Ana içeriğe atla

HUYSUZ İNSANLARIN SORUNU ÇOCUKLUĞUNDA MI SAKLI?

Uzmanlar hep çocukluk döneminin çok önemli olduğunu söyler. Bu nedenle de annelerin en az iki yaşına kadar çocuklarına bakmaları tavsiye edilir. Çocukluk döneminde yaşanan travmalar tüm hayatlarını etkilediği için, bu dönemde oluşan yaralar insanların geleceğini karartabilir.

Filmlerde özellikle de korku ve gerilim filmlerinde seri katiller bulunduğunda hep karşımıza çocukluk döneminde yaşanan travma nedeniyle, yetişkin olduğunda bunun intikamını alan karakterler çıkar. Yaşadığı acıların, dönümüşü intikam olur. 

Tabii her travma sonrası böyle korku filmlerine konu olan türden durumlar yaşanmaz, bu acılar başarı hikayelerinin doğmasına da yol açar. Mesela, büyük başarılara imza atmış bilim insanları ve doktorlar, genellikle çocukluk dönemlerinde yakınlarının yaşadığı sağlık sorunu sonrasında bu mesleği seçip onlara yardım etmeye karar vermiş olduklarını anlatırlar. Yani kişilerin de travmayı karşılama ve tepki verme şekilleri farklı oluyor. Kısaca çocukluk dönemi, bireyin hayatının rotasını belirliyor. 

Çocukken yaşadıklarını yetişkin olduğunda hala sindiremeyen ve hayatına yansıtan bir kişiden söz edeceğim: Mary Poppins kitaplarının yazarı  P. L. Travers. 

Walt Disney iki kızına  Mary Poppins kitaplarını beyaz perdeye taşımak için söz verir ve bunun için Travers'dan  izin almanın peşindedir. 20 yıl süren bu mücadele Saved Mr. Banks filmine konu olur.

Travers, o kadar huysuzdur ki, insanları sürekli azarlar, baskı yapar ve ezer hatta canlarından bıktırır. Çocukluğunda yaşadığı sancılı süreci yazılarında anlatır, karakterlerine yaşatır ve filme çevrilecek olan kitabının karakterlerinden özellikle annesi ve babasına saygı duyulmasını ister. Ancak çevresindekiler, onun içinde yaşadığı savaştan bihaberdir.  




Mary Poppins adında sihirli güçlere sahip bir dadının, Banks ailesinin küçük çocuklarına bakma görevini üstlenmesiyle birlikte onlara bambaşka bir dünyanın kapılarını aralamasını konu alan kitabın senaryolaştırma süreci tam bir eziyete dönüşür. 

Filmin sonunda bu masalda anlatılanların Travers’ın hayatı olduğunu anlayan Walt Disney, yanına gider ve çocukluğu ile hesaplaşıp, affetmesi gerektiğini söyler. Yaşadığı olayları kendi hayatından örnekler vererek affettiğinde hayatının güzelleşeceğini anlatır. Sonrasında gerçekten de affeden Travers, küstüğü hayata yeni kitaplar yazarak sarılır.

Huysuz çocuk gibi davranan yetişkin olmak yerine, hayatı anlamaya çalışan ve içindeki çocuğa da kulak veren bir yetişkine dönüşmek en güzelidir. Hayat gümüş tepsi ile fırsatları sunmuyor, tırmalamak ve tırmanmak gerekiyor. Özellikle de birçok filme konu olan ve haber yaparken konuştuğum uzmanların da söylediği gibi, çocukluk döneminde yaşanan sorunları çözemeyenler için tam bir kabusa dönüşüyor. Mutlu çocuklar yetiştirmek için, bilinçli ebeveynlere ihtiyaç var. Tabii ki, nitelikli uzmanların yardımıyla... 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he...

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay...

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi...