Ana içeriğe atla

ONLAR DA BİR ZAMANLAR ÖĞRENCİYDİ

Birçok ünlü ve siyasetçinin üniversite maceralarını konu alan ve Kent Kitap’tan çıkan “Eyvah Mutfakta Üniversiteli Var” hakkında yazarı İsa Yılmaz, farklı isimlerin okul yıllarını konu alarak olumlu ve olumsuz taraflarını irdelediğini söyledi. .

Birçok ünlü ve siyasetçinin üniversite maceralarını konu alan “Eyvah Mutfakta Üniversiteli Var” kitabının yazarı İsa Yılmaz, farklı isimlerin okul yıllarını konu alarak olumlu ve olumsuz taraflarını irdeliyor. Acun Ilıcalı'nın üniversite maceralarından, , düdüklü tencerede makarna pişiren tıp öğrencisinin dramına kadar binlerce üniversitelinin ortak hikâyesi bu kitapta yer alıyor.


İsa Yılmaz, “Eyvah Mutfakta Üniversiteli Var” kitabı hakkında Sağlık Dergisi’nin sorularını yanıtladı.

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1981 Kars doğumluyum. Liseyi Kars’ta, üniversiteyi Adana’da okudum. Üniversite yıllarında hayatımın dönüm noktalarından biri olan gazeteciliğe başladım. Üniversite bitene kadar Adana’da Zaman Gazetesi’nde muhabirlik yaptım. Diplomayı aldıktan sonra İstanbul’a gelip Cihan haber ajansında muhabirliğe devam ettim. Bir yılı doldurmadan belki de bir daha dönmemek üzere gazeteciliğe veda ettim. Asıl amacım roman yazmaktı. Dünyanın acımasız geçiciliğini kelimelerin ölümsüzlüğü ile durdurmak güzel bir hayaldi. Bazen tüm gerçeklerinizi verip bir hayal satın almak istersiniz. Bu çılgınca fikre kapıldığınızda, tüm sesler susar, koşan sadece hızla çarpan kalbiniz olur. Benimki de böyle bir şeydi. İşi bırakıp giderken hiç roman yazmamıştım, yazma girişimde bile bulunmamıştım. Sadece bir his, bir düşünce ve bir hayaldi; ama inandıktan sonra her şeyin mümkün olacağına yürekten inanmıştım. Çok geçmeden (2006) yılında Başımda Örümcek mi Var Öğretmenim adlı romanı çıkardım. Bu kitabı Zümrüdü Anka Empatileri adında bir başka roman takip etti. Sonra bir şiir kitabı, ardından başka bir roman… En sonra Ocak ayında Melekler ve Generaller çıktı. Ve bu ay Hayat Yayınları’ndan çıkacak olan Ergenekon’un Son Düellosu’yla ilk 10’nu tamamlamış olacağız. En kısa haliyle hayatım kelimelerden ibaret…

Kitabınızı yazmanızdaki etken nedir?
Eyvah Mutfakta Üniversiteli Var’ı çok önemli bir boşluğu doldurmak için yazdım aslında. Nedir o boşluk? Milyonlarca üniversitelinin yazılmamış hikayesidir. Bana göre en büyük cinayet insanların hayallerini çalmaktır, yok etmektir. Üniversitelilerin mizah dolu hikayesine ışık tutarken aynı zamanda birer tarihi vesika olarak kitaba aldım.

Devam kitabı yazmayı düşünüyor musunuz?
Devam kitabı olacak. Aynı zamanda ikinci baskı için ek yapılmış durumda. Daha hacimli bir kitap, raflardaki yerini alacak. Üniversiteliler var oldukça, güzel hikayeler yaşandıkça devam kitabı olacaktır. Normalde acıyı ve hüznü anlatmayı severim, ama bazen de insanları güldürmeli edebiyat.

Kitapta vermek istediğiniz mesaj nedir?
Her kitap bir mesaj vermek için yazılır. Benim Eyvah Mutfakta Üniversiteli Var’da vermek istediğim birçok mesaj var aslında. Her şeyden önce üniversitelilerin hikayesini anlatan hiç kitap olmaması, bir çok anının yok olup gitmesine üzüldüm. Milyonlarca insanı ilgilendiren bir konuda yazılı kaynağın olmaması acı bir durum. Öte yandan mesajı aslında veren ben değil, bu kitapta hikayesi olan insanlar verdiler. Birçok kesimden insanın başına gelen olayları derledim. Bir öğrenci üniversite hayatı boyunca ne yer, ne içer, nerelere gider, arkadaşlık ortamları nasıldır, hocalarla ilişkisi ne düzeydedir?… Bunun yanında dünyadaki sayılı üniversiteler arasına bizim üniversitelerimiz neden giremezler, sistemdeki bozukluk ve çarpıklıklar nelerdir? gibi bir çok konuya ışık tutmaya çalıştım.

Okurlarınıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Zaman hızla akıp giden muhteşem bir şey ve hayat herkese kendi hikayesini yaşasın diye hediye edilen büyük bir seyahat… Maalesef çoğu insan bu seyahati gerçekleştirmek yerine oturur bir televizyon karşısına büyülü ekranın önünde öldürürler hikayelerini. Şimdi yazmakta olduğum “Maskedeki Mutluluk” romanımda şöyle bir yazı geçer: Hayat kendi hikayeni yazman için sana hediye edilmiş bir yolculuktu, sense oturduğun yerden başkalarının hikayesini seyrettin. Oysa o şarkıyı sen söylemedin, o filmi sen çekmedin, o golü sen atmadın… Hiçbiri senin hikayen değildi... Maalesef çoğu insan en değerli zamanlarını oyun ve eğlenceyle geçiriyorlar. Hayal kurarken bile ne de cimridirler. Bir evim, bir eşim, bir maaşım olsun yeter mantığındalar. Bence hayaller sadece mezara kadar kurulmamalı, insan şuanı yaşarken sonsuzluğu da düşünmeli. Dünyada yaşamak ve nefes almak marifet değil, hayvanlar da yaşıyor; belki de marifet insan gibi ölebilmektir, onu da insan gibi yaşamak sağlayacaktır. Gittikçe kalpsizleşen, duygularını yitiren bir toplum var karşımızda, bu noktada kendimize sormamız gereken bir şey var: “Acaba ben bu düzeni değiştirmek için ne yapabilirim?” Kıyamete kadar iyilik de, kötülük de var olacak. Özgür irade olduğu sürece ve hayatın bir imtihan olduğu düşünülürse kıyamete kadar böyle gidecek. Mesele acaba ben iyilerden mi yoksa kötülerden mi olacağım? Dünyayı gençler değiştirecek. Lütfen o genç insanlar önce kendilerini değiştirip biraz idealist olsun ve çalışsınlar. Kazanan en çok ter akıtanlar olacak.

Kitabınızla ilgili nasıl tepkiler aldınız?
Kitabın ilk baskısı kısa sürede tükendi, tepkiler genelde insanların kitapta kendilerini bulduğu yönünde. Yani okuyan insanlar “Ya ben de böyle bir şey yaşamıştım.” diyorlar. Anıları tazeleniyor, yeri geldiğinde gülüyor, yeri geldiğinde belki de hüzünleniyorlar. Geçmişe gitmek ve o günleri yeniden yaşamak ister insan. Şahsen bunu isterim. En çok kitap okuduğum, en faal çalıştığım dönem üniversite yıllarıydı. Neyse ki ben o yılları çok iyi kullanmışım diyorum. Çünkü geçmiş zaman görünmez bir duvarın ardında mahkum şimdi…

Kitapla ilgili tek olumsuz eleştiri, sistemle ilgili, yani üniversitede dönen yolsuzluklar, vurdum duymazlıklar, anti-demokratik yaklaşımlara yer vermem. Lakin bu bana göre yapılması gereken bir şeydi. Çünkü insanlar çocukları daha iyi eğitim alsın diye büyük fedakarlıklar yapıyor, onların emeklerini hiçe sayan, yönetimden anlamadığı halde ideolojik kayırmalarla bir yerlere gelen insanların neler yaptıkları da bilinmeli. Torpil çarklarının nasıl döndüğünü herkes bilmeli.

Kitabınız yazar olarak size neler kazandırdı?
Her kitap insana yeni dostlar, okurlar kazandırır. Güzel olan da hayatı çok uzakta bile insanlarla paylaşmaktır belki de. Yazarlık açısından mizah yazmak ve bu alanda yetenek kazanmak da oldukça faydalı oldu. Ki zaten her romanda yeri geldiğinde mizahi öğelerden de faydalanmamız gerekiyor. Yeteneklerin kullanıldıkça ortaya çıktıklarını, geliştiklerini düşünürsek bu yeni tür diğer türlerde daha rahat yazmamı sağlayacaktır. Mesela üniversite yıllarında tiyatro yapmam roman yazarken çok işime yaramıştı. Yazmak sahnede oynamak, canlandırmak değil midir hikayeleri?..

Yazdığınız kitaplar arasında en çok etkilendiğiniz kitabınız hangisi?
Aşk-ı Ekber adında yeni bitirdiğim, yakın bir zamanda çıkacak olan bir roman var. Şizofren bir adamın gerçek aşkı arayışını konu alıyor. Kendisini bulduğunda onu da bulmuş olacak. Bir felsefe profesörüdür kendisi… İlginç bir konusu var, yazarken oldukça şaşırdım ve mutlu oldum. Yeni bir dünya gibiydi… Sonra Melekler ve Generaller benim için çok önemli, Ocak ayında Paradoks Yayınları’ndan çıktı. Bu romanı yazarken inanılmaz heyecan duydum. Gece ve gündüz durmaksızın devam etti. Kalp hastası oldum, ama buna değdi. Şimdi İngilizceye çevirmekte olduğumuz “Seni Vurmasınlar Annem” romanı da benim için çok etkileyiciydi. Konya’da üniversite okuyan Aziz’in ve duvarlar arasına hapsolmuş Filistin’in kanlı hikayesini yazarken çok etkilenmiştim. Bazı şeyleri uzaktan çok küçük görürüz; çok uzaktan bakılan bir dağdır aslında acı… Ona biz uzakmışız meğer…


Sağlık haberciliği üzerine düşüncelerinizi öğrenebilir miyim? Sağlık haberlerinde nelere dikkat ediyorsunuz?
Sağlık haberleri yapardım gazetedeyken, kavgaların olduğu hastanelerde. Adana’da canlı canlı bıçaklamalar çekmiştim. Bunu neden söylüyorum, bizim toplumumuz akşam haberlerinde izledikleri hastane kavgalarını sağlık haberi izledim sanıyorlar. Oysa sağlık haberi uzman doktorların çıkıp sağlık konularını konuşup tartıştıkları programlardır. Bu tarz programlar hemen hemen her kanalda var, ama kim izleyebiliyor bilemiyorum. Çünkü herkesin evde olduğu akşam saatlerinde insanların maddi ve manevi sağlıklarını bozacak bir sürü dizi yayımlanıyor. Sağlık programı televizyonun atıl zamanlarını doldurmak için kullanılıyor gibime geliyor. Bir de sağlık kitapları var. Adam bir televizyonda sabah programı yapıyordur ya da kadın programı yapıyordur, 100 kilo falandır, derken birkaç ay içinde 60 kiloya düşer ardından “İşte büyüleyici zayıflama!” tarzında kitap çıkartır, televizyonlarda dersler verir. Al sepetten bir sağlık haberi… Eskiden bizim köydeki insanlara kızardım. Onların en bariz özellikleri, biri ne alırsa herkes gider aynısını alırdı. Meğer bu sadece bizim köyün hastalığı değilmiş, memleket hep aynı… Her ilaç her derde devadır mantığı ölmeli bence… Şimdi kendisiyle çalışmaktan mutluluk duyduğum Nurettin Bey’in (Postiga Yayınları’nın sahibi) yayına hazırladığı Uzman Dr. Elif Güveloğlu’nun kaleme aldığı Kansere Karşı Savunmasız Değilsiniz adlı çalışmayı okuyorum. Bana göre en güzel tedavi yöntemi hasta olmamaktır. Benim gibi iğne yapıldığında bayılan, boks yaptığı zamanlarda burnunu kırdırmış, ama iğneden korktuğu için ameliyat olamayan biri için hasta olmamak çok önemli. Bu sebeple sağlık dergilerini, sağlık kitaplarını, gazete haberlerini takip ediyorum.

Türkiye’deki çalıştığınız alandaki çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türk edebiyatı bugünlerde tabiri caiz ise “Aşk Manyağı” olmuş. Her kitap ismi illa ki aşktan beslenmeli. Şuan aşk’ın yerinde olmak istemezdim. Hadi oturur hayali bir aşk kitabı yazarsınız, ama tarihi şahsiyetleri aşk için parçalamanın bir alemi yok. Bir insanın söylemediği sözleri ona isnat etmek, onun hissetmediklerini hissetmiş gibi lanse etmek çok tehlikeli bir vebaldir. Şems, Mevlana, Mimar Sinan, Kanuni Sultan Süleyman vb. kalkıp gelseler birçok insanın kafası kırılır. Ne acı ki dünyanın mahkemeleri belgelerle ve tanıklarla iş yapar, ölülerin şahitliği geçmez… Genel olarak Türk edebiyatını değerlendirecek olursak her şeye rağmen iyi yolda. Dünyaya açılmanın zamanı geldi.

Kendinizi bulunduğunuz alanın neresinde görüyorsunuz? Bütün istediklerini gerçekleştirmiş, hayatından memnun bir yazar mısınız?
Kelimeler geldiği sürece hayat büyüleyici bir şekilde akıp gidiyor. Allah’a şükür kelime kıtlığı yaşadığımı düşünmüyorum, çünkü yedi yıldır hayatımı kitaplara adadım ve birkaç haftaya çıkacak son kitapla beraber onuncu kitap raflardaki yerini alacak. Hazır olan ve yayımlanma sırasını bekleyen roman ve şiir kitaplarını da hesaba katarsak yaptığım çalışmalar yirmiyi buluyor. Şimdilerde daha çok yazı işlerini devam ettiriyorum, tek düşüncem bu. Edebiyat dünyasının neresinde olduğumu bilemiyorum. Ben her kitabın bir kaderi olduğunu düşünüyorum. Elimden geleni yapıyor gerisini kitabın kaderine bırakıyorum. Belki de bu yüzden birine saplanıp kalmıyor, hemen yeni bir konuya ve yeni bir romana başlıyorum. Zaman her şeyi çok daha net gösterecek. Kitaplar bir annenin evlatları gibidirler. Onlar annelerinden çok yaşayacaklar… Bazen evladını taşkın sulara kaptıran bir anne gibi bakıyorum nehirlere…

Hâlâ planlayıp gerçekleştiremediğiniz projeniz var mı?
Kitapların genelde sadece konularını hayal ederim ve aklımda bir isim dolaşır, yazarken de çoğu zaman plan yapmam. Romandaki kahramanlar yaşar ve ben çoğu zaman şaşkınlıkla kapıların arasından geçerim. Maskedeki Mutluluk’tan sonra Gemileri Yakmak adında tarihi bir romana başlamayı düşünüyorum. Melekler ve Generaller’in ikinci cildi olacak, Ekselans’ın ikinci cildi olacak. Iraklı Dul’a başlayacağım… Bakalım zaman ne gösterecek… İnsanlar hayalleriyle yaşar, ama gerçekleriyle gömülürler… Benim için gökyüzünde bir kum saati var ve ben ne zaman tükenir kumlar bilemiyorum.


ÇEKİLİŞ BAŞLIYOR!


Çekilişe katılmak için yapmanız gerekenler:

- Blogu izlemeye almak ( yan tarafta siteye katıl yazan yere tık)

- Facebook sayfamı beğenmek (kullanmayanlar için zorunlu değil)

- Bu yazının altına yorum yazmak

Adsız yorumlar dikkate alınmayacak. Adınızı ve mail adresinizi yazarsanız memnun olurum. 22 Nisan Pazar günü saat 23:00'a kadar yorum bırakabilirsiniz. Çekiliş sonucu 23 Nisan Pazartesi sabahı buradan duyurulacaktır.

Kazanan Selen Türkan  oldu. Adresini ilettiğinde kitabı göndereceğim.

Yorumlar

Harun KARA dedi ki…
Üniversiteli olmak ayrıcalık ve en güzel günler ama ilkokuldaki gibi değil..

Herkese bol şanslar...
missozge dedi ki…
geldiimm:)çok eğlenceli bir kitaba benziyor.
mervebyuksel@gmail.com
Adsız dedi ki…
röportajdan güzel enerjiler aldım :) bu kitapla anlaşacağız galiba.
Buket: buketoztas@hotmai.com
Unknown dedi ki…
Gördüğümde dikkatimi çeken bir kitaptı, röportajla etkisi daha da arttı.
İnşallah bu sefer bize çıkar :)
Zynp* dedi ki…
inş.bana çıkar:)
zynpuyr@ymail.com
Sanart Madamı dedi ki…
Bir üniversiteli olarak bu anıları okumak çok eğlenceli olacak :)

sanartmadami@hotmail.com
selen türkan dedi ki…
mezun olmuş olsam da bana o günleri hatırlatacağı için bu kitabı istiyorum..

selenturkan@hotmail.com
selen türkan dedi ki…
mezun olmuş olsam da bana o günleri hatırlatacağı için bu kitabı istiyorum..

selenturkan@hotmail.com
Özlem dedi ki…
izleyicinim gfc: Özlem
ozlemelmacigil@hotmail.com
http://www.facebook.com/profile.php?id=100002364876297
blackdaisy dedi ki…
Yazarın düşüncelerini çok beğendim. Kendisini merka ettim
Onu tanımak için ilk adım kitaplarını okumak...
Demet Güven dedi ki…
hayaller sadece mezara kadar kurulmamalı, insan şuanı yaşarken sonsuzluğu da düşünmeli.
okunması gereken bir yazar
LerzanKaradan.com dedi ki…
bende şartları tamamladım

https://www.facebook.com/lerzankayramirza?ref=tn_tnmn yayınladım

lerzankayramirza@gmail.com
Unknown dedi ki…
izleyicinim
şartlar tamam,
http://www.facebook.com/profile.php?id=582079264
saliha temiz
salihatemiz@hotmail.com

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi