğunu, hipofiz MR görüntülemesi ile de adenomun boyutu ve lokalizasyonun tespit edildiğini belirtti. Prof. Dr. Erbaş, hipofiz hastalıkları ve akromegalinin tartışılacağı 6. Hipofiz Sempozyumu’nun 21-22 Kasım 2009 tarihlerinde Ankara’da yapılacağını ifade etti.

Cerrahi Müdahale Şeklini Hekim İyi Belirlemeli
Ellerinde ve ayaklarında büyüme olan ve çok farklı şikayetlerle başvuran hastaların olduğunu dile getiren Hacettepe Tıp Fakültesi, Nöroşirürji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Ziyal, bu tip hastalarda, genellikle ilk planda cerrahi operasyona ihtiyaç duyulduğunu iletti. Büyüme hormonu salgılayan adenomun alınması için iki farklı cerrahi yaklaşım tercih edildiğini ifade eden Prof. Dr. Ziyal, operasyonun burundan ya da kafatası açılarak yapıldığını ve bunda hekimin kararının çok önem arz ettiğini dile getirdi.

Şah Damarı Fatal, Araknoid Yırtığı Menenjite Yol Açabilir
Hipofiz bezinin içinde bulunan sella çukurundan tümörün çıkarılmasında adenomun yapısının önem arz ettiğini kaydeden Prof. Dr. Ziyal, “Adenom şah damarına yapışıksa ve yırtılırsa fatal sonuçlar doğurabilir. Cerrahi girişim sırasında beynin orta zarı olan araknoid yırtıldığında beyin suyu akar ki bu istenmeyen bir durumdur. Menenjite neden olmaması için cerrahi olarak tamir edilmelidir. Hipofiz bezinin işlevine devam etmesi için zarar verilmemesi gerekir ki zarar verildiğinde bu durum diabet insipit denilen hastalığa neden olabiliyor. Böyle hastalarda çok fazla idrara çıkma ve çok sık su içme ile karşılaşılıyor. Bu durum öldürücü de olabilir. Ameliyat sonrasında burundan sıvı gelmesi yani rinore olduğunda belden kateter takılarak belden beyin suyu boşaltılıyor ve akıntının durması sağlanıyor” dedi.

“Yanlış Teşhis Ve 2 Yanlış Operasyon”
10-15 yıl kadar önce hipofiz bezinde oluşmaya başlayan tümör ile vücudun içten ve dıştan sürekli büyümeye başlamış olmasına, doktorlar tarafından şişmanlık diye yanlış tanı konulduğu anlatan Akromegali ile Yaşam Derneği Başkanı Dr. Mehmet Özden, ellerinde ve ayaklarında büyüme, aşırı terleme, horlama, apne şikayetleri nedeniyle farklı ve yanlış operasyonlar geçirdiğini belirtti. Küçük dilinin ve burun kemiklerinin alındığını ancak soluk almasındaki sorunların geçmediğini ifade eden Dr. Özden, kendisine solunum cihazı aldığında solunum yollarındaki sorunun geçeceğinin söylendiğini ancak Akromegali tanısının kimsenin aklına gelmediğini kaydetti.

Akromegali Yaşam Derneği
Uzun yıllar kendisini görmeyen bir hekim arkadaşının tesadüfen teşhis koyduğunu bildiren Dr. Özden, “Aldığım kıyafetler altı aylık süreçte yine olmuyordu. Anatomi ve fizyoloji üzerinde uzun yıllar eğitim verdiğim için hastalığın teşhisi konması döneminde korkmadım. Günde üç kez olmak üzere bir yıl boyunca cilt altından enjekte edildi. Cerrahi müdahalenin yapılması gerektiğiyle ilgili durum oluştuğunda ameliyatımı Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tunçalp Özgen başarı ile gerçekleştirdi. Hastalığımın teşhisinden bugüne kadar ise Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji Bölümünde tedavime devam edildi. Hastalığın erken teşhis ve tedavi edilmesi çok önemli olduğundan Akromegali İle Yaşam Derneği’ni kurmuş bulunuyoruz” dedi.

15 Nisan “Akromegali Günü”
Akromegalik hastaların kendisi gibi yanlış teşhis nedeniyle gereksiz operasyonlara maruz kalmamaları için, akromegali hastaları ile birlikte Akromegali ile Yaşam Derneği’ni kurmaya karar verdiklerini ifade eden eski Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Müdürü Dr. Özden, 15 Nisan “Akromegali Günü” olarak tespit edildiğini ve bu kapsamda Ankara Kent Otel’de hasta eğitimi amacıyla toplantı düzenleyeceklerini kaydetti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge