Ana içeriğe atla

“TAM GÜN'DEN AYRILAN HOCALAR SÖZLEŞMELİ DÖNECEK”


Tam Gün Yasası ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) sonrasında üniversite hastanelerinde görev yapan öğretim üyelerinin durumu, hekim sayısının yetersizliği, üniversite hastanelerinin yaşadığı sıkıntılar ve bu konularda yeni yapılacak düzenleme ile ilgili YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Sağlık Dergisi’ne açıklamalarda bulundu.

Sağlık alanında yaşanan sorunların “hekim sayısı azlığından” kaynaklandığını dile getiren Sağlık Bakanı Recep Akdağ, YÖK ile görüşmelerin sürdüğünü ve kadroların arttırılmasına yönelik de görüşme yapılacağını söylemişti. Konuyla ilgili Sağlık Dergisi’ne açıklamalarda bulunan YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan şunları söyledi: “Doktor azlığı gerçekten ülkemiz için ciddi problemlerden bir tanesi, ama bu meselede doktor sayısını arttıramıyorsunuz. Üniversitelerde çalışabilecek nitelikli doktor varsa veya üniversitelerden ayrılan hocalarımız olmuşsa onların yerine koyalım. Yani bir anlamda yer değiştiriyorsunuz. “Doktor sayısını fazlalaştırmıyoruz” hiçbir şekilde. Sağlık Bakanlığındakiler buraya geliyor, buradakiler oraya gidiyor. Bir kısmı özele geliyor. Böyle yer değiştirme faaliyeti var. Esas olan doktor sayısı artmak olmalı, ama biz onu yapmıyoruz. Üstelik ben onun çok iyi çalışacağından da emin değilim. Çünkü, üniversitede çalışan hocalarımız nitelik bakımından üçüncü seviye hastalıklara tedavi sunan hocalar ama Sağlık Bakanlığı hastanelerinde bu çok olmuyor. Daha çok birinci basamakta kalıyorlar. Daha zor, daha sofistike, daha güç hastalıkların tedavi edilmeleri direk üniversiteye kalıyor. Direk Sağlık Bakanlığından gelen hastalarında hemen o boşluğu dolduracaklarını zannetmiyorum. Başka bakımdan da mümkün olmayabilir. Giden hocaların yerini doldurmaya çalıştığınızda diğer doktorlar size çok iyi bakmayabilirler. Onun için “hastanelerde huzursuzluklar yaşanabilir” diye düşünüyoruz.”

Yeni Bir Tasarı Hazırlanıyor
Tam Gün Kararnamesinin çıkmasının ardından geçtiğimiz günlerde muayenehanesi olan üniversite hastanelerinde öğretim üyesi olarak görev yapan akademisyenlerin çalışma esaslarına ilişkin olarak ilgili YÖK üyeleri ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve ilgili yetkililerle bir araya gelerek bir metin üzerinde çalışıldığını anımsatan Özcan, yeni bir tasarı hazırlandığını belirtti. Tam Günle ilgili YÖK’ün önerilerini Sağlık Bakanlığına ilettiklerini söyleyen Özcan, önerilerinde sözleşmeli öğretim üyeliğinin temel oluşturduğunu ve birkaç güne Bakanlıktan son kararın çıkacağını beklediklerini dile getirdi.

“Sözleşmeli Öğretim Üyeliği Statüsüne Geçiliyor”
Özcan, yeni tasarıda daha öncekine ilaveten dışarıda çalışan öğretim üyeleri için bir anlaşmalı statü getirildiğini ifade ederek, “Tam Gün'den ayrılıp dışarı giden doktorlarımızın saat ücreti karşılığında üniversitede ders vermeleri, asistan yetiştirmeleri söz konusu. Ayrıca bu hekimler için saat ücretinin 300 TL’den, 600 TL'ye kadar çıkmasını istiyoruz. Sözleşmeli öğretim üyeliği statüsüne geçiliyor. Bu, ancak üniversiteden ayrılarak dışarıda çalışanlar için geçerli. Umarım akademik dünya için hayırlı olur, çünkü ilerde tüm öğretim üyeleri için sözleşmeli statüye geçişin adımı olabilir. İlgili öğretim üyeleri için belli bir saat sınırlaması da getirilecek. Bir öğretim üyesi haftada 10 saatten ayda en fazla 40 saat çalışabilecek. Ameliyatlar da eğitimi içeriyorsa, bu saatin içinde olacak. Zaten orada öğreniyor asistanlarımız. 40 saat 300 TL’den çalışan öğretim üyesinin eline vergiler düştükten sonra 7-8 bin lira gibi bir rakamın geçecek” dedi.
Üniversite tarafından dışarıda çalışan hekimlerden alınacak hizmet karşılığının kim tarafından ödeneceğinin henüz kesinlik kazanmadığını belirten Özcan, “Üniversiteler döner sermayeden ödenmesini istemezler, genel bütçeden ödenmesi daha iyi'' açıklamasında bulundu.



İki Yıl Ücretsiz İzin Hakkı Kalkıyor
Son çıkan Kanun Hükmünde Kararname ile hekimlere iki yıl ücretsiz izin hakkı verildiğini, ancak yeni düzenleme ile bunun kalkacağını belirten Özcan, “O yok şimdi, onun yerine sözleşmeli statü geldi. Bunun akademik camia için hayırlı bir şey olacak. Gerçekten bütün öğretim üyelerinin anlaşmalı statüye geçilmesine yol açabilir. O bakımdan son derece faydalı diye düşünüyoruz. Sözleşmeli statüde çalışacak öğretim üyelerinin üniversite rektör, dekan, dekan yardımcısı gibi idari görev yapmaları da söz konusu değil. Onlardan sadece hizmet satın alınacak. Sözleşmeli statüde çalışacak öğretim üyeleri rektörlük seçimlerinde oy kullanamayacak” diye konuştu.

Emekli Olanlar Bile Geri Dönebilecek
Bu süre içinde emekli olan ya da ücretsiz izne ayrılanların geri dönme şansı bulunup bulunmamasına ilişkin de bilgi veren Özcan, “60 D kuralına ve kanunumuzun maddesine göre ihtiyaç duyulduğu takdirde emekli olanlar bile geri dönebilirler'' dedi.

“Tam Günü Birlikte Çıkardık”
YÖK ile Sağlık Bakanlığı arasında bir organizasyon bozukluğu bulunup bulunmadığına ilişkin bir soru üzerine Özcan, ''Tam Günü tamamen birlikte kararlaştırarak çıkarttık. Bakanımızla her şeyi beraber yapıyoruz. Görüş farklılıklarımız olabilir, ama Sağlık Bakanımızla çok yakın çalışıyor, sorunlarımızı çözmeye çalışıyoruz. Her iki tarafında son derece iyi niyeti var. Başbakanımız da meselenin halledilmesi konusunda her iki tarafa da talimat verdi. Zannediyorum, yakın zamanda hallederiz'' diye konuştu.

“Yeni Tasarıya Sıcak Bakılacağını Öngörüyoruz”
Mevcut sistemde aksayan yönler bulunduğunu belirten Özcan, şunları söyledi: “Bir öğretim üyesi, 09.00-17.00 mesaisi yapar ve döner alırsa, dışarıda hiçbir faaliyet yapamaz. Ama, 09.00-17.00 mesaisi yapar ve döner sermayeden almazsa, dışarıda her türlü şekilde çalışabilir. Bu, özellikle tıp fakültelerindeki eğitim sürecinin aksamasına neden oldu. Çünkü, bu hocalarımız 09.00-17.00 mesaisini yaparken hasta üzerinde herhangi bir işlem yapamıyorlardı. Mevzuat, yasaklıyordu.”

Sözleşmeli Statü Çözüm Olacak
Bu uygulama sonrasında hem asistan hem de tıp öğrencisinin yetiştirilmesinin tehlikeye girdiğini anlatan Özcan, “Bunu çözebilmek için Sağlık Bakanımız Recep Akdağ ile YÖK vekilimiz ve diğer yetkililerle bir araya gelindi. Hukukçular da katıldı. Sözleşmeli statünün, buna bir çözüm olacağını düşünüyoruz. Bunu bir denemek lazım. Bu mesele haricinde de üniversite için iyi bir şey. Çünkü, yeni bir statü yaratılıyor'' açıklamasında bulundu.

“Yeni Değişiklik Sonrasında Üniversitelerden Ayrılan Hekimlerin Tam Sayısı Belli Olur”
Özcan, mevcut uygulama sonrasında Türkiye genelinde üniversitelerden ayrılan ya da dışarıda muayenehanesi bulunan öğretim üyelerinin tam sayısının ellerinde bulunmadığını belirtti. Sağlık Bakanı Akdağ'ın bu sayıyı 600-650 olarak açıkladığını ifade eden Özcan, “Sayı, aşağı yukarı böyle olabilir. Ama henüz bu süreç kesinleşmediği ve öğretim üyeleri kararlarını vermediği için ne olacağına bakıyorlar. Yeni değişiklik sonrasında üniversitelerden ayrılan hekimlerin tam sayısı belli olur” dedi.
Söz konusu öğretim üyelerinin yeni tasarıya sıcak bakacağını öngördüklerini dile getiren Özcan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Olmaya da bilirler. Parayı az bulabilir ya da işleri gün içerisinde çok fazla olabilir, başka müesseslerle çalışıyor olabilirler. Ama pek çok hekimin üniversitede bu şekilde çalışmak isteyeceğini düşünüyorum. Çünkü, üniversite onlar için sadece hasta ile tanışma yeri değil, araştırmaların yapıldığı, projelerin yürütüldüğü bir yer. Bir şekilde üniversite ile bağlı olmaları onlar için iyi olur.”

''Öneri Bulunmakta Biraz Geç Kaldı''
Üniversiteler ve YÖK olarak bazı konularda politika yapıcılara öneri sunmakta geç kaldıklarını da belirten Özcan, şunları söyledi:“Bizim aslında öncesinde model sunmamız gerekir ki bizim modelimiz yok. Zaten bütün sıkıntı bundan çıkıyor. Biz nasıl yapmak istediğimizi söylemedik, üzerinde çalışıyoruz. Biraz geç kaldık. Üniversite Hastaneler Birliği kuruldu, edindikleri bilgileri deneyimleri aktarıyorlar. Bizde onlar çerçevesinde hükümete bunları iletiyoruz, Sağlık Bakanlığı ile olan ilişkilerimizde onların hepsini kullanıyoruz. Çok yararlı oldular. Bir organizasyon değişikliğinin hastanelerde gerekli olduğu konuşuluyor. Esasında olması gereken yurt dışında yapıldığı gibi hastanelerin profesyonel idarecilerce idare edilmesidir. Bugünkü sağlık bakanlığımızın üniversite hastanelerini devralmak istemesi çok doğru olan bir şey değil, onlar ekonomik bir müessese gibi düşünülmeli. Ve gerçekten bu işten anlayan profesyonel idareciler tarafından yönetilmeli. Sağlık Bakanlığı hem kuralları koyan hem de uygulayan bir kurum olmamalı. Bence Zaten Sağlık Bakanlığımız ilk yaptığımız toplantılarda “eğitim işleri üniversiteye, hastane idari işleri de profesyonel idarecilere” diye bir fikir ortaya çıkmıştı sonrada nedense o fikir Sağlık Bakanlığı yapısına doğru döndü ama doğru olanı sonunda gideceğimiz nokta profesyonel idarecilere teslim etmek. Bu hem bizim hastanelerimiz için üniversite hastaneleri için doğru olabilir hem de Sağlık Bakanlığı hastaneleri için doğru olabilir. Amerika’da öyle yapılıyor. Biz neden başka şekilde yapmaya çalışalım ki. Bizim aslında öncesinde model sunmamız gerekir, ama bizim modelimiz yoktu. Nasıl yapmak istediğimizi söylemedik, üzerinde çalışıyoruz. Bence üniversitedeki hocaların üniversitede tutalım Geri çağıralım mümkünse, o düzeni bozmayalım. Bizim başka kaynağımız yok doktor için. Vakıf üniversitelerinin tıp fakülteleri henüz o seviyede değil. YÖK açısından en önemli şey doktor yetişmesi ve ülkemizin doktora olan ihtiyacın karşılanmasıdır. Biz bir şeyi endişe ile karşılıyorsak, endişemizin kaynağı bu. Yoksa para meselesinin peşinde değiliz. 'Doktor 10 alıyor, ben 5 alıyorum' diye kendimi kötü hissetmiyorum. Çünkü, zamanında benim hayatımı kurtarıyorlar.”

“Hastanelerin Devredilmesini İstemiyoruz”
“Biz hiçbir zaman hastanelerimizin devredilmesini istemiyoruz” diyen Özcan şöyle devam etti: “Olsa olsa birlikte çalışma afiliasyon denilen müessesenin çalıştırılmasını talep ederiz. Kaynakların ekonomik kullanılmasını da sağlar. Sağlık Bakanlığının bizden çok fazla hastanesi var, 800’ün üzerinde hastaneleri var. Paylaşmak iyi fikir olabilir, onun üzerinde çalışabiliriz zaten protokoller yapılıyor, üniversiteler o hastanelerle protokoller yaparak beraber kullanıma başladılar. Şimdi deniyoruz, inşallah güzel sonuçlar verirler, pürüzler çıkabilir, düzeltilemeyecek şeyler değildir, üzerinde çalışabilir ve iki meclis tarafından kullanılabilir hale getirebiliriz. Bence güzel model olacak.”

“Aldığımız Tedbirlerle Düzeni Sağlıyoruz”
Tam Gün Kararnamesiyle bazı branşlarda açık bulunan üniversitelere Sağlık Bakanlığı tarafından hekim tahsis edileceğine ilişkin basına yansıyan konu ile ilgili olarak da Özcan, “Hizmetin aksamaması için Sayın Bakanımız böyle bir şeyi yapabileceklerini söyledi, ama o üniversite tarafından çok cazip bulunmadı. Biz, aldığımız tedbirlerle düzeni fazla değiştirmeden, bozmadan bu hizmeti vermeye devam edebiliriz diye düşünüyorum'' diye konuştu.

Eğitime Merkezi Bütçeden Pay
Eğitim ve araştırmaların, özellikle BAP'a giden paraların devlet tarafından ödenmesinin daha doğru olduğunu ifade eden Özcan, bir gelişme olup olmadığının sorulması üzerine, bu konuda bir kamuoyu oluştuğunu, herkesin birleşmiş gibi gözüktüğünü söyledi. Özcan, “İnşallah, bir değişiklik yapıldığında mevzuatta, bunu da içine alacak şekilde bir düzenleme yapılır” dedi.
Özcan, sağlık hizmetinin çok pahalı olduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Bu kadar mükemmel hizmeti vermek isteyen bir kuruma bizler de yardımcı olmuyoruz. SUT'taki fiyatlar bazen hastanede verilen hizmetin çok altında kalıyor. Buna rağmen bu kadar zararı olmayan müessesemiz de var.”

Yan Dal Mecburi Hizmetine Üniversite Yolu
Hekimler arasında yan dal uzmanlığı yapanların mecburi hizmet zorunluluğu ile ilgili de değerlendirmede bulunan Özcan, yan dal uzmanlığı sonrasında mecburi hizmetin kalkması yönündeki talepleri ''olumlu karşılamadığını'' vurguladı.
Özcan, şunları söyledi: ''Bunu yapmak istemem. Çünkü, bence çok yüce bir iş yapıyorlar. Her ne kadar zorsa da, bunu yapan hocalarımızı omzumda taşırım. Hiçbir öğretim üyesinin bir yerden başka yerde görev yapmadığı bir ortamda hocalarımız 4 defa bu görevi yapıyorlar. Bundan üniversite hastanelerinin faydalanması söz konusu, onları üniversite hastanelerine kanalize edebilirsek Sağlık Bakanımız, bu duruma olumlu bakıyor. Sağlık Bakanlığı hastanelerinin sayısı çok fazla, onların da büyük ihtiyacı var, bizim de ihtiyacımız var.''

“Patent Masrafını Biz Üstlenirsek, Hocalarımızın Yapacağını Zannediyorum”
Üniversitelerdeki yayın sayısını artırmayı istediklerini belirten Özcan, şunları kaydetti: “Patentle ilgili yayında 17. sıradayız, ancak atıflı yayınlarda 29. sıralardayız. Biz YÖK olarak, yayın sayısını çoğaltmak istiyoruz, hocalarımızı onun için teşvik ettik. Şimdi de patent sayısını artırmak istiyoruz; atama ve yükseltme kriterlerinde patenti olan hocaya yüksek puan vermek istiyoruz. Yayından 20 puan alıyorsa, bir patente 40 puan vererek teşvik etmek istiyoruz. Devlet destek verirse, patent masrafını biz üstlenirsek hocalarımızın yapacağını zannediyorum. Ama ülkemiz için bu da yeterli değil, bu patentler raflarda kalıyor. Bunları teknolojiye çevirmek gerekiyor. Ancak, bunların kullanılabilmesi için Türkiye'de büyük şirketlerin olması gerekiyor. Ülkemizde omurgası o kadar güçlü, imkanları çok fazla olan şirketler olmayabilir. Onun için ABD'ye devredip pazarlamak istiyoruz. Bunu yapan özel şirketler var. Ya o özel şirketlerden birkaçıyla anlaşarak patentlerimizin orada pazarlanmasını sağlayacağız ya da biz kendi şirketimizi kuracağız.”

“Türk Üniversitelerinin Adını Sağlık Turizminde de Duyurmak İstiyoruz”
Önümüzdeki günlerde gerçekleştirecek ABD seyahati hakkında da bilgi veren Özcan, sağlık turizminde Türkiye'nin bu alanda da hak ettiği payı alabilmesi için rektör, dekan ve diğer alandaki diğer yetkilerle birlikte ABD'ye gideceğini söyledi. Özcan, Türkiye'de sağlık turizminin gelişmesi için uğraştıklarını kaydederek, artık bu alanın hem ülkelerin tanıtımına hem de ekonomiye büyük katkı sağladığını ifade etti. Özcan, “23-29 Ekim tarihleri arasındaki 4. Global Sağlık Turizmi Kongresi'ne katılacağız. Biz de buna üniversitelerin katılmasını sağlayacağız. Daha çok vakıf üniversiteleri tarafından gerçekleştiriliyor, buna devlet üniversitelerini de dahil etmek istiyoruz. Ben, sadece hocalarımızı teşvik için oradayım. Kurumun başındaki insan giderse insanlar daha bir şevkle iş yapıyorlar. Sağlık turizminde payımızı almak istiyoruz. Toplantıya, daha çok vakıf üniversiteleri katılıyor. Kongreye, bu alanda hizmet sunanlar ile hizmeti talep edenler geliyor. İkili görüşmelerle ameliyatların masrafları ve tedavi şekilleri karşılıklı olarak konuşuluyor ve kontrat imzalanıyor. Anlaşmalar hemen orada yapılıyor. Kongrede 15'er dakikalık randevular veriliyor, konuşuluyor ve taraflar kabul ederse hemen imza atılıyor. Kongreye, 17'si vakıf, 5'i devlet üniversitesinden rektör ya da tıp fakültesi dekanı katılıyor” dedi.
Özcan, ABD seyahatinde bunun dışında Microsoft ve Google'a da ziyarette bulunacaklarını belirterek, “Orada, üniversiteler için çeşitli uygulamalar var, o uygulamaları görmek istiyoruz. Ayrıca, 10-20 kadar Türk öğrenciye burs imkanı almaya çalışacağız” diye konuştu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi