Ana içeriğe atla

TAKLİT ETMEYİN, ÖZGÜN OLUN!

Günümüz insanları düşünmek, gözlem yapmak, sorgulamak ve çözüm yolları aramak gibi üretmenin güzelliği yerine yapılan işleri taklit etmeyi seçiyor. 

Peki, taklit edince ne oluyor?

Öncelikle orijinal çantaların yerine kullanılan taklit çanta kadar değeri oluyor. Taklit edenin değeri yoktur. 

Bir şey orijinalse kıymetlidir. Ve ne kadar çok taklit edeni olursa o kadar eşsiz ve değerlidir. 

Neden taklit konusuna değindiğime gelecek olursam, bilim insanları geçmişte çok büyük başarılara imza atmış. Günümüzde çalışmalar son hızda devam ederken, gelecek ile ilgili inanılmaz projeler konuşuluyorken biz ne yapıyoruz? 

Hemen söyleyeyim, üretileni ürünleri en hızlı şekilde alıp, kullanma konusunda yarışıyoruz. 

Hatta öyle ki üretenden daha çok ürünü sahipleniyoruz. Firma sahibi edasıyla içimizdeki özgüven eksikliğinin etkisiyle sosyal medyada paylaşım rekorları kırıyoruz. 

Bilime, teknolojiye ve sanata basite indirgemek için bakıyoruz. 

Üretilen ürünler yerel kalmaktan öteye gidemiyor. Üretince tüm dünyayı ayağa kaldırmayı hedeflemiyoruz. Hatta kurulan hayaller paylaşılmışsa kesin demoralize edecek sözlerle duvarlar örenler oluyor. 

Birde birileri yükseliyorsa hemen ayağının altına muz kabuğunu yerleştiriyoruz. Üretip, çalışıp bir yerlere gelmesin diye uğraşıyoruz. 

Yardımlaşma, destek olma, saygı duyma, örnek almanın yerini;
Taş koyma, yolunu tıkama, kıskançlık, taklit etme aldı. 

Bu kafaların değişmesi şart! 

İnsanlar bulundukları ortamın psikolojisine alışır. Ancak, önemli olan nokta çalışmalarına engel olacak insanlarla arana duvarları örmektir. 

Sağır kurbağa hikayesini biliyor musunuz?

Kurbağalar bir gün yarışma düzenlemiş. Hedef; çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmış ve yarış başlamış. 

Seyirciler yarışmacıların hiçbirinin kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş. Sadece şu sesler duyulabiliyormuş: “Zavallılar! Hiç bir zaman başaramayacaklar!”

Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. 

Seyirciler bağırmaya devam ediyorlarmış.

Sonunda bir tanesi hariç, hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ancak yarışmada kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadeleye devam ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içerisinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. 
Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş: 

“Bu işi nasıl başardın?” diye. 

O anda farkına varmışlar ki; Kuleye çıkan kurbağa sağırmış!

Kulaklarınızı ne zaman tıkamanız gerektiğini mutlaka hatırlayın. Sağlıklı iletişim için öncelikle çevremizle ilgili bakış açımızı iyi ayarlamalıyız. Yeni ufuklar açan ve destek olan insanlarla görüşmeliyiz. 

Üreten, düşünen ve başaran yarınları konuşmak dileğiyle…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he...

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay...

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi...