Ana içeriğe atla

KANSERDE SON GELİŞMELER KONGREDE AÇIKLANDI

19. Ulusal Kanser Kongresi'nde, dünyada 102 bin ilaç araştırması, Türkiye'de ise 700 ilaç araştırmasının insanlar üzerinde yürütüldüğü bunun da üçte birinin kanserle ilgili olduğu açıklandı. Çocukluk çağı kanserlerinin üçte ikisinin ileri evrede hastaneye ulaştığını, oysa erken evrede yakalansa başarı oranının yüzde 80'e kadar ulaşabildiğine dikkat çekildi. Türkiye'de her yıl 110 bin kanser hastasının radyoterapi görmesi gerekirken bu sayının 62 bini geçmiyor. Türkiye’de her yıl kansere yakalanan 150 bin hastanın yarıya yakınının radyoterapiden yararlanamadığı belirtildi.

Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği, Tıbbi Onkoloji Derneği ve Türk Pediatrik Onkoloji Grubu Derneği tarafından her iki yılda bir yapılan Ulusal Kanser Kongresi'nin 19'uncusu, bu yıl Antalya Rixos Sungate Otel'de yapıldı. Her kanser türünün tanı ve tedavi metotlarının masaya yatırıldığı ve dünyadaki son gelişmelerin ele alındığı kongrenin basın toplantısına katılan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Faruk Zorlu, bilginin sürekli eskidiğini, bilim insanlarının tıptaki gelişmeleri yakından takip etmesi gerektiğini belirterek, kongrede, alanında uzman tüm branşların literatürü yakından takip ederek, tartışma fırsatı bulduğunu söyledi. Bu yıl kongreye toplam bin 320 kişinin katıldığını ifade eden Zorlu, kanserin tedavi edilmesi ve hastaların yaşam kalitesinin artabilmesinin ön koşulunun koordineli ekip çalışması olduğunu vurguladı.




“Kredi Kartları Gibi Bir Karta Genom Haritası Yüklenecek”
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Demirkazık, sistemik tedavide özellikle son yıllarda önemli gelişmeler olduğunu dile getirdi.
Sistemik tedavide hedefe yönelik tedavilerin özellikle öne çıktığını ve yüksek başarı elde edildiğini ifade eden Prof. Dr. Demirkazık, “Artık gelecekte kanser tedavisinde her hastaya özel tedavi uygulanacak. Buna 'farmakogenetik' deniliyor. Farmakogenetiğin onkolojide kullanıma girdi. Tüm branşlarda hastanın genetik özelliklerine uygun bireysel tedavi programları zamanla tüm branşlarda kullanılacak. Bu sayede daha az yan etki, daha yüksek etki elde edilebilecek, yaşam süresi ve kalitesi artacak. Farmakogenetik tedavinin klinik araştırmalarla uygulanabilir. Ancak klinik araştırmalara katılım Türkiye'de, "kobay" ya da "ilaç araştırması" gibi yanlış bilgilerden dolayı az. Her hastaya aynı tedavi uygulanmıyor. Akciğer kanseri olan her hastaya farklı tedavi uygulanabilecek. Kredi kartları gibi bir karta genom haritası yüklenecek. Bu haritalar onkolojide kullanıma girdi. İnsanlardan kan alıp bakıyoruz. Kanser hücrelerinde hücreleri laboratuvarda test ettiriyor o hastaya uygun ilaç veriyoruz. Daha çok etki, daha az yan etki amacımız. Sağ kalım süresi uzuyor. Biliyorsunuz kanser tedavisi normal hücreleri de öldürüyor. Bu ilaçlarla daha az yan etki sağlanıyor. Hedefe dönük tedavilerin oluşmasında klinik araştırmalar çok önemli. Biz de klinik araştırmalara katılıyoruz. Bundan ilaç araştırması anlaşılıyor. Dünyada 102 bin ilaç araştırması yürüyor. Türkiye'de 700 araştırma var. Bunların 3’te biri kanser araştırması. Kobay korkusu son derece yanlış. 50 bin araştırma ABD'nin kendi vatandaşları üzerinde yapılıyor. Biz hastaların bu klinik araştırmalara girmelerini istiyoruz. Hastaların ümit veren moleküllere erken ulaşma şansını sağlamaya çalışıyoruz."




"Tüm Kanserlerde Yüzde 20-30 Oranında Şifa Oranı Arttı”
Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Şuayib Yalçın da başta akciğer olmak üzere birçok kanser türünde önemli gelişmeler olduğunu belirtti. Yeni ajanlar ve kişiye yönelik tedavilerle şifa ve sağ kalım oranının arttığını vurgulayan Prof. Dr. Yalçın, “Tüm kanserlerde yüzde 20-30 oranında şifa oranı arttı” dedi.




Yeni Başbakan'a Davet
Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Genel Koordinatörü ve Türk Pediatrik Onkoloji Grubu Derneği Gelecek Dönem Başkanı Prof. Dr. Tezer Kutluk ise, dünyada görülen kanser sayısının her geçen yıl artığını belirtti. Türkiye'de her yıl 150 bin civarında kanser beklendiğini ifade eden Prof. Dr. Kutluk, ulusların "kanserle savaşı" bir politika olarak algılaması gerektiği değerlendirmesinde bulundu. Prof. Dr.Kutluk, uluslararası örgütlerce kanser kontrol planları geliştirildiğini anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Eylül 2011'de New York'ta BM'de bir zirve toplanacak. Yeni seçilecek hükümetimizi, Haziran'da kanserle savaşa davet ediyoruz ve yeni başbakanımızı Eylül ayında yapılacak Dünya Kanser Zirvesi'nde görmek istiyoruz. Türkiye'de her yıl 150 bin insan kanser oluyorsa, buna önem verilmelidir. Sigara ile mücadelede bu kadar öne çıkan bir ülke, kanserle savaşta geri kalamaz. Sağlığı bu kadar çok konuşan bir hükümet, bu konuda dışarıda duramaz. "
Kanser Tarama Merkezleri hakkında da konuşan Prof. Dr. Kutluk, KETEM'lerin sayısının 100'leri aştığını, ancak vatandaşların buralardan yeterince yararlanıp yararlanmadığını sordu.
Türkiye'de kanserle mücadele için kaynak ayrılması gerektiğini da ifade eden Prof. Dr. Prof. Dr. Kutluk, "Ülkemizde kanser araştırmalarına yeterince kaynak ayrılmıyor. Kaynak miktarı artırılmalıdır" dedi.

Çocuklarda Erken Tanı İçin Tarama Yapılsın
Türk Pediatrik Onkoloji Grubu Derneği Başkanı Prof. Dr. Rejin Kebudi ise çocukluk çağı kanserlerinde tedavi şansının erişkinlere oranla daha yüksek olduğunu söyledi. Çocukluk çağı kanserinde kemoterapinin daha iyi yanıt verdiğini ifade eden Prof. Dr. Kebudi, çocukluk çağı kanserlerinde tedavi sonrası sağ kalım oranının yüzde 60-70'lere çıktığını belirtti. Prof. Dr. Kebudi şunları kaydetti: “Çocukların 1960'larda yüzde 20’si iyileşiyordu. Bugün artık yüzde 70’lere kadar iyileşmeye ulaşıldı. 900 erişkinden biri çocukluk çağı kanserinin sağ kalanı. Şu anda yüzde 65 oranında 7 yıllık sağ kalım var. Biz de yüzde 80’e ulaşabiliriz. Erişkinde olduğu gibi tarama testi yok. Burada erken tanı önemli. Tabii bu noktada ailelere büyük görev düşüyor. Aileler ne yazık ki hekime geç başvuruyor. Ailelerin erken belirti ve bulguları fark etmesi lazım. Çocukluk çağında erken evrede tanı konulan hastalarımızın yüzdesi 30 dolayında. Erken tanıda başarı yüzde 80. Hastaların üçte ikisi ise ne yazık ki ileri evrede geliyor. Tedaviler zor tedaviler. Hedeflenmiş tedavilerden büyük ümit bekliyoruz. Hayat kalitesi de önemlidir; çocuklar tedavi süreçlerinde okuldan sosyal yaşamdan geri kalıyorlar. Hastane okulları olmalı, bunların psikososyal yönden desteklenmesi önemli. Orta yaş grubunda 500 hastadan biri çocukluk çağı kanserinin sağ kalanı olduğunu unutmamalıyız."

“Türkiye’de 30 İlde Radyoterapi Merkezi Var”
Kongre Genel Sekreteri Prof. Dr. Ufuk Abacıoğlu ise şunları söyledi: “Tıbbi Onkoloji Derneği’nin 2009 yılında yaptığı çalışmaya göre 90 radyoterapi merkezlerine başvuran hasta sayısı 62 bin. Oysa tüm hastaların yüzde 60’ının radyoterapi göreceğini varsayarız. Bizim tespitlerimize göre ilk kez radyoterapi alan 90 bin hastanın olması gerekiyordu. Ayrıca kanser tekrarladığı içinde ikinci kez de radyoterapi gören 20 bin kişinin daha olması gerekiyor. Yani beklenen hasta sayısının 110 bin olması gerekirken bu sayı 62 binle sınırlı kalıyor. Aynı durumun ilaç tedavisi için de olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’de şimdilik 30 ilde radyoterapi merkezi var. Bu sayının artması gerekiyor. 90 merkezin çoğunluğu 3 büyük ilde yoğunlaşmış durumda. Kanser merkezi ve cihaz sayısının şuan ki durumun 2 katına çıkması gerekiyor. Destek elemanı az. Radyasyon fizikçisi ve radyoterapi teknisyeni sayısının hızla artması gerekiyor. Tıbbi onkoloji uzmanı sayısı Türkiye’de 450.Bu sayı da gerçek ihtiyacın yüzde 80’inin oluşturuyor. Bu sayının da 10 yıl içinde nüfus artışını dikkate alarak 800 olması gerektiğini düşünüyoruz.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge