Ana içeriğe atla

“FİZİK TEDAVİ İLE ROMATOLOJİ KARIŞTIRILMAMALI”



Romatoloji Araştırma ve Eğitim Derneği(RAED) Başkanı Prof. Dr. Hasan Yazıcı, "Ülkemizde Romatolog sayısı 200'e ulaştı ama bu sayı yeterli değil. Uygar batıda fizik tedavicilerin romatoloji yapması kalmadı " dedi.

5. Türk-Yunan Romatoloji Günleri ve 12. Ulusal Romatoloji Kongresi, Antalya'da yapıldı. Romatoloji Günleri etkinliğine 80'i Türk, 35'i Yunanistan'dan olmak üzere toplam 115 uzman katılırken 12. Ulusal Romataloji Kongresi'ne de 21'i yabancı konuşmacı olmak üzere 500 hekim katılıdı. Kongreye ilişkin Cornelia Diamond Hotel'de düzenlenen basın toplantısında konuşan Romatoloji Araştırmaları ve Eğitim Derneği (RAED) Başkanı Prof. Dr. Hasan Yazıcı, romatoloji hastalıklarına doğru tanı ve tedavinin konulması, uygun ilaç tedavisinin belirlenebilmesi için iç hastalıkları uzmanlığının gerekli olduğunu vurguladı. Romatolojinin, iç hastalıklarının bir yan dalı olduğunu belirten Yazıcı, romatolojik hastalıklara fizik tedavi uzmanlarının da baktığını anlattı. Yazıcı, "Fizik tedavi uzmanları, romatoloji uzmanlarının denetiminde bakmalıdır" dedi.

"Fizik Tedavi ile Romatoloji Ayrılmalı"
Yazıcı, romatolojik hastalıkların tedavisinde her geçen gün daha fazla kullanılan biyolojik ilaçları etkili ve güvenli kullanabilmek için çok iyi bir iç hastalıklar bilgi ve becerisi olması gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi: "Bu nedenle ilgili uzmanlık ve yan dal yönetmelikleri hazırlanırken ülke sağlığı için yaşamsal olan bu nokta, halen baskın olan kariyerist etkiler sonucu göz ardı edilmemelidir. Behçet hastalığı ana tema olacak. Bu hastalıkta ilaç tedavileri çok önemli. Oldukça pahalı olan biyolojik ilaçlar var. Yıllık kullanımı kişi başı 35 bin Türk lirası civarında baya pahalı ilaçlar. Bunların yan etkileri de olabiliyor. Dahiliye hastalıklarını iyi bilmemiz gerekir. İç hastalıklara bağlı bir disiplin olması çok gerekli.
Ülkemizde halen Avrupa'dan farklı olarak fizik tedavici arkadaşlarda yeni yönetmeliklerle romatolojiye katılıyorlar. Bizim ülkemizde asimetriler var. Ekonomik bakımdan 17. olan ülkenin üniversitesinin 380. olması çok ciddi bir asimetridir. Onun paraleli burada da var. Uygar batıda fizik tedavicilerin romatoloji yapması kalmadı. Çok ciddi iç hastalıklar bilgisi gerekiyor, bizimde artık bilmemiz gerekiyor. İyi fizik tedavici iyi bir romatolog olabilir ama, eğitimlerinin iyi olması gerekir."


" Önce Yetiştir Sonra Üniversiteyi Aç "
'Türkiye'de yeterli sayıda romatolog var mı?' sorusuna Yazıcı, "Şimdi Türkiye'de sayı 200'e geldi. Yeterli değil ama bundan 20- 30 yıl önceye göre çok daha iyi. Bunun yeterli olmaması bunu fizik tedavici yapar anlamına gelmiyor. Romatologların yardımıyla fizik tedavicilerde yapabilirler. Her ülkede bu var, az çok. Yeni bir branş. Beraber romatologların her üniversitede bölümü var. Orada eğitimleri alsınlar. Çok geride kalıyoruz. Önce yetiştir sonra üniversiteyi aç. Yoksa araştırma çok az çıkıyor" diye cevap verdi.


"Bu İş Politikayla Olmamalıdır"
'Uzmanlıklar politik olarak mı algılanıyor bu politika fizik tedaviciler lehine mi işliyor?' sorusuna ise Yazıcı, "Fizik tedavicilerin sayıları bizden çok daha fazla. Birkaç bin kişi ile birkaç yüz kişinin politik açıdan yapacağı baskı farklı olur. Bu gelenekleri bozmak çok zor.. Biz daha yeni birkaç yüz olunca sesimizi duyurmaya başladık. Sadece bilgi, beceri olmalı, bu iş politikayla yapılmamalıdır. Ama bu sorunlar düzgün dile getirilemiyor" yanıtını verdi.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülen Hatemi de aynı soru üzerine, "Yan dal yapmak için talep var. Bugüne kadar açılan hiçbir romatolog kadroları boş kalmadı" dedi.

Türkiye, Behçet Hastalığının En Sık Görüldüğü Ülkelerden
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülen Hatemi, Behçet hastalığının en sık görüldüğü bölgelerin İpek Yolu üzerinde olduğu için "İpek Yolu" hastalığı olarak da anıldığını belirtti. Hatemi, "Türkiye, hastalığın en sık görüldüğü ülkelerin başında geliyor, farklı saha çalışmalarında toplumda sıklığı 100 bin kişide 20 ila 420 hasta olarak bulunmuştur. Hastalık erkek ve kadınları benzer sıklıkta etkiler ancak hastalığın seyri genç erkeklerde belirgin olarak daha ağırdır" dedi.

“Yoksa Yanlış Verilen İlaçlar Yanlış Sonuçlara Yol Açabilir”
RAED Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Sebahattin Yurdakul da, "İç hastalık uzmanı olmayan bir insanın, kalp tahlilleri yapması, tanı koyması, ameliyat yapması bir sanattır. Diğer konudaki bu işleri eğitimi olmayan arkadaşlar yapamaz. Mutlaka iç hastalıkları uzmanının hastalık tanı kriterleri, hasta konusunda bilgisi olması gerekir. Yoksa yanlış verilen ilaçlar yanlış sonuçlara yol açabilir" diye konuştu. 

"Aile Hekimi Sadece Reçete Yazmaz"
'Aile hekimleri arasında romatologların bulunmasında performans sisteminin katkısı oldu mu?' şeklindeki soruyu ise Yazıcı, şöyle yanıtladı: "Dahiliye zor bir iş. Dahiliyecilik sanıldığı gibi her işi yapmaz. Aile hekimliği 2 ya da 6 ayda düzelmez. Dahiliyeciliği aile hekimliğinde kullanmak yanlış. 10 sene 20 sene sonrası için yanlış bir şey. Aile hekimi sadece reçete yazmaz. İcabında doğum yaptırır, gerektiği yerde ameliyatta yaparlar. 2 ayda veya 5 ayda kurs ile aile hekimi geldi, olmaz. Çok büyük yanlışlar var. Hekim reçete yazan bir insan değildir. Gerçek aile hekimliği önemlidir. Halka hizmet götürürken çok dürüst hizmet götürmek gerekir.


“Batıdaki Performans İle Bizdeki Tamamen Ayrı”
Performansa göre demek ne demek. 10 yıldan beri performansa bağlı sistem konuşuluyor. Bu sistemi geliş tehlikesi de var. Çünkü doktorlar komplike vakalar almamaya başlıyorlar. Başarısız olduğu her hastada çünkü performansı düşecek. Bizimki performans falan değil. Bizim yaptığımız şimdiye kadar ölçmediğimiz kalemleri zaten ölçmüyorduk. Kaç işlem yapıldı, bu bilinmiyordu. Batının terk etmek istediği sistemi oturtmaya çalışıyoruz. Performans deyince sayım yapıyoruz. İngiltere'deki değil. Batıdaki performans ile bizdeki tamamen ayrıdır."

"Performans Sistemi Doktoru Anonimleştiriyor"
RAED Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Hamuryudan ise, "Performans sistemi; farklılıkları ortadan kaldıran, doktorları anonimleştiren, gelişmeleri engelleyen bir sistem. Doktor asistanla aynı işi yapıyorum diyor, farklı olmak istemiyor. Tamamen doktoru anonimleştiren duraklatan bir sistem" dedi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi