Ana içeriğe atla

TÜRK MEDYASININ YILLARDIR ÇÖZEMEDİĞİ SORUN: BESLENME

Medyada sürekli gördüğümüz haberlerden biri beslenmedir. Çünkü, insanları manken gibi zayıf olunca mutlu olacaklarına ve kendilerine güveneceklerine inandırmak için sürekli reklamlar döner. Bazen bir filmin ya da dizinin içine yerleştirilen gizli reklam, kimi zaman da haberlerin ana konusu olur. 

Günümüzde sağlık haberciliği, reklamla aynı görüldüğü içinde, parasını veren haberini yaptırıyor. Hal böyle olunca gazeteci olmaya ne gerek var, “Siz bülteni gönderin yayınlayalım” diyen medya çalışanlarına dönüşüyor. Her konuda yazıp, hiçbir konuda uzmanlaşamayan medya çalışanları oluyor. Gazeteciliğin, bültenlere imza atmak olmadığını bilen bir avuç kişi ise, kaybedecek kişiler olarak görülüyor. Bültenlere imza atmayı gazetecilik sananlar kendi cehaletlerine bakmadan "habercilik" yaptığını sanıyor.

Beslenme konusuna geri dönecek olursak, bugün bazı sitelerde ve gazetelerde gördüğümüz diyetisyen olmadığı ve eğitim almadığı halde insanlara nasıl zayıflayacaklarını söyleyen ve yemek gönderen bir kişi hakkındaydı. Reklamın iyisi kötüsü olmaz düşüncesindeki bazı  kişiler olacağı için isim söylemeyeceğim. Zaten isim söylersem listem uzar. Oyuncular, sunucular, mankenler kendilerini sağlıklı yaşam gurusu ilan edip, kendileri bilmediği halde insanlara yarım yamalak akıl vermekten geri durmuyor.

İğneyi onlara batırdığıma göre, çuvaldızı medyaya batırabilirim.

Bazı gazeteciler, “Beslenme anlatıyorum” diyen her kişinin eğitimini sorgulamadan hemen ekrana çıkartıyor. Böyle olunca da kendine “uzmanlık” uyduranların diyarında, insanlara yanlış bilgiler sunuluyor. Sadece, eğitimsiz kesim değil, tıp mezunu olmak da her konuda konuşma yetkisi vermez. Her konuda konuşan sözüm ona profesörlerin,“Kaç bilimsel makalesi var?” diye de sormaz benim pek reyting meraklısı medyacım.

Hal böyle olunca da medya şarlatanların cirit attığı, cehaletin akıp bir türlü çözülemeyen beslenme sorunsalına döner. Kuzu misali dinleyen seyirci ise, “Koskoca doktor söyledi, beslenme gurusu söyledi.” ya da “Koskoca profesör yalan söyleyecek değil!” gibi tepkiler verebilir.

Televizyonda sağlık alanında konuşan gördüklerinde beni arayıp, “Esra şöyle biri konuşuyor, güvenilir mi?” diye soranlar oluyor. Cevabım “Sakın sakın, uzak durun.” demekten ben yoruldum. Televizyonlar, aynı isimleri dönüp dolaştırıp çıkartmaktan yorulmadı.


Sonuç olarak, medya okuryazarı olmayan medya çalışanlarının bilinçsizliği sürdükçe, beslenme sorunu çözülmez. 

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Gerçekten çok faydalı bilgi olmuş, paylaşımlarınızı sürekli takip ediyorum. Elinize emeğinize sağlık :) teşekkürler https://ilimarsivi.blogspot.com/

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi