Ana içeriğe atla

“KADAVRASIZ” TÜRKİYE’DE KADAVRA SERGİLEMEK ETİK Mİ?


YÖK’ün hazırladığı “Türkiye’de Sağlık Eğitimi ve Sağlık İnsan Gücü Durumu” raporuna göre 19 tıp fakültesinde kadavrasız eğitim yapılıyor. Kadavra eğitiminde durum böyleyken, kadavraların sergilenmesine olan büyük ilgi akıllarda yeni sorulara neden oluyor. Yaş sınırı olmayan bu sergileri herkesin gezmesi etik mi? Bu kadavraların sahiplerinden sergileme için izin alındı mı? Bu durum ülkemizdeki kadavra bağışını nasıl etkiliyor?

Türkiye’deki 35 bin 781 öğrencinin eğitim gördüğü 62 tıp fakültesinde, eğitim için sadece 188 kadavra bulunuyor. Üniversitelerin 3’te biri kadavrasız eğitim yapıyor. 62 üniversitenin 19’unda kadavra olmadığı için kadavralar üniversiteler arasında kimi zaman yer değiştiriyor.

YÖK tarafından hazırlanan “Türkiye’de Sağlık Eğitimi ve Sağlık İnsan Gücü Durumu” raporuna göre, tıp fakülteleri arasında en fazla kadavra Mersin Üniversitesi’nde bulunuyor. Bu üniversitede 21 kadavra bulunurken aralarında Balıkesir, Trakya, Gaziantep, Giresun, Kırıkkale ve Dumlupınar’ın da bulunduğu 19 tıp fakültesinde kadavrasız eğitim yapılıyor. Kadavrası olmayan üniversiteler çevre illerdeki tıp fakültelerinden öğrencilerine gösterebilmek için kadavra taşıyor. Avrupa’da 10 tıp öğrencisine 1 kadavra düşerken Türkiye’de 200 öğrenciye 1 kadavra düşüyor. Peki kadavra sergilenmesi etik midir? Sağlık Dergisi okuyucularından gelen sorulara yanıt bulabilmek için uzmanların görüşlerini aldık.

“Ülkemizde Zaten Kadavra Bulmak Çok Zor”
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Tekdemir, konuyla ilgi şunları söyledi: “Kadavra aslında ölmüş insan bedeninin bilimsel çalışmalarda ve daha önemlisi öğrenci eğitiminde kullanılan çok özel bir uygulamasıdır. Dolayısıyla bu kadar özel bir uygulamanın aslında hazırlanışı ve sunuluşu açısından da bazı özel değerler vardır. Dolayısıyla etik açıdan hem de kullanılışı açısından da çok önemli özellikleri bulunması lazım. Ülkemizde zaten kadavra bulmak çok zordur. Çünkü bizim inançlarımız gereği toprağın bedenle buluşması önceliklidir. Böyle olunca da genellikle sahipsiz bile olsa cenazelerimiz genellikle defnedilir. Dolayısıyla tıp eğitiminin temelinde yer alan kadavranın hazırlanılması ve bir eğitime amaç oluşturmak üzere kullanılması oldukça zordur ama her şeye rağmen yine de elde ettiğimiz kadavraların kullanılması ve bunların özellikle eğitim sırasında öğrencilerle olan münasebetleri son derece özel bir konudur. Tıp fakültesine başlayan öğrenciye verilen ilk eğitimde kadavralara olan hürmeti ve saygıyı öncelikli olarak değerlendirmeniz gerekir yani, kadavra eğitimi sırasında öğrencilerin kendi bedenini onların eğitimine sunmuş olan bu meftalara karşı saygılı olmaları gerekmektedir. Aslında tıp eğitiminde kadavra uygulaması sadece eğitim değildir. Kadavra uygulaması aynı zamanda ölümü tanımak konusunda da tıp öğrencisinin ilk defa karşılaştığı bir eğitimdir. Dolayısıyla anatomi dersi sadece temel bir ders olmaktan çıkmakta öğrenciye, mesleğinde karşılaşacağı insanların bedenlerin ölümlü olduğunu bu ölümlü bedenler üzerinde de ancak eğitim yapabileceğini görmesi açısından son derece ayrı bir eğitim verilmektedir.

“Burada Asıl Amaç İnsan Bedenine Uygulanan Plastinasyon”
Böylesi çok zor bulunan bir bedenin bunların dışında görsel amaçlı hatta sanatsal anlam taşıdığı söylenen manada bile sergilenmesi bence çok doğru değildir. Çünkü burada bedenin sunulmasında farklı beklentilerde vardır, Body Worlds’te olduğu gibi. Benim kanaatime göre Body Worlds özellikle plastinasyon açısından yapılan uygulamaların tanıtımı ve Plastinasyonun marketleşmesi ve piyasaya sürülmesi anlamı varıdır. Yani burada asıl amaç insanın bedenini tanımaktan ve sunmaktan çok insan bedenine uygulanan Plastinasyona ait materyallerin pazarlanması. Dolayısıyla bu pazarlama materyallerinin de örneklerinin tanıtılmasıdır.

“Plastinasyon Yararlı Bir Durum Ancak Herkesin Görebileceği Yerlerde Teşhir Edilmemeli”
Dolayısıyla bunun alet edilmesini de ben çok doğru bulmuyorum. Dolayısıyla insan vücudunun plastinize edilmesi son derece iyi bir uygulamadır. Çünkü bu eğitim amaçlı birçok alanlarda kullanılıyor. Böyle bir alanda gelişti. Bu alan aslında son derece iyi çalışmalarda yapılıyor. Çünkü kadavra temin etmek zor olduğu dönemlerde biz organların veya uzuvların plastinize edilerek uzun süre kullanımını sağlıyoruz. Son derece yararlı bir durum fakat bunların herkesin görebileceği yerlerde teşhir edilmesi sanat olarak sunulması çok doğru değil. Bir yandan merak uyandırırken bir yandan da insanların aklına bedenlerin böyle teşhir edilebileceği düşüncesi ile birlikte özellikle bizim ülkemizde ki insanlarımızın kadavra bağışını da engellemektedir. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığı zaman bu şekilde bir uygulamanın hem etik olarak hem uygulamada getireceği sorunlar açısından hem de pratik olarak bir faydasını görmüyorum. Ama bunu yapan insanların gerçekten maddi beklentileri vardır. Bu uygulama aynı zamanda bir pazarlama tekniğidir. Pazarlama tekniğinin içine sanatsal anlam katmak bir de bunun içine merak uyandırmak, bence bizim ülkemizde çokta yararlı değildir.

“Kadavranın Bağışlanması Konusunda Çok Önemli Bir Engel Oluşturmaktadır”
Eğitimci anatomist olarak ele aldığımda sakıncaları şuradan ortaya çıkıyor, bedenin verilmesinden yani kadavra olarak uygulanmasından sonra böyle bir izin olup olmadığını bilmiyoruz. Ayrıca insanların buna müsaade edip etmediğini bilmiyoruz. Böyle bir müsaadenin olabileceğini de zannetmiyorum. Bunu seyreden insanların kadavraların böyle sunulabileceğini düşünmeleri kadavranın verilmesi ya da kadavranın bağışlanması konusunda çok önemli bir engel oluşturmaktadır. Yani insan vücududur bunun bir şekilde pazarlanıyor olması hoş ve etikte değildir. İşin içine ticari bir beklenti girdiği zaman bütün bu anlamlar ortadan kalkmaktadır. Bir anatomist olarak kadavranın temin edilmesinin bu kadar zor olduğu bir ortamda elde edilmiş olan kadavraların her ne pahasına olursa olsun. Herkesin görebileceği yerlerde sunulmasının doğru olmadığını kesinlikle söyleyebilirim. Çünkü kadavra mahremiyeti vardır. Eğitim dışında sergilenmesi etik değildir. Kadavraların mutlak eğitim kurumlarında ve öğrencilerinde buna gösterdiği saygı içinde sunulması gerekir.

İnsan Vücudunu Öğrenmek İçin Çeşitli Yollar Var
Halkın insan vücudunu görebileceği çok farklı uygulamalar var. Hatta sanal ortamda çok daha farklı tanıma şartları vardır. Burada bence insan vücudunu tanımaktan çok insan vücudunun bu hale gelişi orada çünkü sanatsal pozisyonlarda verilmiştir. O merak uyandırmaktadır. Daha da bilinçaltında insan vücudunun bu hale gelebileceği tanıtılmaktadır. Dolayısıyla bu haliyle insanların oraya giderek insan vücudunu tanımaları zaten mümkün değildir. Çünkü insan vücudunu tanımaları için zaten yeterli materyaller vardır. Oraya gitmeye gerek yoktur. Bunları görmek içinde ciddi ücret ödeniyor. Bunun amacı da merak gidermektir. Bu da medya tarafından oluşturulmuştur. Zaman zaman yapılan yayınlarla bu duygular daha da artırılmaktadır. Bu merak aslında Ülkemiz için bir ciddi ekonomik kayıpla birlikte bu sayede şahısların ticari emellerine alet olunmaktadır. Kadavranın yani insan vücudunun bu şekilde sunulması da insan vücudunu ve özelliklerini hafifletmekte ve eğitiminde gizemini ortadan kaldırmaktadır.

Ülkemizde ve Yurt Dışında Kadavra Bağışı Çok Farklı
Ülkemizde ve yurt dışında kadavra uygulamalarına baktığınızda Avrupa’da insanların inançları buna engel değil, özellikle cenaze masraflı bir iş birçok insan cenazesini bulundukları yerdeki anatomi bölümlerine bağışlanmasında ücretsiz defin edilmelerini sağlıyorlar. Bu çok önemli ve kolay bir yol oluyor. Benim Avrupa’da gittiğim Tıp Fakülteleri Anatomi Bölümlerinde yüzlerce kadavranın ambalajlanmış olarak beklediğini görüyorum. Bunun altında ki konu ekonomiyle ilgilidir. Mesela Avrupa’da defin yaklaşık 7-10 bin Euro’ya mal oluyor. Bu kadar yüksek bir maliyeti insanlar gözden çıkartmak için bu sefer bedenlerini anatomi bölümlerine bağışlıyor. Bu bağışladıktan sonra çalışmalar yapılıyor ve sonra defnediliyor. Bu sayede defin ücretsiz hale geliyor. Ama bizim ülkemiz böyle değil. Bizim ülkemizde hiç sahiplenilmemiş cenaze ortada yoktur. Bizim inançlarımız cenazenin her şekilde defnedilmesini sağlar. Bizim bu yolu kadavra temin etme ve kullanma şansımız yoktur dolayısıyla Avrupa’da çok yoğun olarak kullanılan bu kanal bizde hiç kullanılamamaktadır. Dolayısıyla bizim kadavrayı ancak ve ancak bulma yolumuz bağış yoluyla olabilir ki bu durum çok azdır. Diğer yol ise sahiplenilmemiş cenazelerin,i ilgili yönetmeliğe göre belirli bir dönem muhafaza edildikten sonra kullanılmasıdır ki buda şimdilerde çok kolaya uygulama alanı bulamamaktadır.

“Bizim Kadavra Temini Konusundaki Çalışmalarımızı Engellemektedir”
İnsanlar bedenlerini bağışlamıyor Avrupa’daki gibi, bağışlamak isteyenlerin durumu da bu örneklerden yola çıkarak azalabiliyor. Sonuçta bu yapılan çalışmaların masum beklentileri bile olsa bence tam anlamıyla masum değil. Ticari beklentileri var. Bizim kadavra temini konusundaki çalışmalarımızı engellemektedir. Bir yandan da toplumdaki insanların eğiticilerin hatta öğrencilerin eğitime bakışları hatta kadavranın kullanılışı hakkındaki düşüncelerini de bulandırmaktadır ve bağış konusunda ki içtenlikten uzaklaştırmaktadır. Benim bedenimde böyle sergilenecek düşüncesi oluşabilmektedir”


“Bana Göre Etik Açıdan Sorun Yok”
Adli Bilimciler Derneği Sağlık Hukuku Komisyonu Başkanı Nezih Varol ise şunları söyledi: “Bodys Worlds isimli sergi dünyada birçok yerde yapılmış. Anatomist Dr. Gunther von Hagens isimli kişi tarafından bulunan plastinasyon yöntemiile bağışlanan insan vücutlarındaki suyun yerine bu bulunan maddenin konulması ile sertleşen vücut sergileniyor. Amacı insan vücudunun kişilere tanıtılması. Bana göre etik açıdan sorun yok; eğitim amaçlı olarak yapılıyor. Kişilerden rant elde etmek üzere değil. Ülkemizde çalışmayı, Tüm İstanbul Üniversitesi serginin Akademik danışmanı. Ancak İstanbul Üniversitesi etik kuruldan izin alınmış mı, sergi için izin nereden alınmış. Bunları araştırmak gerek.”


Body Worlds Danışmanı Tarafından Sorular Yanıtlandı
Body Worlds sergisinin akademik danışmanı olan İstanbul Üniversitesi’nin bu konuyla ilgili görevlendirdiği Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Üzel şunları söyledi: “Bu serginin çıkış noktası, üniversitelerde eğitim amacı ile bozulmadan yıllarca kullanılabilecek ve bir noktaya kadar kadavraların yerini alabilecek olan plastinatların, sadece tıp eğitiminde değil diğer insanların da bedenlerini tanıma konusunda kullanılmalarını sağlamak olmuştur. İlk başta birkaç plastinat ile başlayan sergiler giderek artan ilgi sebebi ile genişletilmiş ve dünyayı dolaşmaya başlamıştır. Buradaki amaç plastinasyon malzemelerine market oluşturmak değildir, zaten plastinasyon malzemelerinin pazarı da halk değildir. Geniş kitlelerin de vücutları hakkında daha detaylı bilgiye sahip olmalarını, bizleri ve yakınlarımızı etkileyen hastalıkların organlarımıza ne gibi hasarlar verdiği konusunda bilgilendirilmelerini sağlamaktır. Sergilenen bedenlerin tümünün sahipleri, ölmeden önce ilgili kuruma başvurup yazılı onam vermiş ve bedenlerinin sergide kullanılmasına izin verdiklerini belirtmişlerdir. Bu izni vermeyen kişilerin bedenleri sergilere çıkarılmamaktadır. Serginin “herkese” açık olması söz konusu değildir; sergi “isteyen herkese” açıktır. Sergi kapalı bir ortamda, plastinatlar dışarıdan görülmeyecek biçimde ve sadece isteyerek ve üste para vererek sergi alanına gelenlerce gezilebiliyor. Böylece istemeyen kişilerin sergiyi görmeleri söz konusu olmuyor. Bu sergi, hem insanların bedenlerini daha iyi tanımalarına yardım etmiş hem de –en azından anabilim dalımızdaki deneyimlerimize göre- kadavra bağışı bilincini arttırmıştır; sergi sırasında ve sonrasındaki süreçte, öldükten sonra bedenlerini anabilim dalımıza bağışlamak için bilgi alan ve bağış yapan insanların sayısı sergi öncesine göre artmıştır. Sergiyi gezenlerin hemen hepsi sergiyi çok eğitici bulduğunu, bedenlerini daha iyi tanıdıklarını, daha çok saygı duyduklarını ve ona daha iyi bakmaya çalışacaklarını ifade etmiştir. Türkiye’nin en büyük eğitim kurumu olan İstanbul Üniversitesi de zaten bu amaçla sergiyi desteklemiştir.”

Etik Açıdan Kadavra Sergilenmesi
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Etiği Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nesrin Çobanoğlu, öğrencilerinin görüşlerini alarak vaka çalışması yaparken kendi görüşlerini şöyle anlattı: ““Body world sergisi, hekim gözüyle mükemmel bir organizma olan insan vücudunun hayranlık oluşturacak kadar estetik biçimde sergilendiği bir etkinliktir. Bununla birlikte hekim ve insan olarak etik yönden kaygı uyandıran yönleri hakkında çekincelerim var. Öncelikle insan onurunun her durumda korunması bir önceliktir. Bu açıdan sergiyi gezerken özen gösterilmesi, “yaş gruplarına göre farklı düzeyde” biraz bilgi verildikten sonra gezdirilmesi önemlidir. Ayrıca bu bağlamda, onam konusu çok önemlidir. Bedenlerin sahibi olan insanların bedenlerinin sergilenmesi, bu biçimde “şekil verilerek” ve tüm yaş gruplarına sergilenmesi için bilerek, isteyerek onay vermiş olmaları gereklidir.Bu serginin salt ticari amaçlarla oluşturulması ve sergilenmesi değil, gelirinin bilimsel amaçlarla kullanılacak olması beni daha mutlu eder. Çünkü bu bedenler ve onların estetik, eğitici işlevleri “insanlığın ortak kalıtı” kapsamında ele alınabilecek kadar değerlidir. İnsan vücudunu tanımak ve anlamak konusunda çok güzel bir çalışmadır. Son derece estetik hazırlanmıştır. Mesleki uğraşı gereği bilgisini insan bedeni üzerinde uygulayan hekimler, mahremiyet, zarar vermeme, aydınlatılmış onam.. gibi konularda çok iyi bir etik donanım kazandıktan sonra hekim olmaktadır. Tıp öğrencileri için, mutlaka gezmelerini tavsiye edeceğim bir sergidir.”

İnternet Üzerinden Etik Tartışma Yapıldı
Prof. Dr. Çobanoğlu, internet ortamından tıp fakültesi 4. Sınıf öğrencilerinin görüşlerini etik tartışma konusu olarak belirleyerek, Sağlık Dergisi’ne şunları söyledi: “Facebook birçok amaçla farklı biçimde kullanılabilir. Benim açımdan özel gruplarda eğitim amaçlı kullandığım teknolojik bir yenilik oldu. Facebook’ta bu eğitim yılı başlamadan önce Dönem 4 öğrencileri grup oluşturdular. Etkili ve hızlı iletişim için öğrencilerimin tamamına yakınının takip ettiği bu gruba ben de üye oldum ve hemen bu konu hakkında soru sordum. Ayrıca, D4 Klinik etik derslerine başlamadan önce konuya ısınmalarını ve artık 4. sınıfta insan bedenine stajyer doktor sıfatıyla dokunmaya başlamadan önce, insan bedeniyle düzenlenmiş bu sergiyi etik açısından tartışarak 1,2, ve 3. sınıflarda anlattığım etik kavramlar ışığında değerlendirme yapmayı denemelerini amaçladım. Dönem 4 lere Klinik etik anlatıyorum. Gerçek vakaları etik açıdan değerlendiriyoruz.

Buse Doğan, Bir insanın bedenini sadece ve sadece bir doktor açmalıdır ve amacı da sadece ve sadece o insana faydalı olmak olmalıdır. Bu bedenlere bir şey öğrenmek için değil de eğlence gözüyle bakmak bana mantıklı gelmiyor. Tıp öğrencilerinin amacı bir şeyler öğrenmek ve insanlığa faydalı olmaktır. Aynı şekilde doktorlarında amacı o insana faydalı olmaktır. O sergiye giden herkes bu bilinçle gitmedi.

Tuğce Ayyıldız, Ölen biri toprakta çürüyeceğine insanlığa faydası olacaksa neden etik olmasın. organ bağışlama başka bir insan yaşasın diye, kadavra biz ögrenelim diye, bu da bence tıp eğitimi almayan veya alan biri için güzel bir öğrenim şekli, hem merak uyandıran böylelikle daha da kalıcı olabilen sergiydi. İnsan vücudu kapalı bir kutu olmamalıdır

Ali Demir, Ben çok büyük bir etik problem görmüyorum orada sergilenen bütün insanlar kendini enstitüye bağışlamış. Belki de idealleri buydu insanlara kendi vücutlarını tanıma konusunda yardımcı olmak veya bizleri de düşünmüş olabilirler malum kadavra sıkıntısı var. Belki burada etik bir problem olacaksa o da bunun ticarileştirilmesi ve bundan rant sağlanılması...

Nihan Kırçıl, sergideki insan bedenleri bağış yolu ile elde ediliyor yani bağışçılar bunu önceden kabul etmiş demektir. Yani sergideki insan bedenlerinin özlükleri ile ilgili sıkıntılı bir durum olduğunu düşünmüyorum. Sergiyi gezmiş bir tıbbiyeli olarak bu soruyu iki aşamada değerlendirmek isterim. Sıradan bir vatandaş gibi bir heykeltıraşın eserlerini gezercesine alelade bir yaklaşım mantığına hiç hoş gelmiyor ancak plastinasyon yöntemi ile muhteşem bir eser haline getirilmiş insan bedenleri(gönüllü bağışçılar olduğunu unutmadan) bilimsel bir amaca hizmet etmesi bence etiktir.

Gaye Kübra, etik olan ve olmayanın belirli yasal düzenlemelerle sınırlandırdığında ve böyle bir organizasyonun da etik ilkelere aykırı olmayan prosedürlere dayanarak hazırlandığında herhangi bir sorun oluşturacağını düşünmüyorum. Bununla birlikte eğitimimize katkı sağlayacağı bir gerçek evet,ama her durumda önce kişilerin haklarını ölü de olsa diri de olsa gözetmek zorundayız.sadece eğlence amaçlı ziyaretlerde bulunanların tüm o ölü kişilere haksızlık ettiğini ve etik açıdan suç işlediğini düşünüyorum.Nihayetinde eğer amaç eğitim ise bunun da verilen kitleye göre farklı yöntemlerle uygulanmasından yanayım. Böyle bir sunum daha farklı bir şekilde yapılabilirdi bu açıdan ama bu noktada işin içine maddi çıkarlar girecektir ki,tüm bunlar da bütün artı ve eksiler tartışıldıktan sonra bir yargıya varmamızı gerektirir.

Latife Gözde Uçar, sergiyi gördüğümde ilk aklıma gelen bütün tıp fakültelerindeki kadavraların bu şekilde korunması gerektiğiydi. Laboratuardaki kadavralara bakamazken bunlardan gözümü alamıyordum. O sergide insan bedenine karşı herhangi bir saygısızlık görmedim aksine insanların insan bedenine tıbba ve bilime saygısının artacağını düşündüm. Çünkü bedenler oldukça estetik ve büyüleyici görünüyordu. Laboratuvardaki kadavralarla kıyaslanamaz bile. Etik açıdan en önemli nokta bedenlerin gönüllü bedeni olması. Sonuçta kimileri öldükten sonra yakılmayı kimileri gömülmeyi kimileri kadavra olmayı kimileri de plastinat olarak sergilenmeyi seçiyor. Toprağa gömülmek yakılmak ya da kadavra olmak ne kadar etikse o kadar etik görüyorum Body Worlds’u çünkü ölmüş kimselerde olsa bedenlerini o şekilde sergilemek onların seçimi saygı duymak gerekir.

Süleyman Aliyazıcıoğlu, plastinasyon güzel bir şey ama zaten maketler var . Bu yöntemden yola çıkılarak belki '' elastinasyon'' yapılabilir.



Nurgül Baldemir, Nesrin hocam bu konuyu tartışmaya açtığınız için teşekkürler. Geçen yıl Aralık ayında arkadaşlarla sergiye gittiğimizde,aynı soruyu biz de birbirimize sorduk. Gördüklerimizden çok acaba “etik miydi” bunu düşündük gerçekten. Ama tabi ki çok net bir cevabı yok ne yazık ki.
Sergi; sanatsaldır elbette çünkü insan bedeni daha bilmediğimiz milyonlarca ayrıntısıyla en güzel şekilde yaratılmıştır, hiçbir maketin bir insan vücuduyla birebir aynı yapılmış olabileceğine bu noktada inanmıyorum. Atlaslardakinden, maketlerden çok farklı ve gerçekler. Sergi,bilimseldir de. Her maketin yanında organlara,kaslara ait bilgiler yer alıyordu bu da önemli bir ayrıntı hatta belli hastalıkları olan insanların kısa öyküleri de vardı,aynı zamanda bedenler anatomik pozisyonda değil hepsi bambaşka bir pozisyonda dondurulmuş farklı bir heykel gibi,bu açıdan da edebi ve sanatsaldır. ''Tıp bir zanaat mıdır,sanat mıdır ?''diye bir soru sormuştunuz bize bir dersimizde ve her ikisi de olduğuna kanaat getirmiştik. Bu sergi bir ilk değil aynı zamanda. Vesalius Orta Çağ'da ''De Fabrica Humani Corporis'' diye bir eser yazmış ''Anatomi Tiyatrosu''nda gözlemledikleriyle, o dönemde de böyle sergiler varmış ve halka açıkmış. Bu sergideki sorun halka açık olması ve aydınlatılmış onamların alındığı ama insanların onamı alınırken ne kadar aydınlatıldıklarını bilemememiz. Kendi bedenlerinin her ne şekilde kullanılacağını her ayrıntısıyla bilerek onaylamışlarsa etik bir sorun yoktur ama işin ticari boyutu da çok büyük bir etik sorun. Halka açıklığında insanlarda uyandırdığı merak onları bağışa teşvik edecektir ve gelen yüzlerce bağış sonrasında ne olacak? Tıbbın teknolojinin bu kadar ilerlediği şu zaman diliminde yüzlerce insan bedenlerine sadece heykel parçası olarak mı bakacağız? Ruh ve beden birbirinden ayrıldığında bedenin mahremiyeti ortadan kalkmamalı diye düşünüyorum. Olayın bu boyuta gelebilme ihtimali beni tedirgin ediyor,evlere konulan bir biblo gibi yüzlerce sayıda insan heykeli. Fikrim böyle bir serginin halka açık değil de sadece bilim insanlarına açık olmasından yana. İnsanların merakını durduramayız ama faydacılık ilkesine göre böyle olması gerektiğini düşünüyorum.

Sait Yıldırım, organ ve kadavra bağışında yasal bir engel yok fakat insan anatomisini bilim dışında görsel şölen haline getirmek kanımca etik değil.


Vedat Sarıdilek, vatandaşın bakış açısı ile hekimin yorumu aynı olmayacağı kesin. Biraz sirke dönüştürülmüş gibi. Sadece hekimlere katkı sağlasaydı daha yüce olacaklardı.Şimdi sirkteki maymundan aslandan farkları kalmadı.Biyolojik bilimlere meraklı lise seviyesi altında ki yaş gruplarında etkisini düşünemiyorum.Biz bile ilk kadavrayı gördüğümüzde nasıl etkilendik hafızalarınızı zorlarsanız yaşamla ölüm sonrası arasındaki çizgi ve bozulmamışlık ve çürümemişlik. Acaba herkes kendisinin sonraki durumu için ne düşünebilir?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi