Ana içeriğe atla

DOKTORDAN NABLUS ROMANI

Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüşümünde yaptığı son savaş olan Nablus’un romanını yazan   Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Orhan Canbolat, “Asker ve Tüccar” romanının bir Osmanlı zabiti etrafında şekillendiğini söyledi. 

"Asker ve Tüccar-Nablus 1918" adlı kitap, Eylül 1918 Osmanlı'nın son savaşı Nablus'ta geçiyor. Kitapta kendi içinde sorunları olan Çanakkale, Galiçya, Filistin, Sina cephelerinde görev yaptıktan sonra Nablus'a gönderilen Teğmen Mehmet'in gerçek hikayesinden olayları ele alınıyor. Romanın gerçek bir hikayeden esinlenerek yazıldığını anlatan Prof. Dr. Orhan Canbolat, üç yıl üzerinde çalıştığı eser için şuan Suriye toprakları içinde bulunan Nablus’a iki kez gittiğini belirtti. 

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Orhan Canbolat, “Asker ve Tüccar” kitabı ile ilgili soruları yanıtladı. 

Kitabınızı yazmanızdaki etken nedir?
Roman, Osmanlının son savaşı olan Nablus savaşına katılan bir Osmanlı zabiti etrafında şekilleniyor. 1918 Ekim ve takiben Mondros mütarekesi ve Atatürk’ün Samsun’a çıkışı ile seyreden ve Osmanlı’nın yıkılıp Cumhuriyet’in kurulduğu bu zor zamanlar bir genç zabitin gözünden anlatılıyor.  Romanın başkarakteri, etrafında olan şahıslar, yaşananlar ve coğrafya çok büyük ölçüde gerçek. Bu gerçeklik ve yaşanmışlıkları dile getirmek esas etken olabilir.  Bazı boşluklar roman tekniği ile dolduruldu. Roman bizim için bir yıkılışın ve bir yeniden doğuşun ilk nüvesini taşıyan olaylar zinciri ve coğrafyada yaşanmışlıkları dile getiriyor. Bu yaşanmışlıkların içerisinde bireysel olarak yaşananlarda geçmişten geleceğe bir bilgi taşıyacak. 1918 Eylül ve 1919 Mayıs yakın tarihimizin en önemli zaman dilimi. Bu zaman dilimine özellikle göz atmak bizlere bu günü değerlendirmede yardımcı olabilir. Romanda bahsi geçen coğrafyanın halen ciddi sıkıntılar yaşaması belki de romanın en önemli özelliği olacak.

Yeni kitap projeniz var mı?
Yeni roman konusu olarak  ortaçağ Endülüs’ünde geçen bir hikayeyi roman formatında kaleme almayı düşünüyorum. İber yarım adası ve Güney Fransa’nın bir bölümünü yönetmiş ve 800 yıl hüküm sürmüş ve 1492’de yıkılmış olan , günümüz Avrupa’sının tüm kodlarını içerisinde taşıyan  bir İslam devletini, onun yazı ile bilimle,  su ile zirveye çıkmış  evrensel  medeniyeti anlatmak istiyorum. Belki çok büyük bir iddia olabilir fakat Endülüs Devletini anlamadan İslam aleminde ve batı –doğu medeniyetinde ne olduğunu anlamak mümkün değil. Ne yazık ki Batının en batı ucundaki bu medeniyet ülkemizde çok az bilinmektedir. 

Kitapta vermek istediğiniz mesaj nedir?
Kitabın temel mesajı insanların hayatlarında en kaotik anlarda dahi anlatacak hikayelerinin olmasıdır. Bu hikayeler geçmişten geleceğe bize ışık tutabilir.
Okurlarınıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Okumanın çok zor olduğu bir zaman diliminde dahi kendi ölçülerinde okumaya zaman ayırmaları.

Kitabınızla ilgili nasıl tepkiler aldınız?
Kitabın konusu ile ilgili tepkiler olumlu, tekniğine yönelik tepkileri ise birlikte göreceğiz.

Kitabınız yazar olarak size neler kazandırdı? 
Yazmak iletişimdeki en son ve en zor haldir. Yazmak diğer yazma eylemelerine temel oluyor. Ayrıca yazarken yaptığınız araştırmalar yazara ciddi farklı görüş açıları kazandırıyor.


Yazdığınız kitaplar arasında en çok etkilendiğiniz kitabınız hangisi?
Bir Machevelli kitabı olan “Işığa ışık tutmak” kitabım benim için çok özeldir. 

Mutlaka herkesin okuması gereken kitap, müzik ve film sizce hangisi? 
Kitap olarak “Suç ve Ceza”, film olarak ise “ Kelebek”i tavsiye ederim. Müzik olarak ise Behbudovu dinlemek muhteşem.

Sağlık haberciliği üzerine düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? Sağlık haberlerinde nelere dikkat ediyorsunuz?
Sağlık haberciliğinde istenilen ölçüde olmasa dahi son dönemlerde çok ciddi gelişmeler var. Bu alanı çok önemsiyorum.

Türkiye’deki çalıştığınız alandaki çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye son dönemde sağlık alanında çok önemli bir ivme yakaladı bizlere düşen bu gelişmeleri ileri doğru taşımak olmalı.

Roman filme alınsa, en çok hangi karakteri oynamak istersiniz?
Muallim Mehmet’i oynamak isterdim. 

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1986 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldum. 1992 yılında Doktora eğitimimi tamamlayarak Biyokimya Bilim Doktoru unvanını aldım. Ankara Üniversitesi (A.Ü.) Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim dalında uzman olarak göreve başladım.  İtalyan hükümetinin vermiş olduğu bir bursla İtalya - Ancona’da araştırmacı olarak çalıştım.   1995 yılının Kasım ayında TÜBİTAK’ın vermiş olduğu bir burs ile İtalya’da aynı merkezde 2 ay süre ile aynı konuda araştırmacı olarak çalıştım.  Alman Akademik Değişim Programından sağladığım bir bursla Almanya- -Lübeck Tıp Üniversitesi Fizyoloji Enstitüsünde 2 ay ortak projede çalıştım. 2000 yılı Şubat ayı – 2002 Haziran ayları arasında Sağlık Bakanlığında İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü olarak görev yaptım.  2001 yılı mayıs ayında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesine Profesör olarak atandım. 2003 yılında Sosyal Sigortalar Kurumunda, Sağlık İşleri Genel Müdürü olarak çalıştım. Kimyasal Savaş Gazları ve İlaç – İlaç Politikaları, İktidar Aynası ve Işığa Işık Tutmak isimli dört kitabım bulunmaktadır.  42 tanesi yurt dışı uluslararası bilimsel dergilerde 21 tanesi yurtiçi bilimsel dergilerde olmak üzere, serbest radikal metabolizması, kanser biyokimyası ve ilaç toksisiteleri konusunda toplam 61 bilimsel yayınım ve bu yayınlara toplam 620 atıfım bulunmaktadır. Ankara Tabip Odası ve Avrupa Kanser Derneği üyesiyim. Halen Koru Sağlık Grubunda Genel Tıbbi Direktör olarak çalışmaktayım. İlgi Alanları Bilim ve Bilim Felsefesi DNA- RNA- protein metabolizması Nükleotid metabolizması Mitokondri-Elektron zinciri - ATP sentezi Asit- baz dengesi Kanser Biyokimyası Serbest radikal metabolizması.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he...

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay...

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi...