Ana içeriğe atla

ÇEVRESEL TERATOJENLERİN FETUSA ETKİSİ TARTIŞILDI

Türkiye Metarnal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği tarafından düzenlenen Çevresel Teratojenlerin Fetusa Etkileri konulu toplantıda hekimlerin bilmedikleri birçok konu hakkında bilgi verilerek, hastalarını yanlış yönlendiren doktorların yaptığı hatalar üzerinde duruldu.

Türkiye Metarnal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği tarafından düzenlenen Çevresel Teratojenlerin Fetusa Etkileri konulu toplantı, Ankara Atatürk eğitim ve Araştırma Hastanesi Konferans salonunda yapıldı. Teknolojinin hızla geliştiğini ancak bunun insan sağlığına, özelliklede fetus üzerindeki etkisi konusunda çok fazla bilgi sahibi olunmadığını söylen Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği Şefi Prof. Dr. Filiz Avşar, hekimler olarak bu konuda birçok soruyla karşılaştıklarını dile getirdi. Teknolojinin hızla ilerlemesine bağlı olarak çok fazla imkan doğduğunu belirten Prof. Dr. Avşar, “Teknolojileri kullanıyoruz ama beraberinde bir sürü bilinmeyenle de karşı karşıya kalıyoruz. Gebelerin günlük hayatta yediğimiz içtiğimiz besinler, kullandığımız teknolojik aletler ile ilgili sordukları çok çeşitli sorular var. Bizlerin bu soruları cevaplarken kendilerine her zaman çok net bilgiler verebilmemiz mümkün olamaya biliyor. Çünkü teknoloji sürekli olarak değiştikçe, henüz vakıf olamadığımız bu bilgilerle ilgili sorularla karşılaşıyoruz. Bilim o kadar genişledi ki bizim elde ettiğimiz bilgiler, sadece kendi branşımızın alt dallarıyla ilgili. Ancak bunların yansılamaları nelerdir bunları bilmiyoruz” dedi.

Çevresel Teratojenlerin Fetusa Etkileri konulu toplantı da hekimlerinde tereddüt ettiği konular ele alındığını kaydeden Prof. Dr. Avşar şunları söyledi: “Anne karnındaki bebek bir sürü madde ile karşı karşıya kalıyor. Bu maddeler ya annenin yediği içtiği besinler ya kullandığı kozmetikler, saç boyaları ya da etrafındaki teknolojik aletlerin yaydığı radyasyon ancak kaynaklarda bu konuyla ilgili çok detaylı bilgiler düzenli, derli toplu olarak yok. Dolayısıyla bilim adamlarımızı biz buraya çağırdık ki, hastalarımızı bize sorduğu ama bizim net cevap veremediğimiz sorulara biraz daha net cevaplar verelim. Onları aydınlatabilelim. Eğer korumamız gereken bir şeyler varsa hastalarımızı bunlardan koruyalım istedik. Söz ettiğim bu nedenleri göz önünde bulundurarak toplantı programımızda farklı konuları bir araya getirdik. Toplantımız bu farklı konuların bir araya getirildiği, ilk toplantı özelliğini taşıdığını düşünüyoruz.”

Hekim, Hasta ve Üretici Köprüsü İyi Kurulmalı
Hekimlerin verdiği bilgilerin hastalar ve toplum içerisinde çok hızlı bir şekilde yayıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Avşar, “Hastalar ve bu işin ticaretini yapanlar bilinçlendirilmeli, çünkü biri üretici diğeri tüketici durumunda önemli bir rol üstleniyor. Çünkü siz neyi talep ederseniz, üretici de o doğrultuda hareket etmek zorunluluğu hissedecektir. Dolayısıyla toplantının bir ayağı hekim vasıtasıyla hastaya, hasta vasıtasıyla üreticiye ya da satıcıya gidecek bir mesaj olacak. Saçların boyanmaması, katkılı gıdaların kullanılmaması, plastik kaptan yoğurt yenmemesi gibi talepler bizim zaman içerisinde piyasadaki durumu düzeltmemize de yardımcı olacaktır” dedi.

“Hamilelerde Civalı Dolgu Maddedi Kullanılmamalı!”
Civanın diş dolgusunda amalgam olarak kullanıldığını hatırlatan Prof. Dr. Avşar, “Yeni teknolojiler oldukça pahalı olduğu için civa tercih ediliyor. Civa arsenikten sonra en tehlikeli zehirdir. Civanın diş dolgusunda kullanılması zararlı olduğu, mümkün olduğunca kaçınılması gerektiği, diş gıcırdatan gebelerin bundan daha çok etkileneceği gebelik sırasında amalgamlı diş dolgusunun yapılmaması gerektiği belirtildi. Civanın diğer bir bulunduğu alan özellikle deniz diplerinde birikmiş olan atıklar. Bunlar çok fazla miktarda ve deniz kirliliği balıklar vasıtasıyla da tarafımızdan vücudumuza alınıyor. Buradanda en fazla etkilenecek olanlar da hızlı bir şekilde hücre bölünmesine sahip olan ve plasentanın da hızlı geçirgenliği dolayısıyla bebekler. Mümkün olduğunca dip balıklarının değil, yüzey balıklarının yenmesi gerektiği konusunda bilinçlenmenin olması gerektiği belirtildi” dedi.

“Hekim Hastanın Her İstediğinde Ultrason Çekmemeli”
Ultrason uygulamasının gerekmediği sürece uygulanmaması gerektiğini vurgulayarak, hekimleri bu konuda hastalarını bilinçlendirmeye çağıran Prof. Dr. Avşar, “Ultrason hasta her geldiğinde, ‘bebeğimi görmeye geldim’ dediğinde yapılmaması gereken bir işlem olduğunu, o işlemin sadece endikasyon varsa hekim tarafından gerekli gördüğünde yapılması gerektiğinin mesajının verilmiş olması son derece önemli. Doktorlar eğer burada fikir birliği içerisinde, aynı görüş içerisinde hareket ederler ve bunu da hastaya yansıtırlarsa bunun arkası zaten bilinçlenme olarak bize dönecektir” diye konuştu.

“Perinatal Tıp Çalışma Grubunun Düzenlediği Bu Toplantı Türkiye’de ilk kez yapıldı”
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi, Türkiye Maternal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği Yönetim Kurulu üyesi ve toplantı düzenleme kurulu sözcüsü Doç. Dr. Aydan Biri ise, açıklamasında Metarnal Fetal Tıp ve Perinatoloji Derneği sorumlulukları gereği hekimleri, gebeleri bilgilendirmesi, ülke çapında politikalar üretmesi gereken bir misyonu üstlendiğini ifade ederek, “Derneğin bünyesindeki guruplarından bir tanesi olan Perinatal Tıp Çalışma Grubu bu toplantıyı düzenledi ve gerçekten böyle bir toplantı Türkiye’de ilk kez planlanmış oldu. Toplantının içeriği itibariyle de hem hekimlere hem de doğrudan gebelere hitap edebilecek bir formatta hazırlandı. Toplantıda hekimler, konunun otoritesinden bilinmezleri ve henüz cevabı olmayan konuları duyma fırsatı buldu. Bizde kendi kendimize bazı şeyleri ortaya koymaya çalıştık. Kullandığımız gıdalarla ilgili, kozmetiklerle ilgili, kullanılan ve çevremizde sürekli maruz kaldığımız elektromanyetik alanların etkileri konusunda ne biliyoruz. Hekimlerinde bunu birbirinden, alanında profesyonel insanlardan öğrenmeye ihtiyaçları var. Çünkü hastalarımızdan her gün bunlarla ilgili birçok soruyla karşılaşıyoruz. Aslında henüz cevabı bilinmeyen çok sayıda konunun olduğu bir alanda uğraşıyoruz. Türkiye’de hekimi kontrol eden korkunç bir güç var. Bunların en başında da hastalar geliyor. Kaynağın neresi olduğu bilinmeden hata devam ediyor” dedi.

“Önce Hekimlerin Farkındalığı Artmalı”
Toplantının gerçekleştirilmesinde amacın biraz daha farkındalık yaratmak olduğunu sözlerine ekleyen Doç. Dr. Biri, “Bunu da başardığını düşünüyoruz. Bu toplantının bu konuda gerçekleştirilecek başka toplantılara da örnek olacağını umuyoruz. Öncelikli olarak hekim arkadaşlarımızın bu konularda bilinçlenmesi, bir farkındalık içerisinde olmaları çok önemli. Ancak bu tek başına yeterli değil. Çünkü bu tür toplantılar ancak belirli sayıda hekime ulaşabiliyor. Hekimler her zaman aynı dili koşuyor olmayabiliyor. Bilgi kaynakları, ilgi alanı ve yerler aynı olmayabiliyor. Onun için önce onların farkındalığının artması ve bu sayede hastalarını yönlendirmeleri önemli. Tabi topluma daha geniş kapsamlı olarak ulaşabilmek için basının da ilgisinin konuya çekilmesi ve doğru bilgiler sunmasını sağlamak ta büyük önem taşıyor” şeklinde konuştu.

Hamilelik ve Sonrasında Saç Boyanmaması Konusunda Hastalarınızı Uyarın
Toplantıda saç boyamasının gebelik başlamadan bir ay öncesinden emzirmenin sonuna kadar gerektiği üzerinde durulduğunu ileten Doç. Dr. Biri, “Bu keyfi bir durum ister organik olsun, ister olmasın içerisindeki maddelerin fetüse etkilerinin kesin bilinmediği bakımından kullanılması uygun değil” dedi.

Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen toplantıda Uyuşturucu-Narkotikler, Kurşun zehirlenmesi, Civa zehirlenmeleri- diş dolguları, Saç boyaları, Kozmetikler, Endüstriyel kirlilik, Elektro manyetik alanlar-cep telefonları- bilgisayarlar, Hormonlu gıdalar, Hipervitaminoz ve tedavi amaçlı kullanılan ilaç dışı organik maddelerin teratojenik etkileri, Pestisitler ve teratojonite, Alkol- enerji içecekleri ve daha birçok konu ele alındı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge