Ana içeriğe atla

TELEVİZYON DİZİLERİ DE EĞİTİCİ OLABİLİR

Ülkemizde dizi izlenme oranları gün geçtikçe artıyor.  Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 11-15 yaş grubu çocuklar tarafından en çok izlenen program türü % 76,8 ile film ve dizilerden oluşuyor.

Küçük yaştaki çocukların da izlediği bu dizilerin içerikleri kurmacadır ve kurmaca oldukları da izleyiciler tarafından unutulur. Hikaye kahramanlarının yaşadıkları, söyledikleri ve yaptıkları izleyici tarafından çok önem taşır.

Ipsos tarafından düzenli olarak gerçekleştirilen “Türkiye’yi Anlama Kılavuzu” 2016 araştırma sonuçlarına göre Türkiye genelinde insanların % 54’ü yerli dizi izliyor. Araştırmaya katılanların % 85’i “Her gün televizyon izliyorum” diyor.

Yerli dizilere baktığımızda konu başlıkları ve içerikleri değişmekle birlikte genellikle buram buram entrika kokuyor. “Herkes birbirinin kuyusunu nasıl kazarım?” düşüncesi etrafında hareket ediyor. Bu durum insanları nasıl yönlendiriyor?

Yurt dışında da türlü çeşitli diziler çekiliyor. Onlarda da çok farklı ve hatalı senaryolar var. Hatta inceleyip, “ülkemizde de yayınlanmalı” denilenlerde bile geleneklerimize uygun şekilde değişiklikler yapılması gerekebilir.

İşte o dizilerden biri Sir Arthur Conan Doyle tarafından oluşturulan, Sherlock Holmes karakterinin günümüze uyarlanmasıyla oluşturulan Amerikan polisiye dizisi Elementary!  Bu diziyi izlerken, birçok bölümünde yeni bilgiler öğretiyor. Ayrıca bu bilgiler her gün duyduğumuz türden de değil. Bilimsel içerikli ve araştırma yaparak detaylarına ulaşabileceğimiz türden. Dizinin ikinci sezon 17. bölümünde soruşturmayı çözerken, Bertillon sisteminden söz ediliyor.


Bu yöntemi geliştiren Fransız dedektif Alphonse Bertillon tarafından bulunduğunu ilk olarak “Ölüler Sır Saklamaz” kitabında okumuştum. Detayları çok çarpıcı olan bu buluş hakkında bilgiler dizide de ele alınıyor.  

Alphonse Bertillon olay yeri incelemenin babası olarak kabul edilir. Sir Arthur Conan Doyle tarafından “Avrupa’daki en iyi dedektif” olarak tanımlanan Bertillon, bugün hala kullanılan sabıka fotoğrafı ve olay yerinin fotoğraflanması gibi yöntemlerin yanında kendi adını taşıyan ¨Bertillon¨ sisteminin de kurucusudur.


Sabıka fotoğrafı polisiye olaylarda bir sistem olarak uygulanmadan önce şüphelilerin tespiti ve suçluların kaydı sözlü ifade ve çizimlere dayanıyordu. Bertillon, 1880 yılında Paris polis müdürlüğünde kimlik saptama bölümünün başına getirildi. Özellikle yeniden suç işleyen eski suçluların saptanmasına yarayan bir yöntemi geliştirdi. Fransız dedektifin bu alana getirdiği bir diğer yenilik ise olay yerinin fotoğraflanmasıydı. Bertillon sisteminin sınıflandırmaları arasında bir kişinin burun uzunluğu, kulak yapısı, kafatası ölçüleri gibi son derece detaylı inceleme kayıtları vardı. Yöntem zamanla yerini parmak izine bıraktı.

Dizide Alphonse Bertillon’un fotoğrafını gösterdikten sonra özellikle kulakların fotoğraflarda önem taşıdığına değinildi. Her insanın kulak yapısının parmak izi gibi kişiye özel olduğu vurgulandıktan sonra Harvard Tıp Fakültesi’nde çalışan Charles Vacanti, ilk insan “STAP hücreleriyle ilgili Nature’da yayınlanan bir çalışmasına değinildi.

Çalışmada yetişkin bir fare hücresinin, asidik bir ortama konulduğunda, vücuttaki veya plasentadaki herhangi bir hücreye dönüşebilme yeteneğine sahip olan totipotent hücre tipine dönüştüğü ele alındı.


Dizide kısaca şu bilgiler verildi: Vacanti önce bu farenin genetik yapısını insan derisini reddetmeyecek şekilde değiştirdi. Ve farenin derisinin altına kulak şeklinde bir polimer iskelesi yerleştirerek daha sonra çıkartıp bir insana nakledilebilecek bir kulak oluşturdu.
 Soruşturma kapsamında bu çalışmanın insan üzerinde yapıldığı ile ilgili bilim kurguya kaçan bir yöne getirildi.

Yani bir diziden geçmişten adli bilimler tarihine uzanıp, günümüzde yayınlanan bir bilimsel çalışmaya vurgu yapılarak birçok bilgi harmanlanıyor ki, soruşturmanın kilit noktası olduğu için seyircinin bu anı kaçırması imkansız.

Çok başarılı yerli diziler çekiliyor, bunların senaryolarında insanları izlerken, öğretecek ve düşündürecek içeriklerle süslemek mümkün. Bu konuda da alanında başarılı senaristlere ihtiyaç olduğu, medya sektörünün her aşamasında çalışanların desteklenmesi gerektiği bir gerçek.

Uzman medya çalışanları toplum bilinçlendirilmesi ve eğitilmesinde çok önemli bir yere sahip. Dilerim ilerleyen günlerde medya çalışanları hak ettiği değeri bulur.



Kaynaklar
                    http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=15866
                    Stimulus-triggered fate conversion of somatic cells into pluripotency. Haruko Obokata, Teruhiko Wakayama, Yoshiki Sasai, Koji Kojima, Martin P. Vacanti, Hitoshi Niwa, Masayuki Yamato  & Charles A. Vacanti. Nature 505, 641–647 (30 January 2014) doi:10.1038/nature12968. Published online 29 January 2014

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOKTOR EŞİ OLMAK!

Sağlık sisteminde yapılan değişikliklerle ilgili hekimlerin yaşadığı mesleki sorunlar gündeme gelirken evlerinde bu durumun yansımaları konuşulmuyor. Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ve farklı hekimlerin eşleriyle konuşarak Sağlık Dergisi’nde daha önce ele alınmamış bir konuyu gündeme taşıyoruz. Performans sistemi, Tam Gün uygulaması gibi sağlık çalışanlarının meslekleri ile ilgili sorunlarının sık sık gündeme geldiği şu günlerde, bu durumun özel hayatlarına nasıl yansıdığını araştırdık. Doktorların işlerinde yaşadığı sorunlarını yakından bilen eşleri bu durum hakkında ne diyor. Bu zamana kadar değinilmemiş bir konu olan “doktor eşi olmak” ve sorunlarla uğraşırken nelerin olduğunu öncelikle farklı meslek gruplarından doktor eşlerine sorduk. Sonrasında da Evlilik ve Aile Danışmanı Psikolog İlkim Öz ile konuyu değerlendirdik. Tiyatro Sanatçısı ve Doktor Evliliği Görüştüğümüz ilk doktor eşi tiyatro sanatçısı İpek Çeken Önal, Prof. Dr. Zülküf Önal ile evli. İpek Hanım, eşiyle he...

TIBBIN DUAYENLERİ SARUHAN ÇEKİRGE

Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Girişimsel Nöroradyoloji bölümü kendi alanında dünyanın en tepesindeki birkaç merkezden biri olarak kabul ediliyor. Bu alanda birçok ilke imza atan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, bu merkezin hikâyesini Sağlık Dergisi Yazı İşleri Müdürü Esra Öz’e anlattı. 2000 yılında TÜBİTAK Bilim Adamı Teşvik Ödülü’nü ve 2001’de Hacettepe Üniversitesi Bilim Teşvik Ödülü’nü alan Prof. Dr. Saruhan Çekirge, “Ünitemizde beyin damar hastalıklarının noninvazif tedavisinde geliştirilen tedavi teknikleri, bu merkezi dünyanın en iyisi olarak kabul ederek, özellikle son 10 yılda dünyanın pek çok ülkesindeki önemli tıp merkezlerinden Ankara’ya gelen, uzman doktorlara eğitim veren bir yapıya dönüştürdü” dedi. Kendi tıp alanında yarattığı gelişmeler devrimsel olarak nitelendirilen Prof Dr Saruhan Çekirge, Prof Dr Işıl Saatci, Doç Dr Kıvılcım Yavuz ve Doç Dr Serdar Geyik’ten kurulu bu ekip tarafından geliştirilen tedavi metotları, tüm dünyadaki hekimler tarafında da yay...

JAPONYA’DA TUS SINAVINI GEÇEN OFTALMOLOJI ALANINDA İLK TÜRK OLARAK HASTA MUAYENE EDEN VE OPERASYON YAPAN DR. MURAT DOĞRU

Japon TUS’unu geçen ilk  yabancı doçent ve oftalmolojideki ilk Türk olmayı başaran Keio Üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi Doç. Dr. Murat Doğru, araştırmaları ve eğitimdeki yaşadıkları ile ilgili meslektaşlarına rehber olacak bilgiler verdi. Keio üniversitesi ve Tokyo Dental College’de öğretim üyesi olan Doç. Dr. Murat Doğru, Japonya' da oturma izni hakkı almasının yanında iki aşamalı Japon Tıpta Uzmanlık Sınavını geçerek bir ilke imza attı. Göz kuruluğu üzerine çalışmalarını sürdüren Doğru, Japonya’daki yaşam şartları, çalışma koşulları ve tıp eğitimi hakkındaki görüşlerini Med-Index’e anlattı. Ne üzerine çalışıyorsunuz? Kornea ve ön segmenti üzerine çalışıyorum. Kuru göz ve alerji üzerine uzmanlık yaptım. Yeni tanı teknikleri geliştirilmesi yani gözyaşı miktarı ve gözyaşı kalitesinin tanımlanması ile ilgili diyagnostik tetkikler üzerine araştırmalarımı yürütüyorum. Gözyaşı bezi ile ilgili temel çalışmalarım var. Yeni göz damlalarının geliştirilmesi...