Ana içeriğe atla

SAĞLIK ÇALIŞANLARI ŞİDDET RİSKİ ALTINDA

15 Ocak tarihinde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbn-i Sina Hastanesinde, Prof. Dr. Hamit Hancı’nın konuşmacı olduğu, "Sağlık Personeline Yönelik Fiziksel Şiddet ve Korunma" konulu konferans yapıldı.

Sağlık çalışanlarına şiddeti yayınlanmış haber örnekleriyle sunan Prof. Dr. Hamit Hancı, “Hastanenin her hangi bir yerinde şiddet meydana gelebilir. Ancak en çok acil servis, geriatri, psikiyatri ve yoğun bakım ünitelerinde olduğu saptandı. Sağlık kuruluşlarındaki ilk fenomen değil, ancak son dönemlerde aşırı şekilde artması basında şiddetle ilgili haberlerde her gün rastlamak olağan hale gelmiştir. Acil serviste görevli personelin son 5 yılda yüzde 61’nin sözlü şiddete maruz kaldığı en azından buna tanık olduğu belirlenmiş, yüzde 23 ise tehdide maruz kalmış. Hemşirelerin şiddete maruz kalmaları durumu diğer sağlık gruplarına göre 3 kat daha fazla” dedi.


Bağırmak, Postür Değişikliği ve Yerinde Duramama
Şiddete karşı koymak için sağlık çalışanlarının eğitim alması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Hancı, şiddet olmadan şiddetin önüne geçmenin önemini vurgulayarak, hangi çalışma düzeyinde olursa olsun hastadan rahatsız olan çalışanın önsezisinin uyarıcı olduğunu belirtti. Tehdit oluşturan unsurlar arasında bağırmak, postür değişikliği ve yerinde duramama gibi davranışlar olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Hancı, bu tip davranışlar görüldüğünde önlem alınması gerektiğini vurguladı. Ansızın saldırganlaşan bir kişi ile belli süre göz göze gelmemek gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Hancı, uzun süre göz teması meydan okumak anlamına geldiği için saldırının oluşmasını hızlandırdığını bildirdi. “Saldırgan ile en az bir kol boyunu koruyun. Başarılı olacağınızdan emin değilseniz kaçmayın ve dövüşmeyin. Hasta uzaklaşıyorsa ona yaklaşmayın istediği yerde durun gerekiyorsa hastadan korkmuş gibi durun. Bu tip durumlar için hastanede bir kod oluşturulması gerekiyor ki, şifreli sözcükler söylendiğinde herkesin toplanması sağlanabilsin” diyen Prof. Dr. Hancı, saldırganlık potansiyeli olan hasta ile karşılaştığınızda oda da hastanın saldırı aleti olarak kullanabileceği eşyaları uzaklaştırılmasını kaydetti.


“Plastik Eşyalar X-Raydan Geçebiliyor”
İnsanların üzerlerinde taşıdıkları eşyalar masum görüntülerinin ardında saklanan kesici, delici alete dönüşebilme özelliği taşıyabildiğine dair örnek görüntüler gösteren Prof. Dr. Hancı, “Kredi kartından kaleme, kemerden tarağa kadar birçok silah özelliği taşıyabilen eşyaları mevcut. Kesici alet taşımanın cezası en az beş yıl hapis cezasından başlıyor. Bu tip kesici aletler vücutta genelde boşluk olan bölümlere saklanıyor. Plastik olan kamuflajlı eşyalar X-raydan geçebiliyor” şeklinde konuştu.

“Güvenlik Kameraları İle Hem Failler Bulunuyor Hem De Caydırırcı Oluyor”
Hastanede saldırıların önlenmesi için yapılacakları Prof. Dr. Hancı şöyle sıraladı: “Çevre düzenleme, acil servise girişin denetlenmesi çok önemli. Hastaneye girenlerin kontrol edilmesi, uygun bekleme yerlerinin yanı sıra hasta yakınlarına yardımcı olunması gerekiyor. Çalışanlar için dinlenme odaları ve sağlık çalışanları için acil kaçış kapıları olmalıdır. Akrilik camlar, güvenlik kameralarını kurulması hem faillerin bulunmasını sağlıyor hem de caydırırcı etki yapıyor. Acil servisler en tehlikeli yerler bekleme salonu ve müdahale odası önünde meydana geliyor. Tüm sağlık çalışanları şiddet riski altında bulunuyor.”


“Kendi Canlılığınızı Korumadan Hiçbir Can Kurtaramazsınız”
Tehlikeli durumlarla karşılaşıldığında neler yapılması gerektiği ile ilgili bilgi veren Prof. Dr. Hancı, sağlık çalışanı failin bulunduğu yerde müdahale etmek durumunda kaldığında metal aksanların hemen soğumayacağını düşünerek dokunmaması gerektiğini belirtti. Aynı şekilde elektrik kablolarından akım geçmediğinde emin olunmadıkça temas etmemesinin şart olduğuna değinen Prof. Dr. Hancı, elinde bıçak olan zanlının elinden bıçağı bileğinden tutarak, bıçağın sivri ucu kendinizle ters yönde tutarak alınacak. Dolu ve kurulu silah ile gelen yaralı hastada ise yapılması gereken ise tetiğin olduğu bölüme spanç konarak tetiğin patlamasını önleyerek hastanın elinden alınır. Kısaca kendi canlılığınızı korumadan hiçbir can kurtaramazsınız” diye konuştu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he...

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay...

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi...