Ana içeriğe atla

AĞRIYI GİRİŞİMSEL TEDAVİ MÜMKÜN!


Algologlar girişimsel tedavi yöntemleri ile ağrıları dindirmek için sinir ya da gangliyonları yakıyorlar. Hatta bazı cerrahi operasyonlar yerine, girişimsel işlemlerle hastaların ağrıları dindirilebiliyor.

“Ağrıyı yerinden söküp atmak istiyorum” deyimi artık yerini buluyor. Ağrıya neden olan sinirler devre dışı bırakılarak ağrı hissi ortadan kaldırılıyor. Nöropatik,viseral ve somatik ağrılarda kullanılan yöntemleri uzun zamandır uygulayan ve  2012 yılında 600 vaka üzerinde çalışan Hacettepe Üniversitesi Anestezi ve Reanimasyon Anabilim Dalı Algoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Altan Şahin, bazı sinirlerin radyofrekans yöntemiyle denerve edilerek,  ağrının ortadan kaldırıldığını belirtti.

“Artık Her Hasta Ameliyat Edilmiyor”
Dolaşım bozukluğu olan hastalarda, sempatik sinir sisteminin kan dolaşımı ile direk ilgili olduğunu kaydeden Prof. Dr. Şahin, “Sempatik sinir sisteminin çok aşırı çalıştığı durumlarda ya dadamarların belli hastalıklar nedeniyle tıkandığında,kollateral dolaşımı ve kapiller dolaşımı artırarak hastaların ekstremitelerini kaybetmelerini de önleyebiliyoruz. Girişimsel ağrı tedavileri ile başarısız bel cerrahisi olan operasyonlarından sonra cerrahlarda artık daha dikkatli yaklaşmaya başladı. Artık her hasta ameliyat edilmiyor” dedi.

Ağrıya Neden Olan Sinir ya da Gangliyonları Yakılıyor
Bel ve kanser ağrılarında, ağrıya neden olan sinir ya da gangliyonları alkol, fenol ya da radyofrekans cihazı ile yaktıklarını dile getiren Prof. Dr. Şahin şu bilgileri verdi: “Hastaya damardan sedasyon verilerek, röntgen cihazı eşliğinde iğne ile sinir üzerinde ilerletiliyor. Sinirin bulunduğu nokta röntgen eşliğinde belirledikten sonra o bölgeye iğne ile elektriksel stimulus veriliyor. Hasta genelde ağrısını söylüyor, o zaman uyuşturup sinir hücresi yakılıyor. Siniri yakarken sadece ağrıyı taşıyan lifleri ve sinirleri yakmamız lazım, çünkü sinirler aynı zamanda hareket fonksiyonumuzu da sağlıyor. Motor uyaran ile hastanın hareket ile ilgili sinirlerine elektrik verildiğinde kasılma oluyor mu ona bakıyoruz. Eğer varsa iğnemizin yerini değiştiriyoruz. Bu operasyon yapılırken hasta ile iletişim halinde olmamız gerekiyor. Karıncalanma, uyuşma ya da ağrı olduğunda haber vermesini istiyoruz, o nedenle hastaları tam olarak uyutmadan bu işlemleriyapıyoruz.

“Çok Yüksek Doz Morfin Alan Hastanın, 50 Katı Doz ile Geçiremediğimiz Ağrısını Geçiriyoruz”
Kanser hastalarında, şiddetli ağrı olduğunda nörolitik bloklar ya da belinden omurilik sıvısı içerisine bir kateter yerleştiriyoruz ve o kateterle ilaç vererek hastanın ağrısını gideriyoruz. Tedavi artık ağızdan alınan ilaç ya da cilde yapıştırılan flasterile olamadığında bu yöntemleri uyguluyoruz. Daha etkili ve daha uzun süreçli yaklaşımlarımız  var. Kullandığımız narkotik ajanlarının en önemli istenmeyen etkilerinden birisi tolerans gelişmesidir. Verilen ilaç bir süre sonra yetmiyor, miktarı artırıyorsunuz. İntratekal yöntemle dozu düşürerek veriyoruz. Beyin omurilik sıvısının olduğu kanalın içine küçük kateter ile düşük miktarda morfin veriyoruz.  Çok yüksek doz morfin alan hastaya verilenin 50’de biri doz ile, ağızdan ya da flasterle geçiremediğimiz ağrısını geçiriyoruz. Bu yöntemler, sistemik opioid ve morfine göre daha etkililer. Tabii bunlarında belli maliyetleri ve komplikasyonları var.

“Bazen Kanser Olmayan Hastalara da Yapıyoruz”
Diğer tedavi yöntemleri ile ağrısı geçmeyen hastalarda kateteri cilt altında bir poşayerleştirilen port ya da pompa sistemlerine bağlıyoruz ve bunu ameliyatla kapalı devre haline getiriyoruz. Dışarıdan bağımsız bir hale getiriyoruz. Bunu enfeksiyon riskine karşılık dikkatli olmak adına yapıyoruz. Bu tür işlemleri bazen kanser olmayan hastalara da uyguluyoruz. Mesela, bir Nöro-Behçet hastasınındiğer yöntemlerle etkin olarak tedavi edilemeyen çok şiddetli karın ağrısında, ona programlanabilir bir pompa taktık. Bu pompanın dışarıdan ilaç verilme hızını ayarlayabiliyorsunuz. Doz yetmediğinde bluetooth ile sistemi cerrahi olarak açmadan dozu artırıp ya azaltılabiliyor. Belli aralıklarla da pompa dolduruluyor.”

Doğru, etik ve tarafsız haberciliğin adresi Med-Index : www.med-index.com Mutlaka ziyaret edin!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he...

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay...

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi...