Ana içeriğe atla

“TIP FAKÜLTELERİNDE DE SAĞLIK İLETİŞİMİ DERSİ OLMALI”

SAĞLIK HABERCİLİĞİNE YÖN VERENLER 

Sadece iletişim fakültelerinde değil, tıp fakültelerinde de sağlık iletişimi dersi olması gerektiğini belirten Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. İnci Çınarlı, “Meslek içi eğitimler bu alanda ileriki dönemlerde daha fazla karşımıza çıkacak. Sağlık iletişiminin kişilerarası ve kitle iletişimi boyutları, yöntemleri hakkında bilgi sahibi olunmalı” diye konuştu. 

Sağlık iletişiminin alt dallarından bir olan sağlık haberciliği üzerine meslek içi eğitimlerin verilerek bu mesleğin yapılması gerekiyor. Bu alanda uzman eğitmenlerle bu alandaki gelişmeler sık sık ele alınmalı.  Sağlık haberciliğinin yanı sıra sağlık iletişimi alanında sadece iletişim fakültelerinde değil tıp fakültelerinde de eğitimler düzenlenmesi gerektiğine dikkat çeken Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. İnci Çınarlı, konu hakkında şu bilgileri verdi: “Sağlık iletişimi disiplini ile Türkiye öncelikle Sağlık Eğitimi Fakülteleri’nde tanıştı. Türkiye’de ilk defa bu disiplinin bir İletişim Fakültesi ders programında yer alması ise Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi bünyesinde gerçekleşmiştir. 2000 yılında lisans düzeyinde ve 2005 yılında da yüksek lisans düzeyinde ilk defa bu ders verilmeye başlandı. Fakültemizde ilk lisans derslerine İstanbul Tabip Odası Hekimlik Uygulamaları Bürosu Sorumlusu Dr. Nedim Şendağ ile girdik asistanlık dönemimde. Kendisinden çok şey öğrendim. Bugün Türkiye’de sağlık iletişimi disiplini henüz yeterli uzmanlara kavuşmuş değil ve ne yazık ki sağlık ile ilgili her şeyin iletişimi sağlık iletişimi olarak algılanıyor. Sağlık hizmetleri pazarlaması ile karıştırılması da bir başka sorun. Yani disiplin daha Türkiye’de gerçek uzmanlarına kavuşamadan, ne olduğu tam olarak anlaşılamadan başka yerlere doğru çekiliyor. Hâlbuki kendi kuramları, kendi modelleri, kendi yöntemleri olan bir alandan bahsediyoruz. Tıp Fakülteleri ile İletişim Fakülteleri arasında disiplinler arası programlar geliştirilmeli ki bu disiplin hak ettiği yere geç de olsa kavuşabilsin. Sonuç olarak akademi yetiştirecek bu alanın uzmanlarını. Uygulamada ise ne yazık ki iletişim uzmanlarından yeterince faydalanılmıyor, danışılmıyor, ayrıca kamu çıkarı boyutu da genellikle ihmal ediliyor. Bir de teknolojiye çok şey borçluyuz ama henüz en temel kamu sağlığı sorunları ile boğuşan bir ülke iken ve teknolojinin bu gediği kapatmada kullanımı için kullanmaya kafa yoracağımıza, yeni gedikler açmasına katkıda bulunmak lüks bence. Sağlık iletişiminin dijital alanda kullanımları çok gündemde malum. 

Sağlık İletişimi Çok Disiplinli ve Disiplinler Arası Bir Alan
Sağlık iletişimine bir iletişim türü demeyelim. Öncelikle sağlığın kendisi farklı özelliklere sahip bir hizmet alanı ve hassasiyetle yaklaşılması gerekiyor. Sağlık iletişimi çok disiplinli ve disiplinler arası bir alan. Lederman bu disiplini “iletişimin sağlık ve sağlıklı olmanın, hastalık ve rahatsızlığın tanımlanmasında, ayrıca bu sağlık sorunları ile başa çıkma yolları ile ilgili stratejilerin geliştirilmesinde oynadığı rol dikkate alınarak, iletişimin sağlık ve sağlık hizmetleri üzerindeki etkisinin incelenmesidir” şeklinde tanımlıyor. Sağlık iletişiminin iki temel boyutu var; kişilerarası ve kitle iletişimi. Kişilerarası iletişim boyutu sağlık personeli-hasta ve sağlık personelinin kendi arasındaki iletişimi kapsarken, kitle iletişimi ise sağlığın geliştirilmesi dâhilinde bireylerin sağlık enformasyonunu aramalarını ve kullanmalarını, kamu sağlığı mesajlarının tasarlanmasını, risk iletişimini, bireylerin sağlığın korunması ile ilgili sistemlere nasıl ulaşacağını ve sağlık enformasyon sistemlerini içermekte. Sağlık iletişimi dâhilinde ayrıca sağlık okuryazarlığını, sağlıkla ilgili siyasalar ve sağlık politikalarının oluşturulmasında birey-hasta katılımını, sağlık hakları ile ilgili iletişimi de saymak gerekir. 

“Bilim ve Sağlık Haberciliği” Olarak Ele Almak Gerekli
Sağlık iletişiminin kuramlarını iyi bilmek, onu besleyen sosyal psikoloji, psikoloji, kamu sağlığı, antropoloji gibi disiplinlere aşina olmak ve tabii ki en başta iletişim kuramlarına hâkim olmak gerekiyor. Tabii sağlık iletişimi yöntemleri olan halkla ilişkiler, sosyal pazarlama ve medyada savunuculuk yöntemlerini de nasıl uygulayacağının eğitimini almış olmak gerekli. Kamunun çıkarını özel çıkardan üstün tutmak, sağlığın bir mal gibi alınıp satılması zihniyetinden de uzak durmak gerekiyor. Sağlık haberciliğine gelince; sağlıkla ilgili enformasyonların iletilmesi ve sağlıkla ilgili konular hakkında bireylerin bilgilendirilmesi, gündem yaratılması işlevlerini yerine getirdiği için sağlık iletişiminin ilgi alanı içinde yer alıyor. Sağlık haberciliğinde öncelikle uzmanlaşmaya gidilmesi gerekiyor, hatta “bilim ve sağlık haberciliği” olarak ele almak gerekli.


EHCN: “Sağlık Muhabirleri İçin Rehber”
Haberciler, uzmanlık eğitimi almalı, bunun için de İletişim Fakültelerine görev düşüyor ama bunun için de eşik bekçilerinin bu işin önemini kavraması ve ciddiye almış olmaları şart. Sağlık muhabirleri, sağlık ile ilgili haberleri iletirken öncelikle tıpkı tıp mesleğinde olduğu gibi Galen’in “Öncelikle zarar verme!” düsturundan hareket etmeliler. Haberi yaparken bu alanda önde gelen otoritelerin rehberlerini ve ilkelerini el altında bulundurmalılar. Örneğin; Avrupa Sağlık İletişimi Ağı’nın (EHCN-European Health Communication Network) hazırladığı “Sağlık Muhabirleri İçin Rehber” (Moskova Rehberi), BBC’nin “Yazı İşleri Rehberi”nden (özellikle risk ile ilgili konularda) ve Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği’nin hazırladığı “Halkın Yararı İçin Sağlık Haberciliği Bildirgesi” gibi. Tabii Hekimlik Meslek Etiği kuralları ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi’ne de uymalılar… 

Kamu Sağlığı İle İlgili Sorunları 3.Sayfa Haberi Olmaktan Kurtarmak Gerekiyor
Sağlık haberinin öncelikli olarak kamu yararı boyutu ve bilgilendirme işlevi göz önünde bulundurulmalıdır. Haberci söz konusu haberi ya da enformasyonu neden ilettiğini kendisine sormalıdır. Ele alınan haberden ya da yazıdan kamuoyunun, okurun, izleyicinin ne öğrenmesini ve nasıl yararlanmasını istenildiği üzerinde düşünülmüş olmalıdır. Haber kaynakları, söz konusu kamu sağlığı hakkında güvenilir verileri, enformasyonları sağlayabilecek kaynaklar olmalıdır. İzler-kitlelerin medyada yer alan davranışı benimseyerek uygulayabileceği unutulmamalı. Haberlerde yer alacak sağlık enformasyonu; doğru, ulaşılabilir ve kullanılabilir olmalı. Haberde söz konusu kamu sağlığına yönelik farklı kaynakların bilgisine başvurulması yerinde olur. Sağlıkla ilgili risklerin aktarılmasında gereksiz yere riskleri büyütecek, kamuoyunu gereksiz yere endişeye sokacak bir anlatımdan kaçınılmalı. Ayrıca kamu sağlığı ile ilgili sorunları 3.sayfa haberi olmaktan kurtarmak gerekiyor.

Sağlık Muhabiri Masa Başında Yabancı Medyada Yayınlanan Haberleri Tercüme Etmemeli, Araştırmalı
İdeal sağlık muhabiri; sağlık haberciliğinde uzmanlaşmaya dayalı bir gelişime açık olmalı. Az önce ifade ettiğim eğitimleri almış olmalı ve bu eğitimin de sürekli olduğunu unutmamalı, tıp bilimi ve sağlık bilimlerinde gelişmeler oldukça sahip olduğu bilgi dağarcığını da, kaynak ağını da geliştirmeli. Yine daha önce belirttiğim etik ilkelere ve otorite kabul edilen kurumların rehberlerine aşina olmalı. Kaynak manipülasyonuna düşmemek için verilerin nasıl elde edildiğini, araştırmaların nasıl yapıldığını bilmeli, ilişkilerini mesafeli tutmalı. Tabii ki her haberde olması gereken kriterleri unutmadan, medyanın ve bilimin gerek varlık ve yaşama nedenleri, gerekse iş görme prensipleri farklı iki kültür olduğunu idrak etmiş olarak habercilik yapmalı. Dezenformasyon, mezenformasyon mekanizmalarını anlayabilmeli. Sadece masa başında yabancı medyada yayınlanan haberleri tercüme etmemeli, araştırmalı… Tabii tüm bunlar ideal olan özellikler, ancak bunların yerine getirilmesi için Türkiye’de gazetecilik anlayışının sorgulanması gerekli, hem de en baştan… Bugün her tür haber için “özel çıkara, siyasete alet olmamak, yandaş olmamak gereklidir” dediğimizde medyanın içinde bulunduğu durumda bunu nasıl yapacaklar; zor, hatta gerçekçi bile değil neredeyse… 

Tıp Fakültelerinde de Sağlık İletişimi Dersi Olmalı 
Sağlık iletişiminde tüm taraflar kamu sağlığının birinci planda gelmesi gerektiğini unutmamalı. Özel çıkar uğruna halkın sağlığı hiçe sayılmamalı. Sadece iletişim fakültelerinde değil, tıp fakültelerinde de sağlık iletişimi dersi olmalı, iki fakülte birlikte disiplinler arası programlar geliştirmeli. Meslek içi eğitimler bu alanda ileriki dönemlerde daha fazla karşımıza çıkacak. Sağlık iletişiminin kişilerarası ve kitle iletişimi boyutları, yöntemleri hakkında bilgi sahibi olunmalı. Doğru, ulaşılabilir ve kullanılabilir enformasyon akışının sağlanması hedeflenmeli. Bizim ülkemizde “iletişim”den herkes anlıyor, herkes uygulayabiliyor nedense. Boşuna bunca iletişim fakültesi açılıyor o zaman… 


Haberde Kullanılan Dil, Teknik Terimlerden Arındırılmış Olmalı
Haberin niteliklerine,  değerleme ölçütlerine uymalı her haber gibi öncelikle. Haberde kullanılan dil, teknik terimlerden arındırılmış olmalıdır. İletilen enformasyonun halkın sağlık davranışı üzerinde olumlu ya da olumsuz etkisinin olabileceği hesaba katılmalıdır. Görsel malzemeler; konu ile ilgili ve haber ile dengeli, anlaşılabilir, sansasyonel olmayan malzemeler olmalı. 

Telefonla Hastaya Teşhis Konulmasına İmkân Sağlayacak Şekilde Format Belirlenmemeli
Sağlık programlarında öncelikle sağlıkta tanıtım ihlali yapmamaya özen gösterilmeli. Belirli bir kuruluşun, kişinin reklamı yapılmamalı. Seyirciler, hastalar belirli kuruluşlara talep yaratarak yöneltilmemeli. En ideali meslek kuruluşlarının belirleyeceği doktorların bu programlarda yer alması. Sponsorluk bana göre doğru değil bu alanda. Konular da ülkenin “gerçek yaşam göstergeleri”ne uygun olmalı, telefonla hastaya teşhis konulmasına imkân sağlayacak şekilde format belirlenmemeli, bilim dışı yöntemlere, tıp doktorlarına danışılmadan ürün kullanılmasına yöneltebilecek, halkı istismar edecek unsurlara yer verilmemeli.  

Turistik Gezi Paketi Değil Söz Konusu Olan; Sağlık Hizmeti
Gerçek, yarı-gerçek ve yalanın bir arada çok hızlı dolaşımda olduğu, herkesin birkaç yılda kendini uzman ilan ettiği bir sosyal medya; öte yandan böbrek satışına bile denk gelebileceğiniz ve kaçak ilaç satın alınabilen, her tür manipülasyona açık bir internet zaten zorlu bir iş olan sağlık haberciliğinin daha da dikkatle, daha çok veri ile ve de daha çok araştırma ile yapılmasını zorunlu kılıyor. Kaynakları iyi belirlemek lazım, yenilikleri takip etmek ama her zaman önce kamu çıkarı demek, sonra da “bunu yazdığımda olumsuz sonuçları olabilir mi?” diye iki kez düşünmek lazım. Sonuçta turistik gezi paketi değil söz konusu olan; sağlık hizmeti… Tanıtım değil, her tür iktisadi ölçütün dışında tutulması gereken bir hizmet. Tüm söylediklerim bloglar için de geçerli tabii, ancak sizin gibi bu işi ciddiyetle yapanlar olduğunu bilmek harika, alternatif ve “dolu” kaynaklara ihtiyacımız var. 

“Medyadan Bize İletilenlerden Memnun Bir Halimiz Var Gibi; Oysaki Sorgulamalı, Verilen İle Yetinmemeli”
Dünyada bireyler kendi sağlıkları ile ilgili bilgilendirilmiş karar alabilmek amacıyla kitle iletişiminden yoğun şekilde faydalanıyor. Ne kadar bilgilendirilmiş karar alabilecek içerik var o tartışılır tabii, bir de internet var ki yakında TV’nin yerini alacak, pek çok ülkede sağlık enformasyonunu bireylerin en fazla elde ettiği araç olarak… Halkın öncelikle iyi bir medya okur-yazarı olabilmesi gerekiyor ki sağlık okur-yazarı olabilmenin yolu günümüzde buradan geçiyor. Naisbitt’in “enformasyon içinde boğuluyoruz ama bilgiye açız” sözü her tür enformasyon için geçerli ama sağlıkla ile ilgili olarak düşündüğümüzde “enformasyon denizinde” aradığımızı bulabilmek için medyayı analiz edebilmek, ona ulaşım olanağı bulmak, onu değerlendirmek ve yeniden üretmeyi başarabilmek lazım… Türkiye’de henüz “enformasyon arayan” kitlelerin oranı çok düşük, tabii ki bu eğitim seviyesi ile ilgili. İnternette sağlık haberlerinin güvenilirliği ise çok tartışmalı. Tıp doktorlarına danışmadan ilaç kullanımı, tedavi uygulamaları tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Bu arada sadece kendi sağlığımızla da değil, kamunun genel olarak sağlığı ile ilgili sorunlara da duyarlı olmalıyız. Medyadan bize iletilenlerden memnun bir halimiz var gibi; oysaki sorgulamalı, verilen ile yetinmemeli… 

Hukuk Kurallarının Yanı Sıra Etik Kurallar da Var Ama Caydırıcılığı Yok 
Sağlık konulu yayınlara ilişkin bir denetim ile ilgili Örneğin “sağlıkta tanıtım ihlali” diye bir hukuk düzenlemesi varken ve bu çoğunlukla çiğnendiğine göre bir de yeni mekanizmaları kurup işletemeyeceksek boşuna konuşmuş oluruz. İşlemiyorsa nedeni sorgulanmalı, her paydaş sorumluluk bilinciyle hareket etmeli. Önce var olan düzenlemeler eğer gerekiyorsa ilgili paydaşların da katılacağı bir platformda günün şartlarına uygun hale getirilmesi için tartışmaya açılır, yeniden düzenlenir, sonra denetimi yapılır. Hukuk kurallarının yanı sıra etik kurallar da var ama caydırıcılığı yok. Öncelikle meslek odalarına düşüyor görev. ESAM’ın da etkin olması lazım, sosyal medyayı da içine alacak yeni ilkeler, rehberler belirlenmeli. 

İnsanların Acılarının Davetsiz Misafiri Olmayın
Haberde ele alınan konu ile doğrudan ilgili, gazetecilik etiği kurallarına uygun, Moskova Rehberi’nin ifade ettiği gibi; “insanların acılarının davetsiz misafiri olmadan”, yoksunluk duygularına saygı göstererek fotoğraflar kullanılmalı ya da duruma göre kullanmaktan vazgeçilmeli. Ayrıca, belirli çıkarların reklamını yapmadan örneğin, tanıtım ihlali yapmamaya özen göstererek, duygusal sömürü yapmadan, özel hayata, hasta haklarına saygı göstererek fotoğraf kullanma kararı alınmalı. İzler-kitlede ya da okuyucuda iğrenme, tiksinme gibi duyguları harekete geçirmemeye özen gösterilmeli. Eğer kurban ya da hasta söz konusu ise fotoğrafı çeken de bunu haberde kullanan da kendini o karedeki kişinin ya da o kişinin yakınının yerine koymalı.

Etik Açıdan da Doğrusu Kaynak Gösterilmesidir
Kaynağın güvenilirliği önemli: “bunu kim söylüyor?” Ancak belirli bir çıkarın sesi olmadan bunu yapabilmek gerekli. Tabii etik açıdan da doğrusu kaynak gösterilmesidir. Haberlerde kaynak belirtilmeli, ancak haberin içinde de kaynaklara dikkat etmeli. “İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre”, “İsveçli bilim adamlarının (insanlarının denilse daha doğru tabii) yaptıkları araştırmaya göre” veya “1000 kişi üzerinde yapılan araştırmaya göre” gibi belirsiz, çoğunlukla manipülatif referanslar yerine hakemli dergilere, otoritelere, habere konu olan her iki tarafa ya da kimi zaman daha fazla tarafa eşit yer vererek kaynaklara göndermede bulunmak gerekli.”

Doç. Dr. İnci Çınarlı kimdir?
1968 yılında İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’nin ardından, İ.Ü. İletişim Fakültesi’nde Lisans ve Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. 2004 yılında Marmara Üniversitesi İletişim Bilimleri Anabilim Dalı, Halkla İlişkiler Bilim Dalı’ndan Doktor unvanını aldı. Aralık 1994’den bu yana Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde görev yapmakta. “Sağlık İletişimi ve Medya”, “Stratejik İletişim Yönetimi” ve editörlüğünü yaptığı “Belirsizlik Toplumu’nun Krizi” başlıklı kitaplarının yanı sıra risk ve kriz iletişimi, halkla ilişkiler, sağlık iletişimi, spin, manipülasyon, dezenformasyon gibi konularında makaleleri, kitap bölümleri, uluslararası konferanslarda sunulmuş ve yayınlanmış tebliğleri var. 2011 yılında Doçent unvanını aldı. 7 yıldır yarı zamanlı olarak Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde de ders veriyor. Ayrıca 2008 yılından bu yana da Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yapmakta. 
                https://twitter.com/saglikiletisim 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi