Ana içeriğe atla

TUS NASIL OLMALI?

ÖSYM tarafından yapılan açıklama tıp camiasında büyük bir paniğe yol açtı. Peki TUS belirsizliği ile ilgili hekimler ne diyor?

ÖSYM daha önce sınavda sorulan yanlış soruların mahkemece iptalini gerekçe göstererek Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) sınavlarında açık uçlu yazılı sınav sistemine geçileceğini açıkladı.
Altı yıllık tıp eğitiminin sonunda uzmanlık için TUS’a gece gündüz demeden çalışan hekimler, bu süreci en verimli şekilde değerlendirerek hedefledikleri alanlarda eğitim almaya hak kazanıyorlar. Her ne kadar tartışmalı sorularla karşılaşılsa da tıp camiası tarafından, bu sınavın en objektif yöntem olduğu  kabul ediliyor. Hekimler çalışmaktan çekinmediklerini, ancak adaletli bir şekilde sınav ve yerleştirme yapılması gerektiğini dile getiriyor. 

Yapılan açıklamadan sonra doktorlara, “TUS nasıl yapılmalı? Bu değişim kararı çözüm mü? Çözüm sizce ne olmalı?” sorularına farklı yanıtlar verdiler.  


“Objektif ve Yeterli Bilirkişilerin Soru Hazırlayıp Değerlendirme Yapacağı Bir Oluşum Gerekli”
TUS’un bilgi ölçmeye yönelik olacak bir yöntemle ve objektif değerlendirmeyle yapılması gerektiğini belirten Dr. Özlem Oğul; “Eğer sınav usulü düşünülüyorsa. Bugün TUS sınav sistemi test de olsa yazılı da olsa sınavı yapan ve değerlendiren kurum açısından güvenli değil maalesef. Objektif ve yeterli bilirkişilerin soru hazırlayıp değerlendirme yapacağı bir oluşum gerekli.  Bu değişim kararı kesinlikle çözüm değil. Bana göre daha çok suistimale zemin hazırlamaktır. Bu da daha çok emeğe haksızlık demektir. Bana kalırsa Tıpta uzmanlık sınavından ÖSYM uzak dursun, elini çeksin. Uzmanlık sınavı için tıp otoritelerinin sorumluluğunda bir oluşum düşünülebilir” dedi. 


“TUS’un Objektif ve Kaliteli Bir Sınav Olduğunu Düşünüyorum”
TUS’un  bilgiyi ölçmek ve belli yeterlilikte olanları seçmek için değil adaylardan bir kısmını elemek için yapılan bir sınav olduğunu belirten Dr. Fatih Beşer; “Bu bir yarış olduğuna göre, sınav objektif, güvenilir ve hızlı açıklanan bir sınav olmalı.  TUS mevcut haliyle 6 yıllık eğitimin tamamını sorgulayan ve eğitim sürecinde alışık olduğumuz sınavlar şeklinde yapılmakta.  Ben bu haliyle TUS’un objektif ve kaliteli bir sınav olduğunu düşünüyorum. Oluşan mağduriyetlerin ÖSYM’nin açıkladığı gibi; yöntemle akalı olduğuna katılmıyorum.

“10 Bin Kişinin Katıldığı Sınavı Hangi Yöntemle Kaç Ayda Okuyacaklar?”
Yapılacak olan bu değişikliğin çözüme hiçbir katkısı olacağını düşünmüyorum.  Sınavın tamamının açık uçlu sorulardan oluşabileceğini sanmıyorum. Sınavın içinde yüzde 10’luk dilimi kaplayan açık uçlu sorulan geri kalan yüzde 90’lık test sorularının hatasız olduğunu nasıl garanti edebilir?  10 bin kişinin katıldığı sınavı hangi yöntemle kaç ayda okuyacaklar? Bunun sınava tek etkisi, sınav sonuçlarının çok geç açıklanması ve belki de TUS’un senede bir kez yapılması olur. 

“ÖSYM Yanlış Soru Sormuş, Yanlışında Israr Ederek Soruları Zamanında İptal Etmemiş”
ÖSYM’nin açıklamasına baktığımızda; yanlış sorulan soruların mahkeme kararıyla iptal edildiğini ve adaylara yeniden tercih hakkı tanındığını görüyoruz. Yani ÖSYM yanlış soru sormuş, yanlışında ısrar ederek soruları zamanında iptal etmemiş.  O zaman ÖSYM soruları daha özenli hazırlamalı ve yanlış soruların iptalini geciktirmeden yapmalı. Bu durumda ÖSYM’nin kendi hatasını doktorları zora sokarak düzeltmeye çalışması, sınav kalemlerinin üzerine yazan : ‘’Emeğiniz emanetimizdir’’ sloganına tamamen zıt bir harekettir. Çünkü TUS’a Tıp Fakültesi 2. Sınıftan beri bu sisteme uygun şekilde emek veren öğrenciler var.  ÖSYM bu karardan doktorların memnun olmamasını ve endişelerini ciddiye almalı ve şaibelerden uzak bir sınav hazırlamalı” şeklinde konuştu. 




“TUS Tarihinde Böyle Bir Soru Örneği Şimdiye Kadar Hiç Uygulanmamıştır”
ÖSYM’nin son açıklaması ile birlikte Tıpta Uzmanlık Sınavı’na (TUS) girecek tıp öğrencileri ve hekimlerin şaşkına döndüğünü belirten Dr. Fatih Batı, şunları söyledi: “Çünkü ÖSYM açık uçlu sınavdan bahsediyor ve TUS tarihinde böyle bir soru örneği şimdiye kadar hiç uygulanmamıştır. Öncelikle şunu belirteyim ki TUS, iyi bir hekimliğin önündeki en büyük engeldir! Buradan ÖSYM’ye bazı tavsiyelerim olacak ve bunların da dikkate alınmasını en azından fikir olarak, bu zorlu sınavı iyileştirme adına yeni uygulamalara ufuk açması açısından değerlendirilmesini umuyorum. 

“TUS, Dünyanın En Zor 2.Bilim Sınavı Ünvanını Elinde Bulunduran, Ülkemizin En Zorlu Bilim Sınavıdır”
TUS, hekimliğin önündeki en büyük engel dedim, niye? Çünkü tıp fakültesi öğrencilerinin neredeyse tamamı bu sınava endeksli ve bu sınavı kazanmak için çalışıyor, çabalıyor. TUS, dünyanın en zor 2.bilim sınavı ünvanını elinde bulunduran, ülkemizin en zorlu bilim sınavıdır. 10-12 bin kadar tıp mezunu hekimin kıyasıya yarıştığı, ömür boyu icra edecekleri meslekleri uğruna gecelerini gündüzlerini heba ettikleri, bu sınava hazırlanmak uğruna tıp eğitimlerinden feragat ettikleri bir sınavdır! Bugün acillerdeki intörn hekimlerin, kliniklerdeki stajyer hekimlerin hatta bazı ilk dönem tıp öğrencilerinin dahi elinde TUS kitaplarını görmek mümkündür. Sınav zor olunca haliyle onlar da kazanmak uğruna her şeyi yapmakta, tüm zamanlarını nerdeyse buna ayırmaktadır. Hatta bu zaman dilimi o kadar fazladır ki TUS ve Tıp eğitimi iki ayrı süreç olarak algılanıp tıp eğitimi aksatılmaktadır. TUS stresi nedeniyle doğru düzgün intörn eğitimi alındığını düşünüyor musunuz? Bugün tamamıyla kendini intörn eğitimine, klinik ve laboratuvar eğitime veren, TUS’u bir kenara bırakmış kaç öğrenci sayabilirsiniz? 
Artan kontenjanlar dolayısıyla kötüye giden tıp eğitimi, angaryalar dolayısıyla şişen ve patlama noktasına gelen intörn eğitimi belki de ayrıca ele alınmalıdır. Lakin tüm bu zorluklar içinde TUS’u açık uçlu sınav haline getirip, insanların anayasal hakkı olan bilgi edinme ilkesi çerçevesinde, girdiği sınavın sorularını görme yetkisini dahi gasp ederek işi yokuşa sürmesi, en adil en adaletli olması gereken kurumların başında gelen ÖSYM’ye asla yakışmamaktadır. 

“Bir Yılda Doğru Düzgün 480 Soru Hazırlanamamakta mıdır?”
ÖSYM, TUS için yılda 2 sınav yapmaktadır. İki sınavda çıkan soru sayısı toplamda 480’dir. Yani açık uçlu sınava gerekçe olarak gösterilen, hatalı ve kusurlu soruları ortadan kaldırmak, yapılan itirazları en aza indirmek, yerine bir yılda doğru düzgün 480 soru hazırlanamamakta mıdır? ÖSYM, bu husustaki başarısızlığını kamuoyu ile açıkça paylaşmak yerine buna daha özen gösterse, bu konuya hakim öğretim üyelerinden soru alsa, yanlışa meyil vermeyen kaynak kitaplarını kullansa ve hata payını sıfıra çekmek için hekimleri de üzmeyecek kırmayacak bir yol izlese daha doğru değil midir? 

“El Yazıları ile Meşhur Hekimlerin Yazısını Kim Nasıl Okuyacaktır?”
Açık uçlu sınav çokça sorunu da beraberinde getirmeyecek midir? El yazıları ile meşhur hekimlerin yazısını kim nasıl okuyacaktır? Yazılı sınavlarda okuyan hocadan hocaya değişen not ve değerlendirmeler sınava giren herkese nasıl adil olarak yansıtılacaktır? Hekimlerin yazdıklarının ve cevaplarının garantisi, silinmeyeceği, değişiklik yapılmayacağına nasıl güven sağlanacaktır? TUS bir bilgi ölçme ya da hekimi bütünüyle değerlendirebilen bir sınav olmaktan ziyade bir sıralama sınavı olduğuna göre ve tüm öğretim hayatı boyunca kritik sınavlara hep çoktan seçmeli olarak giren bir nesli böyle bir sınava tutma gayesi çok daha fazla sorunu ortaya çıkarmayacak mıdır?

ÖSYM’ye Tavsiyelerim Var
Tıpta Uzmanlık Sınavı iki aşamalı olmalıdır. Birinci aşama olan Temel Bilimler Sınavı’na 3.sınıf sonunda, ikinci aşama olan Klinik Bilimler Sınavı’na ise 5.sınıf sonunda girilmelidir. Her iki sınavdan alınan puanlar saklı kalarak barajı geçen kişilere mezunlar için uygulanan TUS’ta tercih hakkı verilmelidir. Mezunlar için olan TUS yine klasik çoktan seçmeli haliyle uygulanmaya devam etmelidir. Fakülte döneminde yapılan sınavlar öğrencilerin bilgileri daha taze iken, unutulmamışken bu sınavları geçmesini bir nebze olsun kolaylaştıracaktır. Ayrıca barajı geçen tıp öğrencisi 6.sınıftaki intörn eğitimi döneminde artık kafasında TUS olmayacak ve eğitimine çok daha önem verebilecek, bir yıl sonra alabileceği sorumluluğun çok daha fazlasıyla üstesinden gelebilecek ve kendini hekimliğe hazır hissedecektir.

“Sınava Giren Hekimlerin Bu Mağduriyeti Nasıl Karşılanacaktır?”
ÖSYM’nin aynı açıklamada değindiği, itiraz ve mahkeme süreçleri sonlanıncaya kadar yerleştirme işlemi yapılmayacağı ise tam bir belirsizlik ortaya çıkarmaktır. Ülkemizdeki hukuki süreçlerin aylar ve hatta yıllar sürdüğü göz önüne alınırsa sınava giren hekimlerin bu mağduriyeti nasıl karşılanacaktır?
ÖSYM, anayasal bir hak olan bilgi edinme ilkesi gereğince girilen sınavın soru ve cevaplarının tüm şeffaflığı ile açıklaması gerekirken, Anayasa Mahkemesi’nin mevcut uygulama hakkında yürütmeyi durdurma kararına rağmen nasıl oluyor da hala ben soruları açıklamam diyebiliyor?

“ÖSYM İnsanların Güvenini Yeniden Kazanmalı”
ÖSYM, soruları özellikle tüm soru ve cevapları ile hatta cevaplarının referans kaynakları ile kamuoyuna paylaşmalıdır.  ÖSYM, giderek insanların güvenini kaybettiğinin farkına varmalı ve bahsettiğim öneriler ile insanların güvenini yeniden kazanmalı, kendileri ile uğraşan bir takım ticari kurumlara fırsat ve koz vermemelidir. Biz hekimler olarak sadece adil, objektif, kimseye pozitif ayırım yapılmayan, sorgusuz sualsiz tam memnuniyetle güven duyacağımız bir ÖSYM istiyoruz.”


TUS’da Açık Uçlu Sorular
Altı yıl tıp fakültesinde okuduktan sonra mesleki anlamda tatmin olmak için meslektaşlarının uzman olmak istediğini kaydeden Uzm. Dr. Erdinç Nayır, “Hekimler TUS’a giriyor, yani bu ülkede sağlık sisteminin en önemli öğelerinden biri olan doktorların hayatları bu sınavla belirleniyor. Bu sınavın hatasız ve adaletli bir şekilde yapılması gerekiyor değil mi? Çünkü sınavda hata olduğunda doktorun hayatı olumsuz etkileniyor, bir doktor hata yaparsa hastası, sağlık sistemi sıkıntıya giriyor.
Ve şunu düşünün bir sınava giriyorsunuz, bir yeri kazanıyorsunuz, 1-2 yıl sonra deniliyor ki, sorular hatalıydı, baştan hesaplama yapacağız ve kazandığınız yer değişebilir. Belki de o kişi kazanamamıştı. Kaç sınav oldu hatırlamıyorum ama sürekli sınavlarda sorularda hata çıkıyor ve yeniden hesaplama yapılıyor. Her TUS’a ortalama 10- 12 bin doktor katılıyor. Sınav çoktan seçmeli olmasına rağmen her sınavda 6-9 soru civarında yanlış, hatalı soru yöneltiliyor. Sınavdaki hatalar insan hayatını nasıl olumsuz etkiliyor, bunu ben çevremdeki meslektaşlarımda maalesef çok net görüyorum. Çoktan seçmeli bir sınavda soru hazırlamada ve değerlendirmede hata yapılırken açık uçlu, yazılı bir sınavda nasıl bir değerlendirme yapılacak çok merak ediyorum. Adil olacak mı?

“10 Bin Kişinin Kağıdını Bir Memur mu Okuyacak, Yoksa Bir Doktor mu Değerlendirecek?”
10 bin kişinin kağıdını aynı kişi okuyabilecek mi? Belli bir standardı olacak mı bu işin? 10 bin kişinin kağıdını bir memur mu okuyacak, yoksa bir doktor mu değerlendirecek? Akut böbrek yetmezliğini, ABY diye kısaltan bir doktorun sorusu doğru olarak kabul edilecek mi? Henoch-Schönlein Purpurası gibi hastalıkların veya Pseudomonas aeruginosa gibi yazılması sıkıntılı mikroorganizmaların isimlerini sınav stresi ile kaç doktor arkadaşım doğru yazabilecek? Hatta bir iki harf yanlış olsa doğru kabul edilecek mi?” şeklinde konuştu. 


TUS Değişikliğinde Hukuki Süreç Nasıl Olacak?
Yaşam Bilimleri Hukukçusu Avukat Burçak Ünsal, konu ile ilgili şu bilgileri verdi: “Tıpta Uzmanlık Sınavı, Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği tarafından öngörülmekte ve Yönetmelikte sınavın yapılış biçimi meslek sınavı olarak, yapacak kurum olarak da ÖSYM olarak belirlenmektedir. Yönetmelikte sınavın çoktan seçmeli mi, yazılı mı olması gerektiğine ilişkin bir açıklama yer almamakta, bu açıklama ÖSYM tarafından yayınlanan ve tebligat hükmünde olan ilanlarda belirlenmektedir. Yani teorik olarak ÖSYM’nin bu değişikliği yapması, idari ve yasal denetime tabi olmakla birlikte, mümkündür. Sonucu devletin anayasal görevi olan sağlık hizmetini ve kamu sağlığını ilgilendiren pozitif bir bilim dalının meslek sınavı “ucu açık” sorulardan oluşamaz. Bu anlamda yapılan açıklama çok talihsizdir. On binlerce kişinin yazılı sınavını kaç bin kişi okuyacak ve notlayacaktır? Bu kişilerin uzmanlıklarını kim teyit etmiştir, onları kim akredite etmiştir? Bu kişilerin standart uygulaması ve değerlendirmesi nasıl garanti edilecektir? Eğer bir TUS olacaksa bunun en objektif ve yapılabilir şekli net cevapları olan çoktan seçmeli sınav olduğu açıktır. Eğer bir sınavda yanlış soru çıkıyorsa yapılması gereken en basit, masrafsız ve hakkaniyete uygun şey yanlışların olmamasını sağlamak, yapılan yanlışı da telafi etmektir. ÖSYM’nin bu beyanlarının sadece açıklama olarak kalması mantığa daha yakın geliyor.”

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Kızımın girdiği 2013 diğer TUS sınavında 8 hatalı soru olduğu açıklanmıştı, fakat kimse mahkemeye gitmeyince, 1.5 puan yüzünden tıp denklik belgesini alamadı ve Türkiye'de çalışma hakkı yok.Fakat 40 puan bariyerin altında kalan binlerce Türkiye mezunu pratisyen çalışabilmektedirler.Tıp mezunu olduğunu Dünyanın en zor 2. sınavından geçerek mi kanıtlanır?Bence denklik sınavın soruları daha net, belli zorunlu kaynaklardan seçilmelidir.Tıp matematik, fizik gibi değildir.Farklı kaynaklarda, kullanılan yayınlara bağlı farklı görüşler olur.O yüzden Tıpta Uzmanlık Kurulun seçtiği belli,zorunlu kaynaklardan sorular seçilmeli.

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay

TIBBIN DUAYENLERİ: HASAN BİRİ

Yüz üzerinde yayını bulunan kısa bir süre önce Koru Hastanesi’ni açan ve devamında uluslararası alanda başarılara imza atacak üniversite kurmayı hedefleyen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, iletişimle birlikte sosyal sorumluluk projeleri düzenlemesinin yaşam felsefesi haline gelişini ve hayatını Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. “İyi hekim iyi empati yapan hekimdir” sözüyle hekimlik mesleğinin doğru iletişimden geçtiğini kaydeden Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Biri, Akademik ve etik kurallarla çalışan Koru Hastanesi’nin ileride uluslararası başarılara imza atacak üniversite olacağını belirtti. Prof. Dr. Biri, tıptaki her türlü gelişmeyi takip ederek, sağlık sektörünün ihtiyaçlarını gören ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda gerçekçi politikalarla büyümeyi hedefleyen bir sağlık kuruluşu olmayı hedeflediklerini söyledi. Kendi ağzından hayatını ve çalışmalarını dile ge